• 1225
    sermaye takımı manchester city'e karşı türkiye'deki futbolseverlerin çoğunlukla desteklediği ingiliz kulübü.

    liverpool 2000'li yılların başında satıldı. amerikan bir spor konsorsiyumu liverpool'u ellerinde bulunduruyor. işin içinde lebron james bile var. lebron'un da azımsanmayacak hissesi var kulüpte.

    liverpool'u hala liman işçilerinin kulübü sanmak bana komik geliyor. sermaye arap olunca sıkıntı, amerikan olunca sıkıntı değil mi? liverpool futbola ne veriyorsa, bugün guardiola önderliğinde city de aynısını (belki taktiksel açıdan daha fazlasını) veriyor. dolayısıyla bu hikayede robin hood sandığınız liverpool'u sermayenin ağa babaları yönetiyor.
  • 1012
    atletico madrid'e elendiği için eleştirilen takımdır.

    ingiltere'de durum ne bilmiyorum ama türkiye'de inanılmaz şekilde olumsuz eleştirilen takım, yok "uzay takımı yirmağa gitti" yok efendim "getirin oradan burnley'i liverpool show yapacak" falan.

    daha geçen sene bayern munih ve barcelona gibi devleri eleyerek şampiyonlar ligi şampiyonu olmuş bir takımdan bahsediyoruz.
    bu sene de pl'de şampiyon olacak, hem de 30 sene sonra ilk defa.

    vallahi bu millet akıllanmaz.
  • 1004
    city, arsenal, chelsea gibi rakiplerini diğer takımlara göre çok daha rahat yenen; 19/20 sezonunda inanılmaz işler yapan ve şampiyonluğu çoktan hak eden takım. premier lig'de kalan maçlarını formaliteden bir tık daha sıkı seviyede oynayıp kupasını kaldıracaktır.

    bir yenilgiyle gelen yorumları görünce, adamlar türk takımı olsaymış taraftarları klopp'un istifasını istiyordu heralde şu an. :)
  • 756
    küçüklüğümden beri sempati duyduğum ne kadar avrupa takımı varsa hepsinin birebir benim kişiliğimi yansıttığının en canlı göstergesi. peki bu takımların ortak noktası nedir? alayının mal olması. lig ilk 7 takım arasında oynansa bu salaklar 2016/17 sezonunda açık ara lider olacaktı. ama alt sıralardaki takımlara dağıttıkları puanlar yüzünden ancak maç fazlasıyla şampiyonlar ligi potasında kalabiliyorlar. bu akşam da 87'de yedikleri golle kendi sahalarında bournemouth ile berabere kalmışlar. klopp denen ibiş de maç boyu bir değişiklik yapmış. nasıl bir özgüvense oyunu soğutmaya, zaman geçirmeye bile tenezzül etmemiş. aynı ben aq.
  • 804
    https://www.subsidesports.com/...record-t-shirt-black

    üzerinde beşiktaş yazan bir t-shirt çıkartarak beşiktaş'ın büyüklüğünü kanıtlamış ve kabul etmek zorunda kalmış kulüptür.

    uğur karakullukçu'dan konu hakkında hemen bir gelenekselleşmiş beşiktaş'ı övme twit'i bekliyorum. üstelik peşin alırsanız sadece 12 pound.

    edit: imla.
  • 733
    ulan ülkedeki siyasi irade milletin kalbine, beynine nasıl nefret tohumları ekmişse bu hayatın her alanına yansıyor. nasıl bir sosyo kültürel çevrede büyüdünüz siz güzel kardeşim ? hiç mi sevgi görmediniz ?

    bende 93 doğumluyumdur ama nedir lan bu ? bir insan liverpool'dan neden nefret eder ? klübün zengin bir iş adamına satılacağı yıl taraftarları bunu kabullenmeyip aralarında ciddi bir miktarda para topladığı ve hisse almak istediği, liman işçilerinin parası ödenmeyince klübün bizzat ödediği bir kültürden insan neden nefret eder ?

    romantizm is overmış. bende futbolun taktiksel kısmını daha çok severim ama bunu diyecek kadar futbolun sadece futbol olmadığı bilincinden çıkmadım ya hu. hayır bunu yapmakta ayrı bir meziyet ister tabi o ayrı bir konu.

    edit: ya hayır söylenenler birde öylesine temelsiz ki loser dedikleri takımın finalde * 1 tanesi net 3 penaltısı verilmedi. onlar verilse ne diyecektiniz ?
  • 802
    coutinho'nun ayrılmasından sonra güç kaybetmeyen, aksine daha iyi oynayan bir takım oldular. coutinho - salah - mane - firmino dörtlüsü aynı anda sahada olunca orta saha hakimiyetini sağlayamıyorlardı. alexander mark david oxlade-chamberlain'den de box to box performansı almak ancak klopp'un falan başarabileceği bir iş zaten. herif ismine yaraşır biçimde 4 kişilik falan oynuyor. isme bak, alexander mark david oxlade-chamberlain. insan azıcık evladına acır. benim babam sırf ilerde devlet dairelerinde falan uğraştırmasın diye kardeşimin isimlerinden sadece birini nüfusa yazdırmış. insan azıcık düşünür evladını.
  • 717
    "bu sabahın kör saatlerinde ezeli rakibi everton hakkında değerlendirme yapmışken, zamanındaki başarıları nedeniyle türk halkının sempatisini kazanmış, adını yerleşik olduğu kentten alan liverpool fc hakkında bir değerlendirme yapmamak olmazdı" diye bir giriş yapayım.

    format önemli olduğundan "endüstriyel futbolun her zaman olumlu sonuçlar vermediğini bizlere gösteren en güzel örneklerden biri, son 10 yıla kadar ingiltere'nin en başarılı takımı" diyerek kısa tanım bölümünü de araya sıkıştırayım ve başlayalım. uzun olacak muhtemelen çok doluyum çünkü.

    "endüstriyel futbol" derken genel olarak futbol ekonomisinin büyümesini, eskiden kendini çeviren futbol kulüplerinin artık para basar hale gelmesini, eskiden "süperstar" mertebesine ulaşabilen ve kariyeri boyunca kazandığı paralar ile ömrünün sonuna kadar refah içerisinde yaşayabilen futbolcular parmak ile gösterilirken, şimdi az biraz kafası çalışan vasat futbolcuların bile doğru yatırımlarla elini sıcak sudan soğuk suya sokmadığı bir düzenden bahsediyoruz. kapitalist düzen hayatın her alanını ele geçirirken, dünyanın en popüler oyununun elemanlarının bu noktaya gelmesi elbette kaçınılmazdı, dolayısıyla burada ne kapitalizmi ne de futbolcuların veya kulüplerin kazandırdığı paraları eleştireceğim.

    burada eleştireceğim, özellikle ingiltere gibi futbol takımlarının çoğunun türkiye'den farklı olarak standart a.ş. olarak (amerikan düzeni) faaliyet gösterdiği ülkelerde bu takımları satın alan, bu işlemi yaparken tek amacı "kar etmek" olan adamlar. basit ifade ile, "sikerler futbolunu, endüstri kısmını alayım" diyen adamlar. teorik olarak bir arap veya bir oligark, hangi ad altında olursa olsun bir herifin para inject etmesi ile yoktan var olan takımlara karşı bir antipati duyuyorum; duymuyorum dersem yalan olur. ne var ki hem araplar, hem de oligark diyince akla ilk gelen roman abramovich'in orak özellikleri öncelikli hedeflerinin "başarı" ve "popülerlik" olması. bu sebeple birçok dünya yıldızını aynı takımda izlememize olanak sağlıyorlar. ulusal ve uluslar arası arenada elbette bir eşitsizlik yaratıyor, ama bir noktada "güzel futbol" kazanıyor diye inanılmaz bir rahatsızlık duymuyorum.

    gelelim yukarıda bu anlamsız, bu konudan bağımsız hususları yazma sebebime. liverpool'un uzun yıllardır süregelen şampiyonluk hasretinin sebepleri hakkında çok farklı şeyler söyleyebiliriz. misal olarak, dünya tarihinin en başarılı hocası sayılacak alex ferguson ile endüstriyel futbol'un kurucusu olarak sayılabilecek peter kenyon'ın manu çatısı altında buluşması, roman abramovich'in chelsea'ye akıttığı paralar ve mou etkisi, arap sermayesinin ingiltere'ye girişi elbette 98 sonrası dönem için geçerli sebepler, ama zannımca en önemli sebep şu anda çoğunluk hissesini elinde bulunduran fenway sports group'un, man city, psg ve chelsea'nin aksine yukarıda bahsettiğim gibi endüstri kısmını futbolun önüne koyması.

    tarihi başarılarla dolu liverpool için şu an için yapılabilecek en doğru tespit "dünyada son 10 yılın en kötü transfer yapan takımı" olur. üzülerek belirtiyorum ki galatasaray olarak biz de bu sıralamalarda kafaları zorlarız. ha bir liverpool asla olamayız, ama zorlarız.

    peki kötü transfer nedir? farklı boyutları vardır:

    a) aldığın adam kötüdür. kötü transferin en basit ifadesi budur. takımını bir seviye yukarı çıkaramayacak her transfer kötü transferdir.
    b) aldığın adam, ödediğin paranın karşılığını verecek yetenek veya kapasiteye sahip değildir.
    c) hocan kötüdür.

    gelelim liverpool değerlendirmesine.

    bugün dünyada en çok yapmak istediğin şey nedir? deseler muhtemelen taylor swift, cara delevingne ve rihanna ile gruba girmek derim. sikerler liverpool'u, yalan söylemeylim. ancak liverpool board'unun karşısına geçip "yapacağınız işi sikeyim, kalkın şuradan amına koduklarım, parayı sokakta mı buldunuz lan!" demek herhalde top 10 içerisinde yer alır. nitekim sadece bir takımın değil, bir kültürün içine en fazla bu kadar sıçılabilir, para ancak bu kadar har vurup harman savrulabilir.

    kadro özeline bakalım, değerlendirmesini yapalım.

    kaleciler: simon mignolet, adam bogdan, simon fulton. "iyi kaleci yenecek golü yer, yenmeyecek golü yemez" mantığından yola çıkarsak simon mignolet gerçekten kötü bir kaleci. sen bu herife 2013 yılında 9 milyon pound para vermiş, bilmem kaç kere altın eldiven kazanmış pepe reina'yı yollamışsın. senin ben aklına sokayım. reina gibi bir kaleci kalende iken transfer yapmak (o dönem için) zaten saçma bir hareket. hadi yaptın, hadi eşek yüküyle para verdin, lan git 3-5 daha koy üzerine bu adamdan daha genç ve daha yetenekli 200 faal kaleci arasından başkasını al. muhtemelen bu kadar para da vermezdin. ama yok, illa kalecimiz hırt olsun. olsun amk.

    sağ bek: nathaniel clyne bölgeye yapılmış en doğru transfer bence. buna laf yok. 12.5 milyon pound southampton'ın muazzam ötesi iteleme gücünün bir simgesi bence. sağ bekte de alt yapıdan yavaş ama... aması yok. yavaş flanagan var.

    sol bek: genç ümit özat joe gomez'i beğeniyorum ama arkadaşım alberto moreno olmadı yani. jose enrique varken neden aldın? aslında dur, jose enrique'yi neden aldın? şuraya kütür kütür bir sol bek alabilirdin sol beklerine harcadığın gereksiz para ile.

    stoper: koloooo kooolooo touree, yaayaa .... kolo toure ne amk. city'de bitmiş adamı alarak şampiyonluğa oynayacaksın? afferim sana çok güzel düşünmüşsün. skrtel-agger ikilisini neden dağıttığını muhtemelen liverpool board'ı bile bilmiyordur. ha ama sakho ve lovren'i aldılar. canım ya 38 milyon pound ile gidip hummels, benatia falan alıyorsun üzerine de paran kalıyor. lan southampton'u söğüşleyecektin madem, hazır sol bek ve sağ bekin yokken chambers ve shaw'ı alaydın geçen sene? yok abi onlar gelişir tabi. anlamsız adamlara anlamsız paralar vermek lazım. sakho ve lovren, başarısız transfer konusunda yukarıdaki ifademde yer alan (b), kolo toure ise geldiği dönem dahilinde konuşuyorum büyük harflerle (a) dır. stoperin yok. gol yiyorsun işte.

    orta saha: arkadaş ben gerçekten bu kadar düz bir orta saha görmedim. hendo sanırım ışid direnişine kaçtığından milner, lucas leiva, emre can ve joe allenden orta saha kurmuşsun. playmaker? yok abi. top rakipte iken mücadele ediyorlar ama top takımlarında iken yarı saha ilerisinde safi zarar bu adamlar. düz değil, dümdüz alayı. uzun pas? çapraz kanat adamına. dar alanda seri pas? yok. derinlemesine pas? yok. adam geçme? arkadan hızlanıp gelirse max.1, tesadüfen 2. çok ciddiyim emre can'ı alıp bilal'i versek iki takım da rahatlar. adamların alayı doğadaki 4. element tahta. zayıf ayak da yok. rodgers'ın ne oynattığını bildiğine kesinlikle inanmadığım liverpool'un 4-2-3-1 oynaması halinde 2'lik kısmının ofansif gücü na bu kadar (elin işaret parmağı ile baş parmağını u yaparsan "na" ya ulaşırsın).

    amc: 4-2-3-1 taktiğinde 3'lünün ortasında haliyle 1 adam oynar. burada coutinho, lallana ve firmino var. bunlardan biri yetecekken neden 3'ü birden var? kampanya mı vardı amk lallana'yı alana firmino %20 indirimli diye? o bölgede performansı ile parmak ısırtan coutinho varken, gidip 25 milyon pound'a lallana, 29 milyon pound'a firmino alınmaz. ha madem aldın, o zaman gider saçma sapan kadro kuran rodgers'a "ya madem dar 3'lü oynamayacaktın, şu yeteneksiz kavruk (jordan ibe) ile sarı çiyan (alberto moreno) kanatta oynayacağına biz bu çocukları niye aldık lan sikik!? bunlara verdiğimiz para ile 2 tane doğru düzgün kanat alır, kalan parayla da boğazda rakılardık" diyeceksin. çünkü futbol bunu, yani hocadan hesap sovmayı gevektiviv.

    kanatlar: sterling'i niye sattın? hadi para verdiler sattın. neden yerine kanat almadın? neden yani? son derece basit bi soru bu. hayır, kanatlı taktikle oynamasan bir bildiğin vardır elbet diyeceğim ama çok belli ki yok zira yukarıda söylediğim gibi jordan ibe oynuyor orada. bazen de moreno. kolo toure oynasın amk kanatta.

    forvet: benteke'yi severim ama kendisi suarez açığını doldurabilecek bir adam değildir. suarez açığını doldurabilecek çok az adamın faal olduğu dikkate alındığında a) suarez'i satmazsın, b) ben illa gidicem diyorsa gelen paranın üzerine para koyup net daha iyisini alırsın. zaten daha önce torres'i yollayıp carroll'ı alarak bu konuda mallık seviyeni cümle aleme göstermişken neden yani? ama neyse benteke kötü adam değil diye eleştirmiyorum.

    şimdi kadronun üzerinde deluded brendan'ı hoca olarak koyunca neden liverpool'un bu durumda olduğunu net şekilde görüyoruz. adamlar var belki ama bu adamları bir taktik içerisine oturtup bunlardan verim almak hagaten zor. 4-2-3-1 dar diyeceksin ama kanatlar sadece beklere yıkılacak falan filan.

    klopp reyiz bence sturridge, suarz ve coutinho dışında yıllardır yaptıkları en doğru hamle. bu adamları bir şekle, şemale sokabilirse o sokar. artık terzi var mı sorusu ortadan kalktı, hepimiz kumaşın kaliteli olup olmadığını önümüzdeki dönemde net şekilde göreceğiz ama bana sorarsanız manu, city, chelsea, arsenal bir kenara; kadro derinliği olmamasına rağmen everton bile liverpool'dan daha takım bir takım an itibariyle.
  • 1167
    taraftarların o kulübe para kazandıran tek kaynak olduğu düşünülürse "at ağanın göt ağanın ister satar ister biner" kafasıyla yaklaşmak çok doğru değil.

    siz o taraftarı kulüpten uzaklaştırıp karşınıza alırsanız işin sonu aklınızın almayacağı yerlere gelir. taşıma koreli, çinli, hintli ile değirmen dönmez. taraftarı o kadar basite alıp önemsemeyen kim varsa kaybetmeye mahkumdur. ha ingiliz taraftarlar der ki bize ne kardeşim bize uygun gider avrupa süper liginde oynarız ona sözüm yok tercih der geçerim.

    ama taraftarın fikirlerini önemsemeyen herkese sam walton'un o meşhur tanımlamasını hatırlatırım.
    "sadece bir patron vardır; o da müşteridir. ve o, sadece parasını başka bir şeye harcayarak, şirketteki herkesi kovabilir."
  • 1355
    avrupa liginde bizi eleyen sparta prag'ın rakibi olmuş takımdır.

    şimdi içim bir nebze rahatladı. sol bekinde berkanla sağ bekinde aurierle liverpool'u geçme şansın 0.

    iyi ki elenmişiz.

    oh olsun prag'a.

    sparta prag'dan 4 yememizin üzerinden 24 saat bile geçmemişken liverpool'u eleyebileceğimiz konuşuluyor. hayalleri bırakıp gerçeklere dönelim.
  • 1198
    an itibariyle maç fazlasıyla premier lig’de 1. sıraya çıktılar. öyle bir form yakaladılar ki; karşılarında durabilecek takım yok. gol krallığında 3, asist krallığında 3 oyuncuları var. sahaya çıktıkları her maçta rakibi öldüresiye saldırıyorlar. seyir zevki yüksek maçlar izletiyorlar seyircilerine. biz ne zaman bu adamlar gibi dominant futbol oynayacağız? gerçi oynayabilecek miyiz?
  • 1005
    bu saatten sonra her türlü şampiyon. geriye sadece şampiyonluğu resmi olarak ilan etmek kalıyor. en kötü ihtimalle kalan 10 maçın 3'ünü kazansa 88 puana ulaşacak. 1 maç eksiğiyle 57 puanı bulunan manchester city'nin tüm maçlarını kazanması gerekiyor. bunun gerçekleşmesi de mucize gibi bir şey.

    kötü oynadıkları konusuna katılıyorum. çok şanslılar bu sezon. birçok maçlarını zar zor kazanarak buralara geldiler. geçen sezon çok daha zevk veriyordu takım. şampiyonluğu yine hak ediyorlar orası ayrı.
  • 1288
    city gibi harcayacak sonsuz parası olmayan, premier league standartlarında para harcaması yaparak klopp ile şampiyonlar ligi, lig şampiyonluğu, fa cup kazanma başarılarını gösteren ingiliz devi. city gibi her sezon çerez parası niyetine 200 300 milyon sterlin harcamadan yaptılar bunu, city ise hâlâ şampiyonlar ligini alamadı sınırsız kaynağa rağmen.
App Store'dan indirin Google Play'den alın