ilk maçı 3-2 kazanırken oyunu vermişsin, torreira yok, zemin suni çim ve deplasmandasın... bunlar bahanelerin değil, handikapların. şimdi evinde, istediğin zeminde ve orta sahada süper kahramının varken kuvvetli bir oyunla şampiyonlar ligi yolunda taraftarına umut aşılamak zorundasın.
taraftar seni koşulsuz, tutkuyla sever ama umut edecek, hayal kurduracak futbolu da fragman gibi görmek ister. galatasaray buna yapmalıydı. yapamadı. sebepleri basit aslında. şampiyonluğu son haftalarda orta sahasında iki adamı aksayarak ulaşan takım o bölgeyi onarmadan yola çıktı. bu takım elbisemin en kalitelisini alıp 3 turun olduğu bu taşlı yola yalınayak çıkmaya benziyordu.
angelino-kerem kanadının hiç işlemediği ilk yarıda topa yüzde 70 sahip olurken 3 hücuma karşılık 8 rakip atağı karşılayan galatasaray’da kerem demirbay’in kabul edilemez performansına adaşının pas kayıpları eklendi.
molde tipik kuzey takımı ancak özellikle ilk yarıda futbolun pis tarafını da oynadılar. bu oyunda sertlik var ama baldıra, bele diz çıkarmak rakibi sindirmekten öte anlam taşıyordu, ilahi adalet bir pozisyonda iki sakat verdiler. ilk maçta 15 ikinci maçta 13 hücum gördü kalesinde okan buruk’un takımı. turu getiren elbette ki muslera ve icardi.. iki maç da bıçak sırtında geçti, dün var iyi ki var dedirtti ve demirbay’ı sahada tutmak adına derine çekip torreira’yı öne itmesi de sadece 46-60 arası işe yaradı.
bu turun kahramanlarından yunus ve midtsjö artık yok. sergio da kuvvetle muhtemel valizini yapıyor. dünkü futbolun söylediği: “bitsin şu transfer dönemi, gelen gelsin, gidecek olan gitsin.”
okan buruk “transferleri değil oyunu düşünüyorum” demişti maç öncesinde. dışardan bakınca hiç öyle görünmüyor hoca. bilesin…
bülent timurlenk