vay anasını ya, gerçekten vay anasını.
şunu tekrar söylemekte fayda var; hepimizin ağzının suyu akarak izlediğimiz prömiyer lig'de şampiyonluk yaşamış hocadır.
hani "şu ligi kazanan hocaları say lan" diye biri sorsa gak guk etmeden sayacagınız 5 bilemediniz pellegrini ile birlikte 6 isimden biri bu adam.
**** bu birincisi.
bu adam galatasaray'dan ayrıldıktan sonra önce italya milli takımı için ismi uzuncana bir süre geçti, muhtemelen kapalı kapılar ardında konusuldu ve biraz da kendi tercihinden orası olmadı. bu arada bu italya milli takımı bildiğiniz üzere san marino'nun bir tık üstü. duayenler, bir tık üstü dediğim kuzeyi yani.
yine bu adam devraldıgı enkaz ile ilk maçında delle alpi'ye çıktı. önce ordan çıktı, ardından da efsanevi bir maç ile karlar altında kalan devi şampiyonlar liginde bir üst tura taşıdı. öyle ya da böyle senin 9 senedir alamadıgın kupayı müzene getirdi.
ulan bu adam futbolun beşiğinden türkiye'ye geldi. belki de işler yalnızca sahada bitiyor olsaydı, burda da başarılı olurdu.
ama dediğim gibi türkiye la türkiye.
dünya kupası alan hoca gelir, 3 ay sonra teneke baglanır, şampiyonlar ligi alan hoca gelir 1 yıl geçmeden ağza alınmayacak küfürlerle uğurlanır, bu adam beş para etmez denilip yaka paça kovulan adam üst üste avrupa ve dünya kupalarına ambargo koyar. olur da olur, burda her şey olur.
neyse yukarıda anlattıgım adamı şimdi de italya'nın en köklü kulüplerinden birine getirdiler işte.
böyle bir kariyer. hem de o kariyerin daha başları.
biz hala tartışalım, neyi tartışıyorsak?
he hala bu adama ben söverim arkadaş diyorsanız, gözünüzü iki saniye kapatın juventus maçını ve yaşadığınız o iki günü düşünün.