kendisi eleştirilebilir bir futbolcudur, zaten kötü oynadığı zamanlarda da eleştirilmiştir. ancak kendisini eleştirirken eleştirilerini kendisinin eleştirilemez oluşuyla temellendirmek art niyetli ve tutarsız bir harekettir. kendisinin futbolunu eleştirebilirsiniz, yaşamını eleştirebilirsiniz, hatta kişiliğini bile eleştirebilirsiniz ama o eleştirileri temellendirirken kendisini beğenen taraftarın beğeniyor oluşlarına, kendisini eleştirmeyen insanların eleştirmiyor oluşlarına dayanak alırsanız kendinize yaptığınız eleştirinin elle tutulur bir yanı kalmaz.
eleştirildiği yanlarına gelecek olursak, selçuk çalım da atabilen dikine de oynayabilen bir oyuncudur. bunları yapmıyor oluşu ile yapamıyor oluşunu karıştırmamak gerekir.
öncelikle yapamıyor diyorsanız kendisinde bu yetenek yoktur diyorsunuz demektir ki o zaman yaptığınız eleştirileri oluştururken geçmiş olduğunuz gözlem evresini bi gözden geçirin derim.
he yok yapmıyor oluşunu eleştiriyorsak da kendisinden ziyade kendisine o görevi vermeyen teknik direktörleri eleştirmeniz gerekir. selçuk'a verilen görev topu ileri taşıması değil aktarması olduğu kanaatindeyim. bunu iki yoldan yapabilir bir çalım atarak dripling ile topu ileri taşıyabilir, iki dikine pas atarak topu ilerideki oyuncuyla buluşturabilir. selçuk'un dikine pas yeteneği muazzama yakın olduğunda hemfikiriz herhalde, ancak bunu kullanmasını sağlayacak diğer bazı özellikleri eş seviyede olmadığı konusunda da fikir birliğine varacağımızı umuyorum. pas yeteneğini muazzam seviyede kullanamamasına sebep olan bu yetenekler ne peki? hızlı oynama, düşüncesini hızlı şekilde uygulayabilme, hızlı düşünebilme, oyun görüşü, çeviklik vs diye gider bu liste. peki selçuk bu yeteneklerden mahrum bir oyuncu mu yoksa sadece pas yeteneği kadar üst seviyede mi değil bunu irdelememiz gerekiyor.
selçuk'un hızlı oynamamasının sebeplerinden birisi de takımın durağan oluşu. pas sadece tek tarafın yapabileceği bir şey değil, karşıdaki topu kontrol edemezse pası ne kadar muazzam atarsan at o top amacına ulaşmayacaktır. 2011-2012 sezonunda ki takımımızda oyuncular sürekli boş alanlara koşular yaparak pas opsiyonlarını arttırdığı için selçuk çok fazla pas seçeneğine sahip oluyordu ve daha garanti paslar atıyordu. dolayısıyla daha dikine oynayabiliyordu. burada elmanderin ve necatinin hatta baros'un takım oyunununa o sezon ki katkıları çok önemli. ertesi sezon takımın forvet hattında bir değişiklik oldu ve umut burak daha sonra eklenecek drogba ile neredeyse başka bir forvet hattı ile sezonu bitirdik.
* bu yeni forvet hattını tek tek değerlerndirecek olursak;
burak: ilerde sürekli boş alanlara koşan ama bu koşuları sadece gol pozisyonlarında yapan, pas istasyonu oluşturma amacı gütmeyen bir oyuncu tipi, güttüğü zamanlarda da top kontrolü ve tekniği buna ek müsaade etmiyor.
umut: burak hücum anlamında burak ile çok benzer özelliklere sahip, sadece bu depar yeteneğini ofanstan ziyedda ileride defansı başlatmak için kullanan ama boş alana kaçsa bile top kontrolünün zayıflığı sebebiyle pas istasyonu olamayan bir oyuncu.
drogba: tam bir istasyon aslında ama o da koşu yapıp markajdan çıkamıyor artık
**, fizik güç olarak zayıflamasına rağmen biz onu rakip ceza sahasına oyunu yığdığımız zamanlarda değil de tüm maç boyu kullanmayı denediğimizde adam ileri geri gidip gelmekten heder oluyor.(u: güçlü olmasına hala güçlü bir isim lakin kondisyonu bu gücü kullanmasına izin vermiyor şu an)
dolayısıyla orvet hattında selçuk için pas yapabileceği tek isim drogba var, o da maç içerisinde sağa sola koşmaktan markajan çıkıp pas almaya derman bulamıyor. oysa elmander ve necati sğrekli markajdan kaçarak pas alış verişinde bulunuyordu. baros daha bir burak tipinde oynadığından necati transferiyle birlikte takım şaha kalkmıştı.
*e orta sahaya bakarsak sneijder var, selçuk gibi pası atan bir oyuncu o da aynı dertten muzdarip zaten ve fizik olarak daha bu hazırlık kampiından sonra toparlandı diyebiliriz
* dolayısıyla markajdan kaçıp pas alma işlemini bir kere yapıyor iki kere yapıyor ancak üçüncüye onda da kondisyon kalmıyor
*takımda zaten selçuk'un pas oyunu yapabileceği bir kanat da yok. bi bruma vardı pırpır sürekli kaçıyordu markajdan pas istiyordu oynadığı maçlarda da çok güzel paslaşmalar oluyordu oynadığı kanatta zaten, o da sakatlandı
* başka aydın m pas yapacak? emre mi kanada geçip pas yapacak? dün emrenin sneijder ile yaptığı ikili hücumda son pası nasıl harcadığı bunun cevabı bence. amrabat zaten sağına soluna bakarak daha yeni yeni oynamaya başladı, kafayı önüne eğip koşuyordu adam.
şimdi takımdaki pas opsiyonları bu kadar kısıtlandıktan sonra hep beraber selçuk inanda bir form düşüklüğü mü var acaba sanrısına kapıldık, oysa adamın oyunu açmak için, oyunu oynamak için pas atabileceği isim sayısı çok azdı. ya direkt pas atıp asist yapacak ya da 5 kişiyi çalımlayıp gol deneyecek bir pozisyona bürünmüştü sezon başı iyice.
selçuk çalım atamayan bir oyuncu değil, sadece çalımdan daha iyi pas atan bir oyuncu, teknik direktörler de bunu bildikleri ve mükemmeli ya da mükemmele en yakın oyunu istedikleri için ondan pas atması konusunda ısrar ettiler. ayrıca çalım atabiliyor dediysek de adam bir kişiyi geçti iki kişiyi geçti sonra etrafına baktığında elbet pas atması gerekecek ama etrafındaki herkes markaj altındayken üçüncü kişiye çalım atması gerekiyor ve bu böyle gidiyor. e yapmayın ağalar türiye'de hangi isim sahanın bir ucundan öbür ucuna çalım ata ata gider? selçuktan bunu istemek insafsızlıktır. bırakın tükiye'yi bunu dünyada yapacak çok isim yok. zaten türkiyede ikinci çalımdan sonra tekmeyi yersin, ya da tekmeden kaçacam diye geri dönersin, adın emre çolak gibi beyblade'e çıkar.
mancini'nin yeni oyun anlayışında direkt bir 3-5-2 diyemiyoruz ama spikerlerin dediği gibi 3-4-1-2 de diyemiyoruz bence. daha ziyade oynanan oyun 3-3-2-2 gibi.
yani:
---------------------------- muslera
---------------semih--------- melo---------hakan(chedjou)
----eboue---------------------emre----------------------------riera
-------------selçuk----------------------sneijder
-------------burak-----------------------drogba(umut)
gibi bir diziliş ile oynuyoruz.
yani sneijder'in solda yaptığı işin bir benzerini sağ tarafta selçuk yapmaya çalışıyor. dolayısıyla daha ofansif bir görünüme bürünmeye başadı şu devre arası maçlarıyla
ben ikinci yarıda burak'ın pas ve top kontrolündeki düzelmeyi, takım kondisyonundaki artışı ve hajrovic gibi pas atabilen, pas alabilen bir kanat oyuncusunun takıma dahil olmasıyla selçuk'un 2011-2012 sezonundaki oyununa biraz daha yaklaşacağını düşünüyorum.
edit: selçuk kötü oynamıyor demiyorum mutlaka kendi oyunundan kaynaklanan sebeplerle kötü oynadığı maçlar da olacaktır. ben sadece form düşüklüğü yoktu diyorum kötü oyunun sebebi kendisinden ziyade takım oyunu olmaması veya takımdaki oyunun 2011-2012 sezonundaki gibi selçuk'un özelliklerini ortaya çıkaran bir oyun olmadığından dem vurmaya çalıştım. yani genel olarak selçuk 2012-2013 sezonunda çok formsuzdu yaee diyemeyiz dedim ama mutlaka formsuz olduğu kısa dönemler geçirmiştir, insan bu da makine değil ya.