şu adamın gitme ihtimali ne zaman aklıma gelse böğrüme fil oturuyor sanki. transferini ilk öğrendiğim zamanı, güler yüzünü hatırlıyorum. 90 dakika yaptığı pres, rakip defansı deli edişleri, kewell'la gol sevinçleri, geldiği ilk sezonda gol kralı oluşu, sakatlığı ve hatırladığım kadarıyla döndüğü ilk maçta diyarbakırspor ağlarına bıraktığı 3 golle muhteşem dönüşü, hep elinden geleni sonuna kadar zorlayışı, galatasarayı bi aile gibi sahiplenişi, ali sami yene veda ederken soyunma odasının kapısını hatıra olarak alışı
*, sakatlanıp çıkmak zorunda kaldığında yaşadığı mutsuzluk
*, süper finalde kadıköyde 2-2 berabere kaldığımız maçta son dakikada kaçırdığı golden sonraki kahroluşu ve 2011-12 şampiyonu galatasarayın şampiyonluğunu çocuklar gibi kutlayışı...
öyle çok sahne geliyor ki aklıma, onunla beraber güldüğümüz ve üzüldüğümüz, ailemden biri gidecekmiş gibi hissediyorum. gitmesin istiyorum. ama bir gün gitmesi gerekecek biliyorum. o yüzden gitmesi gerektiğinde her ne kadar ayrılacak olsakta
king baros kalbimizdeki krallığında hep o 32 diş gülen haliyle ve sağ elini yana açarak yaptığı gol sevinciyle kalacak.
edit: fenerbahçeyle 2-2 berabere kadığımız maç süper finalde değil, ligin normal süresindeymiş. hatırlatan
gimbir'e teşekkürler.