3 kasım 2016 fenerbahçe manchester united maçı maçı özelinde değil, son 4-5 sene genelinde değerlendirildiğinde,
liverpool'un,
ac milan'ın,
inter'in yaşadığına benzer bir çöküşü yaşamakta olan avrupa'nın en büyük kulüplerinden birisi...
cidden içinde bulundukları durum çok şaşırtıcı ve kaygı verici...
- avrupa'da belli dönemlerde "en büyükler" klasmanında yer alan takımların uzun süreli çöküşler yaşadığını biliyoruz. liverpool tarihin en büyük ingiliz kulüplerinden. 2000'ler sonrasında şampiyonlar ligi şampiyonluğuna kadar uzanan bir de başarılı dönem yaşadılar hatta. ancak sonrasında korkunç bir çöküş, belini doğrultamama, ligde, avrupa'da hüsran seneleri...
gerard'lar,
owen'lar,
fowler'lar ezbere sayılırken çer çöp bir yığın adama verdikleri astronomik ücretler karşılığında alamadıkları sonuçlar... kritik hoca değişiklikleri, anglo sakson eski futbolculardan hoca yapıp rezalet üzerine rezalet yaşamalar derken liverpool adını büyük ölçüde prestij kaybına uğrattı.
şimdi geri dönme eğilimindeler. klopp gibi müthiş bir seçim yaparak geçen sene uefa avrupa ligi finaline kadar ilerlediler. şimdi ligde de iddialı, dişli, güçlü bir ekip konumundalar. ancak korkunç bir 5-6 sene geçirdiler. cidden korkunçtu.
- italyan futbolu genel bir çöküşe girdi ve bu çöküşten her ne hikmetse ayakta kalarak faydalanan tek camia
juventus oldu.
serie a'nın serie a olduğu yıllar bütün takımların iddialı olduğu ve şampiyonun kim olacağının kestirilemediği dönemler vardı. juve,
milan,
inter,
fiorentina,
roma,
lazio,
parma... ama şimdi italyan futbolunda 2 takım var gibi, juventus ve napoli... kalan takımların üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi. öyle ki, liglerinde tutunamıyorlar zaten de, avrupa da olsalar "keşke kurada eşleşsek" diyeceğiniz takımlara dönüştüler...
- ve manu...
avrupa'nın en zengin, en çok kazanan, son 30 yılın en prestijli 4 takımından birisi -
barça,
real,
bayern,
manu...
bu 4'lünün zaman zaman en güçlüsü olan ingiliz devi, senelerce
sir alex ferguson ile avrupa'yı ve premier ligi domine ettikten sonra, nasıl olduysa hoca bırakınca direk çöküşe geçti. ferguson'un yerini bıraktığı
david moyes, yine ferguson'un tavsiyesiyle takımın başına geçmişti. ama rezalet bir sonuç çıktı ortaya...
sonra
van gaal faciası... manchester united kültürünün hiç tanımadığı bir futbol anlayışını aşılamaya çalışarak yine manchester united'a kendi kimliğini unutturdu tabiri caizse... yaptırdığı transferler de takım kurgusu da manu'yu 4-5 sene geri götürdü vizyon anlamında.
ve şimdi mourinho... special one? geçiniz. avrupa'nın "hücum" denilince akla gelen ilk takımlarından birisi olan manchester united'ı ayağa kaldırma projesinin adı
mourinho mu olmalıydı? hani caps'lerde "kalenin önüne otobüs çekmek" şeklinde hakkında espriler dönen mourinho... olmadı, olmayacak gibi... mourinho'nun futbol felsefesi,
klopp ve
dortmund modeli toplu hücum ve dikine futbol mantığı sebebiyle ciddi ciddi piyasadan silinmek üzere. hatta öyle ki bu mantık
guardiola'nın tiki takasını bile silecek gibi görünüyor. mourinho felsefesinin bu tip bir akıma direnme şansı çok düşük.
ligde çok kötüler.
avrupa'da çok kötüler.
kadrolarındaki oyuncular manu profiline göre çok yetersiz.
kadrolarındaki süper starlar kendilerini salmış durumdalar, futbol tanrısı zlatan ve pes bug'ı rooney dahil.
takımın beyni ve lideri denecek 1 tane adamları yok.
kendi liglerinden 8 haftada ümidi kesmiş olacaklar ki mourinho "uefa avrupa ligi artık önemli, bu kupayı alan şampiyonlar ligi'ne gidiyor" diyebiliyor. yani zaten mourinho, mevcut premier lig yapısında daha ligin ilk çeyreğinde "şampiyonlar ligi'ne kalmaktan" ümidi kesmiş...
özet düşüncem şudur:
*manchester united modeli uzun süreli teknik direktör mantığı herkesin bugüne kadar arzuladığı ve "keşke biz de yapsak" dediği bir olaydı. ferguson 30 sene bir rüyayı yaşattı manu taraftarına. ancak o gittikten sonra olaylar tamamiyle tersine döndü. manchester united hocası ferguson değil, ferguson united'ı izlediğimizi farkettik.
(bkz:
ferguson united)
...bunu ben ne zaman fark ettim? kendi adıma bu aymayı yaşadığım dönem
fatih terimli dönemlerimizdi aslında.
fatih terim'in yaşattığı ilk dönem mutluluklarının ardından çok kaotik seneler geçirdik.
sonra 3'üncü gelişinde yine arka arkaya şampiyon olup ligi domine ettik.
kendime şu soruyu sordum: "yoksa biz fatih terim olmadan avrupa fatihi galatasaray olamıyor muyuz? fatih terim yokken şampiyon olmamız çok mu zor oluyor? bizim başarılarımız fatih terim'e mi endeksli? her sıkıştığımızda fatih terim'e mi sarılacağız? biz galatasaray mıyız yoksa fatih saray mı?"
bu soruyu ciddi ciddi sordum kendime...
işte bundandır ki, her ne kadar kendisinden nefret etsem de
hamza hamzaoğlu'yla yaşadığımız şampiyonluk çok önemliydi benim için. "fatih terim'siz de şampiyon oluyoruz" mesajını vermek adına çok önemliydi. onsuz 4'üncü yıldızı takmak çok önemliydi. hatırlamak istemediğim bir şampiyonluk benim için bu önemi arz ediyordu.
"fatih terim'e bağımlı olmamak"
şimdi huzurluyum, tek adama bağlı ve endeksli başarıların takımı olmadığımızı kanıtlamış hissediyorum taraftar olarak. "winner" kimliği galatasaray'a ait artık, fatih terim'e değil...
ancak manu'nun şu aşamada kanıtlamak zorunda olduğu bir durum bu...
- manu bir winner mı? ferguson'suz da manu başarılı olabilir mi? olabilecek mi? yoksa tek adama endeksli koca bir hayal dünyası dönemi mi yaşadılar?