aynı isimdeki diğer başlıklar:
resim
Metin Kurt
Mevki:Sağ Kanat
Doğum:15.03.1948
Ölüm:24.08.2012 (64)
Uyruk:Türkiye
  • 52
    --- alıntı ---

    metin kurt (1948-2012)

    galatasaray tarihi ve türkiye futbolunun en özel karakterlerinden metin kurt, 1948 yılında istanbul’da dünyaya geldi. alibeyköy’de başlayan kariyeri, adaletspor, altay ve ptt kulüplerinde seyrederken, 1970 yılında kendisini milyonlara tanıtacak transfer gerçekleşti.

    sahalara şampiyonluk ve gol krallığıyla veda eden metin oktay’ın yokluğunda 1969-70 sezonunu yedinci sırada bitiren galatasaray, taçsız kral’ın sahadaki boşluğunu onunla doldurmak istemişti. ilk golünü tsyd kupası’nda fenerbahçe’ye atan metin kurt, futbol hayatının en unutamadığı anı olarak gördüğü bu golü “metin abi benim hayatımın en önemli insanıdır, o dahil herkes gol atmamı istiyordu, ben de atmıştım” diye anlatmıştı. ingiliz teknik adam brian birch yönetimindeki galatasaray, türkiye birinci futbol ligi tarihinde üç yıl üst üste şampiyon olma başarısını gösteren ilk takım olurken, yeni transfer metin kurt, üç şampiyonlukta da çok önemli rol oynadı.

    1976 yılına dek altı sezon boyunca galatasaray forması giyen metin kurt, futboluyla olduğu kadar, duruşu ve kişiliğiyle de adını sonsuzluğa kazıdı. “halka yakın olmak için kanatta oynuyorum” sözü ile hafızalara kazınan türk futbolunun sol açık’ı, galatasaray’ın unutulmaz bir değeriydi.

    *

    --- alıntı ---
  • 53
    15 ocak 2011 protestosu sonrasında birçok takım taraftarlarının katıldığı taksimdeki eylemde * şu sözleri söylemiştir:
    --- alıntı ---
    galatasaraylı kardeşlerimiz, tüm sporseverler ve biz spor emekçileri biliyoruz ki; arena stadından dolayı tek borcumuz, başta stadın inşası sırasında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize olmak üzere, emekçi halkımızadır. bu stad halkın parasıyla, emekçinin alınteri ile var edilmiştir. kimsenin babasının malı değildir. sporseverler içinde provokatör arayanlar önce kendi yarattıkları bataklığın hesabını vermelidir. bizler spor emekçileri ve gerçek sporseverler olarak bu maçta tarafız. bu maçı alacağız.
    --- alıntı ---
  • 57
    sen bu ülkeye, bataklığa bulaşmış ülke sporuna fazlaydın metin abi. kral metin oktay'a çok selamlarımızı ilet. seni istemeyen yavşak iş adamlarına inat seninle gurur duyuyoruz. uğraşlarının daima arkasındayız.

    şiddetle okunulması gereken son röportajı.

    --- alıntı ---

    "çizgideki 'gladyatör"

    o bir futbol efsanesiydi; ülke futbolunun 70’li yıllarda yetiştirdiği en önemli isimlerinin başında gelirdi. ona ilerleyen yıllarda “çizgi metin” lakabını kazandıracak en bilinen özelliği, sürati ve topu metrelerce çizgi üzerinde sürmesiydi. ancak düşünceleri ve futbolcuların sendikal örgütlenmesinde başrol oynaması yüzünden sistem tarafından dışlandı, futboldan uzaklaştırıldı... futbol oynadığı döneme ilişkin anıları, 2009 yılında vecdi çıracıoğlu tarafından kitaplaştırıldı ve “gladyatör” adıyla yayınlandı. yıllar sonra güzel bir bahar günü kadıköy’de, nazım kültür merkezi’nde hoş bir söyleşi gerçekleştirdik eski yıldızla. biz sorduk, o her zamanki içten üslubu ile cevapladı. karşısınızda metin kurt, nam-ı diğer “çizgi metin”…

    siz galatasaraylı metin kurt olarak biliniyorsunuz ama ben sizi hep ptt’li metin olarak hatırlarım. bize kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
    15 aralık 1947’de istanbul fatih karagümrük’te doğdum. gençlik yıllarımda abim ismail kurt profesyonel futbolcuydu. önce galatasaray’da forma giydi, sonra fenerbahçe’ye transfer oldu. ailemize o bakıyordu, çünkü babamızı çok genç yaşta kaybetmiştik. ilerleyen zamanlarda aileden bir futbolcu çıkması gerekiyordu; çünkü ailenin ihtiyaçları vardı.

    futbolcular o yıllarda ailelerine bakacak kadar para kazanabiliyorlar mıydı?
    şunu kesin olarak söyleyeyim: yıldızlar, daha doğrusu “yıldız yapılanlar” hangi devirde olursa olsun her zaman avantajlıdır. çünkü onlar rol model olacaktır ki onları izleyen binlercesi onlar gibi olmaya çalışsın. basit bir örnektir: karagümrük’te sıradan bir genç kızdı, yeşilçam’la tanıştı, türkan şoray oldu. onun gibi olmak isteyen binlerce genç kız artist olmak, meşhur olmak amacıyla evden kaçmıştır. diğer bir örnek de ibrahim tatlıses’in amelelikten ünlü bir türkücülüğe uzanan hayat hikâyesidir.

    futbola nerede başladınız?
    önce atatürk erkek lisesi, sonra amatör olarak oynadığım ilk kulüp istanbul üniversitesi spor kulübü’dür. ondan sonra alibeyköy adalet’e geçtim. mahalli ligdeydi. oradan altay’a transfer oldum. 1965-66 sezonuydu. bir sonraki sezonda ankara’ya ptt takımına geldim. 1970’e kadar sarı-siyahlı takımda oynadım. o sene galatasaray’a transfer oldum. 1970-76 yılları arasında sarı-kırmızılı takımın formasını giydim. ilk üç yılımda arka arkaya üç şampiyonluk yaşadık. sonrasında 1976’dan 1978’e kadar kayserispor’da forma giydim.

    ptt’ye dönersek, babamın elimden tutup maçlara götürdüğü çocukluk yıllarımda maç öncesi ankara 19 mayıs stadı’nda takım kadroları sayılırken şöyle bir anons yankılanırdı: “1-cavit, 2-yetik, 3-esenali…” diye devam ederdi. bize o yılların pttsini, daha doğrusu ankara futbolunu anlatır mısınız?

    o yıllarda ankara futbolu, gözü üç istanbul takımında olan futbolcuların eğitim aldıkları bir yerdi. ama inanın futbolcular arasında tam bir dayanışma, arkadaşlık, kardeşlik vardı. biz ptt’de olağanüstü bir dayanışma içindeydik. eski yoktu, yeni yoktu, abiler abilik yapardı; yeni gelenler adaptasyon zorluğu çekmezdi. mesela ben 18 yaşında ptt’ye geldiğim halde kısa sürede takımın en önemli futbolcularından biri oldum. ama o dönemdeki takım arkadaşlarımdan bazıları beni kıskansalardı, belki futbolcu olma şansım kalmayabilirdi.

    size neden “çizgi metin” derlerdi? “halka yakın olmak için çizgide oynadım dermişsiniz, doğru mudur? (gülüşmeler)
    galatasaray’da oynarken “çizgi metin” demeye başladılar. o da zamanın teknik direktörü brian birch’in sahayı genişletme amacıyla beni çizgide oynatmasıyla başladı. o yıllarda kanat atakları ve bindirmeler türkiye’de pek bilinmiyordu. benim görevim çizgide oynamaktı. bizim taraftan atak yaparken çizgide oynar, diğer taraftan atak yaparken de ikinci direkte olurdum. o bir espriydi. bunu bana sıkça soruyorlardı. en sonunda ben de bir gün dedim ki, “bak arkadaş, ben halkçı bir adam değil miyim? sahada halka en yakın yer neresi? çizgi! başka bir yerde mi oynayacaktım?” (gülüşmeler).

