resim
Metin Oktay
Mevki:Santrfor
Doğum:02.02.1936
Ölüm:13.09.1991 (55)
Uyruk:Türkiye
  • 102
    (alinti: metin oktay’ın doğum gününü böyle kutlamış olalım:

    sene 1960. ihtilal olmuş mayıs’ın 27’sinde, askerler gelmiş iktidara. aradan dört ay geçmiş. hayat devam ediyordu yine de, özellikle de mithatpaşa stadı’nda. birinci türkiye ligi’nin ikincisi yeni oynanmaya başlamıştı o sırada.

    eylül’ün ortası. yapılan bir ihbar üzerine sekiz gün eksik askerlik yaptığı ortaya çıkıyor metin oktay’ın. sonra da “en şerefli, en mukaddes vazifeyi ihmal etmişsin” denerek cezaevine konuyor. hem de tam 45 günlüğüne.

    metin oktay’ın toptaşı cezaevi’nde yaşadıkları ayrı bir yazı konusudur. biz kalemimizin mumunu hapisten çıktığı güne çevirelim.

    28 ekim 1960. cezaevinin kapısında üç galatasaraylı var: turgan ece, rüçhan adlı ve kamil altan. metin oktay kapıdan çıkınca sarılıp öpüşüyorlar. gözlerde yaş var.

    ertesi gün galatasaray’ın karagümrük’le maçı var. takım çekmece’de kampta. rüçhan adlı’nın otomobiliyle doğrudan kampa gidiyorlar. burada tam anlamıyla galatasarayı’na yeniden kavuşuyor metin oktay.

    akşam beyti’de yemek yeniyor tüm takımla. ama gündüz kılıç sofrayı bir başka donattırıyor o akşam. kolay mı? hapisten yeni çıkmış taçsız kral. takım arkadaşları yemek bitince otele dönüyorlar. ama baba gündüz ve oğlu bildiği metin oktay yemeğe devam ediyorlar. rakı içiyorlar, sabahın 3’üne dek.

    sonra da otele dönüyorlar. baba gündüz resepsiyona sıkı sıkı tembihte bulunuyor: “metin oktay sabah kahvaltısı için kesinlikle uyandırılmayacak. o yorgunluğunu atıncaya kadar uyuyacak.”

    29 ekim 1960. saat 11.00 suları. metin oktay hâlâ uykuda, 45 günün yorgunluğunu çıkarmaya çalışıyor. baba gündüz geliyor odasına, uyandırıyor. sonra da yatağının ucuna ilişiyor. “biliyorum oynayacak durumda değilsin. ama seyirci seni görmek istiyor metin” diyor gündüz kılıç. sonra da devam ediyor: “karagümrük’e karşı seni oynatmak istiyorum. üzülme, verebileceğini ver. sen bize çok maç kazandırdın. bugün de senin yüzünden kaybedelim. seni hasretle bekleyen seyirciye ne olur bu saygıyı gösterelim.”

    baba gündüz böyle konuşur da karşı çıkılır mi hiç? karşı çıkmadı metin oktay. üç saat sonra sahaya çıktı, antrenmansız ve geceden kalmış vaziyette. tam iki gol attı o haliyle. mete basmacı’nın da bur golüyle galatasaray karagümrük’ü, 1960’ın cumhuriyet bayramı’nda 3-0 yendi. yorgunluktan ve dermansızlıktan soyunma odasına kusa kusa gitti taçsız kral. ama, onu seven tribünlerine kavuştuğu için hıçkıra hıçkıra da ağlıyordu.

    kıssadan cümle şu, tarif edilemez bir ruhla dolu bu galatasaray masalında: “bugün de senin yüzünden kaybedelim.”

    o söz orada duruyor yıllardır, galatasaray tarihinde.)
    kaynak: http://gayin-sin.net/...yuzunden-kaybedelim/

    doğum günün kutlu olsun büyük insan, taçsız kral. ne uefa ne süper kupa, en çok senin formasını terlettiğin takımın taraftarı olduğum için gurur duyuyorum...
  • 103
    (alinti: bir devri sen yaşattın
    bir devir senle dolu
    emsalsiz goller attın
    sana aşık türk futbolu

    sana gönülden sevgi
    sana krallar feda
    bu son maç son hatıra
    metin sana elveda

    toplar pek mahsun kaldı
    boynu bükük sahalar
    bir kral taht bıraktı
    yırtılmayacak ağlar

    sana gönülden sevgi
    sana krallar feda
    bu son maç son hatıra
    metin sana elveda )

