resim
Selçuk İnan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Gaziantep FK
Yaş:39
Uyruk:Türkiye
  • 7432
    box-to-box bir orta saha olmadığı, tıpkı pirlo gibi defansın önünden oyun kurabilen bir orta saha olduğu halde melo'nun pozisyonunda oynatılırsa tabi fiziken yetersiz kalacaktır. bu adam pasör adam, oyunu yönlendiren, açan adam. pirlo, selçuk tarzındaki adamlar savunma yapmaz, fiziken canavar da değillerdir. dolayısıyla bu adamdan verim almak istiyorsanız göbekte değil orta saha ile defansın ortasında bir bölgede oynatmalısınız ya da ona göre bi oyun tarzı belirlemelisiniz. bu adam tam bir box-to-box değildir, fiziğiyle oynamaz ve savunma yapmak öncelikli görevleri değildir.

    forma çıkarma vakası başlı başına bir utançtır, kendisinden tam olarak hazzedemememin sebebidir ancak yanlış yerde oynatıldığı da bi gerçektir. benim fikrim budur, saygılar.
  • 7436
    sağlam yere kapak atmış adamdır. bize 2 şampiyonluk kazandırmıştır, o dönem işleyen dişliler arasındaki en iyisiydi belki de. ama kaybettirdikleri de az değildir. galatasaray tarihinde ciddi yer kaplayan hizipçiliği bambaşka boyutlara taşımıştır kankası burak ile birlikte. galatasaray formasına saygısızlık yapmıştır bu adam agalar, ve hala bu adama dilenenler var. eğer basiretli bir yönetimimiz olsaydı bu adam şuanda galatasaray formasını hayalinde görüyor olurdu. şuan performans olarak da yerlerdedir ve satılabilme ihtimali yoktur. bu parayı verecek başka takım da yoktur. bu adama olan sinirim ve nefretim öyle boyutlardaki yazmakta bile sıkıntı yaşıyorum, umarım tez zamanda galatasarayımızdan ayrılır. belki hepimizden fazla galatasaraylıdır ama galatasaray'a ciddi zarar vermektedir.
  • 7437
    biz ona modric ol dedik, o gitti dünya lideri oldu.

    selçuk'un mevkisinde oynayan bir oyuncudan eğer hücuma daha yatkınsa orta sahada yeterince mücadele edip topu kilit yerlere göndermesini, savunmaya yatkınsa rakip hücum oyuncularından top çalıp stoperlere yardım etmesini ve hücuma yatkın oyunculardan birine vermesini beklersin. yani orta saha oyuncusu ya defansta idare edip hücumda fark yaratır ya da defansta fark yaratıp topu sakince hücumdan anlayan bir arkadaşına teslim eder. bundan daha fazlasını yapan adama zaten yaya toure diyoruz.

    selçuk 2011-12 ve 2012-13 sezonlarında yukarıda bahsettiğimiz "hücuma yatkın orta saha"nın güzel bir örneğiydi. orta sahada defansif yönü kuvvetli olan melo'ya yardım eder, hücumda ise duran top haricinde de oyunuyla fark yaratırdı. 2013-14 sezonunda hala kadrodan kesilmeyecek kadar değerli bir oyuncuydu fakat artık sneijder etkisi hissedildiği için takımın oyun kurucusu olamazdı. iyi bir pas dağıtan orta saha olsa da defansif yanının gerilemeye başlamasıyla orta saha hakimiyetini kaybetmemek amacıyla mancini'yi ceyhun ikamesiyle orta sahayı üçlemeye mecbur bıraktı. bu dönemde selçuk yanlış yerde oynatıldığını vs. düşündüğünden hücumda da gitgide etkisiz bir profile bürünmeye başladı.

    prandelli döneminden itibaren ise hücumda da etki gösterememeye başlayan selçuk, aysal yönetiminin yaptığı efsane beş yıllık sözleşme nedeniyle gönderilemeyecek konumda olduğundan "oynatılırsa açılır" mantığıyla ilk onbirde tutulmaya devam etti. ama oyun kuruculuk kendisinden alındığından beri pas dağıtma konusunda da basite kaçmaya alıştığından defansta yetersiz, hücumda ise yan yahut geriye pastan başka bir şey yapmayan; galatasaray'ı eksik oynatmaya başlayan bir oyuncuya dönüştü.

