• 1
    modern futbolun once pas futboluyla baslayan (total futbolun konvansiyonel futbolla ilk kesismesi) sonra hiz-bos alan oyununun katilmasiyla sekillenerek evrimlestigi ve post-modern futbolun gercek adimlarini atarken en cok basvurdugu metodo, metodonun post modern futbolun esas olgunluk donemini baslatacak transition (gecis) futbolunun olusumundaki rolu ve mancini'li galatasaray'in bu evrim surecindeki yeri hakkinda bir yazidir.

    henuz post modern futbolun baslarinda oldugumuz icin hakkinda gecerliligi mutlak bir yazi da bulunmadigi icin bu yazi surekli olarak yenilenecektir. ve ayni sebepten gecmise cok gidip kafa karistirmadan baslamak daha faydali olacaktir. yeri geldiginde gecmisteki etkilere zaten deginilir.

    (bkz: galatasaray futbol takımı/#1413217) bu entry'de az cok bir baslangic yapmistik konuyla ilgili. simdi neden metodo ve "w" ona biraz deginip post modern futbola bir bakis atalim.

    total futbolun en cok isledigi formasyon 4-3-3'tur cunku saha parselasyonu en iyi dizilis olarak bu dizilis gorulur. buna kesinlikle yanlis diyemez kimse ancak sahanin aktif alani ya da pasif alani belirlenmeden genel hali icin gecerli dusunulerek soylendigi icin eksiktir. yani sahayi enlem ve boylamlara boldugunuzde 4-3-3 en homojen yayilimi saglar. rinus michels'in ajax'ina kadar gitmeyelim, ornegimiz cruyff'un barcelona'si olsun. total futbol'un ilk modern halidir cruyff'un barcelonasi fakat yarim kalmis bir projedir. kendisinden sonra gelen hicbir teknik direktor bunu devam ettirmemistir, ta ki rijkaard'a kadar. rijkaard'i barcelona'ya getiren de cruyff'un kendisi, total futbol adimlarini atip bir nevi post modern futbolun ilk gelisimini saglamasi icin. rijkaard'in total futbol anlayisi haliyle 4-3-3 ve bunun varyasyonlari uzerine kuruluydu. rijkaard ozellikle pas futbolu uzerinde durdu oncelikle ve bunu hizla birlestirdi. buradaki hizdan kasit pas hizi. rijkaard'in barcelonasi cok onemli bir altyapi saglasa da esas evrim pep guardiola'nin barcelona'si ile oldu. bu noktada bir ara verip 2004 avrupa sampiyonasina ve porto'ya ugramamiz gerekiyor.

    2004 avrupa sampiyonasi yunanistanin sıkıcı oyunu ve basarisiyla futboldaki bir anlayisi tekrar ortaya cikardi: defans! aslinda bu isin gorunen yuzu. turkiye dahil bir cok ulkede menejerler populer kulturun esiri olmuscasina ve sanki her seyin cozumu buymus gibi defans futbolu denedi. (butun "orta sira" takimlari). isin aslinda ise otto rehagel'in su sozleri gizli "elinizdeki oyuncularin karakterine gore oyun belirlersiniz" peki otto rehagel ne yapti? en buyuk degisiklik belki de sarkik bir defans oynatmasiydi. buna libero demek yerine bircoklari "spare" defans dedi yani yedek defans. sebebi ise gercek bir libero gibi oynamak yerine, ingilizlerin kullandigi kelime gibi "sweeper" olmasi ve yangina hortumla kosmasindandi. bazilarina gore catenaccio oynatti rehhagel. bu da nispeten dogru cunku italyan catenaccio'nun rinus michels'in ajax'i karsisinda rezil duruma dusmesinden sonra gelistirdikleri "zona mista"si gibi dizilip bazi maclarda catenaccio gibi adam adama savunup bazilarinda alan markaji yaptirmisti. hazir gecmise gidip rinus michels demisken sunu not almakta fayda var, ajax'in italyan futbolunu dagitmasi ve futbola yeni ve ofansif bir anlayis getirmesi catenaccio ve butun defansif futbol anlayisini degistirmeye itmisti. 2004'deki otto rehhagel'in "modern catenaccio'su" ise hucum futboluna yeni cozum uretme ihtiyaci getirdi. bu da "hiz futboluydu" ve bununla birlikte gelisen "hiz-bos alan futbolu".

    mourinho ile porto'nun kazandigi basarilar, rehhagel'in yunanistan'indan cok onemli farklarla ayriliyor. o donemin porto'suna defansif diyenler de olsa kesinlikle cok degiskenli bir takimdi. bu sekilde adlandirilmasinin en onemli sebeplerinden biri defansif ozellikleri guclu 3 orta sahasi olmasindan kaynaklaniyordu. mourinho bu orta sahayi kurdugu icin beklerini rahat rahat kanat gibi kullanip ileride forvet kanat kullanmadan merkezde rakibe oranla fazla adam bulundurarak oyun ustunlugunu sagliyordu. bu iki takimdan bahsetmemizin sebebi bu iki dramatik futbol basarisindan sonra, gercek anlamda kanat-forvet donemi basladi. bunun yani sira hiz-bosluk oyunu da sekillenmeye basladi. diger bir sebebi ise 2000'lerin basiyla birlikte orta sahadaki oyuncu algisi degisti. porto'nun basarisindaki oyunculara ve rehhagel'in yunanistanina da baksaniz, ya da daha ofansif efsanevi juventus ortasahasi davids ve zidane'a, genelde sunu gorursunuz, defansif, guclu, top kesme ve calma becerisi yuksek, onceligi top calmak olan, ustune pas yaparsa da bonus olan futbolcular ve yanlarinda 10 numara ve benzeri orta saha oyunculari. mourinho 3 defansif ozellikleri agir basan orta sahanin onune deco'yu koymustu, rehhagel ise karagounis'i kullaniyordu 10 numara gibi arkasinda defansif orta sahalarla. bu su demek oluyor, bu isin zamaninda piri olan (cocuklugumun en guzel futbolcularindan biridir) guardiola gibi futbolcular artik futbol icin gereksiz adam olmustu. bu nedenle guardiola'yi en verimli olabilecegi donemde kimse istemedi, hakkinda gabriele marcotti'nin soyle bir sey yazisi var : "his midfield skills have become obselete…the modern game has closed the door on players like guardiola…despite being in the best shape of his career, there is no place for him…that the thoughtful, intricate passing patterns of players like guardiola are lost to younger fans is somewhat depressing.”

    kisacasi modern futbolda guardiola'nin yerinin olmadigini soyluyor. bununla ilgili guardiola bir konusmasinda kendi kariyeri icin: "ben fiziksel olarak iyi durumdayim ancak futbol degisti. oyun cok daha yuksek hizda ve fiziksel guce dayali oynaniyor. top kazanan, "tackle" ozelligi olan patrick viera, edgar davids gibi oyuncular isteniyor, eger pas da yapabiliyorsaniz bu bir arti. merkez oyuncusundan istenen savunma yapmasi. benim gibi oyuncularin soyu tukendi" demisti.