    peki, ptt’nin teknik direktörü kimdi? o yıllarda ankara takımlarında önemli futbolcular var mıydı?
    teknik direktörümüz bülent giz idi. köksal mesci, ertan adatepe, kaybettiğimiz zeki abi, altan abi… bunlar önemli futbolculardı.

    o yıllardaki taraftar profilini bize anlatır mısınız? maçlarda stat dolar mıydı?
    hayır. stat ancak büyük maçlarda dolardı. diğer maçları ise mahalle maçı gibi oynardık. ama şurası bir gerçek ki stada gelenlerin büyük kısmı futbol oynamış ve futbolu bilen kişilerdi. o dönemde maçlara serbest giriş kartı da verildiği için amatör olarak futbol oynayan birçok izleyici maçlara gelirdi. maçları futboldan anlayan kişiler izlerdi.

    ptt’den galatasaray’a geçtiğinizde transfer bedeli ne kadardı?
    o zaman ben galatasaray’dan 3 seneliğine 225 bin lira almıştım.

    bu, o zamanın şartlarında bir futbolcu için iyi para mıydı?
    tabii. o zaman başkaları bu kadar kolay para kazanmıyordu. günümüzde sadece futbolcular değil, futbolun içindeki diğerleri de çok paralar kazanıyorlar. hattta futbolculardan daha çok para kazananlar var. mesela televizyonlarda program yapanlar.

    galatasaray’a gittiğinizde bir bocalama devresi yaşadınız mı?
    asla yaşamadım. aksine kolay uyum sağladım. işin ilginç yanı büyük risk almıştım. o sene benim de hayran olduğum, türkiye’nin bir daha yetiştiremeyeceği metin oktay abimiz futbolu bırakmıştı ve ben aynı isimle galatasaray’a transfer olmuştum.

    yani sizden beklenen metin oktay’ın yerini doldurmanız mıydı?
    tabii. zaten üç yıl üst üste şampiyon olduğumuz dönemde en fazla golü ben atmıştım. üstelik ptt’de yılda ancak iki, bilemediniz üç gol atardım.

    galatasaray’da o yıllarda önemli futbolcular olarak kimler vardı?
    ptt’den üç futbolcu gelmiştik. avni abi, tuncay ve ben... kalede yasin ve nihat vardı, ikisi de çok iyi kalecilerdi. sağbek ekrem vardı, onu da ankara’dan tanırdım. anlayacağınız takımda yabancılık çekmedim. mesela uğur abi, ayhan abi, muzaffer abi vardı. büyük mehmet, gökmen, çilli mehmet… kısacası kadromuz çok iyiydi…

    o yıllara baktığınızda… şimdiki futbolla o zamanları mukayese eder misiniz?
    çok açık ve net söyleyeyim: sistem sporcunun ahlâkını nasıl bozduysa, medya da taraftarın oyun izleme zevkini elinden aldı. mesela 12. adam hikâyesi! bizim zamanımızda 12. adam diye bir şey yoktu. seyirciyi farklılaştırdılar. bence dinde yobazlık neyse futbolda da fanatizm odur.

    sizin zamanınızda fenerbahçe-galatasaray maçlarında şimdiki gibi ürküten bir gerilim olur muydu?
    o zamanlar taraftarlar maçları birlikte, yan yana izlerdi. kavga olmazdı. biz futbolcular arasında da büyük kardeşlik vardı. mesela benim yakın arkadaşım, aynı zamanda aile dostumuz karşımda oynayan fenerbahçeli serkan’dı. eşi ayşecik ile benim eşim yakın arkadaştı. ama sahaya çıktığımız zaman karşılıklı mücadelimizi yapardık…

    şimdi her şey çok farklı öyle değil mi?
    elbette… futbolcular yan yana görüldükleri zaman bile sıkıntı oluyor…

    o zaman da şike var mıydı? size şike teklif edildi mi?
    bana teklif edemediler. ama bazı şike olaylarına tanık oldum… üç türlü şike vardır. para şikesi, hatır şikesi, insanların zaaflarından yararlanılarak yapılan şike… futbolda şike, doping, mafya, kumar, ırkçılık, küfür, şiddet yoktur diyen yalan söyler. şike nedir? rüşvetin spordaki adıdır. bir ülkede rüşvet varsa sporda olmaması mümkün mü? kara paranın döndüğü bir ortamda mafyanın olmaması mümkün mü?

    peki, futbolda şike var mıdır?
    kesin vardır… sporda bir batakhane var günümüzde.

    nasıl görüyorsunuz şu anda ülke futbolunu?
    futbolcular bir batakhanede yüzüyorlar… bu bataklığın şiddet yasası ile kurutulması mümkün değil... ancak spor yasası ile çözümlenebilir. şu anda spor bir meslek olarak bile tanımlanmıyor ülkede.

    sendikaya gelirsek, futbolda sendikalaşma hareketini ilk başlatan sizsiniz. öyle değil mi?
    evet, 70’li yıllarda başlattık. futbolcuların bugünlerini ve yarınlarını yöneticilerin iki dudağının arasından almak amacıyla başlattık. amaç, sporcuların tribünlere saygılı, emeğine saygılı, onurlu birer emekçi olarak var olmalarını sağlamak; geleceklerini sosyal güvenlik sistemi içinde güvence altına almak. mesela ben jübilee yapmadım...

    bu sendikalaşma hareketine karşı çıkanlar oldu mu?
    karşı çıkan olmadı ama beni galatasaray’dan kovdular. onlara göre sporcuları galeyane getiriyorduk!

    peki, geriye dönüp baktığınız zaman, böyle bir hareketin türk futboluna faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?
    kesinlikle! günümüzde sporcular bu konuda biraz aydınlandıysa, bu biraz da bizim verdiğimiz mücadele sayesinde oldu.

    burada şunu belirtmek isterim: naçizane görüşüm, türkiye’de futbol belli takımlar üzerinden oynanıyor. süper lig, aslında çokları için üç istanbul takımından ibaret... ama örneğin 102 yıllık ankaragücü perişan durumda, futbolcularına öğle yemeği çıkaracak kadar bile parası yok. ve işin ilginç yanı, böylesine köklü bir kulübün neden bu duruma geldiğini kimseler sorgulamıyor. doğru mudur?
    doğrudur. günümüzde sermaye kesimi sporu rasyonalize etmek, kulüplerin yapısını değiştirmek istiyor. yakın zamanda ülke kulüplerinin isimierinin önünde şirket isimleri görürseniz şaşırmayın. işte bakın, o tarihi stadın ismi bir anda fi-yapı inönü stadı olmadı mı? bugün üç istanbul takımının borcu 1 milyar euro’nun üzerinde... oysa başlarında ülkenin önemli iş adamları var. neden şirketlerini değil de kulüplerini borçlandırıyorlar?

    peki, ama biz bu gösterilen borçların doğru olup olmadığını nasıl bileceğiz?
    işte bu yüzden spor yasası çıkmalı ve yasa yönetmeliklerle düzenlenmeli; kulüpler de mutlaka bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenmeli. tribünlere oynayan, kulübünü borçlandıran, sözde “iş bitiren” yöneticilerin devri kapanmalı. bugün kulüplerimizi yönetenlerin çoğu kendi reklamlarını yapmak, ön plana çıkmak amacıyla orada bulunuyorlar; asla spor olsun diye değil!

    http://www.birgun.net/...;day=13#.UDd47tYaM_Z

    --- alıntı ---
  • 58
    anesteziye dayanamadigi icin vefat eden galatasaray'in degerli eski kanat-forvet oyuncularindan biridir. allah rahmet eylesin.

    anestezi kismi ne derece dogru bilemiyorum ama daha alti ay önce 3 tane ciddi ve pespese girdigim ameliyatlardan cok sukur sag ciktim. anestezi öncesi cok ciddi tetkikler de yapildi ki testi gecemezseniz anestezi yapilamiyor sanirim. kendisinin anesteziye dayanip dayanamayacagi kontrollerde belli olurdu. buna ragmen ameliyata aldirlarsa, ya hata ettiler ya da metin abimizin rizasini aldilar.

    ayrica belirtmeliyim, anestezi bunyesi kaldiran herkesin denemesi gereken bir sey. tabii umarim zorunluluktan olmaz da keyfi bir estetetik ameliyatinda olabilir. "resmen" dunya ile iliskiniz kopuyor, ve yari ölu duruma geciyorsunuz. ayrica uyandiktan sonra suren 30-40 dakikalik mutluluk ve yaptigi kafa da aslinda cok keyifli. yeniden dunyaya gelmis gibi huzurlu oluyorsun. ayrica gecen sure, ne kadar uyudugun, vucudunun kesilmis acilmis ve olmasi dahil hersey simsiyah. derin bir bosluk. uyuyup uyanmaniz 5 saniye suruyormus gibi, gecen saatlerden bi haber...

    sen de benim gibi gözlerini yumdun ama uyanamadin be metin abi. allah mekanini cennet etsin, halkin futbolcusu...
  • 60
    insan gibi bir oyundan yanaydı.

    insan gibi kuralları olmayan yönetenler arasında.

    insan gibi kalmakta direndi.

    sadece topa değil hayata da insan gibi vurdu.

    ve şimdi çekti gitti.

    belki efsaneden falan saymadılar seni.

    belki öyle fiyakalı tarihin de olmadı.

    ederi unvanıyla kaşelenmiş bu çağda paranın saltanatında ancak ölün "edecek" belki.

    belki seni "anmayacak efsanelerinde" kimse.

    ama güzel abim;

    ne zaman topa vursak insanca yanımızla "fena halde hayata benzeyen" bu oyunda seni hep insan gibi hatırlayacağız...

    uğurlar ola metin abi. uğurlar ola!
  • 66
    üzdün bizleri sol açık halkçı metin "düzenin spor ortamı, kitleleri yutan bir bataklıktan farksızdır. şike, doping, siyaset, şiddet, küfür, kumar, mafya düzen sporunun gerçek açılımıdır. kapitalist sistem sporu metalaştırmıştır, sporcuları da şovmenleştirmiştir" metin kurt

    sözlük yönetiminin metin kurt gibi degerli bir insan icin acılıs görseli koymamasının sebebini merak etmekteyim acikcasi.
  • 69
    doğru dürüst konuşmaktan aciz, arabalar ve kadınlardan başka bir fikirleri olup olmadığını merak ettiğim, sosyalliği kışın kuruçeşme, yazın çeşme olan günümüz büyük takım futbolcularının asla anlamasını beklemiyorum metin kurt'u. parıltılı dünyalarında, istisnalar hariç kafalarını kurcalayan bilmem kaç yüzbinlik maaşlarının birkaç ay gecikmesi.

    metin kurt o dönemin en popüler futbolcularından ve şampiyon kadronun önemli adamı. ama yukarıya bakıp, aşağısı beni ilgilendirmez demeyen bir adam. nerden geldiğini ve birgün nereye gideceğini bilerek yaşamış hayatı. kendi büyük oyuncu iken küçüklerin hakkı için çaba sarfetmiş, birkaç sene renkli dünyalara geçen insanların bir gün karanlığa düşebileceğini düşünerek haklarını aramıştır.

    milleti, dili, takımı ne olursa olsun hayatı yeşil sahadan ibaret olmayan, söyleyecek fikirleri olan böyle önce insan sonra futbolcular görmek her zaman güzel olacaktır. umudum yok ama inşallah böyle insanlar dönem dönem çıkar da mesleğin sadece büyük takımlarda icra edilmediğini, profesyonelken bile amatörlerin hakkını aramanın onları sahaiçinden daha çok büyüteceğini gösterir bize.

    cenazesine gelmek isteyen olursa 17.00 gibi geçenlerde açılışı yapılan ataşehir mimar sinan camii'den kaldırılacak.
  • 70
    futbolun endüstriselleşmesini hiç istememiş ve bunun için sendika calışmalarında bulunmuş, bu çalışmaları sonucu sonunda devrimci spor emekçileri sendikasını kurmus, dönemin unutulmaz galatasaray futbolcusu. 3 yıl üstüste gelen sampiyonlukta takımın değişilmez parçalarından sadece biri. hayatını kaybetmiştir, yeni dönem futbolcularından cok daha az kazanmıştır ve bununla mutludur. şenol hoca'nın söylediği * "eskiden fakirler oynar zenginler seyrederdi, artık zenginler oynuyor fakirler seyrediyor" lafında olduğu gibi bu büyük pazarın bu hale gelmemesi için hem sahalarda hem saha dışında mücadelesini vermiş büyük galatasaraylı, topragın bol olsun, umarım senin gibi düşünen insanlar, futbolcular bitmemiştir ve bu takımda görmek nasip olur.
  • 71
    galatasaray'da oynamış sporcuları iyi bildiğimi düşünürdüm, baba gündüz benim için bir numaraydı mesela, sorsan kosecki ne şartlarda getirildi, iorfa diye bir adam vardı sonra trafik kazasında bu alemden göçtüğü rivayetlerini bile anlatabilirim ama işin gerçeği bundan birkaç ay önceydi sanırım kesme şeker'in yeni albümünü dinlediğimde tanışmıştım kendisiyle, "nasıl yani lan işin "bu tarafı" ile ilgili benim niye bilgim yok" demiştim , sonra anladım ki nerede olursan ol "çıkıntı" olursan kolaylıkla "unutturulabiliyor" ve/veya "linç" edilebiliyorsun. bugün dünyaya bakışları nedeniyle bir kesim tarafından dışlanan ötelenen eski/yeni futbolcularımızın geçmiş zaman versiyonu, kendisi gibi olmayanların "öcü" ilan ettiği bir kişilik.

    hayata karşı diğerlerinden farklı bir duruşun varsa ne olursan ol köşeye atılıp unutturulabilineceğinin bir örneği.

    kendisinin dünyaya bakışı, siyasi görüşü ve zihnini yatırdığı tarafla zerre kadar ortak noktam yok ama gel gör ki bu ülkede birinci önceliğim galatasaray olduğundan başımın üzerinde yeri vardır kendisinin.

    işin diğer tarafı gündem canavarları kendisinden nemalanmaya çalışıyor, metin kurt'un vefatı ile raflardan indirilen "endüstriyel futbola garşıyız abüü" edebiyatına meze etmeye çalışıyor, halbuki 80$ karşılığında aldığı oyunda 1 liraya aldığı sanal futbolcuyu 100 liraya sattığı için övünen endüstiryel futbolun ürünlerinin ağzında sakız olamaktan daha fazlasını hak ediyor kendisi ama hepimiz biliyoruz ki 3 gün sonra gündem canavarlarının gözünden düşecek. en azından güzel hatırlanacak.

    ----
    fazlalık var atalım
    denizciler, havacılar yaptı bunu
    sardunya kırmızı bir yüzün var
    yola çıkalım desem yolsuzuz o başka

    haydutlar ölmeden son bir dans ne dersin
    sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel
    kula kulluk etmezdin çok yanlış biriydin
    sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel?

    yani iki şişe ucuz şarap bir tarih yazabilir
    verdiğim tüm sözler bir anda uçabilir
    sıcak bir bira aşk sendikasında
    metin kurt gibi yalnızız ceza sahasında da da
    ne güzel… ne güzel… ne güzel… ne güzel

    gördüm seni cebinde kuşku bombasıyla
    salıpazarı ihtişamıyla bir sofrada
    inandığın her şeyi attığın kalbinde
    inanmadığın her şey yedek kulübende
    haydutlar ölmeden son bir dans ne dersin?

    sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel
    kula kulluk etmezdin çok yanlış biriydin
    sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel?
    yani ki şişe ucuz şarap bir tarih yazabilir
    verdiğim tüm sözler bir anda uçabilir

    sıcak bir bira patlat bir sigara
    metin kurt gibi yalnızız ceza sahasında da da
    ne güzel… ne güzel… ne güzel… ne güzel
    ne güzel… ne güzel… ne güzel…
    -----
  • 72
    ne yazik ki cenazesinde siyasi şova dönüştürülmeye çalişılmış efsane. kismen başarılıda olundu ne yazik ki. facebook`ta ki yorumlar ise beni tek kelime ile şok etti. kimi allah rahmet eylesin diyenlere laf sokmaya çalışmış, kimi adamin inancini sorgulamaya kadar gitmiş.

    peki siz, arkasindan ettiğiniz lafların hesabını nasıl vereceksiniz onu düşünündünüz mü? allah mekanini cennet etsin büyük efsane.
  • 73
    "ben metin kurt, futbola ilişkin sizlere anlatacaklarım var."

    http://gss.gs/wK1

    bize metin kurt hakkında kimse bir şey anlatmadı. o'nu izleme şansına da nail olamadım, yaşım itibariyle. öyleki o futbol oynuyorken ben daha atom bile değildim.

    bu yazıyı yazmak için biraz bekledim. duygusal bir yazı olurdu çünkü diğer türlüsü.

    çekirdek ailemin galatasaray ile pek alakası yoktur. keza beni de dayım galatasaraylı yapmıştı. metin oktay'ı o anlattı önce bana, paidar demir'i de keza. "galatasaray budur" dedi, fatih terim'i anlattı, cüneyt tanman'ı sonra. ama hiç galatasaray'ın çizgi metin'inden bahsetmedi. düşündümde, kendisinden bir sağ kanat izleyicisi olarak anlatmasını beklemem biraz yersiz olurdu heralde.

    metin kurt ile üniversitenin ilk yılının sonlarına doğru -ki 2010 yılına denk gelir- , istanbul'da bir sahafda kitaplar arasında cebelleşirken tanıştım. tanıştım dediysem, öyle değil. vecdi çıraoğlu'nun "gladyatör - futbol arenalarında bir isyanın hikayesi metin kurt" kitabı gözüme ilişmişti. "galatasaray" sözcüğünü ilk gördüğümde kelimeler arasında, "hadi canım" demiştim içten içe.

    galatasaray'ın efsanelerini bilirim diye geçinirdim ben de oysaki; dayım anlatmıştı bana tek tek. değil mi? metin kurt 6 sene galatasaray'da -3 sene üst üste şampiyon olan takım dahil-ve aralıksız 4 sene milli takımda oynamış. düşünsenize. sonra o kadar yaşadıkları... anlatmak gereği görmemiş sanırım hiç kimse.

    hayatımda sporla ilgili pek kitap okumadım ama bu kitap öyle çekmiştiki beni içine "al beni" diyordu, "al beni". kasaya gidip "ben bunu almak istiyorum" dediğimde "tanıyor musun sol açığı" diye sordu bey amca. nerden tanıyayım; kitabın dediğine göre galatasaray'dan sürülmüş futboldan aforoz edilmiş bir adamdı metin kurt. kimden dinleyecektim ki?

    o anlattı ben dinledim bir süre. kitabı da daha ucuza verdi sağolsun. gerçi konumuz bu değil.

    abdi ipekçi'nin kendisine "gel röportaj yapalım, özür dile" dediği adamdı metin kurt. sonra ise arkadaşlarına "onun işi bitti gelin özür dileyin" denilerek kandırılmış ve yalnız bırakılmış metin kurt. "takımdan ayrı düz koşu"ların adamıymış ya da öyle olmaya zorlanmış bir nevi.

    lisede aileden gördüklerim kadarıyla görüşlerim vardı. üniversitede biraz daha farklı bir gözle bakıyorsunuz etrafınıza, en azından bu bende böyle oldu. metin kurt "emekçiye emeğinin hakkını verin" dese, ben "emekçiye özgürlük verin" diye karşılık veririm. o'nun hakkındaki düşüncelerim o'nunla aynı siyasi görüşte olmamızdan ötürü gelmiyor bu yüzden. ya da sadece galatasaraylı kimliğinden ötürü...

    metin kurt yalnızdı. henüz yeni yazar oldum ve çaylaklık aşamasında bildiğim yerden başlayıp ve bildiğim yerlerin teker teker tükenmesinden sonra "acaba ne yazsam" diye debelenirken benim bile aklıma gelmemişti o'nun hakkında birkaç kelam etmek. severdim oysaki o'nu. yalnızdı vesselam. unutulan bir adamdı, öyle görünüyor ki.

    "galatasaray efsanelerini anıyor" etkinliğinde o kadar isim geçmişti ki aklımdan ama o'nun ismi bir kez bile aklıma düşmedi. bir kez daha ihanet ettim, metin kurt'a; kendimce.

    aykırıydı, metin kurt. endüstriyel futbola kafadan karşıydı zaten. hiçbir büyük kulübe real madrid'e, manchester united'a veya barcelona'ya sempatizan olmadım -zaten galatasaray bana yeterdi ve artardı bile-; o'nun sayesinde. oyunu izledim, oyunu beğendim veya beğenmedim, o kadar. mahalle maçlarının değişilmez adamıymış metin kurt; bu yüzden.

    üniversitede bir hocam iyi galatasaraylı ve solcuydu. metin kurt'u çok severdi. o'nunla bir muhabbetten sonra birkaç arkadaşımın vesilesiyle bir buluşma olduğunu öğrendim. metin kurt da orada olacakmış. durur muyum, o kadar anlatılandan ve okuduklarımdan sonra? metin oktay parçalımı aldım yanıma, yola koyulduk. istanbul kadıköy'de bir mekandı. metin kurt ile son kez karşılaşmam o zamandır. pek birşey konuşamadık, sol açıkla. futbol ve galatasaray hakkında birkaç kelam etti sadece. dinlemek gerçekten hoştu o'nu. ve metin oktay parçalımın üzerindeki imzası mutluluktu.

    "seni neden çok geç duydum metin ağabey" dedim, "duymak istemiyorsundur" dedi. haklıydı.

    yaklaşık 1,5 sene geçti üstünden ve ben o'nu 2012'nin 24'üne kadar unutmuştum. hatırlamam hazin oldu. haketmediğimi fakettim metin kurt imzalı metin oktay parçalısını, kardeşime verdim; daha fazla değer verir belki diye.

    galatasaray ile ilgili tek bir kötü söz duymadım ağzından o birkaç dakikalık konuşmada. biraz kırgınlık vardı belki fazlası değil. "galatasaray batıya açılan kapıdır. o dönem başka bir takımda olsaydık o kadar bile organize olamazdık" demişti bir röportajında. daha çok sevdirdi galatasaray'ı. sevmiştim metin kurt'u, öyle tanımadığın birine duyduğun gibi değil ama, sanki sana hep çok yakın olan biri gibi. o'nun futbola bakış açısıyla benimki arasında o kadar fark vardı ki yer yer utandım desem yeridir. "türk futboluna anarşiyi getirdi" diyenlere, o anarşiyi biz fanatikleşerek çok sonra getirdik ve büyüttük oysaki.

    metin kurt'u severim ve sayarım ama taraftarlık ve futbola bakış açım sanırım hiçbir zaman o'nun gördüğü gibi olamayacak. futbolüstü bir kişilikti çünkü o.

    metin kurt hakkında bir şeyler karalarken yer yer futbol ve spordan elinizde olmadan o kadar sapıyorsunuz ki -anlatacak yazacak aslında o kadar çok şey varken hem de- bir yerde bitirmeniz gerektiğini ve sporla alakası olmadığını bildiğiniz halde satırların sonu gelmiyor.

    huzur içinde yat metin ağabey.
    o'nun sözleriyle başladığım yazıma o'nun sözleriyle bitiriyorum.
    "sporda kazanan haklıdır."
  • 75
    "galatasaray efsanelerini anıyor" projesi kapsamında bu hafta 2 eylül 2012 galatasaray bursaspor maçı öncesinde anılacak olan merhum futbolcumuz.

    gönül isterdi ki vefat etmeden önce böyle bir organizasyon yapılsaydı da metin abimiz dünya gözüyle son kez galatasaray'ın stadında taraftarları selamlasaydı. yine de acısı taze olduğu için çok duygusal bir ortamda coşkulu bir anma olacağını tahmin ediyorum. bizi izlediğini bilerek, gözlerinin dolduğunu hayal ederek ayakta alkışlayacağız kendisini.

    http://www.galatasaray.org/kulup/haber/14272.php
App Store'dan indirin Google Play'den alın