    bugün kendisi için sözlükte şu ifadeler kullanılmış:
    "box-to-box bir orta saha olmadığı, tıpkı pirlo gibi defansın önünden oyun kurabilen bir orta saha olduğu halde melo'nun pozisyonunda oynatılırsa tabi fiziken yetersiz kalacaktır. bu adam pasör adam, oyunu yönlendiren, açan adam. pirlo, selçuk tarzındaki adamlar savunma yapmaz, fiziken canavar da değillerdir. "

    evet, dünya üzerine istisnai derecede az olsalar da pirlo gibi defansif katkı beklemediğiniz; hücumda takımı yönlendiren ve takıma psikolojik üstünlk katan orta saha oyuncuları var.* fakat selçuk'un defansa katkısının pirlo kadar olmasını kabullenmek için ofansa da onun kadar katkı yapmasını istemek durumundayız. bugün dünyanın iyi takımlarında hücum yönü kuvetli orta sahalar olarak sayabileceğimiz rakitic, modric, kroos gibi oyuncular dahi defansif katkılarını belli bir derecenin üzerinde tutuyorlarsa bunu galatasaray gibi zaten defansif katkılarının az olacağını kabulleneceğimiz iki futbolcusu* bulunan bir takımda orta sahamız olan selçuk'tan beklememiz bana yeterince adil gözüküyor.

    selçuk defansta pirlo, hücumda ise yan pas ve burak'a uzun top performansıyla şu aşamada galatasaray'ın futbolundaki en büyük problemdir. hele melo'nun yönetilememesinden doğan defansif sorun kalıcı olursa bu sene galatasaray'ı orta saha için zor zamanlar bekliyor demektir.

    düzeltme: aysal yönetiminin beş yıllık sözleşmeyi sürekli azalacağı söylenen über yabancı sınırı şartlarında yaptığını belirtmek lazım.
  • 7438
    geçtiğimiz dört maçta da geçen senelere nazaran rakip ceza sahasında ve hücum organizasyonlarında daha etkili gözüküyor. önünde (daha doğrusu sağ tarafında) sabri ve umut gibi yeteneksizler olmasa daha yaratıcı ataklar izleyeceğimize inanıyorum. bu biraz da hocanın sistemiyle alakalı tabi ama hocanın da bir sistemi olmadığı için yapacak birşey yok.
  • 7439
    selcuk'a olan eleştiriler ondan 3 futbolcu olmasını istenildiginden kaynaklanıyor. hem melo gibi top kessin hem rakitic gibi oyunu yonlendirsin hem de gattuso gibi iki ceza sahasında gidip gelsin isteniyor. böyle futbolcu dünyada yok ve selçuk da böyle biri değil. ilk sezonunda golcü olması onun değil takımın oyun yapısının ozelligiydi.
  • 7440
    tek top oynayamayan adam. illa 5 kere basıyor topa. arkadaş atağa kalkıyoruz. kendisi topa 4. kez dokunduğunda rakip yerini alıyor. 5. dokunuşu ise yeniden stoperlere oluyor. nokta santraforumuz da olmadığından dolayı sete set hücum yapamıyoruz. rakip üstümüze geliyor ve top şişirmek zorunda kalıyoruz. zaten şişirdiğimiz top kontratak olarak muslera'da sonlanıyor. bu paradox olarak maçın başından sonuna kadar devam ediyor. zaten anadolu takımları galatasaray'a karşı kapalı oynuyor. selçuk'da commodore 64 gibi düşünüp, robot asimo gibi hareket ettiğinden organize olamıyoruz. rakip bize bakıyor, biz rakibe bakıyoruz. ee selçuk hızlı oyna bak rakip pozisyon alıyor, yok. adam geç o zaman. o da yok. ee ne yapalım. dur ben bir sabri'yle ver-kaç yapayım. sabri'ye atıyor topu. selçuk çizgiye kayıyor, sonra sabri buna atıyor. bir bakmışın selçuk, sağ açığa gidip kıçını rakibe dayıyor. top orada, yazın sıcağından bayılmış süleymancık gibi duruyor.

    şimdi dünya üzerindeki merkez orta sahalara bakalım. sağ çizgide rakibe götünü dayayan xavi gördünüz mü hiç ? e dayamaz. çünkü adam merkeze geçmiş. tık tık oynuyor. pirlo ? keza aynı. scholes ? ver, boşa kaç. al boştaki adama at. sonra boşa kaç. topu al. rakibi üstüne çek. boştaki arkadaşına at. ne bileyim abi biz merkez orta sahayı böyle gördük. bize böyle öğrettiler.

    https://www.youtube.com/watch?v=bV8H-Op274Y

    https://www.youtube.com/watch?v=1QXr2_oitoI

    https://www.youtube.com/watch?v=_3A4k4_GOtQ

    şu bebeleri izleyin. ne demek istediğimi anlayacaksınız.