    guardiola tarzi "top yapan" orta sahalarin azalmasinin sebebi 2000'lerin basinin 4-4-2 ile gecilmesi ve bu taktikte mesela ingiltere'de genelde iki box-to-box oyuncusunun merkezde kullanilmasi, italyada juventusta ise bir defansif isiran, bir de 10 numara gibi oyuncunun tercihi bu oyunu populer yapti, tercihler de buna gore degisti. buna istisna olarak pirlo gosterilebilir ancak milan zaten 4-4-2 veya klasik bir oyun oynayan takim degildi bu nedenle milan asla pirlo'dan vazgecmedi. futbolcu olarak gozden dusen guardiola, teknik direktor olarak dondugunde pas yapan orta saha kavramini tekrar futbolun icine sokup futbola bambaska bir yon verdi. yani kisacasi 2000'lerin pas yapan orta saha'nin dususu ve ardindan onlenemez yukselisi oldugunu soyleyebiliriz.

    2000 yilinda avrupa sampiyonasinda son 4'e kalan takimlarin hepsinin bir klasik 10 numarasi varken bir kac sene icinde zorlu liglerin hicbirinde boyle 10 numaralar kalmadi. yeni futbol algisi yani kanat forvet kullanma, false9, false10 gibi kavramlar eski usul 10 numaralari gereksiz kildi. bu nedenle ozellikle ilk zamanlar guney amerikadan gelen klasik sayilabilecek 10 numara oyunculari avrupa futboluna adapte olmakta zorlandilar. cogu geri ulkelerine donmek zorunda kaldi ya da istikrarsiz bir yon izleyip yavas yavas futbol piyasasindan cekildiler. o donemin urunu yeni maradona aimar valencia'da iyi isler basarsa bile asla beklenilen duzeye cikamadi. ya da eski usul 10 numaralarin sonuncusu diyebilecegimiz riquelme en buyuk basarilarini kendi ulkesinde kazandi. guney amerikanin son zamanlardaki en buyuk ürününün daha 13 yasinda barcelona'ya giden messi olmasi bir tesaduf degil elbetteki. belki ronaldinho icin bir parantez acilabilir. kendisi bir riquelme gibi ya da zidane gibi bir 10 numara degildi, kanat ve forvet oynayabilen "versatile" ofans oyuncusudur. bu nedenle degisimin baslangicindaki barcelona'da yer edinmis ancak guardiola ile bambaska bir sey oynamaya baslayan barcelona'dan gitmek zorunda kalmisti. daha sonra milan'da da tutunamamasi, ya da robinho'nun asla istenilen duzeye gelememesi yeni futbolun hizinin asiri artmasi ve 10 numaranin artik neredeyse tamamen etkisizlesmesinden kaynaklaniyor. eski usul 10 numaralar yerine c.ronaldo gibi kanat forvet ya da messi gibi kanata acilip merkeze kateden oyuncularla, sneijder gibi klasik 10 numaranin becerilerine sahip bunun yaninda cizgiyi kullanabilen, bosluk oyununu iyi bilen oyuncular piyasada deger kazandi.

    yavas yavas kanat forvetlerin hikayesine girmeye basladik ancak burada belirtmemiz gereken bir onemli nokta 2000'lerle birlikte 3lu defans kullanimin neredeyse ortadan kalktigi. bunu nedenini de (bkz: galatasaray futbol takımı/@paredros) burada az cok bahsetmistik. post-modern futbola girerken tekrar buna deginecegiz.

    2000'lerle birlikte topsuz oyunun onemi tekrar fark edilmeye baslandi. hatta guardiola barcelona'si ile her zamankindan (total futbolun ulasabileceginden) cok daha ileri bir noktaya geldi. futbol tarihinde topsuz oyunun baslangici 1950'li yillarken (ozellikle macaristan'in baslattigi) ve ustune 70'lerde total futbol ve ajax ornegi varken, neo-klasik sayilabilecek donemin konvansiyonel futboluna ilk uygulanisi sacchi'nin milan'idir. sacchi'nin milan'i belki futbol tarihinin en iyi takimi olabilir. kusursuza yakin bir futbol oynayan takimdi. ona en yakin gorecegim takim heynckes'in cl'yi kazandigi bayern'i. (bayern'e sonra deginecegiz) sacchi'nin milan'i kimseye ornek teskil edemedi, belki 90'lar 10 numaralarin cirit attigi, futbolun en guzelinin oynandigi bir donem oldugu icin kimse sistemin ustune gitmedi, her biri sanatci sayilacak futbolcular uzerine oyun planlarini cizdi. bunun icin kimse onlara kizamaz, dunya tarihinin en iyi oyuncu jenerasyonu 80 sonu piyasaya cikip 90larin sonuna kadar oynayan jenerasyondur.

    2000'lerdeki mantalite degisiminden ve oyuncu kullanimdan bahsettikten sonra formasyonun degismesinden ve bunun futbolcu pozisyonlarindaki etkisinden bahsedelim. 2000'lerle birlikte 3 hatli oyun dizilisi neredeyse tamamen ortadan kalkti ve yerine 4 hatli oyun sistemleri geldi. bu su demek: yeni modern futbol zamanlarinda (90larin buyuk bolumu ve 2000'lerin basi) hatlar genelde defans, orta saha ve forvet olarak kullaniliyordu. bunun disinda orta saha bazen defansif bazen de ileri cikip ofansif orta saha diye adlandirilabiliyordu. ancak 2000'li yillardaki o kanat/forvetler, false9 ve hiza duyulan ihtiyactan dolayi saha dizilisinde de dramatik degisiklikler oldu. kisacasi genelde 4-3-3'un hatlari 4'e bolen varyasyonlari neredeyse tum dunyada kullanilmaya baslandi. 4-2-3-1, 4-2-1-3, 4-3-1-2 vs. bu dizilis box-to-box oyuncularini etkisizlestirdi. "yeni-yeni modern futbolda" oyun hizi ve pas hizi, box-to-box oyuncularinin 90 dakika iki ceza alanin ayni derecede kullanmalarini imkansiz kilmaya basladi. box-to-box oyuncularinin yerini -iki ceza sahasini kullanma acisindan- atak full-back'ler almaya basladi. diger degerini yitiren pozisyon ise 4-4-2'nin "wide midfielder"lari oldu. bu kavram bizde dogru kullanilmaz 4-4-2'nin kanadinin ozellikleri bile dogru sayilmaz turkiye'de. neyse o konuya girmeyelim. bu "wide midfielder"in yakin zamandaki en unlusu ise tabiki david beckham. bu mevkinin oyunculari eger yeterince hizliysa kanat oynayarak devam edebildi, eger savunma yonu varsa karsilayan merkez orta saha olabildi. ancak beckham gib arada kalmis oyuncularin cogu, yani ne hizi olan ne de rakibi karsilayabilecek defansif ozellikleri olan, (beckham kadar unlu olmadiklari icin belki de) futboldan neredeyse silindi.

    diger bir kaybolan pozisyon ise "poacher". yeni-yeni futbolda poacher futbolcunun yeri kalmadi cunku oyunun hizi, topsuz oyunun artan onemi, pas futbolunun yukselisi her oyuncunun pas ve topsuz oyuna katkisini gerektiriyordu. haliyle butun ozelligi box civari ve icinde topu aldigi anda bir sekilde mutlaka golu yapmak olan ama oyuna katkisi olmayan kisi bu futbolda barinamazdi.

    pas hizi ve oyun hizindan bahsettik ancak icerigini cok fazla vermedik. ona gecmeden once 2000'leri etkileyen baska bir hizdan bahsedelim, oyuncu hizi. kanatlar ve kanat/forvetler onem kazanmaya basladi demistik, bunun yaninda yeni dizilisler ve her ne kadar yeni bir konsept olmasa da kontra atagin onemi takimlari daha hizli oyunculari bulmaya itti. yetenekleri kisitli olsa da kulupler genc oyuncularda oncelikli olarak hizi aramaya basladi. futbolcu profilini degistiren etkenlerden biri de bu oldu.

    yeni-yeni modern futbolda full back'lerin onemi daha da artti. jonathan wilson bu yeni duzende sahadaki en onemli oyuncularin full back'ler oldugunu belirtmisti. eski usul garanti bek yerine hizli, ofansif bekler kullanilmaya baslandi. ashley cole gibi bekler tum dunyada daha populer olmaya basladi.

    2000'lerdeki degisimi ile ilgili saydigimiz sebepleri birlestirip son bir degisimden daha bahsetmek gerekir, "versatile" yani cok yonlu ofans oyunculari. bunun sebeplerinden belki de en onemlisi 4e bolunen saha dizilisleriyle birlikte parselizasyonun daha kucuk araliklarla, yani futbolcularin birbirine daha yakin oynamalarina olanak saglamasi, tek gorevi yerine getiren ofanslarin yeteri kadar alana sahip olamamasina sebebiyet vermeye basladi. sonucta hiz ve pas onemliydi ve bunlari da yapacak, one ve kanatlara acilabilecek merkez forvetler daha onem kazanmaya basladi. bununla beraber topsuz oyunun onemi butun ofans oyuncularindan farkli gorevleri yerine getirmesi gerekliligini ön plana cikardi. ayrica rotasyonun gerekliligi, buyuk takimlarda bir oyuncunun birden fazla bolgenin alternatifi olma zorunlulugunu da dogurdu. eskiden batistuta veya rui costa'nin ne oynadigini ve nerede oynadigini maci seyretmeden bilirken simdi messi isterse kanat forvet, isterse 10 numara, isterse false9 oynayabilir, maci izlemeden ne yapacagini asla bilemeyiz. ya da ronaldo'ya klasik overmars gibi kanat diyemeyiz. iceri kat eden santrafor oynayabilen cok yonlu bir oyuncu.

    2000'lerdeki bazen ihtiyactan bazen de baska bir stratejinin cozumu olmasi adina yapilan evrimlerden ve gelismelerden bahsettik. burada one cikanlari yazip post-modern futbola gecisi yapacagiz ve bunu yaparken w'nun buradaki konumu ve galatasarayla olan bagindan bahsedecegiz.

    2004'deki dramatik basaridan bahsedip ofansif futbolun, buyuk takimlarin, buna cozum olarak hizi, topsuz oyunu on plana cikardigindan bahsettik. defansif futbolun kullandigi neydi; defansif gucu yuksek orta saha kullanmak ve libero gibi defansta yedek guc bulundurmak. ilerleyen zamanla futbola katilanlarla devam edersek, once top kullanan merkez orta saha oyunculari oyunu tuttuklari icin gereksiz goruldu sonra amerikalilarin degimiyle quarter back ya da deep lying playmaker olarak tekrar onem kazandi. cunku tek basina bir hucum seti olabiliyorlardi. klasik 10 numara yerini daha mobil, takip etmesi daha zor ofans oyuncularina birakti. topsuz oyunun onemi artti. sahaya diziliste artik saha 3'e degil 4'e bolunmeye ve saha parselizasyonu daha orantili yapilmaya baslandi. amaci sadece gol atmak olan oyuncularin devrimi tamamen bitti ve yerine oyuna katkisi cok daha yuksek forvet oyunculari geldi. bunun yaninda hizli oyuncularin oneminden, ofansif full back'lerin jonathan wilson gibi futbol otoriteleri tarafindan sahadaki en onemli adam diye adlandirilmaya baslamasindan bahsettik. ve genel olarak da cok yonlu hucum oyuncusunun artik klasik cakili mevki oyuncularini tamamen bitirip, bu cok yonlu oyuncularin bir tercih degil, bir gereklilik haline geldiginden bahsettik.
    bu saydiklarimiz yeni-yeni modern futbolun getirdikleriydi.

    buradan sonra basa donup ilerleyelim. ne demistik total futbol icin belki de en iyi dizilis 4-3-3'tur. fakat buradaki eksiklik aktif oyun alanini dusunerek degil, sahayi butunuyla ele alinarak yapmis olmalari. post modern futbol'a girmeye basladigimizda -ki bu ozellikle pep guardiola'nin barcelona'siyla goze batmaya basladi- oyun 4'lu defanstan 3'lu defansa gecerek oynanmaya baslandi. yani bekleri olabildigince onde(hani en onemli mevkiydi ya) orta sahada pasor merkez oyunculari(hani tek baslarina bile set alternatifi olan ve pas-hiz futbolunun degisilmezi) defans hattinin icine girip, defansi top kullanirken 3leyecek bir center half (bu da bize 2000'lerin basindaki defans anlayisindan bir hatirlatma olsun hadi) ve hucumda cok yonlu adamlar kullanilmaya baslandi.

    tabi bu mutlak formasyon degil. mesela mourinho'nun denedigi transition(gecis) futbolunda 3'lu savunma yer almaz. bayern'in gecis futbolu mourinho'nunkinden de baskadir ancak onlar da 3'luye donmezler. bayern'in gecis futbolu aslinda basli basina bir ders niteligi tasir, temelini luis van gaal'in attigi, heynckes'in kusursuzlastirdigi hizli yer degistirme oyunu.

    simdi bu "w" nereden cikti?

    mantelitesi ofans olan takimlar topu kullanirken mutlaka ileride fazla kalabilmeyi hedeflerler. 4-4-2'nin olmesinin sebebi merkezde iki orta sahaylayken 3lu orta sahaya karsi ustun kalmak her zaman daha zordur. bunun yaninda merkezi 3lu olan takimlarin birbirlerine ustunluk saglayip ayni zamanda geride eksik kalmamak icin gecis futbolunu yapabilmeleri gerekir, ancak boyle ideale yakin olabilirler. "w" dizilisi bunu en kolay saglayabilecek dizilislerden biridir. bunu 4lu defanstan donusturerek de yapabilirsiniz, 3'luden de. klasik 4-3-3'e gore "w" bazli veya asimetrik sahayi 4'e hatta bazen 5'e bolen dizilisler optimum parselizasyon icin daha faydali. yani sahayi komple esit parcalara bolmek yerine aktif alana gore parcalara bolmek sizi gereksiz alandan kurtaracak daha kompakt bir takim olmanizi saglayacaktir. iste bu nedenle post-modern futbolda saha dizilisini okumak eskisi gibi kolay degil.

    99-2000 galatasaray'i bazi maclarin icinde 3-5-2'yi tersten oynamisti. idealden tek farki stoperler birbirlerine olmasi gerektiginden daha yakin duruyorlardi. defansi asiri onde tutup, bekleri de cok one cikarmadan yapiyordu bunu. topla oynarken aldigi sekil yine bir "w" olusturacak sekildeydi. tabiki bu metodo'nun "w"su degil ancak dedik ya, saha parselizasyonu diye, yeterince one cikarak oynadiginizda illa buna donersiniz. donmezseniz zaten ortaniz bos kalir ve inanilmaz kontra atak golleri yersiniz. mesela 99-2000 galatasaray'i bunu 3-2 kazandigimiz efsane milan macinda harika yaptiysa da ayni teknik direktor ve benzer oyuncularla terim'in 2. doneminde asla basaramadi. her maci cevirmek icin one ciktigimizda normalden de fazla atak yiyip maclari kaybettik.

    guardiola'ya geri donelim. ne de olsa total futbolun bir sonraki evresine gecmesini saglayan kisi kendisi. guardiola once 4-3-3 ile baslayip sonra saha parsellemesini degistirerek inanilmaz kompakt bir takim kurdu. asimetrik bir sekilde sahaya dizilen bu takimin sag beki olmasi gereken kisi sag kanat gibi oynayip, sol bek stoper'e kayiyordu. yani 3-4-3'e donuyordu takim. bazi maclara direkt 3-4-3 cikmisligi da vardir abidal'le. daha sonra bunun bir ust uygulamasina gecmeye calisti guardiola; 2 stoper arasini acarak busquets'i center half yapti, sag bek kadar sol bek de ileri cikmaya basladi (belki biraz daha geride) merkez pasor orta sahalarini inside forvet gibi kullanip onlara oyun kurdurdu, forvetin en ucuna ise messi'yi yerlestirdi. bu su demek oluyor, barcelona olabilecek en mobil haline burundu, hicbir hantal yani kalmadi, ve defansta "w" seklini aldi. esit kenar uzunluklu bir w akliniza gelmesin, kesinlikle degil.

    bu arada modern zamanda "w" ve center half denemis bir ornek daha geldi aklima yazmazsam olmaz, yildiray'in da oynadigi cl finaline uzanan leverkusen. ramelow'u center half kullaniyordu. ancak kanat bekleri asla bir barcelona kadar onde kullanmadilar. onlarinki daha cok 96 almanya'sinin bir degisik versiyonu gibiydi.

    daha sonraki yazilara da bahane olmasi ve fazla kafa da sisirmemek icin bunu burada birakip, galatasaray'a gecelim.

    galatasaray bir suredir 3'lu defans deniyor. bunu denerken mustafa denizli tarzi bir "hadi 3-5-2 yapiyor arada da 5-3-2 yapariz one gecince" mantigiyla yapmadi. mancini merkezde bir kac farkli sistemi olusturabilecek denemeler yapti. mesela selcuk veya melo yerine daha cevik oyunculari denedi(yekta ve emre). center half olabilecek turk pasaportlu en uygun oyuncu oldugu icin ceyhun'u da defansin onunde denedi. mancini yeni-yeni modern futbolun gerektirdigi ve olmazsa olmaz seyleri takima kazandirmaya calisti(hala calisiyor). o nedenle oncelikle bu denemeleri yapti. ilk gereksinim neydi? hiz. takimin oyun ve pas hizini arttirabilecek cozumler aradi. yekta, emre ve ceyhun denemesini buradan okumak lazim. topsuz oyunu takima kazandirmak icin oyunculara kosu gorevleri vermeye basladi. (oyuncular belki de en zor buna alisti. ozellikle bekler) galatasaray emre ve yekta'li duzende 4'lu bir savunmayla oynarken kanat forvet kullanmaya calisti. ceyhun'la oynadiginda takimin kazan dairesi, merkezi motor üssü, yani herseyi orta saha daha baskin karaktere burundu. elimizdeki kanatlardan bruma yetenekli olsa da cok tecrubesiz, aydin hazirlik donemini gecirmemis, amrabat ise pas futboluna anadoludaki her hangi bir futbolcu kadar uzak. bu nedenle mancini 3'lu degisim savunmasina ve ceyhun'a daha cok onem verdi. boylelikle kanatta asiri yetenekli, patlayiciligi olan biri kullanmak zorunda kalmayacak, butun bir cizgiyi kanat-beklerle kullanabilecekti. bruma ve aydin'in sakatligi bu gecisi hizlandirmak zorunda birakti mancini'yi de diyebiliriz.

    mancini en temel "yeni-yeni modern" futbolun gereksinimlerini yavas yavas takima kazandirdi. en azindan defansif anlamda bu takim post-modern futbola gecise cok yakin. bazen 4lu gibi olsa da 3lu bir gecis savunmasi yapiyor, gerektiginde geri ikili arasini acip ceyhun (busquets gibi) ileride bekleyebiliyor, bekler de daha onde oynayabiliyor. ve savunmanin bu hali tam bir "w" olusturuyor. post-modern futbola mancini'nin (bizim takimdaki oyuncu profilinden dolayi) yorumu ise beklerin kullanimi oldu. eboue oynarken neredeyse santraforlarla ayni hizada maci tamamliyor, sabri biraz daha geride karsilayip, sneijder sol cizgiye daha yaklasarak oynuyor. burada mumkun oldugu kadar geri dizilisten bahsettim cunku henuz galatasaray yeni-yeni modern futbol icin bile yeterli duzeyde hucum setine ve oyun anlayisina sahip degil. bunun sebepleri drogba'nin yasli, burak'in ise yeni gorevlerini henuz yerine getirememesi. burak ne zaman yalniz kalsa eski aliskanliklarina donuyor, ve selcukla aralarinda baska bir pas istasyonu yoksa takimin tek hucum seti bu ikisi olmaya basliyor. o nedenle yeri geldiginde bu yaziya hucumu da ekleriz ancak suan icin cok erken.

