• 451
    10-17 yaşlar arasında galatasaray ile ilgili kurduğum garip bir senaryoya sahip hayal. takımlarda eksik ya da cezalı oyuncular fazlaysa tribünden sadece bir kişinin oyuna alınabildiği bir türkiye ligi. fenerbahçe ile maçımız var ve son 20 dakikaya 2-0 yenik giriyoruz. birisi sakatlanıyor takımda ve yedek oyuncu yok. teknik direktör beni işaret ediyor tribünden ve saçlarımı bağlayıp sahaya giriyorum. taraftar homurdanıyor, teknik ekip sadece alan kapat başka birşey istemez diyor bana. sonra yaydan yarım voleler, uçan kafalar, ayak içi plaseler ile o maçı döndürüyorum ve kahraman oluyorum.

    7 sene boyunca ne maçlar oynadım kafamda be...

    sadece bir beraberliğim vardı o da barcelona. kendi kurduğum hayalimde bile yenemedim amk.

    edit: barcelona maçını merak edenler olmuş, anlatayım. maç 2-2 devam ediyordu, köşe vuruşu kullanıldı ve defanstan seken topa yarım voleyi yapıştırdım. top tam 90 tabir edilen yere gidiyordu ki hakem maçı bitirdi. benim kurgumda, benden izinsiz maçı bitiren eyyamcı bir türk hakem girmiş hayalime. bu maçtan sonra federasyonu lağvettim, hayallerime de yabancı hakem atadım.
  • 452
    dün saat 14.30 gibi biten paketin ardından bir gazla sigarayı bırakmaya karar verdim. kendimi motive etmek için eşe dosta sigarayı bıraktığımı söyledim. evdeki küllükleri, çakmakları çöpe attım. 171 sigara bırakma hattını aradım. çerez stoğu yaptım. ekim ayında sigaraya harcayacağım parayla ( yaklaşık 550 tl) fifa 22'yi satın aldım ki yeni paket almaya elim gitmesin, içim cız etsin.

    saat 22.00'da yeni paket aldım, gece 2de uyuyana kadar 10 dal içtim. ama tüm çevrem beni bıraktım biliyor. nikotin krizine yenik düştüm. hayatımdaki ilk sigara bırakma denememdi.

    bugün 171'den kontrol için aradıklarında açmadım bilerek.