    şunlarda xavi'nin analizleri;

    https://www.youtube.com/watch?v=YKpguR405PI

    https://www.youtube.com/watch?v=4qv5L2GBUc4

    şu extra ince paslar, uzun paslar haricinde çok basit oynuyor. al-ver. boşa kaç. arkadaşlarına bak. hemen oyna.

    ne zaman oyuna emre çolak girse top bir anda hızlanıyor. tıkır tıkır pas yapmaya rakibi dengesiz yakalamaya başlıyoruz. neden hacılar ? çünkü emre eski beyblade emre değil. sneijder abisinden kaptı bir şeyler. topla çok oynamıyor. tık tık. şimdi bu emre'nin yanına bir de jose geldi. bu arkadaşta mübarek çok hızlı düşünüp, oynuyor. tıkır tıkır top 10 numara ile buluşuyor. kanatlara ulaşıyor. forvete ulaşıyor. selçuk ile bir çıkmaz içerinde olan takım topu koşturmaya başlıyor.

    şimdi selçuk'un çok büyük form tuttuğunu, nerede nasıl pas dağıttını söyleyen arkadaşlar bir merkez orta sahanın hangi özelliklerine dayanarak söylüyor anlatsa da bizde öğrensek. mesela selçuk bir 8 numara orta saha olarak neler yapıyor onları bir yazın. selçuk'un attığı kaç top penetre ediyor ? ne yapıyor yani merak ediyorum. chedjou'dan topu alıp sabri'ye verip sonra tekrar topu alıp hakan balta'ya vermek pas yapmak değil ki. derdim kimseye laf sokmak değil. merkez orta sahanın özelliklerini yazıyorum. izlediğim selçuk ise bu özelliklere hiç uymuyor. sizler de bu şekilde entry girin. selçuk'un neye göre formu çok iyi öğrenelim.
  • 7441
    kendisinden gol beklemiyorum, kendisinden asist de beklemiyorum; kendisinden sadece tempo, hızlı oyun ve ikili mücadele gücü bekliyorum. galatasaray gibi bir takımda o bölgede oynayan oyuncu bunu yapamadığı için biz umut' a katlaniyoruz inanın. sneijder, podolski, burak isteseler de çok iyi savunma yapamazlar, en fazla topun arkasına geçerler hepsi bu. bu hücumculari taşımak için de hayvan gibi bir orta saha lazım ve bizde bu yok. selçuk eleştirisi bu yüzden iste. savunmada yetersiz, hücumda ağır. bu taraftarın emre çolak aşkı emre' nin selcuk' tan çok daha hızlı ve tek top oynamadı yüzünden tekrar depreşti. gerçi emre 3 maç sonra yine fırıldak gibi dönemlere başlar çünkü o neden beğenildiğini bir türlü anlayamıyor ve basit oynamak yerine gereksiz işlere giriyor.
  • 7445
    galatasaray futbol takımının geçtiğimiz sezonun ikinci yarısını çok iyi geçirmiş, bu sene de çok iyi başlamış kaptanıdır.

    bu arada kendisinin açıklarını felipe melo falan kapamamaktadır. ikisinin görevleri farklıdır. elbette felipe melo'nun görevini yapacak kimse olmayınca, eğer oyun planında ciddi bir değişiklik olmazsa, bunun sıkıntısını sadece selçuk inan değil bütün takım çekecektir.
  • 7447
    ilk geldiği sene elmander'li 4-4-2 sayesinde melo ile dönüşümlü yapıyorlardı geride durma işini. bakıldı ki defansı bir melo değil, o iş melo'ya bırakıldı. melo'nun da golleri ve asistleri bitti haliyle. şimdi göreceğiz kendisini. bilal'le yaptığı iş patlak vermişti zaten. ortasahamız yol geçen hanına döndüydü bile. rodriguez asla melo gibi sert yıldıran bir oyuncu değil. bilal gibi toplu hücumda var. pas sayısı da yan paslardan ötürü yüksek. göreceğiz bakalım selçuk efendi...
  • 7450
    --- alıntı ---

    galatasaray kaptanı selçuk inan, eski takımı trabzonspor'dan bu yana birlikte oynadığı burak yılmaz'dan teknik direktör hamza hamzaoğlu ile ilişkisine, yeni transferlerden fatih terim'e dek birçok konu ve kişi hakkında önemli açıklamalar yaptı. four four two dergisine röportaj veren milli futbolcunun açıklamaları şöyle:

    galatasaray’a geldiğinden beri üç şampiyonluk, iki türkiye kupası, üç süper kupa, şampiyonlar ligi’nde istikrar… bu kadarını bekliyor muydun?
    itiraf etmem gerekirse beklemiyordum ama tabii ki hedefim böyle başarılardı. bundan dolayı mutluyum. bu kadar kısa sürede bu kadar çok kupa kazanmak herkesin görebileceği bir şey değil, bununla gurur duyuyorum.
    takım kaptanı olarak arkadaşlarını nasıl korumaya çalışıyorsun?
    arkadaşlarımı saha içinde yaptıkları hatalarla ilgili çok fazla eleştirmem. hiçbirine “neden şu tarafa atmadın?”, “kaleye niye şut çekmedin?” demem. benim görevim takım birliğini sağlamak. maç bittiğinde maç boyunca yaptığım bir şey, söylediğim bir söz birilerini kırmış mıdır diye düşünüp özür dilemem gerektiğini düşünürsem gider dilerim. çünkü ben mutluluktan beslenen bir insanım. her sabah gülerek tesise geliyorum. futbolcu olmak hiç kolay değil. insanlar sadece kazandığımız paraları düşünüyor ama bizim düşünmemiz gereken onlarca şey oluyor.

    "sanki messi gelecek de ben engel oluyorum

    burak yılmaz’la olan dostluğunuzla ilgili defalarca konuştuk ama eleştirileri de birlikte aldığınız bu kadar net bir dönem hiç olmamıştı. burak bir hata yaptığında kendin için de tedirgin oluyor musun?
    burak’la geçmişimiz çok uzun yıllar öncesine dayanıyor, umarım hep böyle kalır. artık insanlar bizim dostluğumuza o kadar çok alıştı ki bazen bu dezavantaja dönüşüyor. ikimizden birinin yaptığı bir hatanın faturasını ikimize birden kesiyorlar. siz de görüyorsunuz, transferler yapılıyor yapılmıyor, kulübün durumu, finansal kriterlerin yerine getirilmesi gibi olaylar var. bir forvet alınmadığı zaman “selçuk istemiyor” diyorlar. çünkü burak’la o kadar yakınım ki onu koruduğumu sanıyorlar. sanki messi gelecek de ben engel oluyorum! önceden insanlardan bu konularda biraz daha duyarlı olacağını umut ediyordum ama yavaş yavaş inancımı kaybediyorum. şimdi sadece işime bakıyorum. burak’ın kaçırdığı golün bile bana yansıması hoşuma gitmiyor.
    "başarili insanlar her zaman kiskanilir"

    sorun sadece bu mu sence?
    başarılı insanlar her zaman kıskanılır. yaşaya yaşaya bunu öğrendim. 2010-2015 yılları arasında 10 kupa kazandım. buna rağmen biliyorum ki kötü bir şey yaptığım ilk anda yine eleştirecekler. çünkü galatasaray taraftarının benden beklentisi çok yüksek. bunun yanında rakip takımların taraftarları, yöneticileri, gazetecileri tabii ki bizim kötü olmamızı istiyor. her sene iki kupa kaldırmak kolay değil. insanlar kupa kaldırılırken selçuk’u, burak’ı, muslera’yı görüyor. bunun birilerini rahatsız etmesi çok doğal. bu kadar başarılı olup karşılığını alamamak da bizi üzüyor. tüm ekip olarak biraz buruk olmamızın sebebi bu.

    "bu kadar kupa kazandiysak demek ki iyi takimiz"

    bu sezon yapılan transferler seni tatmin etti mi?
    ülkemizde hep bir yeniler gelsin isteği var. çok kolay değer verip, çok kolay geri alıyoruz. sırf bu yüzden o kadar çok futbolcu kaybedildi ki, inanamazsın! bu kadar kupa kazandıysak demek ki iyi bir takımız. buna rağmen insanların transfer istemesi yine de normal.
    rakiplerin büyük transferler yapmasının da bu durumu tetiklediğini düşünüyor musun?
    olabilir ama ben bu takıma ilk geldiğimde de böyle transferler yapılmıştı. kendini kötü hisseden, eksik gören kulüpler tabii ki transfere önem verecektir. fenerbahçe geçen sene başarısız diye nitelemiş ki kendini yeni oyunculara ağırlık verme kararı almış. ama biz zaten iyi bir takımız, taraftarımız da bize inanmalı.
    "yildizlara gereğinden fazla değer verilmesini anlayamiyorum"

    tatilde güneşlenirken süper lig’e gelen önemli isimleri gördükçe neler hissettin? onlara karşı oynamak seni de heyecanlandırıyor mu?
    heyecanlandırıyor tabii ki. ben de bir futbolsever olarak sahada kaliteli hareketler görmek istiyorum. bu sahada onun karşısında ne yaparım heyecanı değil. yine de yıldız transferlere gereğinden fazla değer verilmesini anlayamıyorum. hangi takıma gelirse gelsin futbolcunun öncelikle kendisini kanıtlaması gerekir. türkiye’ye gelen her yabancının başımızın üstünde yeri var, biz böyle insanlarız ama sonra hayal kırıklığı yaşamamak için biraz sabırlı olmak lazım, çok gözde büyütmemek, çok beklenti yaratmamak gerekir.
    "ibrahimovic gelsin bana ne!"

    galatasaray’ın avantajı bu sezon bu olabilir mi?
    bizim avantajımız oturmuş bir kadromuzun ve sistemimizin olması. maçları ve şampiyonlukları isimler kazanmaz. artık bunu insanların iyice anlaması gerekiyor. bir yıldız bir maç kazandırabilir ama şampiyonluğu ancak bir takım getirir. sezon sonunda bir kupa kazanalım da en çok golü isterse muslera atsın, gelsin ibrahimovic atsın, bana ne!

    "isliklari duyunca duygusal çöküş yaşadim"

    tribünlerin seni ıslıkladığını duyduğunda nasıl bir duygusal çöküş yaşadın? nasıl toparladın?
    bunalıma girdim, duygusal bir çöküş yaşadım evet. çünkü insanların bunu neden yaptığını anlayamıyorum. taraftarları spor yazarlarının ve yorumcuların ciddi anlamda yönlendirdiğini düşünüyorum. maçı izlemeyen insanların bile duyduklarıyla beni eleştirdiğini biliyorum. islıkları ilk duyduğumda çok kötü hissetmiştim. kendi kendime şöyle bir cevap buldum: galatasaray’ın kötü olmasını isteyenler işe benden başlıyorlar çünkü kaptan benim. tabii ki yıprandım ama artık iyiyim. galatasaray taraftarına kendimi yeniden kanıtlamaya çalışmak kötü bir deneyimdi. biz işimizi yapmaya çalışıyoruz, hocamızın söylediklerini yapmaya çalışıyoruz. kendimi bazen takımın hamalı gibi görüyorum. bu bir özeleştiri değil, bu benim.
    "tabii ki hocaya göre oynuyorum"

    takımın başına hamza hamzaoğlu geldikten sonra kendini toparlaman “selçuk hoca seçiyor!” eleştirilerine sebep oldu. kaptan olarak takımın teknik direktörlerinin belirlenmesinde ne kadar payın var?
    belki de takımda mancini ve prandelli ile en iyi anlaşan futbolcuların başında geliyordum. ikisi için de elimden gelen her şeyi yaptım ama tabii ki hocaya göre oynuyorum. istek olarak değil, oyun anlayışı olarak hoca benden ne isterse onu yapmaya çalışıyorum. prandelli ile bir maç bile kendi mevkimde oynadığımı hatırlamıyorum. kendisine de bunu söylemiştim. “kendi mevkimde oynarsam daha faydalı olabilirim, takımı daha rahat yönlendirebilirim” diyordum ama o “benim oyun anlayışım bu, senden de buna saygı duymanı bekliyorum” diyordu. ben de her zaman “tabii ki hocam” deyip, başımı önüme eğerek odasından çıkmışımdır. mancini ile de durumumuz bundan farklı değildi. hayatım boyunca hiçbir yönetici ile kulüp binası dışında görüşmüşlüğüm yoktur, sahanın içinde oynanan oyun haricinde saha dışında kimseyle bir şey konuşmadım. çünkü benim işim bu.

    "fatih hoca zamaninda çok gol attim"

    galatasaray’a geldiğin 2011 yılından beri görevinde ne gibi değişiklikler oldu? bu performansına nasıl yansıdı?
    fatih hoca döneminde çok fazla gol attım, benim yerimde başkası olsa belki bu kadar gol atamazdı. bunu benden isteyen fatih hocaydı. oyunu her zaman ilerde oynuyorduk, sürekli pres yapan bir takımdık, oyunu sürekli ceza alanı civarında oynamaya çalışıyorduk. ikinci senemde takıma önemli oyuncular transfer olduktan sonra benim de görevlerim değişti. bir takımda burak, drogba, sneijder olunca ben tabii ki kafama göre öne gidemem. hocam benden daha çok arkayı kollamamı, defansa yardım etmemi, ileri çıkmamamı istemeye başladı; ben de onu yapmaya başladım. mancini “sağda oyna”, “solda oyna”, “arkadaşlarının eksiğini kapat” dedi, “tamam” dedim. hamza hoca “oyunu senin yönlendirmeni istiyorum, sana bu konuda çok ihtiyacım var, takımı yönlendirmen, pas yaptırman, gerektiği anda yönlendirmen, tabii ki yana ya da geriye oynaman gerekiyorsa oynaman önemli” dedi.
    "trabzon mafyasi, beyefendiler masasi!.."

    geçtiğimiz sezon galatasaray’ın şampiyonluktan koptuğunun düşünüldüğü dönemlerde takımı toparlamak için kaptan olarak neler yaptın?
    işte bunu yapmaya çalışırken adımız trabzon mafyasına çıktı! sürekli şampiyon oluyoruz, sürekli başarılıyız ama iyi bir takım olduğumuza kimseyi inandıramıyoruz. hep bir trabzon mafyası, beyefendiler masası, yerliler yabancılar kavgası… bu kadar şampiyon olan, bu kadar kupa alan bir takım nasıl aynı zamanda bu kadar takım olmaktan uzak olabilir? başarısız olan takımlara bakıyorum, kimse onlarla ilgili bir şey söylemiyor! ben de arkadaşlarıma “ben olsam ben de kıskanırım” diyorum. çünkü kıskanılacak bir iş yapıyoruz.

    "prandelli zamaninda zihinsel yönden bitik durumdaydik"

    takımın toparlanmasında senin etkin neydi?
    bunda hepimizin payı vardı. hamza hoca geldiğinde tabii ki çok daha iyi oynamaya başladık ama prandelli gittiğinde 1 puan farkla ligin ikinci sırasındaydık. puan olarak sorunumuz yoktu ama zihinsel olarak bitik durumdaydık. önümüzdeki maçları kazandığımızda şampiyon olacağımızı biliyorduk. o zaman kendinizi kendi ülkenizde yabancı hissediyorsunuz. yabancı hoca konusunda bir eleştiri yapmak gerekiyorsa bunu söyleyebilirim. şimdi 14 yabancı futbolcu var ama geçen sene sadece beş yabancı oynayabiliyordu. çoğunluğu türklerden kurulu bir takımla oynuyorduk ama bir yabancı hoca bizden italyanca öğrenmemizi ve italyan stilinde futbol oynamanızı beklemesi biraz zordu. hamza hocanın gelişi takımda herkesin kendisini daha sıcak bir ortamda hissetmesini sağladı. bizim için önemli olan şey mutluluk ve güvendi, o da tamamlanmış oldu.

    "hamza hoca özgürlük tanidi"

    hamza hocanın yaptığı en önemli hamle neydi?
    saha içinde hepimize özgürlük tanımasıydı, özellikle de bana.
    sen kendini özgür bırakabiliyor musun?
    prandelli zamanında sağda oynuyordum, solda oynuyordum… söylemek istemediğim şeyler var, o yüzden çok düşünüyorum. hamza hocanın gelişi hepimizi mutlu etti. hamza hoca gelir gelmez bana “senden sadece mutlu olmanı ve arkadaşlarını mutlu etmeni istiyorum” dedi. daha başka ne isteyebilirim ki! takımda bu kadar güzel, bu kadar fedakar arkadaşlarım varken bunu yapmak hiç zor değil. takımda eleştirilen birçok futbolcu var, onların başında da ben geliyorum ama bu konuda kimseye hiç mütevazı olamayacağım. evet, ben en iyilerden biriyim. çünkü ben hiç kimse hakkında kötü bir şey düşünmem. akşam başımı yastığa koyduğumda “bir gün başka biri hakkında kötü bir şey dilersem, benim başıma gelsin” diye dua eden biriyim. bunu takım arkadaşlarım bilir. ben de hakan balta’nın, burak yılmaz’ın ve diğer tüm arkadaşlarımın iyi niyetini bilirim.

    --- alıntı ---

    four four two dergisi selçuk inan röportajı
App Store'dan indirin Google Play'den alın