fethullah gülen şu anda iktidarda mı, yoksa iktidara gelmek üzere mi, bilemiyorum.
ya geldi ya geliyor.
bu iktidar yürüyüşü hangi aşamada, en azından bana malum değil.
ama tüm değerlerimizin saldırı altında olduğunu artık ben de anladım.
gözlerimin açılmış olmasını aziz yıldırım ve fenerbahçe camiasına borçluyum. kendilerine
teşekkür etmek isterim.
çünkü cemaat'in saldırısına maruz kalan en ulvî ve önemli millîdeğerimiz, tabii ki fenerbahçe.
ama fenerbahçe bir futbol takımı değildir.
ben de zaten buna uyanamamıştım. futbol takımı zannediyordum.
üstelik, şımarık zenginlerin ve yeteneksiz zengin çocuklannın elinde oyuncak olan, mafya tarzı örgütlenmelerin servetlerine servet katmak için kullandığı, bundan başka pek de önemi olmayan bir futbol takımı zannediyordum.
insan bu kadar mı yanılır?
fenerbahçe, futbol takımı değilmiş.
tüm değerlerimizin, bizzat cumhuriyet'in, hatta bizzat türklüğün simgesiymiş!
ve cemaat zaten tam da bu nedenle saldırıyormuş fenerbahçe'ye.
nasıl da gözden kaçırmışım ben bunu!
gözlerimin açılması sürecinde, önce "kemalist gençlik" adlı güzel bir internet sitesinde okuduğum bir haber dikkatimi çekti:
"binlerce fenerbahçe taraftarı şike davası'na karşı tek yürek oldu. davayı protesto etmek için bir araya gelen binlerce taraftar, 'büyük fenerbahçe mitingi' ile takımlarına sahip çıktı. miting konuşmalarında cemaat vurgusu dikkat çekti. hükümet ve fethullah gülen
cemaatinin yuhalandığı mitingde binlerce kişi 'mustafa kemal'ln askerleriyiz' sloganı attı."
bu haberi okuyana kadar, ben aziz yıldırım'ın savunmalarına gerekli önemi vermemiştim.
örneğin, "asıl şike galatasaray'da" dediği zaman, "evet, türkiye'de bütün takımlar gibi galatasaray'ın da şike yapmış olma ihtimali hiç de küçük değil, ama bu senin şike yapmanı mazur mu gösterir, seni suçsuz mu kılar?" diye düşünmeden edememiştim.
ama aziz yıldırım'ın savunmasını bütünüyle okuyunca, ne kadar yanıldığımı anladım. bir kısmını aktarayım:
"1920'li yılların istanbul halkının yaşadığı simsiyah günlerde istanbullular'a türklük gücünü, yaşama sevincini veren kulüplerin başında fenerbahçe geliyordu. fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da millî mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta istanbul şubesi halini alıyordu..
onlar, cephelere gönderdikleri vatan evlatlarının, çanakkale'de yaptıklan müdafaanın bir örneğini de sahada gösteriyor, yaptıklan hücumlarda ise sanki kısa birsüre sonra kocatepe'den verecekleri millî taarruzdaki şahlanışımızın provasını yapıyorlardı. cepheden gelen her yeni zafer istanbullular'ın moralini yükseltirken, fenerbahçe de aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu.
fenerbahçe artık kuva-i milliye ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu..
diğer bir konu da anadolu harekâtı'nın başında olan mustafa kemal'in fenerbahçeli olarak bilinmesiydi..
biz türkiye cumhuriyeti devletinin ayrılmaz bir parçası olarak yüz yıllık hayatımızı sürdürdük. bu yüz yıllık çizgi içerisinde hep atatürk ilkeleri ve hep türk gençliğinin ve türk halkının sporda ileri noktalarda olması gerekliliği, ideali bizlerde ana düşünce olarak yer etti..
bugün benim ve değerli yönetici arkadaşlarımın itham edilmesinin nedeni kanaatimce yüz yıldan bu yana fenerbahçe'nin sürdürdüğü bu temiz, ülke sever ve atatürkçü yolda biz fenerbahçelileri çevirme gayretinden başka bir şey değildir. 'fenerbahçe cumhuriyeti' her şeyin üzerinde atatürk'ü ve türk gencini sembolize eden bir nitelemedir."
şimdi anladım.
ama ben atatürk'e, cumhuriyet'e ve türklüğe önem veren biri olsam, bu şekilde sembolize edilmekten gocunurdum doğrusu.
roni margulies -
taraf