    mancini defans demisti geldiginde. dedigi gibi once defans anlayisini post-modern futbolun icine sokmaya basladi. telles transferini soyle goruyorum, yeri geldiginde one cikartacagi kisi sol bek olacak, sagda ise veysel veya salihi kullanarak rakibin hangi kanadi zayifsa ona gore strateji gelistirmek icin aldigini dusunuyorum. izet ise asimetrik yayilan takimda yeni gelistirilecek hucum hattinin en onemli oyuncularindan biri olabilir. tabi bunu konusmak icin cok erken, henuz bir donusume baslamis degil mancini hucumla ilgili.

    edit: duzenleme
  • 3
    hizin on plana ciktigi 2000'lerle birlikte geri plana dusen 'oz teknigin', uygulama ve reaksiyon hiziyla birlesip tekrar bireysel hizi gecmeye baslamasiyla modern futbolun bir ust asamaya gecmesi ve galatasaray'in bu noktadaki degisimi.

    bir cok buyuk avrupa kulubu hala bireysel hizi yuksek oyunculari alt yapisina katmaya calisiyor ve onceligi hala bu. simdilik bir cok takim suratli oyuncularin tekniklerini ve futbol becerilerini yukari cekmeye calisiyor. ben bunu amerikalilarin "boyu ogretemezsiniz" mottosuna benzetiyorum. hali hazirda teknikleri yeterliyse bunu yukari cekip hazard gibi tehlikeli (soyisminin boyle olmasi ayri bir ironi) oyuncular yetistirebiliyorlar. lahm'in bu yastan sonra defans onune yerlestirilmesi de aslinda lahm'in hizinin yaninda ustun oyun zekasi ve top teknigiyle ilgili. o mevkide kullanilabilecek fizik gucu yuksek, iyi bir atlet oyuncu yerine futbol zekasi yuksek ve ayni zamanda hizli bir oyuncuyu yerlestirmek post-modern futbolun yaklasimi icin iyi bir ornek. her takim bayern gibi sansli olmuyor, yani hem hizi inanilmaz iyi hem de futbol zekasi bu kadar ustun futbolcular ellerinde yok, onun yerine az once bahsettigim gibi teknigi ortalama ustu sayilabilecek hizli oyunculari bu yonde degistirmeye calisiyorlar.

    galatasaray'in chelsea ile yaptigi ceyrek finale cikma mucadelesi aslinda bir gercegi cok net gormemizi sagladi; futbol hala buyuk adamlarin oyunu. chelsea'deki hizli ve teknik oyunculari dusunurseniz galatasaray'in ne kadar iyi oynarsa oynasin chelsea'nin bir ust seviye futbola gecebilecegini ongorursunuz. ancak kazin ayagi oyle baglanmiyor. mourinho takimi icin hazir degil dediginde akil oyunu yaptigini dusundu bircoklari. macta gorduk ki hakliymis mourinho. mahallenin yetenekli veletleri gibiydi chelsea'nin ofans gucu. ama mahallenin agir abileri maca baskinligini koyduklarinda yeteneklerini sahaya yansitamadilar. burada galatasaray oyuncularina ya da takimina bir ovgu oldugu sanilmasin. galatasaray agir abi kontenjanindan gayet basarili olsa da hiz konusunda yeterli olmadigi icin teknigi yuksek oyunculari da her an rakibine karsilik veremiyor.

    burada kucuk bir ara verip belki kimilerinin abarttin diyecegi bir dusuncemi paylasacagim. bayern, real ve barcelona haric diger takimlarin hepsi ya hiz, ya teknik ya da "agir abi" konusunda sknti cekiyor ve galatasaray bu 3 takim haric digerlerini eleme potansiyeline sahip. galatasaray'i digerlerinden ayiran ozellik takim icinde bir ust seviyeye cikmaya musait cok oyuncusunun olmasi. sneijder hiz ve teknik(zeka) konusunda, drogba fizik ve futbol zekasi, selcuk teknik ve fizik (evet fizik) melo hiz ve fizik, alex ve eboue hiz ve teknik. belki en ust seviyeye cikamiyorlar ancak dogru motivasyonla oynadiklarinda sadece teknige ya da fizige dayali bir takimin yapabileceklerinin cok uzerine cikabiliyorlar. bunu macin tamamina yayamadiklari bir gercek ancak 30 dakikalik bir 'turbo boost' gecen sene real madrid'i bu sene de belli bolumlerde chelsea'yi darmadagin etti.

    post modern futbolun henuz oturmadigini soylemistik. dunya uzerinde sadece 3 takimin bunu yapabilecek gibi gorunmesi de bunu destekler nitelikte. simdi soru su: yeterli fiziksel hiza ya da reaksiyon hizina sahip degilse bir takim asla boylesine futbol oynamayaz mi yani? oynar. real'in bu 3 takimdan biri olmasi eksiksiz bir takim olmasindan. hizli oyunculari, teknik oyunculari ve ust duzey bir futbol anlayislari var. post modern futbol'un gerekliliklerini yapiyorlar mi derseniz tabiki hayir. real oyun hizini yukseltip baska bir futbol oynamaya calismiyor, bire bir futbolla rakibini oldurmeyi hedefliyor. cunku birebir kaldiginda her rakibini oldurecek hizli, teknik ve fizigi guclu oyunculara sahipler. asil bu futbolu oynamak post modern futboldan daha zor cunku tamamen bireye dayali.

    simdi de yeterli hiza sahip olmayan bir takimin nasil post modern futbola gecis yapabilecegine bakalim. butun bir takimin hizi barcelona ya da bayern kadar iyi olmak zorunda degil. onemli olan takimin pas ve gecis hizini arttiracak noktalarinda dusunme ve reaksiyon hizi yuksek oyunculari kullanmak. pep guardiola icin defansin onundeki kisi en onemli nokta olacak ki elinde dunyanin en iyileri oldugu halde o noktaya lahm'i cekti. barcelona icin inside forvet olarak kullandigi oyun kurucular ve xavi en onemli nokta. uzun uzun diger avrupa takimlarina bakmaksizin galatasaray'a gecelim yoksa bu yazi sayfalarca surer.

    galatasaray'in elinde bireysel hiz konusunda iyi sadece alex, aydin ve bruma var. aydin'i geldigi ilk gun a takmla calistirtmaya basladi mancini ve bu kesinlikle oylesine yapilmis bir sey degildi. aaron lennon'in futbol oynadigi yerde aydin hayli hayli oynardi. aydin'in mental eksiklikleri futbolunun onune gecmese, kendini cok ileri seviyelere tasiyabilirdi. suan elimizde ne aydin ne de bruma var. takim bireysel hiz konusunda iyice cuvalladi. eger reaksiyon hizini kompakt bir takim kurarak arttirabilirse bu bir sorun olmaktan cikacakti ki bu nedenle takimin merkezi kazan dairesine yekta'yi, emre'yi ve center half gibi ceyhun'u monte etmeye calisti mancini. basarili oldugu maclar kadar basarisiz maclari da oldu bu duzenin. degisim kolay degildir, devrim ise kaybetmeden kazanilmaz.

    galatasaray icin reaksiyon hizi ayni bayern gibi tek noktada cok onemli; defansin onu. hizli kanat oyuncularimiz olmadigi icin topu oyuna sokarken net ve rakibi eksilterek cikmamiz gerekiyor. bunun yaninda merkezdeki diger oyuncular (defansta semih, ortada selcuk ve melo, onlarin onunde sneijder) merkezde oynayan oyuncuya yakin olup bu reaksiyon hizinin islemesini saglamak zorunda. selcuk ve semih'i ayirip digerlerinden bahsedelim. melo takimin kalbi konumunda, bunu romantiklikle soylemiyorum, kalbin damarlara kan pompalamasi gibi merkeze dinamizm ve tempo pompaliyor melo. sneijder ise reaksiyon hizi dunyanin en iyilerinden. sneijder'deki sorun onundeki oyuncularin pas trafigine girememesi. geriden gelen alex de henuz sneijder'e bakmadan kosusunu yapamiyor, surekli o nereye yonlendirecek diye bekliyor. gerideki oyunculardan kendi tarafindaki selcuk eger sneijder'i oyun icinde tutarsa sneijder bir sekilde pas hiziyla kendi teknesini yurutuyor.

    aslinda bu yaziya baslarken aklimdaki sey selcuk'u galatasaray taraftarina anlatabilmekti. cunku bir kac gundur yapilan elestirileri dogru yonlendiremedigimizi fark ettim. bir digeri de semih.

    konuyu simdi selcuk ve semih'e bagliyoruz. hiz icin en onemli nokta defans onu demistik galatasaray adina. fakat tek basina oraya cozum uretmek yetmiyor. cunku onundeki oyuncularla iletisiminin kesilmemesi gerekli ve bunun icin de melo ve selcuk'un kisa alanda surekli bu oyuncuyla paslasmasi ve beklerin rakip kanatlarin arkasina gecmesini saglamasi gerekiyor. bu oyunu alman takimlarina cok kolay yapabilir galatasaray. cunku alman takimlari kolay kolay pres yapmaz, rakibini bekler. ancak turkiye'de galatasaray'i bilen tum anadolu takimlari cok sert presle karsilik vermeye basladi. 90.dakika bile ileride 3 kisiyle topu kovaliyorlar. bu prese karsi henuz dogru bir hamle yapamadi galatasaray. bunu sebebi de pres aninda melo ve selcuk'un merkezdeki oyuncuyla mesafesinin artmasi. ve bundan dolayi mancini bazi maclarda 4-4-2'ye donup oyunu degistirmeye calisiyor ya da 3'lu defansin onune tandem gibi bir dizilim yapiyor oyun icinde. yine de gecici cozumler deplasmanda galibiyet almamiza yetmedi. (bireysel hatalar da cabasi) burada en buyuk gunah kecisi selcuk oluyor. mesele selcuk iyi ya da kotu oynamasi degil, suan taraftarlarin selcuk'a kotu derken altini doldurmayan aciklamalar yapmasi. selcuk kotu, peki nesi kotu? mucadele etmiyor, paslari kotu, gol atmiyor(?). selcuk sahadaki bir cok oyuncudan daha fazla mucadele ediyor son zamanlarda. sorumluluk almiyor deniyor, fakat mac baslarinda sorumluluk alma isi cogu zaman kendisinde olmuyor zaten. isler kairisinca da yeterince sorumluluk alip topu kovaliyor. paslari da kotu degil, kac pas hatasi yaptigina bakarsaniz sneijder'in pas hatasi daha fazladir. selcuk oyunu yavaslattigi icin kotu. kim oldugunu bilmiyorum sozlukte biri sunu demisti " tugay'in son senesine benziyor". cok dogru bir yorum. tugay takimdaki hagi'den sonra en teknik adamdi ama oyunu yavaslatiyordu. cozum ise suat'ti. selcuk suan tugay'in pozisyonunda oynamiyor yani tugay'in yavaslattigi gibi takimi yavaslatmiyor. selcuk onde oynadiginda etrafini kolacan edebilen bir oyuncu olmadigi icin takimi yavaslatiyor. beli yeterince ince olmadigi icin pas atacagi noktayi gec belirledigi icin yavaslatiyor. selcuk'un formsuz oldugunu dusunmuyorum, suan kendisinden istenileni henuz veremedi. ozellikle burak'in ileri uctaki varligi selcuk'u zorluyor. burak surekli orta sahadan uzaklasarak oynadigi icin orta saha forvet arasi aciliyor ve pas oyunu yerine tek topla defans arkasina sarkmak tek oyun setimize donusuyor. selcuk da bir sekilde burak'i ariyor oyun icinde. selcuk'un formu dustuyse bu suan olan degil, burak'in gelmesiyle olan bir sey.

    selcuk'in gol attigi bir cok mac berbat oynadigini dusundugum olmustur, sozlukteki tepkiler ise selcuk'u zidane yerine koymaktan farksizdi. suan gol atamayan selcuk o zamanki selcuktan cok daha iyi maclar da cikartti ancak sozlukte surekli elestirilmeye baslandi. sanirim asil sorun merkez orta saha oyuncusundan ne bekledigimizi bilmiyoruz. suat kaya'nin hakettigi saygiyi turk futbolundan gormemesi de bu nedenle olabilir. ya da tugay'dan almasi gerekeni alamamasi ve tugay'i sanki yeteneksiz bir adammis gibi muamele edip gittikten sonra aa adam futbolu ogrendi demek de ayni sebepten. selcuk macin bir cok bolumunde kotu de oynuyor ancak soylenen sebeplerle degil, gorev tanimini yeterince iyi yapamasindan kaynaklaniyor. ben umitliyim, cunku selcuk chelsea macinda ozellikle ikinci yari cok dogru bir sey yapti. kendini sneijder'e yaklastirip topu sadece top bizde kalsin diye ayaginda tuttu. ayni oyun mantigiyla devam ederse yeni gorev tanimini kendine gore uydurup cok iyi isler yapabilir. tabi bu denklemde hala burak problemimiz var. bu cocugun pas trafigine bir sekilde girmeyi ogrenmesi gerekiyor.