    sanırım zınk diye kesilecek bu meret, aklından tamamen atacaksın, bıraktıktan 1 saat sonra bile sigara diye bir şeyin hiç hayatına girmediğine inanıyor olacaksın. allen carr'ın meşhur kitabına sarmayı düşünüyorum bu gece.
  • 453
    babam galatasaraylıdır ama çok takip etmezdi yıllardır. sorana galatasaraylıyım der muhabbet olursa kendince yorumlardı. anne tarafı ise hasta fenerlidir. dayım saraçoğlunun eski müdavimlerinden ama son 3-4 senedir kombine almıyor artık. gençliğinde abimi zayıf noktasından vurup kandırarak fenerli yaptı. ben ise inat bir çocuk olduğum için hep reddederdim tekliflerini. yıllar boyunca beni fenerli yapmak için uğraştı çevremdekiler. bayramda memlekete gidip maça denk gelirsek tek galatasaraylı ben olurdum hep fenerli olurdu akrabalar. bir de yazlık komşumuz vardı o kadar hasta fenerlilerdi ki yazlıkları sarı lacivertti o zamanlar şimdi değil tabii akıllandılar sonradan*. komşumuzun oğlu cihan abi bana öyle şeyler teklif ederdi ki hem erkekliğe b*k sürdürmemek için hem de abim fenerli oldu ben de olursam babam üzülür diye düşünüp reddederdim çocuk halimle. cihan abi ben uyurken yataktan beni kucağına alıp bahçeye çime yatırırdı. uykum ağır olduğu için sonra uyandırıp oğlum sen salak mısın burada uyunur mu deyip uyku sersemi halimle fenerli yapmaya çalışırdı beni. hala o anlarda atılan kahkahaları hatırlarım, çimde yatarken fotoğraflarım bile durur. daha kimse de doğru düzgün telefon yokken bana telefon alıp fenerli olursan bunu sana vereceğim derdi. doberman köpeği vardı çok korkardım köpekten ama içten içe çok severdim. köpeği sevdirsene deyince fenerli olmazsan sevdirmem derdi, bahçede abimlerle oturduklarında ben gidince fenerli olmazsan gelemezsin gibi bir sürü mobbinge maruz kaldım. o kadar zoruma giderdi ki yazlığa giderken aklıma ilk bu gelirdi, teklifini kabul etsem mi artık diye düşünürdüm. yıllar geçti üstünden ben cihan abi sayesinde hasta galatasaraylı oldum. o olmasa belki doğru düzgün takip etmeyecektim galatasaray'ı. şimdi cihan abiyle bazen karşılaşıyoruz yazlıkta bak teklifim geçerli hala diye gülüp geçiyoruz. işin itiraf kısmı yıllarca hep içimden fenerli olsam mı diye düşünmüşümdür kimseye söylemeden. hatta yazlığa gidince teklifimi kabul ettiğini nasıl söylerim diye diyalogları kafamda canlandırmışımdır ama hiçbir zaman kabul edemedim o teklifi. hiç içimden gelmedi o çocuk halimle. bugün o yaşta yaptıklarımla gururlanırım hep*
  • 454
    maçlarda bilekliğimi kalemizin olduğu taraftaki bileğime takıyorum. yarı olunca diğer tarafa takıyorum. bu beraberliği getiriyor bize, en son marsilya maçında başarılı oldu. galibiyet gerektiren maçlarda gol atınca geri takıyorum maçı 1-0 yeniyoruz. karşı takımın sakatlanmasını veya kart görmesini istediğim zaman bilekliği kopartırcasına çekiyorum.
  • 455
    yıl 2002 veya 2003. internetin evlere yeni yeni girmeye başladığı dönemler. internet sörfü için çok fazla alternatif de yok tabi. en keyif aldığım site galatasaray.org, sitede gezerken öneri ve istek bölümünden kulübe mail atılabiliyordu. ben de o zamanlar juventus topçusu fabrizio miccolii acayip beğeniyorum. tekniği, çılgın gibi frikik atması, plase vuruşları tam kalite. istek ve öneri bölümünden “juvede böyle bir topçu var, galatasarayımıza alırsak bizi şampiyon yapar, lütfen bu futbolcuyu yakından takip edip teklif yapın” diye mail atmıştım. muhtemelen kimse okumamıştır, okuyan da kahkaha atmıştır. aklıma geldikçe kendime gülerim. çocukluk işte.
  • 461
    yıllardır takım her korner attığında sıçar pozisyon diz üstü yere otururdum, bu sene dizimin sakatlığından ötürü istifimi bozmadan izlemeye devam ediyorum. ancak görüyorum ki takımın benim sıçar pozisyonuma ihtiyacı var çünkü bu sezon attığımız 3728 tane kornerden bir tane pozisyon bulamadık. bir sonraki maç sıçar pozisyon totemime geri dönüyorum, merak etmeyin nelson kornerden saplayacak.
  • 463
    son iki senedir maçları izlerken inanılmaz saçma bir huy edindim. rakip korner veya yan taraflardan serbest vuruş kullanıyorsa telefonu elime alıyorum ve atışı izlemiyorum. ister 5-0 önde olalım ister geride sürekli bu hareketi yapıyorum. kaleyi cepheden gören frikiklerde böyle bir durum olmuyor ama orta kafa gol şeklinde oluşacak pozisyonları izleyemiyorum. 2015-2018 arası sürekli yediğimiz kafa golleri bende travma oluşturdu herhalde. beynim kafa golü yiyen galatasaray görmek istemiyor.
  • 465
    ben küçükken ailem restorant işletirdi. bir gün sülalede zamanında tek galatasaraylı olan ve ben doğunca beni de galatasaraylı yapmış olan amcam eve geldi ve "restorana galatasaray takımı geldi, bütün takım oradalar , hadi gel seni de götüreyim ama biraz işlerim var bahçede, onları bitirdiğimde gideriz, herkesle tanışır imza alırsın" dedi. hatta " mondragon'u görmen lazım acayip büyük bir adam, kocaman elleri var " diye de ekledi. sene 2002-2003 benim de yaş 11-12 falan o zamanlar, tam bir fanatiğim, maç kaybedince ağlar, okula gitmek istemezmişim o dönemler. neyse amcamın işlerinin bitmesini uzunca bir süre bekledim ama beklerken de sürekli " hadi amca ne zaman bitecek " diye onu darladım. son olarak işler bitip dükkana vardığımızda kimse olmadığını görüp ağlamaya başlamam bir oldu. kaçırdık diye çok üzülmüş ve sinirlenmiştim. daha sonra ben sakinleşince şaka olduğunu ve kimsenin gelmediğini söylediler. ona daha da çok sinirlendim. küçücük çocuğa bu kadar yüklenilir mi ya.
  • 468
    9 yaşımda lise öğrencilerinin oynadığı futbol maçına dalıp ben de oynamaya ve bir takıma dahil olmadan her topa vurmaya başladım. bana 2 dakika kadar sabrettiler ve içlerinden biri " lan şeyim kadar boyunla s.ktirgit şuradan." dedi. eve gittim anneme anlattım ve ağladım. sonra hırs yapıp topla tek başıma çalışıp, 15 gün sonra tekrar maçlarına daldım. aynı çocuk daha otuzuncu saniyede aynı cümleyi "yine mi sen amk" ekleyerek kurdu. eve gittim, anneme anlatmadım.

    çok hırs yapmış ve hedef büyütmüştüm. hedefim sadece aralarına girmek değil, futbolcu olmaktı. ailemden azimle çalışanın her şeyi ama her şeyi başarabileceğini öğrenmiştim. hava kararana kadar, aylarca her gün çalıştım. inanılmaz emek verdim, çabaladım ve sonunda futbolcu olamadım. çocuk haklıydı, ailem yanlış bilgilendirmiş beni. o günden sonra da o toplara çok girmedim, boyum da uzun artık.
  • 471
    bir süredir çok yoğun çalışıyorum. bazen kendimi çok önemli biri gibi hissediyorum. iş ortamında futbol konuşabileceğim kimse olmuyor. kimse futbol takip etmiyor, banel falan diyorlar ben ise fatih terim'in ayrıldığını görünce ağlayacaktım az daha. izin alıp eve gitmeyi bile düşündüm*. uzun zaman sonra 2 günlük ekstra izinle aylaklık yapıyorum. vallahi öyle özlemişim ki deliler gibi twitter, sözlük bakıp futbol takip etmeyi.
  • 472
    galatasaray ile alakalı olaylar olduğu zaman ya da tranfer dönemlerinde çalışma verimim yüzde 10.
    bu hafta hep evden çalıştım; toplantıda twitter mi bakmadım, is yaparken torrent incelemesi mi dinlemedim, rapor hazırlarken ufaktan girdi mi okumadım.
    bir çip ile performansıma bakılsa haftalarca yüzde 120 çalışmaktan bir anda yüzde 10'a düşüşümü "galatasaray'da kaos" ya da "transfer sezonu" diye açıklarım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın