1
dışı mahmutpaşa esnafınca dikilip dışı ayrı içi ayrı satılırdı. içinin orta parmak uzunluğunda sibopsuz bir ucu vardı. iç, inik iken itina ile dışın içine yerleştirilip bisiklet pompası ile şişirildikten sonra o uç dibinden "kırnap" ile bağlanır ve topun içine sokulurdu. sonra deriden kesilmiş bağcık usulünce sıkılarak bağlanır, bağın arta kalanı önceden sıkılmış köprülerin altından geçirilerek sağlamlaştırılırdı.
siboplu meşin top 25 lira ise bu top 5 lira gibi bir fiyata satıldığı için mahallelerde futbol hastalığı olan insanların baş tacı idi. yokluktan yedeği de olmazdı. topa bir şey oldumu maç biterdi. insanlar aralarında para toplayarak topu alırlar ve mahallenin en delikanlı "kahveci abi"sine zimmetlerlerdi.
mahalle maçları öncesinde "topu siz mi getiriyorsunuz, biz mi" tartışmaları yapılır, "geçen sefer bizim topla oynamıştık, bu sefer sizin getirmeniz lazım" gibi tartışmalar sonucunda kimin topu ile oynanacağına önceden karar verilirdi.
bu top ilk alındığı günlerde üç beş maç arızasız oynamaya izin verse de sonradan dışı aşınır ve inanılmaz bir biçimde su çekerek gülle gibi ağırlaşırdı. sahalar yamuk, taşlı ve çamur deryası olduğu için uzaktan çekilen şutlarda kafa ile karşılamak direk ölüm nedeni idi. hele hayvanın biri vurduysa ve defansta oynuyorsanız ölümlerden ölüm beğenmeniz lazımdı. aslında ağırlığı nedeni ile vurmak ta ayrı bir dert ti. hele hava yağışlı ise yandın. ancak ittirerek sürebilirdin.
zamanla yırtılmaya veya dikiş yerlerinden ayrılmaya başlardı. o zaman mahalledeki ayakkabı tamircisi amcaya götürülür ve o amcanın balmumlu kırnabı ile tamir görürüdü. her tamir sonrasında mukavemeti biraz daha azalır ama öldürücü etkisi bir kat daha artardı.
top eskidikçe maçlar esnasında "abanmayın olm topa", "burun vuranın annesi ölsün" gibi bağırış çağırış arasında maç tamamlanmaya çalışılır ve eğer o gün top oynayanlar şanslıysa topun başına bişey gelmeden maç biterdi.
en önemli özelliklerinden birisi de ayakkabı düşmanı olması idi. hemen hemen herkesin ayağında ya kara lastik ya da sonradan çıkan renkli lastik ayakkabılardan vardı. kara lastikler yama tutumuyordu ama renkli lastikten yapılma ayakkabılara yama yapılabiliyordu. tek problem yama yapılırken yamanan parçanın ayaktaki ayakkabı ile uygun renkte olup olmadığına dikkat edilememesi idi.
nedeni; artık hiç kullanılamaz hale gelmiş renkli ayakkabıların "yamalık"ta kullanılmak üzere saklanmasıydı.
örneğin ayağınızdaki ayakkabının orjinal renginin mavi olmasına rağmen üzerine kırmızı, sarı, yeşil vs vs gibi çeşitli renklerde onlarca yama yapılıyordu ve mahallenin haşarı çocukları bu top sayesinde ayakkabılarındaki yama adedinden tanınabiliyordu.
siboplu meşin top 25 lira ise bu top 5 lira gibi bir fiyata satıldığı için mahallelerde futbol hastalığı olan insanların baş tacı idi. yokluktan yedeği de olmazdı. topa bir şey oldumu maç biterdi. insanlar aralarında para toplayarak topu alırlar ve mahallenin en delikanlı "kahveci abi"sine zimmetlerlerdi.
mahalle maçları öncesinde "topu siz mi getiriyorsunuz, biz mi" tartışmaları yapılır, "geçen sefer bizim topla oynamıştık, bu sefer sizin getirmeniz lazım" gibi tartışmalar sonucunda kimin topu ile oynanacağına önceden karar verilirdi.
bu top ilk alındığı günlerde üç beş maç arızasız oynamaya izin verse de sonradan dışı aşınır ve inanılmaz bir biçimde su çekerek gülle gibi ağırlaşırdı. sahalar yamuk, taşlı ve çamur deryası olduğu için uzaktan çekilen şutlarda kafa ile karşılamak direk ölüm nedeni idi. hele hayvanın biri vurduysa ve defansta oynuyorsanız ölümlerden ölüm beğenmeniz lazımdı. aslında ağırlığı nedeni ile vurmak ta ayrı bir dert ti. hele hava yağışlı ise yandın. ancak ittirerek sürebilirdin.
zamanla yırtılmaya veya dikiş yerlerinden ayrılmaya başlardı. o zaman mahalledeki ayakkabı tamircisi amcaya götürülür ve o amcanın balmumlu kırnabı ile tamir görürüdü. her tamir sonrasında mukavemeti biraz daha azalır ama öldürücü etkisi bir kat daha artardı.
top eskidikçe maçlar esnasında "abanmayın olm topa", "burun vuranın annesi ölsün" gibi bağırış çağırış arasında maç tamamlanmaya çalışılır ve eğer o gün top oynayanlar şanslıysa topun başına bişey gelmeden maç biterdi.
en önemli özelliklerinden birisi de ayakkabı düşmanı olması idi. hemen hemen herkesin ayağında ya kara lastik ya da sonradan çıkan renkli lastik ayakkabılardan vardı. kara lastikler yama tutumuyordu ama renkli lastikten yapılma ayakkabılara yama yapılabiliyordu. tek problem yama yapılırken yamanan parçanın ayaktaki ayakkabı ile uygun renkte olup olmadığına dikkat edilememesi idi.
nedeni; artık hiç kullanılamaz hale gelmiş renkli ayakkabıların "yamalık"ta kullanılmak üzere saklanmasıydı.
örneğin ayağınızdaki ayakkabının orjinal renginin mavi olmasına rağmen üzerine kırmızı, sarı, yeşil vs vs gibi çeşitli renklerde onlarca yama yapılıyordu ve mahallenin haşarı çocukları bu top sayesinde ayakkabılarındaki yama adedinden tanınabiliyordu.