    semih kismina gelelim. semih'in sol stoper oynamamasi gerektigini ve her oynadigi macta hata yaptigini bir cok kez soyledim. chelsea macina kadar da kesinlikle oynamasin diyordum ki o macla mancini'nin neden semih'i sol stoper yapmaya calistigini anladim. anladigim kadariyla mancini semih'i oyun kuran defans yapmaya calisiyor. bunu da sol stoperden yaptiginda daha faydali olacagini dusunuyor. sag ayakli oldugu icin topu cizgiye cekmek yerine oyun icine cekecegini dusundugu icin olabilir. cunku son maclarda semih topla cikmanin otesinde pas ariyor surekli. semih'in bu sistemin islemesindeki rolu de bu bakimdan onemli. oyunun daha hizli donmesi icin ve defans onune sarkan oyuncuya yardim etmesi icin semih'i diger alternatiflerden daha onemli goruyor mancini. en yetenekli oyuncu semih derken bosuna demiyormus bunu. adam defansif ozelliklerinden cok ofansif yapabilecekleri icin semih'i en yetenekli goruyor demek ki. son 4-5 macta semih'in cok kritik mac basina en az 1 ileri pasi var. bunlardan biri direkt golle sonuclanmisti zaten.

    konuyu daha fazla dagitmadan burada bir virgul koyalim. devaminda daha detaya gireriz.

    saygilar

    edit: duzeltme
  • 4
    (bkz: post-modern futbol - metodo ve w-galatasaray/#1418644)

    su yaziyi yazdigimda mancini cok onemli denemeler yapiyordu. ben de gelecek seylerden heyecanlanip insanlara isik olsun diye post modern futbolun gerekliliklerinden bahsedip, nereden gelip nereye gittigini ve galatasaray'in olasi yerini anlatmaya calismistim.

    benim icin en buyuk hayal kirikligi mancini'nin bu donusumden vazgecip daha muhafazakar oyunlara donerek takimi siradanlastirmasi oldu. prandelli'nin klasikci futbol anlayisiyla boyle denemeler yapmayacagi zaten belliydi de hamza hocayla da bunlari denemeyecegimizi biliyorum. yine de bazi seylerin tekrar ustunden gecmek istiyorum. galatasaray futbol takiminin neye ihtiyaci oldugu, avrupada basari icin nelerin elzem oldugu ve basariyla basarisizligi ayiran kucuk nuanslari anlatmaya calisalim.

    bugunlerde sozlukte galatasaray'in melo'nun yerine daha "isiran" bir adama ihtiyaci oldugunu yazanlari gormeye basladim. chedjou'nun yerine bir defans, telles yerine bir sol bek, bir de sag beke ihtiyacimiz varmis. dehsetle okuyorum bunlari. kadro muhendisligi en iyi oyunculari koyarak olmaz, gecen sene spurs sampiyon olmazdi. kadro muhendisligi, takimin bulundugu sartlara gore seviyesini yukselterek gerceklestirilir. galatsaray'in avrupa standardina cikmak icin ihtiyaci olan sey daha sert bir defans ve daha sert bir orta saha degil. bireysel sertlik bir yere kadar, takim sertligi ise bambaska. galatasaray'in ihtiyaci olan sey avrupa standardinda hiza ulasmak. bunu saglamak icin de forvet hattini ve orta sahasini degistirmek zorunda. simdi tekrar post-modern futbola donup nedenlerini yazalim.

    eski yazida soyle bir bolum yazmisim:
    "2000'lerdeki mantalite degisiminden ve oyuncu kullanimdan bahsettikten sonra formasyonun degismesinden ve bunun futbolcu pozisyonlarindaki etkisinden bahsedelim. 2000'lerle birlikte 3 hatli oyun dizilisi neredeyse tamamen ortadan kalkti ve yerine 4 hatli oyun sistemleri geldi. bu su demek: yeni modern futbol zamanlarinda (90larin buyuk bolumu ve 2000'lerin basi) hatlar genelde defans, orta saha ve forvet olarak kullaniliyordu. bunun disinda orta saha bazen defansif bazen de ileri cikip ofansif orta saha diye adlandirilabiliyordu. ancak 2000'li yillardaki o kanat/forvetler, false9 ve hiza duyulan ihtiyactan dolayi saha dizilisinde de dramatik degisiklikler oldu. kisacasi genelde 4-3-3'un hatlari 4'e bolen varyasyonlari neredeyse tum dunyada kullanilmaya baslandi. 4-2-3-1, 4-1-2-3, 4-3-1-2 vs. bu dizilis box-to-box oyuncularini etkisizlestirdi. "yeni-yeni modern futbolda" oyun hizi ve pas hizi, box-to-box oyuncularinin 90 dakika iki ceza alanin ayni derecede kullanmalarini imkansiz kilmaya basladi. box-to-box oyuncularinin yerini -iki ceza sahasini kullanma acisindan- atak full-back'ler almaya basladi. diger degerini yitiren pozisyon ise 4-4-2'nin "wide midfielder"lari oldu. bu kavram bizde dogru kullanilmaz 4-4-2'nin kanadinin ozellikleri bile dogru sayilmaz turkiye'de. neyse o konuya girmeyelim. bu "wide midfielder"in yakin zamandaki en unlusu ise tabiki david beckham. bu mevkinin oyunculari eger yeterince hizliysa kanat oynayarak devam edebildi, eger savunma yonu varsa karsilayan merkez orta saha olabildi. ancak beckham gib arada kalmis oyuncularin cogu, yani ne hizi olan ne de rakibi karsilayabilecek defansif ozellikleri olan, (beckham kadar unlu olmadiklari icin belki de) futboldan neredeyse silindi.

    diger bir kaybolan pozisyon ise "poacher". yeni-yeni futbolda poacher futbolcunun yeri kalmadi cunku oyunun hizi, topsuz oyunun artan onemi, pas futbolunun yukselisi her oyuncunun pas ve topsuz oyuna katkisini gerektiriyordu. haliyle butun ozelligi box civari ve icinde topu aldigi anda bir sekilde mutlaka golu yapmak olan ama oyuna katkisi olmayan kisi bu futbolda barinamazdi.

    pas hizi ve oyun hizindan bahsettik ancak icerigini cok fazla vermedik. ona gecmeden once 2000'leri etkileyen baska bir hizdan bahsedelim, oyuncu hizi. kanatlar ve kanat/forvetler onem kazanmaya basladi demistik, bunun yaninda yeni dizilisler ve her ne kadar yeni bir konsept olmasa da kontra atagin onemi takimlari daha hizli oyunculari bulmaya itti. yetenekleri kisitli olsa da kulupler genc oyuncularda oncelikli olarak hizi aramaya basladi. futbolcu profilini degistiren etkenlerden biri de bu oldu."
    yazinin tamamini okursaniz post-modern futbolunu anlamanizda buyuk yardimci olacaktir. bu bolumu tekrar yazmamin sebebi icinde barindirdigi anahtar kelime; hiz!
    aslinda yazida hizi daha cok actigim yerler de var ancak buradaki amacim dizilise de dikkat cekmek oldugu icin bu bolum daha onemli. 2000'li yillardan sonra klasik bir 4-4-2 oynanmamasinin en buyuk sebebi futbol hizini yukariya cekmek isteyen taktisyenler sahayi boylamasina 3'e bolmek yerine 4'e bolmeye basladilar. saha parselasyonu icin. 4-4-2 ise sahayi 3'e ayiran bir dizilis. hiz futbolu icin yeterli degildi. bu 4-4-2 kotu demek degildir sakin yanlis anlasilmasin. turkiye ligi icin cok kolay bir cozum olup dogru uygulayan her takim ust siralarda yer alir, basit bir anadolu takimi olsa bile. ancak avrupada basarili olmak isteyen bir takim statik oyunla bunu basaramaz.

