büyük gaziyi aramızdan ayrılışının 84. seneidevriyesinde rahmetle anıyorum. türk milleti sana çok şey borçlu, ömrünü cephelerde türk milletinin bekası için harcadın, türk milletini esir etmedin. minnettarız, ruhun şad olsun.
ayrıca kendisinin hayran olduğu, fikirlerinin oluşmasında etkisi olan fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür
tevfik fikret'in yuvası olan türkiye'nin batıya açılan penceresi galatasaray'a karşı da her zaman bir sevgisi olmuş ve değer vermiştir.
---
alıntı ---
fikret “gençler, bütün ümmid-i vatan şimdi sizdedir”, atatürk “bütün ümidim gençlerdedir” der. fikret “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” der, atatürk, 1925’te öğretmenlere seslenirken “cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demiştir.
atatürk gençlerle konuşurken söz edebiyata gelince fikret’e olan hayranlığını anlatır:
“onu biz mektep sıralarında okurduk. ondaki heybet, ondaki vakur âhenk hiçbir şairimizde yok.”
---
alıntı ---
---
alıntı ---
1930 yılında dünyanın ve türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü oldukça hareketlidir. atatürk 18 kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve istanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder. devletin resmi yayın organı ayın tarihi mecmuası bu olayı şöyle yazar:
"3.12.1930; reisicumhur gazi hz. saat ikide otomobille saraydan hareket ederek sıra ile harp akademisi, mülkiye ve harbiye mekteplerini... buradan galatasaray lisesi'ni teşrif ettiler.(...) galatasaray lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. daha sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve talebenin durumu hakkında konuştular. imla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."
https://gss.gs/XLw.png istanbul galatasaray lisesi'ni ilk ziyaretinde. (02 aralık 1930)
haldun taner'in atatürk'ün galatasaray lisesi'ne geldiği günü anlatan öyküsünü ilginçtir. bu anlatımda bir öğrencinin gözünden bir kurtarıcı anlatılır.
haldun taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim:
şarklıların efsaneye düşkünlüğü
"ya sekizde ya dokuzda idik. demek ki otuz, otuz bire rastlıyor. mektepte bir telaş, bir kıyamet. taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler sıvanıyor. meğer gazi paşa gelecekmiş. idare her sınıfa afet hanımın, baskısı henüz bitmemiş yurt bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. talebeler kımlanıyor: 'ah bir bizim sınıfa girse.' hocalar başka gûna: 'allah vere bizimkine girmese.' (...) atatürk'e bakıyorum, resimlerinde sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: sol elinin iki parmağını üst yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor. biz şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. aklı başında insanlardan duymuştum: 'bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'imkânı yok gözlerine bakılamıyor. çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' ben bunu duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. bütün görebildiğim: saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin ucu...hepsi bu kadar. ama çocukluk işte, şeytan dürttü. ya herrü ya merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. a, ne kamaşma ne çarpılma, işte pekala bakılabiliyordu. hatta müdür de bakabiliyordu. hoca da bakabiliyordu.
bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz
gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. bu gözler bir yere bakıyor ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi idiler. o gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis şu oldu: bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. bu adam kandırılamaz, aldatılamaz. bu adam mugalataya, laf cambazlığına pabuç bırakmaz. bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır(...) atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. rahmetli, maiyetindeki mutat zevata bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına dalıverdi. o, tek başına, ortamızda, maiyetindeki zevat ise geride, çok geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe başladık. atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. büyük kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. el ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. karşı apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş. atatürk görününce bir alkış koptu. aklımıza gelmiş gibi biz de onlara uyduk. atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi (...) akşam, etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın neharilere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. geçmiş zaman, kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. galiba, bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, beyoğlu'nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi. e, artık o kadar da olmasın mı?"
https://gss.gs/Z4J.jpg mustafa kemal atatürk istanbul galatasaray lisesi'nde bir derste. (2 aralık 1930)
o zamanlar lise müdürü ve iki yıl sonra da kulüp başkanı olan fethi isfendiyaroğlu'nun 8.12.1930 tarihli "reisicumhur hazretlerinin mektebimizi ziyaretleri" hakkında rapor'dan :
"derslerden sonra mektebin her tarafını, bilhassa müzelerimizi ve konferans salonunu gezdiler… ve hatıra defterlerini imzaları ile tezyin buyurdular."
işte bu müzeyi, galatasaray liseli, ruşen eşref ünaydın'dan bilgi edinerek gezen armağan ve belgeleri birer birer inceleyen gazi mustafa kemal paşa şeref köşesinde duran büstü ile harf devrimini yaptığının ayına varmadan yazdırıp imzaladığı mektubunu görünce, ruşen eşref'e dönerek :
- "bu kıymetli müzeye fotoğrafım lazım, imzalayıp vereyim" der.
12 gün sonra bir yaveri aracılığı ile gönderdiği boylarına yakın olan fotoğraflarının üzerine büyük önder, okul ve kulüp gözetmeksizin büyük bir incelik göstererek şunları yazarak yazarak imzalamışlardır:
"14. xıı. 1930 galata saraya - gazi m. kemal"
https://gss.gs/wJT.jpg istanbul galatasaray lisesi'ne hediye ettiği portre
https://gss.gs/dE3.jpg atatürk'ün galatasaray lisesi ziyareti gazetelerde
---
alıntı ---
kaynak:
https://isteataturk.com/...Lisesinde-02121930/8