• 1755
    büyük gaziyi aramızdan ayrılışının 84. seneidevriyesinde rahmetle anıyorum. türk milleti sana çok şey borçlu, ömrünü cephelerde türk milletinin bekası için harcadın, türk milletini esir etmedin. minnettarız, ruhun şad olsun.

    ayrıca kendisinin hayran olduğu, fikirlerinin oluşmasında etkisi olan fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür tevfik fikret'in yuvası olan türkiye'nin batıya açılan penceresi galatasaray'a karşı da her zaman bir sevgisi olmuş ve değer vermiştir.

    --- alıntı ---

    fikret “gençler, bütün ümmid-i vatan şimdi sizdedir”, atatürk “bütün ümidim gençlerdedir” der. fikret “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” der, atatürk, 1925’te öğretmenlere seslenirken “cumhuriyet siz­den fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demiştir.

    atatürk gençlerle konuşurken söz edebiyata gelince fikret’e olan hayranlığını anlatır:

    “onu biz mektep sıralarında okurduk. ondaki heybet, ondaki vakur âhenk hiçbir şairimizde yok.”

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    1930 yılında dünyanın ve türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü oldukça hareketlidir. atatürk 18 kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve istanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder. devletin resmi yayın organı ayın tarihi mecmuası bu olayı şöyle yazar:

    "3.12.1930; reisicumhur gazi hz. saat ikide otomobille saraydan hareket ederek sıra ile harp akademisi, mülkiye ve harbiye mekteplerini... buradan galatasaray lisesi'ni teşrif ettiler.(...) galatasaray lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. daha sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve talebenin durumu hakkında konuştular. imla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."

    https://gss.gs/XLw.png
    istanbul galatasaray lisesi'ni ilk ziyaretinde. (02 aralık 1930)

    haldun taner'in atatürk'ün galatasaray lisesi'ne geldiği günü anlatan öyküsünü ilginçtir. bu anlatımda bir öğrencinin gözünden bir kurtarıcı anlatılır.

    haldun taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim:

    şarklıların efsaneye düşkünlüğü
    "ya sekizde ya dokuzda idik. demek ki otuz, otuz bire rastlıyor. mektepte bir telaş, bir kıyamet. taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler sıvanıyor. meğer gazi paşa gelecekmiş. idare her sınıfa afet hanımın, baskısı henüz bitmemiş yurt bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. talebeler kımlanıyor: 'ah bir bizim sınıfa girse.' hocalar başka gûna: 'allah vere bizimkine girmese.' (...) atatürk'e bakıyorum, resimlerinde sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: sol elinin iki parmağını üst yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor. biz şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. aklı başında insanlardan duymuştum: 'bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'imkânı yok gözlerine bakılamıyor. çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' ben bunu duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. bütün görebildiğim: saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin ucu...hepsi bu kadar. ama çocukluk işte, şeytan dürttü. ya herrü ya merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. a, ne kamaşma ne çarpılma, işte pekala bakılabiliyordu. hatta müdür de bakabiliyordu. hoca da bakabiliyordu.

    bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz
    gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. bu gözler bir yere bakıyor ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi idiler. o gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis şu oldu: bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. bu adam kandırılamaz, aldatılamaz. bu adam mugalataya, laf cambazlığına pabuç bırakmaz. bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır(...) atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. rahmetli, maiyetindeki mutat zevata bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına dalıverdi. o, tek başına, ortamızda, maiyetindeki zevat ise geride, çok geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe başladık. atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. büyük kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. el ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. karşı apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş. atatürk görününce bir alkış koptu. aklımıza gelmiş gibi biz de onlara uyduk. atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi (...) akşam, etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın neharilere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. geçmiş zaman, kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. galiba, bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, beyoğlu'nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi. e, artık o kadar da olmasın mı?"

    https://gss.gs/Z4J.jpg
    mustafa kemal atatürk istanbul galatasaray lisesi'nde bir derste. (2 aralık 1930)

    o zamanlar lise müdürü ve iki yıl sonra da kulüp başkanı olan fethi isfendiyaroğlu'nun 8.12.1930 tarihli "reisicumhur hazretlerinin mektebimizi ziyaretleri" hakkında rapor'dan :

    "derslerden sonra mektebin her tarafını, bilhassa müzelerimizi ve konferans salonunu gezdiler… ve hatıra defterlerini imzaları ile tezyin buyurdular."

    işte bu müzeyi, galatasaray liseli, ruşen eşref ünaydın'dan bilgi edinerek gezen armağan ve belgeleri birer birer inceleyen gazi mustafa kemal paşa şeref köşesinde duran büstü ile harf devrimini yaptığının ayına varmadan yazdırıp imzaladığı mektubunu görünce, ruşen eşref'e dönerek :

    - "bu kıymetli müzeye fotoğrafım lazım, imzalayıp vereyim" der.

    12 gün sonra bir yaveri aracılığı ile gönderdiği boylarına yakın olan fotoğraflarının üzerine büyük önder, okul ve kulüp gözetmeksizin büyük bir incelik göstererek şunları yazarak yazarak imzalamışlardır:

    "14. xıı. 1930 galata saraya - gazi m. kemal"
    https://gss.gs/wJT.jpg
    istanbul galatasaray lisesi'ne hediye ettiği portre

    https://gss.gs/dE3.jpg
    atatürk'ün galatasaray lisesi ziyareti gazetelerde

    --- alıntı ---

    kaynak: https://isteataturk.com/...Lisesinde-02121930/8
  • 1758
    miladı oldun bir ceddin
    uzakta değil kalbimizdesin
    sen ki koca dünyalara yettin
    türk'ün sesi oldu sesin
    akılda kalır o güzel sözlerin
    fillen yoksun ama buradasın
    aydınlatır geleceği gözlerin
    kalbimizde her daim yasın
    evlatların seninle yaşar
    maziden gelir ışığımız
    alemleri şanın aşar
    liderliğine alışığız
    ay gibi aydınlattın gecemizi
    tekrar doğsan batıdan
    aşıladın her hecemizi
    türk önde türk atılgan
    ürker dünya senden
    ruhumuzda izin gitmez
    ki bazen bazı cümleler
    . ile bitmez
  • 1759
    yani ne desem nasıl anlatsam bilmiyor. kitaplar yazsan anlatamazsın, bir kelime yazsan anlatırsın. öyle bir figür, öyle bir türk, öyle bir kahraman. ben şunu anlatayım;

    bildiğiniz üzere;

    30 ağustos 1922 büyük taarruz ve dumlupınar zaferi

    cumhuriyet bidiğiniz gibi 29 ekim 1923 tarihinde kuruldu

    dön şimdi 1921 yılına; 1. maarif (eğitim) kongresi.

    böyle bir vizyondu işte o.
  • 1760
    türkiye cumhuriyeti hükümeti’nin resmi tebliğidir;

    türk milletinin ulu şefi insanlığın büyük evladı atatürk dünyaya gözlerini kapadı.
    milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmayan kaybından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız. kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak onun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. ölmez olan, o’nun büyük eseri cumhuriyet türkiye’sidir.

    kurtarıcını ve en büyük evladını kaybettin. türk milleti, sen sağol!

    *türkiye cumhuriyeti hükümeti’nin 10 kasım 1938 tarihinde yayınladığı resmi tebliğden alıntıdır.
  • 1763
    ölüm yıldönümünde, fikret kızılok tarafından mustafa kemal'in günlüklerinden yola çıkarak yapılmış ve bir devrimcinin günlüğü ismi verilmiş müzikal bir hikâye anlatısından ufak bir bölümle yazarlarımızı tanıştırmak ve sözlük vesilesiyle kendisini en azından bu şekilde onurlandırmak istediğim büyük devrimci. isteyen yazarlar mevzubahis albümün tamamını hem spotify'da da hem de youtube'da bulabilir ki baştan sona dinlenmesi de şiddetle tavsiye edilir. benim sizinle paylaşmak istediğim mevzubahis bölüm için şöyle buyurun: http://gss.gs/ACX

    şuraya da ilgili üşengeçler için albümün tamamının youtube listesini bırakalım: http://gss.gs/PuN

    son söz: akın var, güneşe akın, güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın.
  • 1766
    türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu. ölümünün 84. yıl döneminde bir kez daha anlıyoruz ki ülkeye öyle bir temel atmıştır ki 20 senedir bütün kurumların içini boşaltmalarına, her şeyi satmalarına, ülkeyi mültecilerle sessiz işgal altına almalarına rağmen eseri dimdik ayakta duruyor ve bütün unutturulma çalışmalarına rağmen arkasında izinde on milyonlarca insan var..

    2023 öyle bir yıl olacak ki mustafa kemal atatürk'ün eserine, cumhuriyete ihanet edenlerin hepsinin kuyruklarını bacaklarının arasına aldığı yıl olacak!

    sevgi, saygı ve büyük özlemle..
  • 1769
    artık eminim ki bu topraklarda türk milleti var oldukça kendisi de yaşamaya devam edecek. herkes gidecek, bizler gideceğiz; ama asırlar ve nesiller boyu bir çift mavi göze olan sevgi hep var olacak. bütün saldırılara, itibarsızlaştırmalara ve iftiralara rağmen daha da güçlenerek ilerliyor atatürk. çünkü yaptıklarının muadili yok. değil bize dünya’ya kolay kolay gelmez.

    öyle büyük ki kurdukları ve yaptıklarını vefatından neredeyse 100 yıl sonra bile hayattakilerden daha iyi koruyor.

    “beni hatırlayınız” demişti.
    “cumhuriyeti gençlere emanet ediyoruz” demişti.
    gençler şimdi her zamankinden daha fazla hatırlıyor sizi paşam. cumhuriyetin değerini herkesten çok biliyor, sahip çıkmak için herkesten daha istekliler.

    mekanınız cennet olsun.
  • 1772
    tam 84 yıl önce yalnızca bedenen aramızdan ayrılmış ülkemizin kurucusu, başöğretmenimiz, ilk cumhurbaşkanımız. sizi yalnızca 10 kasımlarda değil, geri kalan 364 gün de özlüyoruz. fikirlerinizle, ideolojilerinizle, yıllar öncesinden bakıp bu dönemleri kavrayabilen müthiş öngörünüzle size çok saygı duyuyor ve de özlüyoruz atam.
    yattığınız yer incinmesin. sizi çok seviyoruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın