galatasaray taraftarının
iki direk arasından dünya çapına yayılacağı sürecin başlangıcında yer alan güzel adam. türkiye'de 1959 yılında başlayan profesyonel liglerin ilk idollerindendir. ali sami yen'in vefatından hemen sonraki dönemde sahnede olduğı için,
baba gündüz ile birlikte, galatasaray camiasının lider eksiğini de layığıyla doldurmuşlardır.
o günlerden bugünlere yarım asırdan fazla bir süre geçti. şehrin dışında bir "mesire yeri" olan mecidiyeköy bugün şehrin o hengamesinde kayboldu gitti. ali sami yen stadı zaten yıkıldı. sahalar çim oldu, zeminler alttan ısıtmalı oldu. toplar, formalar son teknolojiyle kuş gibi oldu. haftada 3 antremandan günde
çift idmana geçildi, takımlara masraf olmasın diye bir şehre gidince şehrin ligdeki tüm takımlarıyla oynadıkları düzenden haftada 3 deplasmana uçakla gidilip gelinen bir devire geçildi.
hayattan, insanlardan, bizlerde bahsetmiyorum bile...
eski güzel devrin güzel adamlarındandı. 55 gibi erken bir yaşta gidişi üzüntü verici olsa da o eski güzel devrin tam da sonlarında, o eski güzel anıların bağrında sonsuzluğa gitti. yaşasaydı bugün 84 yaşında olurdu. doksanların sonu ikibinlerin başında hayatta olsaydı hala bu kadar güzel anılır mıydı, ciddi merak konusu...
ziya şengül ya da gökmen "ayı" özdenak gibi medya maymunu mu olurdu, simetrisi
can bartu gibi kıyıda köşede kalsa da her göründüğünde "amigo yazar" diye dalga mı geçilirdi? bizim neslin erman toroğlu'nu patavatsız bir televizyon starı olarak bilip yargılaması gibi bir muameleye maruz kalır mıydı?
hiçbir şey olmasa alkolik diye yazarlardı, takıldığı bir mekandan fotoğrafı twitter'a falan düşerdi...
galatasaray taraftarının tıpkı
2000 ruhu gibi dönüp dönüp çağırdığı bir şeydir metin oktay ruhu. peki galatasaray taraftarı olarak metin oktay'ı ne kadar anlayabiliyoruz, aktarabiliyoruz, ya da kendimiz örnek alabiliyoruz. rijkaard'a, elano'ya, podolski'ye sonuçlar kötü gidince
taçsız kral metin oktay tek aşkıydı galatasaray diye tezahürat yapmak mıdır sadece metin oktay'ı anmak? yoksa her taraftarı mest edecek hareket yapana okkalı bir "yeni metin oktay" damgası vurup ertesi maç ana bacı gitmek midir?
metin oktay demek 258 maçta 217 gol demek değil, 2 lig şampiyonluğu, 6 sezonun gol krallığı değil sadece.
profesyonelleşen ve ülke çapına yayılan futbol piyasasını ilk starlarından biri olmasına rağmen mütevaziliğini korumak demektir. hasnun galip'te bütün gün takım arkadaşlarıyla takılıp onlara hem abilik hem arkadaşlık yapmak demektir. fenerbahçe ve adalet daha çok para verirken galatasaray'ı seçmek demektir.
galatasaray o daha vefalı derken "evim galatasaraylı taraftarların hediyeleriyle dolu, onların yüzüne nasıl bakarım" diye mahçubiyet duymaktır.
hani şimdilerde çok sıfırlı kontrat alan futbolcular "biz işimizi yapıyoruz" diyebiliyor ya...
en önemlisi de tanju'nun 5 gol attığı maçta, basın tribününde ligde bir maçta 5 gol atan başka biri olup olmadığı sorulduğunda, cevabın kendisi olduğunu bile bile
olabilir evladım olabilir diyebilmektedir.
yazdığımız uyduruk bir cümle 50 like alınca gönyemiz bozuluyor ya bizim, yürüyüşümüz değişiyor, cevaplarımız ukalalaşıyor. anlayabilmemiz zor biraz seni be kral. sen 20 bin lira teklif varken yıllığı 8 bin liraya galatasaray'a imza attığında mutluluktan uçuyordun ya hani...
tarık günay 60 bin lira maaş çekiyor kulüpten yıllık.
öyle değiştik, öyle geliştik işte. seni anmak bir yandan ne kadar gerekliyse öbür yandan da o kadar yersiz işte.
o güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler demiş şair. sense bir tofaş'a binip takla atarak gittin...
ruhun şad olsun...