    ne kadar kostugunuzun bir onemi yoktur, hiziniz yerlerdeyse katettiginiz mesafe sadece bir istatistik olarak kalir.

    galatasaray taraftari ikiye bolunmus durumda. bir kesim icin futbol fatih terim ve onun dogmalariyla es deger. ayni kesim sneijder gibi bir on numara yerine surekli calim atan, eski usul bir 10 numara gormek istiyor. turk futbolculari bir aile ferdi gibi gorup onlari olasi basarida bas aktor olarak gormek istiyor.

    diger kesim ise avrupa futboluna daha merakli. galatasaray'i istatistiki olarak inceleyip bunu yukari cekecek cozumler hakkinda konusuyor. yerli futbolcularin cogu onlar icin fazla ucretlendirilmis birer emekci. avrupalilar ise emeklilige gelmis fazla ucretli emekci ve futbol oynayan emekci olarak ikiye ayrilmis.

    galatasaray'in gecen sene ve bu sene avrupadaki en buyuk skntisi yavasligiydi. turkiye liginde bu skntiyi cekmeden sampiyon olabiliriz, sorun degil. ancak hizinisi yukseltmediginiz muddetce avrupada tokat yiyip evimize geri doneriz. bu hizi yukseltmek icin de makinenin kazan dairesini "upgrade" etmemiz gerekiyor. tabi ki kanatlar ve kanat forvetler onemli ancak makinenin isletim gucu yoksa hangi donanimi eklerseniz ekleyin yavasliktan hicbir programi calistiramazsiniz.

    hamza hoca kesinlikle post-modern futbolun stratejilerini uygulamayacak cunku kendisi daha muhafazakar bir yaklasima sahip. yine de avrupada belli bir basari yakalanabilir. fakat, her ne kadar kendi futbolunda ilerleme kaydetse de belli yerleri degistirmeden avrupa'nin hizina erismesi mumkun degil. galatasaray'in yavasliginin en buyuk sebebi oyun kurarken gosterdigi yavaslik ve hucum hattinin statik oynamasi. selcuk'un sadece fiziksel olarak degil pas hizi olarak da cok yavas bir oyuncu. hem topa, hem pozisyona bu kadar yavas reaksiyon gostererek bu kadar ust duzey futbol oynayan oyuncu avrupada bulamazsiniz. selcuk'u kotulemek icin degil, avrupa futbolunun gittigi yeri belirtmek icin soyluyorum. melo her ne kadar yavaslamis ve kosu mesafeleri azalmis olsa da (aslinda katettigi mesafe) melo reaksiyon hizi yuksek bir oyuncu, en azindan patlayiciligi var.

    burak ve umut pas futboluna uymayan iki hucum silahi. umut'un burak'tan daha fazla takim oyununa katki saglayan ozellikleri olsa da burak'in bireysel hizi ve patlayiciligini da gozardi edemeyiz. ve yine bir ust seviye futbola gecmek istiyorsak pas futbolunu daha iyi bilen, oyunu hizlandirmamizi saglayabilecek topsuz oyunu ve ilk dokunusu iyi hucum silahlarina yonelmeliyiz.
    takimin sag kanatla ilgili de onemli bir sorunu var. eger klasik bir stratejiyle oynuyorsak bu az cok cozuluyor gibi gorunse de emre colak'i sagda kullanmak cocugu yeteneklerinden yoksun bir oyuna mahkum etmekle es deger.

    hamza hoca avrupada basariyi hedefliyorsa yapmasi gereken ilk is kulubun mali yapisini da dusunerek takimin hizini yukseltemeyecegi asikar olan butun oyunculari gozden cikartmali. turkiye liginde is yapacaklari icin burak ve selcuk'u kullanmaya devam edebilir ama onlarin yerini alacak genc ve takim kimyasina uygun yabanci transferi yapmali. ikisinin de yerine gecebilecek turk oyuncu baska takimlarda yok, bizde ise en iyi adaylar emre colak ve sinan gumus.

    simdi akliniza ilk iki sampiyonlar ligi macerasi gelebilir. ilk sene karsimizda man united, braga ve cluj vardi. man united hiz futbolunu denemeye calisiyordu sene basinda, bakti olmuyor kendi ozune donup daha klasik bir oyun sergileyerek ingilterede sampiyonluk kovaladi ama avrupada esamesi okunmadi. braga ve cluj zaten bu seviyenin takimi degiller.
    ikinci sene ise hizini supersonic yapmis bir real madrid, bu standardin takimi olmayan kopenhagen ve her ne kadar italya'yi domine etse de hiz futboluyla yakindan uzaktan alakasi olmadigi icin avrupada sorun yasayan juventus. bu gruptan da bir sekilde cikmayi basardik.
    bu sene ise elimizde drogba gibi bir adam yoktu ve karsimizdaki butun takimlarin ortak ozelligi hizdi. anderlecht bile hiz konusunda bizim iki katimiz bir takim. dortmund kendi liginde kume dusmemeye oynarken futbol aliskanligi ve bizim gibi yavas bir takimin grubuna dustugu icin rahat rahat gruptan cikti.

    gunu kurtarmak cok zor degil; dizilisler, futbolcular... bir sekilde eslestirilir ve ligde basari saglanir. ama avrupada basari istiyorsaniz belli kriterlerde ust duzey olmak zorundasiniz.

    maalesef gelecekte olmasi gerekene dair bu yazida post-modern futbolun abc'sini degil onun bir oncesini anlattim. yani biz henuz 2000'lerle olusan hiz futboluna gecisi yapamadik. once bunu halledip sonra bosluk oyununu sonra da gecis oyununu yapmamiz gerekiyor.

    sadece post-modern futbolda neden sahayi 3 degil de 4'e hatta 5'e bolmeye calisiyorlar ornek olsun diye bielsa'nin marsilyasina bakabilirsiniz. kendisinden maddi olarak cok guclu iki takimin onunde puan farkiyla liderler. hicbir super star oyuncusu yok ama futbol hizlari ikisinin de uzerinde.

    galatasaray da eger bireysel ve pas hizini yukariya cekmeye dair degisiklikler yaparsa avrupada tekrar soz sahibi bir takim olabilir. su halimizle buyuk liglerden sadece italya ve arsenal, chelsea harici ingiliz takimlarina kafa tutabiliriz. ispanya, almanya hatta orta avrupa takimlari bizden cok daha hizli.

    saygilar
App Store'dan indirin Google Play'den alın