    (bkz: son mac) gs'ye tesekkurler.
  • 105
    tarık öcal
    14.12.1991, cumhuriyet

    uğursuz 12 eylül'ün, 13'e bağlandığı saatlerde, piyanist arkadaşım pepe ile ziya restoran'ın aşağı barında sonbahar yalnızlığını çorba içerek yaşarken sanki barda ceketini unutmuş bir tavır ile arda uskan içeri girdi. ortalığı toplayan komilere torpil geçip kendisine bir rakı ısmarladı. kara mizah sohbet sürerken, birden bir ışığın düştüğünü hissettik. sessiz sedasız yanımıza gelip, içkisini yudumlayan adam metin oktay'dı. birdenbire benim ve arda'nın hatta rossi'yi de futbolcudan saymayan pepe'nin gözlerinde ışıklar parladı. alın size nostaljinin allah'ı. otuz yıldır barlarda restoranlarda gitar çalarak geçiririm hayatımı. kimin ne kadar alkollü olduğunu ben bilmezsem kim bilir? metin oktay yanımızdaydı. raporlar ne derse desin, biz üçümüz kişiliğimizi koyarak söyleyebiliriz ki metin oktay önceki gece içkiliydi, ama sarhoş değildi. on bir yıl önce 12 eylül gecesi, bütün türkiye sarhoş muydu sanki?
    bizler sanattan konuşuyorduk ya. onun da gözlerimle seyrettiğim birçok golünün bir sanat eseri olduğunu söyledim. 1960'taki efsanevi maçta iskoçya'ya attığı golü, istanbul'da bir akg maçında iki taraftan iki kişi koluna girdiği halde, arkası kaleye dönükken, 90'a taktığı golü anlattım. ve bunların sırrını sordum. "ellerini uzat" dedi. iki elimi uzattım. avuçlarım yere dönüktü. o da ellerini avucuna aldı. "şimdi" dedi, "istediğin elini çek ben yakalayacağım." ellerimi, metin oktay'ın avucundan kurtaramadım. "işte" dedi, "bu reflekstir bana o golleri attıran." sonra ben de ona parmaklarımla bir gitarcı numarası yaptım. benim ona şaşırdığım gibi o da benim tek elle alkış sesi çıkarmama bayıldı."bunlar işin fizik tarafı" deyip nazım hikmet'ten bir şiir okudu. hiçbirimiz ummazdık. tabii ummamak, bizim suçumuz. "işte bu şiiri bilmeyen ne top oynar, ne gitar çalar, işin özü bu kardeşim" deyip boynuma sarıldı. meğer biz futbolculara nasıl bakarsak onlar da biz müzisyenlere öyle bakarmış, ne çok ortak noktamız varmış oysa ki. kartımı istedi. "yarın seni arayacağım" dedi. öpüşerek ayrıldık. gitme vakti gelmişti. yorgunduk. metin oktay'ı, yarım kalmış içkisiyle barda bırakıp arda, pepe ve ben çekip gittik.

    sabah telefon çaldı. metin ağabey diye açtım. pepe'ydi. pepe'nin güzel sesinden ilk defa nefret ettim. metin oktay'ın ölümünü haber veriyordu. senin karşında son golü yiyen kaleci olmak isterdim, metin ağabey, ama son öptüğün insan oldum. ben yine telefonunu bekliyorum. sen aramazsan ben nasıl olsa arayacağım.

  • 111
    (alinti: lig tarihinde oynadığı maç başına attığı gol sayısı açısından en başarılı gol kralı. zira 1962-63 sezonunda forma giydiği 26 maçta 38 gol atarken, maç başına 1.46 gol ortalamasına ulaştı ve tarihe geçti. bu istatistikte ikinci sırada yine metin oktay var, 1960-61 sezonunda 28 maçta 36 gol atarak 1.28'lik bir ortalama yakalamıştır. kısaca demek istediğim şuan için ligde rekor olarak kabul edilen tanju çolak'ın 1987-88 sezonunda 37 maçta attığı 39 gol, 1.05'lik bir ortalamaya karşılık geliyor ki, bırakın 1. sırayı maç başına gole baktığımızda 7. sıraya denk geliyor.
    1/ 1962-63 / metin oktay...............................................26 maç.............38 gol...............1.46
    2/ 1960-61 / metin oktay...............................................28 maç.............36 gol...............1.28
    3/ 1992-93 / tanju çolak................................................23 maç.............27 gol...............1.17
    4/ 1996-97 / hakan şükür..............................................33 maç.............38 gol...............1.15
    5/ 1994-95 / aykut kocaman..........................................25 maç.............27 gol...............1.08
    6/ 1990-91 / tanju çolak................................................29 maç..............31 gol...............1.06
    7/ 1987-88 / tanju çolak................................................37 maç..............39 gol...............1.05)
  • 112
    1960'larda futbol oynamasına ragmen 2009 yılında dahi tribünlerde ismi haykırılan, taraftarlarca futbolcuların örnek almasını istediği ekol, büyük insan.

