• 128
    bu amcayla ilgili tam olarak algılayamadığım garip bir mevzu vuku buldu. bildiğiniz üzere kendisi iktidarın bizatihi kendi kanalı diyebileceğimiz bir medya grubunun spor kanalıda boy göstermektedir. bunun yanında geçenlerde kendisine avrupa'dan yayın yapan aşırı sol bir televizyon kanalı olan "artı tv"de bir programda denk geldim. böyle bir şey nasıl olabiliyor acaba?
  • 130
    spor yorumcusu kişi.

    abi bu adamlar nasil oluyor da televizyonlarda gazetelerde futbol konusarak ekmek yiyorlar? yani cildirmak is degil!
    ne taktik, ne oyun kurallari, ne oyuncu bilgisi...
    futbolla ilgili ne biliyor bu adam yahu?
    daha demin denk geldim, banega'nin adini soyleyemiyor, mevkisini bilmiyor.

    hey gidinin gssözlük yazarları... o kadar futbolun icinde ol, bazilari ust duzey bilgi sahibi olsun, sonra mac bileti icin, kombine icin kara kara dusunsun nasil yapcaz da para bulcaz diye.
  • 139
    hayatımda şahsından bağımsız büyük yeri olan adam.

    vakit doksanlar, istanbul'un bir varoş semtinde muhafazakar bir ailenin çocuğuyum. çekyatın altında rengi ufaktan solmuş kocaman bayraklar var, üstünde hilal ve başak olan. "refah gelecek zulüm bitecek" sloganı muhtemelen kurduğum ilk kurallı cümlelerden biri. despot baba, ayakkabılar çıkartılarak girilen aile apartmanı, kömür kokan mahalle, girinti çıkıntılarına sakızlar yapışmış asfalt, 28 şubat... orada burada baş parmağını kaldırarak "okey" işareti yapan ecnebileri bile çocuk aklımla milli görüşçü zannettiğim yıllarda en az bunlar kadar yer etmiş bir figürdür kemal abi.

    efendim, geniş ailemizde televizyondan "televizyon" diye bile bahsedilmiyor. "şeytan" diye bahsediyoruz kendi aramızda televizyondan. koca apartmanda evinde televizyon bulunduracak kadar "yozlaşmış" tek adam, kendi dairesinde bekar yaşayacak kadar bir özgür alanı kendisine açabilmiş amcam. 20. yüzyıl türkiyesinde yüzlerce örneğine rastlanılabilecek "iyi topçu olacakmış da babası izin vermemiş" vakalarından. ve fakat bu amcamın iflah olmaz bir hastalığı var. fenerbahçe başarılarında tüm binayı kaplayan bir sarı lacivert bayrağı çatıdan sarkıtacak kadar hasta fenerbahçeli. futbolla ilişkim bu kadar hasta bir fenerbahçeli olan amcam dolayısıyla başlıyor. arada onun evine gidiyorum akşamları, o zamanlar trt'nin verdiği la liga'yı izliyoruz. karembeu'lu, mijatovic'li real madrid'i çok seviyorum. bazen de kahveye götürüyor beni kaçak göçek türkiye ligi maçlarını izlemeye. hafta sonları bol bol da tribüne gidiyoruz. allah'tan fenerbahçe'yi sevdiği kadar futbolu da seviyor da her takımın maçına gidiyoruz. tribünden ilk izlediğim galatasaray maçı zeytinburnu maçı. amcamın omuzlarına binmişim, hagi'yi seçmeye çalışıyorum sahada. amcamın gözünde tabii ki fenerbahçeli olacağım, başka bir seçenek yok. ama kaçak kahvehane seanslarında ve de tribün seyahatlerinde sıra galatasaray maçına geldiğinde kalbim bir başka atıyor. kenarda sinirli sinirli bağıran terli bir adam var, görünce bir başka hissediyorum. ama en çok da sahada top ayağına geldiğinde spikerin iştahlı iştahlı "haccciii" dediği bir adam var, ona vuruluyorum. eh, şimdi bu çocuk o mahalle maçlarında topu ayağına alınca nasıl "haccciii" demesin? diyor tabii. amcamın büyük hüznüne ve hayal kırıklığına rağmen galatasaraylı oluyorum.

    "evde televizyon yok" demiştim. iki adet iletişim aracımız var: radyo ve gazete. radyoda genelde dolunay fm açık. 108.0, frekansını son nefesime kadar unutmam sanırım. akşamları tok sesli bir abinin sunduğu programa türkiye'nin dört bir yanından birileri bağlanıyor, sıradaki ilahiyi sevdiği birilerine armağan ediyor. babam evde yoksa ve de amcamla kahvehane kaçamağı yapmıyorsak hafta sonu gündüzlerinin en büyük keyfi trt'nin dönüşümlü naklen maç yayınları. bir de gazete var demiştik. eh, öyle fanatik fotomaç falan beklenemez tabii bu tabloda. yeni şafak bile fazla yenilikçi bulunuyor. iki gazete var eve giren: milli gazete ve vakit.

    vakit'in spor bölümü tek sayfa. şimdilerin mahpusu adnan oktar'ın, harun yahya müstear ismiyle yayınladığı evrim karşıtı yazıların olduğu günler yarım sayfaya düşüyor. baskıya da biraz erken giriyorlar anlaşılan, dün akşamki maçın ne olduğunu oradan öğrenmek mümkün değil. bir de spor yazarları var sami özey diye. abinin yorum yazıları tam olarak şu formatta: maçın 68. dakikasında arif gerçekten çok güzel bir vuruşla topu ağlara gönderdi. anlaşılan sami abi'ye "hadi abi şurası da boş kalmasın, sen de burayı doldur" diye o köşeyi göstermişler.

    milli gazete ise ne hikmetse 2 sayfa ayırmış spora. şampiyonlar ligi maçlarının bile sonuçlarını ertesi gün milli gazete'den öğrenmek mümkün. pazarları kocaman bulmaca sayfası falan, o şartlarda baya hovardalık gibi geliyor bana milli gazete. ve evet, başlığın sahibine nihayet gelebildik. bir de iddialı mı iddialı spor yazarı var milli gazete'nin. kemal belgin. haftada 3-4 yazı yazıyor kemal abi. fenerbahçeli ama aziz yıldırım'a ezelden düşman. fatih terim'e çoğu galatasaraylıdan daha fazla hayran. hakan şükür dünyanın en iyi santrforu.

    tamam, kemal abi arada "galatasaray bir kaleci almış, mondragon diye. adamın adını bizim boyalı basın faryd aly mondragon diye yazıyor. ferit ali yazamıyor musunuz kardeşim? adam müslüman işte, ne bu islam düşmanlığı" minvalinde yazılar yazarak saçmalıyor ama eldeki tek alternatif o, yapacak bir şey yok. kemal abi galatasaray'ı, fatih hoca'yı, hakan şükür'ü övdükçe, amcamdan azıcık ucundan gizli yaşadığım galatasaray aşkım depreşiyor.

    sonra lise çağında yatılı okulla kazanılan özgürlük, esenler otogar'daki gazete bayiinden milli gazete-vakit'li çocukluk yıllarının acısını çıkartırcasına alınan ve izmit'e varana kadar her satırı deli gibi okunan fanatik, fotomaç ve de tabii ki galatasaray dergisi... kahvehaneye tek başına gidilen, tribüne tek başına gidilen günler geldi. ilk kombineler alındı, galatasaray'ın 2002 sonrası yaşadığı fetret dönemine denk gelen o zamanlarda o atkı boyundan inadına çıkartılmadı.

    çeyrek asır geçti. erbakan öldü. şu anda yaşadığım evde koltuğun altında refah partisi bayrağı yok. hakan şükür kaçak. milli gazete'yi en son ne zaman okudum bilmiyorum. amcamla aram saçma sapan meseleler yüzünden açık. ama iki şey engelleyemediğim bir dürtü olarak devam ediyor o yıllardan. bi sağ el baş parmağını kaldırıp "okey" işareti yapanları görünce saniyenin onda biri kadar bir süre için bile olsa "bu da mı erbakancı lan" diye şüpheye düşüyorum, bir de youtube'da bazen önerilen videolarda kemal abi'nin aspor'da yaptığı programın videoları çıkınca dünyada futbolu en iyi bilen adam oymuş gibi pür dikkat ve de pür hürmet dinlemeye başlıyorum. çocukluğumdan kalan o büyü kemal abi'nin garip garip sözleriyle 1 dakikada kayboluyor tabii ama olsun.

    kemal abi çocukluğumun 'futbolu en iyi bilen adamı'ydı.
  • 141
    kendisini pek iyi anmadığım gazeteci.

    ibrahimovic söylentilerinin olduğu zaman bütün programlarda bu konuşuluyordu haliyle. ben de o dönem sadece televizyondan takip ederdim transfer vb. konuları. her neyse...

    bir yaz günü, güneş batıyor, insanın içi huzur dolu falan... açtım a spor'u. biz de o dönem real madrid'le bernabeu kupası maçına çıkacağız. kemal belgin bir anda ballandıra ballandıra ibrahimovic transferini anlatmaya başladı, şöyle bir kaynağımdan geldi bu bilgi falan diye. sonra da "galatasaray, real madrid maçına ibra ile çıkarsa kimse şaşırmasın." dedi. ben de inandım tabi saf :( içimde kelebekler uçuşuyor.

    neyse o maça umut bulut'la çıktık amk.
  • 147
    yusif şimşeğin dile getirdiği sözlerini hepimiz duyduk ki zamanında gündeme geldiğinde yusuf şimşeğin o maçta iyi oynadı diyerek normalleştirildi ki iyi oynadigi dönem denizlinin küme düşme ihtimali olduğu dakikkalardi. sanırım antep maçıydı bittikten sonra denizli küme de kalmayı garantilerimden sonra söyledi o sözleri . maçın 16 dakika durması da fenerbahcenin işine geldi ki kümede kalmayı garantileyen denizli rehavete kapıldı bence aziz yıldırımın parmağı vardı o işte. denizli neden maçın geç bitmesini istesin ki tek argüman galatasaray kayseriye yenilirse fener bize yatar olur ki bu çok çok küçük bir ihtimaldi. bütün isyanları o kadar oyun kurmalarına rağmen kalk appiah kalk yukarıda allah var olması.

    son bir not o dönem galatasaray to yada alisamiyen.net de bir abimiz kimdi unuttum fenerin 2 deplasman maçına gitmiş ve fener puan kaybetmişti. forum para toplayıp sponsor olup denizliye göndermişti hatta denizli kütüğüne kayıtlı olmayan kişiler maça alınmayacaktı da nasıl çözülmüştü hatırlamıyorum buda öyle bir anı.

    oradan aklımda kalan bu totemi bende fenerin eskişehir deplasmanında uyguladım ve tuttu @lecce arkadaşımız hatirlar.
  • 149
    hem türk hem de dünya futbolunun neredeyse son 40 yılına hakim, müthiş anıları olan ve mesleğini hakkıyla yerine getiren nadir gazetecilerden birisi.

    aziz yıldırım ve fenerbahçe taraftarlarının çoğu tarafından sevilmez. nedeni ise bu kitlenin alışık olmadığı objektif insan profilidir. onlar ister ki her ortamda her şartta biricik takımları hep pohpolansın, içinde bulundukları kötü durumlar hep dış minnaklar tarafından hazırlanmış planlar yüzünden oluşmuş desin. ortada bir hata varsa bu asla yönetim veya antrenörce değil de başkaları tarafından fener kıskançlığı nedeniyle oluşuyor desin. bunlara, 2011 yılındaki şike davası fenerbahçe'nin barcelona'yı geçecek olması nedeniyle küresel bir güç tarafından hazırlandı diyen altan tanrıkulu gibi adamlar lazım. kemal abinin çok da umrunda değil esasen ne düşündükleri. neyi doğru biliyorsa araştırır bulur ve yazar.

    eski hatıralarını anlattığı programları özellikle izlerim. çok müthiş bir hafızası var adamın. hemen hiçbir hikayesini unutmadan saniye saniye hatırlar ve biz yeni nesillere aktarır. bu bile onu sevmek için iyi bir neden. özlediğimiz spor ortamını, kemal belgin gibi değerli insanların hatıralarıyla daha çok arıyoruz. şimdinin birbirinden nefret eden ve ettiren gazeteci müsveddelerinin yanında çölde vaha gibidir.

    futbol bilgisi de epey iyidir. sadece son 10 yılın endüstriyel futbol denilen soğuk savaşına hakim değil. ee şartlar değişti artık. antrenörlerin günümüzde sahaya koymak istedikleri ile 20 yıl öncekiler aynı değil. her şey robotlaştı maalesef.
App Store'dan indirin Google Play'den alın