    "hepiniz metin gibi oynayın" diyorsak biz tribünlerde, taçsız kral dediysek 10'a, bunca yıldır övgü kaynagımızsa bu ulu insan, galatasaraylılıgının eseridir.

    (bkz: bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba)

    (bkz: profesyonellige karsi metin oktay)
  • 116
    --- alıntı ---

    "fenerbahçe'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu. hikayesi ise şöyledir ; fenerbahçe ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti. maçtan bir gece önce çınar otel'de yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, istanbul'da kıyamet koptu. galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu: ' maç çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahçe'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..' bunun üzerine galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.' yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci özcan arkoç ile birlikte yükseldik. özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. ikimiz birden yere düştük. özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı. o anda fenerbahçe tribünleri benim özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. ikisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı.benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi. ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim. acıyla tekmeyi vurana baktım. bana vuran, kendine fenerbahçe'de yer edinmeye çalışan avni idi. o acıyla ben de avniye bir yumruk attım. yumruğu avni'nin suratına indirince saha karıştı. antrenörümüz george dick, eşfak aykaç, muzaffer bozok ve menajerimiz osman incili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz muzaffer bozok ile osman incili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yaklaştı ve saha dışını gösterdi. o güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. hırsımdan ağlıyordum. sahadan çıkmadan önce gidip fenerbahçe tribünü önünde çakıldım. ben gidince onlar da şaşırdı. biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar. durdum. bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. sonra eğildim ve bana küfredenleri selamladım. ortalık sakinleşmişti. ben soyunma odasına gitmeye kara verirken suat, turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdantutup 'dur, hakem kararını değiştiridi galiba" dediler. oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti. karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular. bundan sonra yüzbinleri ağlatan tek golü ben atacaktım. 37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahçe kalesine ben yolluyordum. allahım rüya gibiydi sanki o an... nuri bir pas atmıştı, sola doğru kaçtım. osman hızla üzerime geldi, onu atlatmak benim için zor olmadı. aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim. en büyük korkum naci idi. naci erdem ekseri bu toplara çift dalardı. fakat ondan da sıyrıldım. evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım. bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum. kaleci özcan, köşeyi kapatmıştı. buna rağmen top hızla kaleye girdi. inanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahçe'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam bekir'di...ama itiraf edeyim ki metin daha iyi vuruyor...' diyordu."

    --- alıntı ---
  • 117
    forward mailları pek sevmem ama şöyle bir mail gelmişti geçenlerde atamız şuan ülkemizin halini görseydi kahrolurdu gibilerinden.

    tam olarak benzer bir şekilde kahrolma olmasa da metin oktay'ımız da şuanda galatasarayın halini görse herhalde üzülürdü. metin oktay ki kendisine açık çek uzatan fenerbahçeli yöneticiye "bizi sevenlere ihanet etmeyelim babaa!" diyen bir üstad - (bakmayınız : emre belozoglu)- galatasaraylılık ruhunu ondan öğrendiğimiz bir efsane, şu günleri görse ne derdi kim bilir. . . ahh ruhun bu takımın üzerinden eksik olmasın, anıların galatasaraylıların kulaklarından silinmesin be üstad.
  • 119
    türkiye'de en çok gol atmış oyuncular ;
    maç gol
    01. hakan şükür 1987-2008 485 249 0,51
    02. tanju çolak 1982-1993 276 240 0,87
    03. hami mandıralı 1985-2003 465 219 0,47
    04. metin oktay 1959-1969 252 217 0,86
    05. aykut kocaman 1984-2000 355 200 0,56

    şimdi bu istatistiklere baktığımız zaman, hakan şükür'ün 485 maçta 249 gol atarken metin oktayın 252 maçta 217 gol attığını görebilirsiniz. muhtemelen metin oktay 500 maç yapsay dı 480 golü görmüş olacaktı.

    bu arada en çok gol atan 5 kişiden 3'ü galatasaray'lı buda tesadüf dimi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın