resim
Johannes Jacobus Neeskens
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:72
Uyruk:Hollanda
  • 105
    --- alıntı ---

    galatasaray antrenörü johan neeskens, galatasaray televizyonu’nda yayınlanan “neeskens’le soru cevap” programına konuk oldu.

    kritik manisaspor mücadelesi 3 puanla kapatıldı. manisaspor maçının genel bir değerlendirmesiyle başlayalım mı?

    sizin de dediğiniz gibi çok önemli maça gittik. çok önemli bir 3 puandı. özellikle bu hafta oynayacağımız bursaspor maçından önce hem moral hem de olmak ya da olmamak açısından çok önemliydi. kazandığımız için mutluyuz. maçın geneline bakınca maçın bazı bölümlerinde istediğimiz gibi bir oyun sergiledik, istediğimiz performansı sergiledik. maçın bazı bölümlerinde de diyarbakırspor maçıyla kıyaslarsak yapmak istediğimiz şeyleri yapamadık. geliştirmemiz gereken bazı şeyler var ama genel olarak maçı değerlendirirsek, önemli üç puandı ve kazandığımız için mutluyuz.
    pozisyon analizlerine geçtiğimizde, ilk pozisyonumuzda sarı kırmızılılar sağ kanattan bir atak geliştiriyorlar. keita ceza sahasına sokuldu, savunma topu uzaklaştırıyor sonrasında caner kaleyi uzaktan yokluyor ki , ceza sahasındada çok sayıda sarı kırmızılı futbolcu var. acaba şut tercihi doğru mu nasıl yorumlar hocamız..

    öncelikle sağdan başlatılmış güzel bir atak var. sağdan topla iyi ilerliyoruz. ondan sonra ortamız geliyor, keita topu çok iyi kontrol edemiyor sonra rakip savunma topu uzaklaştırıyor. ama dönen topu caner alıyor. şut çekmesi bence olumlu. biraz uzun mesafe ama şut çekmesi doğru bir karar. şu açıdan doğru bir karar. şut çektiği zaman manisalı oyunculara bakıyoruz, bizim futbolculara bakıyoruz, göbekte çok kalabalıklar. adam adama oynuyorlar. orada futbolcularımız markaj altında. orada verilecek bir pas, belki göbeğe doğru atılacak bir pas, orada kaptırılacak bir topla kontraatak yememiz sebep olabilirdi. o yüzden bence doğru bir karar. ve maçta da bu tip şutları mutlaka çekmemiz gerekiyor. belki burada diğer bir karar, sol tarafa doğru bir pas çıkarılabilirdi. ama en azından göbeğe doğru pas atmaktan ziyade bu şekilde şut çekmemiz daha olumlu olmuş.

    sırada gol pozisyonu var. abdül kader keita’yla bulunan bir gol. serbest vuruşla başlayan atak golle sonuçlanıyor. hocamızın yorumlarını alalım..

    bence güzel hazırlanmış bir gol. biliyorsunuz bu tip şeyleri antremanlarımızda da çalışıyoruz. sağ taraftan bir frikik kazanıyoruz bütün oyuncularımız on sekizin içinde. orta yapacak gibi, sonra bir anda geriye çıkartıyor. elano müsait pozisyonda şutunu çekiyor, o yüzden bence gayet olumlu, çalışılmış bir gol.

    duran top organizasyonlarında taraftarların hep şöyle bir beklentisi de var. onu da soralım, çünkü forumlarda da sık sık dile getiriliyor eleştiri anlamında. elano brezilya milli takımında bütün duran topları kullanan isim olarak adlandırılıyor. galatasaray’da biraz daha az topun başına geçiyor. bunun özel bir sebebi var mı? hocamız yorum getirmek ister mi bu konuyla ilgili..

    öncelikle elano konusuna değinelim. ben fazla katılmıyorum. elano kullandığımız duran toplarda frikik olsun, kornerler olsun. hep bu tip organizasyonların içinde bulunan, bazen kullanan bir futbolcu. ama devamlı bu tip organizyonların içinde. onun haricinde tabi ligin ilk yarısyla kıyasladığımız zaman, biliyorsunuz ilk haftalarda duran toplardan birçok gol buluyorduk. ikinci yarıda bunun sayısı biraz daha azaldı. tabi burada mutlaka topun kullanılma tarzı çok önemli. onsekiz içerisinde bulunan futbolcuların doğru zamanda doğru yere doğru hareket etmelei çok önemli. attığımız goldede herkes içeride, dışarıya bir pas, bir şut çekiyoruz. içeride de yeteri kadar futbolcu var. ve sadece dokunmak kalıyor içerideki futbolcumuza. o yüzden tekrar böyle bir duran top organizyonundan gol bulduğumuz için mutluyuz.

    sıradaki pozisyonumuzla devam edelim. milan baros’un rakip savunma arkasına sızdığı bir pozisyon. ve bu tip hareketleri, rakip savunmayı yıpratıcı hareketleri, aslında galatasaray’ı biraz daha topu ileride tutan bir takım haline getirdi, biraz daha golcü bir takım kimliğini kazandırdı diyebiliriz herhalde..

    milan baros gerçekten çok akıllı ve çok zeki bir oyuncu o yüzden de bu tip koşular yapıyor. biz kendisiyle sürekli bu tip koşular yapması yönünde konuşuyoruz. çünkü bu pozisyonda iki tane stoper var. biri milan baros’la oynuyor. diğer stoper tamamen topa odaklanmış şekilde. milan baros bir anda çapraz koşu yaparak, iki stoperinde görüş açısından kayboluyor. çok akıllı, çok güzel bir koşu yapıyor. çünkü çok zeki bir futbolcu.

    peki o zaman kenar adamları biraz daha baros’a yakın oynasalar, baros’un boşalttığı o alanlara girseler daha iyi olmaz mı?

    kesinlikle kanat futbolcularının uzak durması gerekiyor. çünkü bu pozisyonda, kanat futbolcuları da pozisyonun içerisine girerse, içeriye doğru hareketlenirse, onlarla beraber tabi rakip defansı da getirecekler. o zaman orası kalabalık oluyor. yeterli, gerekli olan boş alan sağlanamıyor. o yüzden biraz daha açık durarak, defans oyuncularını da orada tutuyorlar. orada boş alan devam ediyor.

    bir sonraki pozisyona geçelim. uzaktan bir şut denemesi yine. daha sonra atak devam ediyor ve çok sayıda sarı kırmızılı futbolcunun ceza sahası içerisinde, pozisyon alması doğru mu? çünkü çok sayıda futbolcu var

    bu pozisyonda şut çekildi ondan sonra sabri tekrar orta yaptı. sabri orta yaptığı zaman tabiki pozisyon almamız çok güzel. bunu devamlı söylüyoruz zaten. orta yapıldığı zaman mutlaka üç dört futbolcumuzun on sekizin içersinde olması lazım. bu pozisyonda da biri ön direkte biri arka direkte. biri biraz daha arkada orada bir üçgen yapmışız. orta biraz yüksek geldi, kafayı vuramadık. ama üç en fazla dört futbolcumuzla orada olmamız gerekiyor. daha fazla futbolcuyla girerseniz 6-7 kişiyle girerseniz, bu sefer rakibin kaptığı toplarla kontraatağa çıkma şansı artıyor. o da tabi tehlikeli. ama bu şekilde pozisyon alma gayet olumlu. tabi bu tip poziyonlarda orta geldiği zaman burada en önemlisi on sekizin içersinde bulunan futbolcularımızın hareketli olması. durarak beklediğiniz zaman çünkü rakip defansın işini çok kolaylaştırıyorsunuz. ama hareketli olduğunuzda, bir adım geri atıp, sonra ileriye doğru koşu yaptığınızda tabi rakip defansıda sıkıntıya sokuyorsunuz. belki rakip oyuncu çekicek düşeceksiniz, penaltı kazandırcaksınız takıma. önemli olan hareketlenmemiz. buradaki pozisyonda keita biraz durarak beklemiş. o zamanda rakibin işine otomatikmen kolaylaştırıyorsunuz. o yüzden ne olursa olsun orta geldiği zaman herkesin hareketli olması lazım.

    bir sonraki pozisyonla devam edelim. taç atışı kullanılıyor. keita sağ tarafa doğru gelmiş ve sağ taraftan bir kenar ortası izliyoruz. bu maçta sarı kırmızılıların çok sayıda da kenar ortası yaptığını görüyoruz.

    bir taç atışının sonunda bir gol pozisyonuna giriyoruz bu tabi ki sevindirici, kanattan gelen topta haraketlenmeler çok olumlu. olumlu bir atak, özellikle taç atışından böyle bir pozisyon yakalamamız önemli.

    bir sonraki pozisyonla devam edelim. milan baros’un şansızlığını izleyeceğiz çünkü güzel bir pozisyon geliştiriyor kendine ancak kayıyor ve devamı gelmiyor.

    tek başına hazırladığı bir pozisyon değil onun öncesinde yapılan doğru zamanda yapılan bir baskı var rakibi hataya zorluyoruz. doğru zamanda doğru yerdeyiz. sonra milan baros çalımlarla çok güzel hazırlıyor pozisyonu ancak şanssız bir şekilde kayıp düşüyor. gol olsa durum 2-0 olurdu.

    bir sonraki pozisyonla devam edelim. sol tarafa doğru yine güzel bir pas kombinasyonu izliyoruz. dos santos rakibin üzerine üzerine gidiyor daha sonrasında sabri’nin şutu var.

    çok güzel bir atak olduğunu düşünüyorum. sadece dos santos’dan değil öncesi var. öncesinde lucas neill ile başlıyor atak. lucas topu aliyor iki kişiyi saf dışı bırakıyor ve sol tarafa doğru açıyor oyunu dos santos kontrol ediyor rakibin üzerine gidiyor, arkadan arda’nın bindirmesi var. bu tip bindirmeler çok önemli çünkü böyle olunca dos santos’la oynayan defans oyuncusunun kafası karışıyor yani santos’un önünde mi kalcak yoksa arda ile koşuya devam mı edecek. işte defansın bir anlık hatasıyla santos ortasını yapıyor. arda’nın yaptığı bindirme bu yüzden çok önemli.
    dos santos’un da ezber bozan bir yapısı var özellikle gününde olduğunda rakibi inanılmaz zorlayan çok tehlikeli bir oyuncu.
    dos santos çok etkili çok süratli, çok fazla çalışan, çok fazla koşan bir futbolcu. özellikle boş alan bulduğu zaman çok etkili olabilen bir futbolcu. rakip dos santos’a yakın oynarken diğer futbolcularınız da onun açtığı boşluğu kullanabilirler.

    kaleci aykut’un başarılı olduğu bir maçtı. buradan yola çıkarak biraz kaledeki rekabeti sorabiliriz. leo franco’nun yerine aykut oynuyor son zamanlarda yine ufuk var o da başarılı bir kaleci. genel bir kaleci yorumu alabilir miyiz?

    öncelikle şunu belirtmek istiyorum. üç kalecimiz de birbirinden kaliteli. biz atak futbolu oynamayı seven bir ekibiz, atak futbolu oynarken de defansınızı önde kurmanız gerekir, orta sahaya yakın kurmalısınız. böyle olunca da arka kısımda boşluklar bırakabiliyorsunuz kalecimizin bunun farkında olması gerekir. bu pozisyonda aykut’u tebrik ediyorum çünkü önde bu tehlikeyi önceden seziyor ve zamanında çıkıp gerekli müdahaleyi yapıyor. ama bu pozisyonun başında defans çizgisi çok önemli bakın burada sabri biraz geride kaldığı için ofsaytı bozuyor. biraz daha ilerde olsa zaten pozisyon ofsayt ile kesilecekti. sadece topa bakmaktan ziyade oyunu iyi okumalıyız defans olarak beraber aynı çizgide olmamız gerekiyor. bu pozisyonda aykut’u tekrar tebrik ediyorum çünkü atak futbolunda kalecinizin de mutlaka önde oynaması gerekiyor.

    devam edelim bir sonraki pozisyonla. burada savunmadan gelen bir top var arda’nın çok güzel bir koşusu var ve milan baros tamamlayarak ikinci golü kaydediyor, hocamız nasıl yorumlar?

    çok güzel bir gol, hareketlenmeler çok güzel. başta caner’in geriden çıkardığı bir pas var arda’nın koşusu çok olumlu topu güzel bırakıyor kaleye doğru, milan baros da çok doğru bir yerde ve böylece gol oluyor.

    devam edelim bir sonraki pozisyonla. ikinci golü bulduktan sonra galatasaray şanssız bir şekilde topu kendi ağalarına gönderiyor. mehmet topal şanssız bir şekilde topu kendi ağlarına gönderdi.

    topal bu pozisyonda çok şanssız aslında çok iyi bir maç çıkardı kendisi böyle bir hata yaptığı için de üzgünüm. ama pozisyonun çok başına gitmemiz gerekiyor bizim takımımıza devamli söylediğimiz bir şey var. iki bekimizden bir tanesi atağa çıktığı zaman bir tanesinin mutlaka stoperlere yaklaşması gerekiyor. 3 kişi defansta kalmamız gerekiyor. bu pozisyona dönersek iki bekimiz caner ve sabri ikiside yaklaşık 60-70 metre kaleden uzaklar ikiside atağa çıkmışlar ikiside orta bölgedeler ve orda yapılan bir pas hatası tabi geride özellikle kanatlarda bulunan boşlukdan rakip tek pasla sol tarafa doğru açıyor topu, stoperlerimizden biri lucas ona doğru geliyor kapatmak için diğer stoperimiz hakan balta’da diğer forveti iyi kapatıyor ancak deminde söylediğimiz gibi iki bekimiz çıktığı zaman bu tip boşluklar oluyor. o yüzden bu pozisyonda asıl düşünmemiz gereken beklerimizin pozisyonu. ne topal’ın attığı gol ne de stoperlerimizin aldığı pozisyonları değil tamamen beklerimizi düşünmeliyiz.

    maçın son anlarında neill sağ beke alınıp emre güngör stoper oynadr. rakip manisaspor’da ise monha oyuna girdikten sonra etkili oldu. gol yenildiği için mi yoksa monha’nın etkili olmasından dolayı mı bu değişiklik yapıldı?

    değişiklik yaptığımızda manisaspor’un ataklara başladığı ve üzerimize geldiği bir zamandı. neill’ı sağa çekip, emre güngör’ü göbeğe koyduk. orada amaçlanan hem skoru korumak hem de taze bir kan oyuna sokmaktı. bence doğru bir değişiklik olduğunu düşünüyorum çünkü maçın artık son 5-6 dakikasında manisaspor daha fazla risk alacaktı. o yüzden emre güngör hava toplarında sabri sarıoğlu’na oranla daha etkili bir oyuncu. bundan dolayı böyle bir değişiklik yaptık.

    neeskens, galatasaray’ın şanssız bir sezon geçirdiğine inanıyor mu? çok sayıda şanssız goller yenildi. yine hakem hatalarını hatırlıyoruz mesela atletico madrid maçı hemen akıllara gelen maçlardan biri. tüm bunları topladığımızda galatasaray için şanssız bir sezon geçti diyebilir miyiz?

    sezon içinde genel bir değerlendirme yapacak olursak tabii ki şanssız anlarımız oldu. bireysel hatalar oldu, hakem hataları oldu ama bu zaten futbolun içinde olan şeyler. futbolu güzelleştiren olaylar da bu bence. sakatlıklara gelecek olursak; eğer önemli bir futbolcunuz 1-2 hafta sahalardan uzak olursa bu o kadar önemli değildir ama biliyorsunuz bizim çok önemli futbolcularımız çok uzun bir süre bizimle beraber yer almadılar. bu durum da takımı otomatikman etkileyebiliyor. çünkü bir ya da iki haftayı telafi edebiliyorsunuz ama önemli oyuncuların sakatlık süreleri uzayınca sıkıntı olabiliyor. onun haricinde bireysel hatalara gelmek istiyorum; bireysel hatalar az önce de dediğim gibi futbolun içinde olan şeyler. ama eğer şampiyon olmak istiyorsanız bu bireysel hataları minimuma indirmeniz gerekiyor. ne yazık ki sezon boyunca çok bireysel hatalar yaptık. hekemlere gelecek olursak; dediğiniz gibi atletico madrid maçında verilmeyen bir penaltımız var. rakip oyuncu topu eliyle oynamıştı. bu, futbolun içinde olan şeyler. bir maçta sizin lehinize de karar çıkabiliyor, aleyhinize de... maçta gerçekleşen kritik kararları hakeme de bağlamamamız gerekir. fenerbahçe-beşiktaş maçına bakıyorsunuz, orada da bazı olumlu ve olumsuz kararlar var. bu tip şeyler futbolun içinde olabiliyor. ama ne olursa olsun ben şampiyonluk şansımızın olduğunu düşünüyorum ve mücadelemizi son maça kadar sürdüreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. önümüzdeki maçları kazandıktan sonra bu yarışın içinde mutlaka biz de varız.

    galatasaray son 2 haftada iyi bir çıkış yakaladı ve sıradaki rakip lider bursaspor. son 2 haftada oynanan futbol bursaspor’u yenmek için yeterli mi? neeskens bunu nasıl yorumluyor?

    ben bursaspor maçını kazanacağımızı düşünüyorum. ali sami yen stadı’nda kendi taraftarımız önünde onları yeneceğimizden hiçbir şüphem yok. son iki maçımıza bakıldığında dediğiniz gibi gösterilmiş iyi bir performans var ama yapılan bazı hatalarımız da var. bursaspor maçında bu hataları yapmamamız gerekiyor. ilk dakikadan itibaren agresif oynamamız gerekiyor. agresif oynarken bunu tabii ki fair-play çerçevesinde gerçekleştirmemiz gerekiyor. topa karşı agresif oynamamız gerekiyor ve en önemlisi rakibi oynatmamamız gerekiyor. top bize geldiği zaman da basit oynamamız gerekiyor. ayağa pas yapıp, topun kontrolünün bizim elimizde olması gerekiyor. onun dışında defans, orta saha ve forvet bloklarımızın birbirine yakın oynaması gerekiyor. bu tip şeyleri yapıp galip gelmemiz gerekiyor. çünkü çok önemli bir maç, ligin bitimine 4 hafta kalmış ve şampiyonluk yolunda en önemli rakibinize karşı oynuyorsunuz. kazanırsanız puan farkı 2’ye düşüyor. bunu kesinlikle hissetmemiz gerekiyor. sadece sözde kalmaması gerekiyor, sahaya çıktığımızda da bunu bursaspor’a göstermemiz gerekiyor. ali sami yen’de oynayacağız, muhteşem bir taraftar kitlesine sahibiz ve onlara da bu maçta çok ihtiyacımız olacak. çünkü onlar bizim her zaman 12. adamımız oldu. ilk dakikadan itibaren baskımızı hem taraftarla hem oyunumuzla bursaspor’a hissettirmemiz gerekiyor. o yüzden bu maçı kazanacağımızdan hiçbir şüphemiz yok.

    bursaspor karşısında biraz daha tedbirli bir kadro mu göreceğiz yoksa aynı oyun anlayışıyla mı galatasaray sahaya çıkacak?

    burada tabii ofansif bir futbol oynayacağız gibi birşey söyleyemeyiz. çünkü biz son 2-3 maçta takım olarak birbirimize yakın oynuyoruz ve bunu çok iyi yapmaya başladık. topun kontrolünü ele geçiriyoruz, pas yapıp atağa kalkıyoruz. bu da çok ofansif bir oyun sergiliyormuşuz gibi gösteriyor. bursaspor’a karşı da mutlaka takım olarak birbirimize yakın oynayıp, topun kontrolünü sağlamamız gerekiyor.

    --- alıntı ---
  • 108
    --- alıntı ---

    anlayamadığım beni çok şaşırtan birşey daha var. içeride olsun dışarda olsun karşılaşma yapacağımız sahaya gittiğimiz zaman futbol sahasına çıktıklarında futbolcular bir birleriyle karşılaşıyorlar birbirlerine sarılıyorlar, şakalaşıyorlar, öpüyorlar. doğal olarak bizim oyuncularımız galatasaray’da oynamalarından dolayı diğer oyuncuların belkide gıptayla baktıkları oyuncular fakat bu sarıldıkları oyuncular müsabaka sırasında bizim oyunculara gayet sert müdahalede bulunuyorlar bizde bunu anlayamıyoruz. biz de futbolcularımızdan bunu yapmamalarını rica ettik. bir örnek vereyim, benim dönemimde feyenoord’da oynayan sol ayaklı bir oyuncu vardı. çok sevdiğim bir oyuncuydu. milli takım’da da beraber oynardık. fakat ben ajax’ta oynadığım zaman oraya gittiğimizde tünelde maç başlamadan önce saha içinde hiç onu görmezdim, bakmazdım bile. maç biterdi birbirimizi tebrik ederdik. biz de oyuncularımızdan bunu rica ettik; hala yapanlar var bunu yapmamalarını istiyoruz. maç bittikten sonra gitsinler tebrik etsinler birbirlerini. mesela fenerbahçe ile oynadığımız iki musabaka sahaya çıktık; sahaya atılanlar su şişeleri ondan sonra bakın maç ne kadar gergin geçti burdaki maça bakın; sahaya geldiler bizimkiler gitti onlara sarıldı. olmaz.

    --- alıntı ---
  • 109
    --- alıntı ---
    arda’nın durumu ne olur bilmiyorum belki yurtdışından çok iyi bir teklif gelir ve gider ama bildiğim bir şey var biz teknik heyet olarak en azından 1 sene daha buradayız. 3 kupaya da talibiz ve kazabileceğimiz kadar çok kazanmak istiyoruz. eğer kazanamazsak ben hayal kırıklığına uğrayacağım çünkü bu kulüp ve taraftar bunu hakediyor. en büyük üzüntüm bu seyirciye bunu yaşatamamak oldu. umuyorum önümüzde ki sene hep beraber bu kupaları kutluyor oluruz.
    --- alıntı ---
  • 110
    her galatasaraylı ve futbolseverin kesinlikle okuması gereken bir söyleşi yapmış gstv ile.
    galatasaray takımının oynadığı futbol, kamp, fenerbahçe, sahadaki taktikler, sahadaki ietişim, milan baros, nonda, arda turan, jo v.b. galatasarayla ilgili ne varsa değinmiş, açık açık fikirlerini anlatmış. ne düşündüler ne oldu buradan öğrenebiliriz.

    --- alıntı ---

    koca bir sezonu acısıyla tatlısıyla geride bıraktık. geçen bu bir yılda kafanızdaki planların ne kadarını gerçekleştirdiniz? nasıl bir türkiye, nasıl bir türk futbolu, nasıl bir galatasaray buldunuz?

    elbette 3’üncülükten biz de memnun değiliz, galatasaray camiası da memnun değil. çünkü galatasaray her zaman şampiyonluğu ve kupaları kazanmayı hedefleyen bir kulüp; dolayısıyla bulunduğumuz yerden memnun değiliz. sezona çok iyi bir giriş yaptık. göze hoş gelen bir futbol sergiledik özellikle ilk aylarda oldukça fazla puan topladık ancak ligin ikinci yarısında beklenen güzel oyunu ve galibiyetleri sergileyemedik. daha iyisini yapmamız gerekiyordu bunu beceremedik. bu arada tabi konuşmamız gereken birkaç husus var. milan baros’u çok çabuk kaybettik. milan baros bu takım için çok önemli. hem kaybetmiş olduğumuz zamana kadar göstermiş olduğu performans hem de bir önceki sezon ligin en fazla gol atan oyuncu olma özelliği onun zaten ne kadar değerli oldığunu gösteriyor. bunun üzerine ligin hemen başında yine bizim için çok önemli olan formda bir oyuncu olan harry kewell’ı da kaybetmemiz. onun da 5 ay boyunca bir maç bile oynayamayacak olması yani total olarak baktığımız zaman takımın ön hattından iki çok değerli oyuncudan faydalanamayacak olmamız bizi oldukça etkiledi. ama genelde baktığımız zaman oyuncular takım olarak bireysel olarakta göstermeleri gereken performans seviyesine ulaşamadılar ancak bu sezon bu şekilde bitti artık önümüzdeki sezon en iyisini yapmak için hazırlıklarımızı yapacağız.

    galatasaray bu sezon altmışa yakın maç oynadı; tabi sıkışık fikstür, yoğun tempo beraberinde sakatlıkları da getirdi. hatta sakatlıkların bir kısmı da uzamış oldu. o zaman şampiyonluğun gelmemesinin ciddi bir nedeni olarak sakatlıkları sayabilirmiyiz ?

    bu bahsettiğimiz sakatlıkların yanında iki stoperimiz emre güngör, gökhan zan ve sabri 2,5 ay sakatlığı oldu. öyle dönemler olduki sekiz oyuncunun oynayamayacağı anlar ortaya çıktı. böyle durumlarda rotasyonun önemi ortaya çıkıyor, oyuncular oynayamayacak durumda olur ama yerine oynayacak olanların benzer performanslar göstererek bu durumu idare edebilmeli. sakat oyuncuların fazla olması diğer oyuncuların da üzerine çok yük binmesine neden oldu. ayhan, mustafa sarp, uğur gibi oyuncular bu sefer çok fazla oynamak zorunda kaldılar. rotasyondaki amaç her hafta 3 maç oynatmamak. oyuncuları ama sakat oyuncuların fazlalığı busefer diğer oyuncuları çok oynamaya itti. biz her kupayı kazanmak istiyoruz ama ınter, barcelona... bunlar da kendi liglerinde 60 maç oynayarak her kupayı kazanmaya çalışıyorlar dolayısıyla biz de önümüzdeki sene biraz da şansın yardımıyla ve bu şekilde rotasyonu sağlayarak futbolcularımızın daha az sakatlanmalarını sağlayabilirsek bu dönemleri bu şekilde atlatabiliriz.

    frank rijkaard’ın çok tartışılan ‘’ kadrom yetersiz ‘’ açıklamasından kasıt kadro havuzumudur. çünkü çok fazla oyuncu sakatlandı ve alternatif sıkıntısı ortaya çıktı...

    evet zaten onun ne demek istediğini ben de çok iyi anlıyorum bunu izah etmeye çalışıyordum ; kesinlikle sağlıklı oldukları zaman takımla oynayabilecek kapasitede olan 7-8 oyuncunun olmaması ve dolayısıyla onların yerine oynayan oyunculara çok fazla yük binmesi bu oyuncuların performanslarını etkilemeye başladı. çok fazla bireysel hata yaptık; bu bireysel hatalardan puan kayıplarımız oldu dolayısıyla böyle kayıplar ortaya çıktı.

    yeni teknik heyet, yeni bir taktik getirdi ; 4-3-3 bizim deyimimizle total futbol bu da uzun bir süreci gerektiriyor. bakıldığı zaman hem galatasaray, hem türk futbolu nasıl karşıladı?

    ajax’ta, hollanda milli takımında ve barcelona’da bu sistemi uyguladık. buraya geldiğimiz zaman da sezon öncesi ilk kamp zamanı, uefa kupası ön eleme maçlarında bu sistemi oldukça güzel sergiledik neredeyse 3 gol ortalamasıyla oynuyorduk ancak daha sonra bu performansı gösterememeye başladık çünkü 4-3-3 dediğimiz sistemde oyunu domine etmeniz lazım , rakibi hapsedip sürekli topun sizde olması lazım, tek paslarla sürekli topu döndürmeniz lazım çünkü ilerde hücum ettiğiniz için topu kaptırırsanız kırılmaya müsaitsiniz. geride pozisyon verebilirsiniz. başlarda bunu daha iyi uyguluyorduk sonlara doğru uygulayamadık şimdi doğal olarak türkiye ligi’nde oynadığımız rakipler genel olarak kapanıyorlar barcelona’da ispanya ligi’nde aynı şeyi yaşıyor. yani siz karşınızda alan daraltan kimi zaman 11 kişi kapanarak defans yapan ve kontra ataklarla gol arayan bir rakip buluyorsunuz bu durumda kontrol pasları çok iyi uygulamalısınız bunu uygulayamazsanız ozaman sonuç alamıyosunuz. önümüzdeki seneye bakacak olursak oyuncu performanslarına oyuncu kalitesine göre kadro derinliğine göre nasıl oynayacağımız ortaya çıkacak. çünkü 4-3-3, 4-2-3-1, 4-4-2 de olsa bizim gibi bir takımın oyunu domine etmesi lazım; yani taktiğin çok da fazla numaralarla önemi yok.

    milan baros’un geçen seneki performası ve bu sezona başlamış olduğu performansı takım için ne kadar önemli olduğunu gösterdi. ancak burada unutulmaması gereken bir nokta var.hücum futbolu oynarken,buradaki kritik noktalardan biri de topu kaybettiği anda takımca baskı kurmak. çünkü topu mümkün olduğunca rakip sahada oynadığınız için topu kaybettiğiniz zaman rakip topu aldığında ona o anda baskı yaparsanız top rakibin ayağından onun kalesine yakın bir yerde alma şansınız oluyor ve bu da zaten işinizi çok kolaylaştıracaktır. şunu söylemek gerekir bunu takımca yapmazsanız, kaleci bile işin içinde olması gereken oyuncudur. takımca yapmazsanız, 2 yada 3 oyuncu yeteri kadar performans göstermezseniz bu baskı 4 yada 5 oyuncunun üstüne yığılırsa o zaman 4-3-3 ya da hücum futbolu diye adlandırdığımız futbolun genel olarak meyvesini alamamış olursunuz. bunun en güzel örneğini de göstermek gerekirse barcelona - inter karşılaşmasına bakabiliriz. çünkü göze her zaman hoş gelen takım kazanmıyor. böyle düşünürsek herkesin düşüncesinde barcelona daha güzel top oynuyor, daha yaratıcı oyunculara sahip; dolayısıyla turu onların atlaması gerkiyor denilebilirdi. ancak inter bu iki musakabada tem taktik olarak hem de topsuz alanda nasıl oynanaması gerektiğini gösterdi ve takım olarak bunu uygulayabildiği için gereken sonucu aldı. biz sezon içerisinde özellikle kaybettiğimiz maçlara bakarsak takım olarak yeteri kadar bu performansı gösteremedik.

    yeni sezonda 4-3-3’e devam mı?

    onu bilmiyoruz. onu gelecekte göreceğiz.

    futbolda en önemli şey hatlardır. savunma hattı, orta saha hattı ve hücum hattı. hatlar üzerinden performansı tek tek değerlendirebilirmiyiz.

    futbolda hatlar çok önemli ve bu hatlar üzerinden konuşursak çok önemli hususlardan biri de hücumdayken de defanstayken de bu hatlar arasındaki mesafenin korunması. çünkü topu kaybettiğiniz zaman aynı şekilde aynı pozisyonu almanız gerekiyor. biz bazen bunu sezon içersinde çokça maçta gerçekleştirmedik. kimi zaman orta saha futbolcularımız defans hattına çok yaklaştı kimi zaman orta saha oyuncularımız forvet hattına çok yaklaştı. ancak bu üç hattında arasındaki mesafeyi de aynı şekilde her zaman orumak lazım. bu oyuncular içinde daha kolay aslına bakarsanız.o zaman her oyuncu daha az koşmuş oluyor. topu kaybettiği zaman da sadece top nerde? nereden geliyor? onu kontrol etmekten ziyade ben neredeyim? pozisyonum ne şekilde? defans, orta saha, hücum hattaları ne şekilde konumlanmış, etrafında ne kadar oyuncu var bunları da kontrol edebiliyor. elbette buradaki kritik noktalardan biri de oyuncuların saha da aralarındaki iletişim. birbirlerini yönlendirmeleri. oyuncular sürekli birbirlerini yönlendirmeli ve takım olarak iletişim içinde olmaları lazım. eğer bu hatlar korunursa zaten istenilen ortaya çıkmış oluyor.

    yeni dönemde bunun sağlanabilmesi için nasıl bir çalışma yapılacak?

    bunun için ilk söylememiz gereken ilk antrenman gününden itibaren bu yöne bu hususa yönelik çalışmalarımızı yapacağız. şu anda oyunculardan bahsetmek için erken çünkü, gidecek olan oyuncular var, gelecek olan oyuncular var. antrenmanlarımız başladığı zaman oyuncu seviyesini, kalitesini göreceğiz ve onlarla birlikte çalışarak özellikle uefa avrupa ligi için oynayacağımız eleme maçlarında ve ligde bu bahsetmiş olduğum hatlar arasındaki durumu iyi bir şekilde sahaya koyabilecek performansı gösterecek şekilide her gün çalışmalarımızı ve takım olarak organizasyonumuzu daha yükseltebilecek şekilde antrenmanlarımızı yapacağız.

    avrupa’dan bahsedelim çünkü biliyorsunuz galatasaray için avrupa çok önemli. a.madrid’ in kupayı kazandığında ne düşündünüz? genel olarak avrupa’daki galatasaray’ı nasıl değerlendiriyorsunuz ?

    evet burada a.madrid’e karşı oynadığımız son maçı herkes hatırlar. skor berabere iken ceza sahası içinde açık bir elle oynamayı hakemlerin hiçbiri görmedi. görmesi gerekenler görmedi. ceza sahasının içinde olup biteni görmesi gereken hakem tahmin ediyorum ki güneş gözlüklerini takmıştı ve o da pozisyonu görmedi ve görmediği pozisyondan sonra olanları zaten biliyorsunuz. futbol değişik bir oyun. bir sonraki turda da a.madrid’in başına benzer şeyler geldi. penaltı pozisyonu oldu ve maçta zigiç’in formasını yırtar bir şekilde ceza sahası içinde düşürdüler penaltı ve kırmzı kart olması gerekirken, hakem onu da görmedi ve a.madrid o şansla bir tur daha atladı. ve tahmin ediyorum artık oyuncular da inanmaya başladılar kupayı kazanacaklarına ve performanslarını arttırarak finale kadar geldiler. eğer biz a.madrid’i elemiş olsaydık neler olabileceğini kimse kestiremezdi ama inanıyorum ki oyuncuların kendine olan özgüveni takım performansı başka seviyelere gelecekti ve kim bilir kupayı biz kazanacaktık.

    yeni sezonda hedeflerden biri de budur herhalde, uefa avrupa ligi’nde başarılı olmak?

    daha önce de söylediğim gibi önümüzdeki sezon kazanabildiğimiz kadar çok şampiyonluk kazanmak yani türkiye kupası’nı, uefa şampiyonluğu ve lig şampiyonluğunu kazanmak

    seyircilerimizden gelen sorulardan brini sormak istiyorum. sizce sezon boyunca yapılan en büyük hata hangisiydi?

    türkiye ligi’nde şampiyonluk, galatasaray, beşiktaş, fenerbahçe, trabzonspor ve bu sene gördüğümüz gibi bursaspor arasında geçiyor. bu büyük takımlarla oynanan maçlar çok önemli. ben de üst seviyede futbol oynadım. ajax’ ta oynarken feyenord ile büyük kapışmalarımız olurdu. barcelona’da oynarken r.madrid’le çekişmelerimiz olurdu. ben bu tür maçları çok seviyorum. oynamayı da çok seviyorum. isterdim ki 34 maçın hepsi bunlardan olsun. 17 içerde 17 dışarda oynayalım kim en güçlü ortaya çıksın. burada da bu maçlar çok önemli ama burada ortaya çıkan önemli bir husus var. seyirciden, rakipten, hakemden etkilenmeyeceksiniz. hiçbir şekilde provakasyona gelmeyeceksiniz. evet ben de madrid’de 100 bin kişinin önende barcelona formasıyla oynadım. top ayağınıza geldiği zaman tezahuratlar başlar ikili mücadelerde rakip oyuncu sert müdahale eder, dirsekler gelir, bunlar olabilir. siz bunların hiçbirini düşünmeyeceksiniz. oyununuza bakacaksınız. rakipten veya başka bir sebepten provoke olmayacaksınız ve şunu bileceksiniz. bu maçtan sonra oynanacak başka maçlar da var. o maçı ya da o maçları kaybetmek şampiyonluğu kaybetmek değildir. şöyle düşünüyorum biz mental olarak bu tarz büyük maçlarda hazır bir performans ortaya süremedik. yine birçok müsabakada bizim daha iyi yapmamız geren ama yapamadığımız bir husustan bahsetmek istiyorum. evet çok fazla maç oynadığınız için oyuncu kalitesi aynı performansı göstermenize izin vermeyebilir. bende oyuncu olarak bunu yaşadım.yapmanız greken 90 dakika 94 dakika yani ne kadar sahada bulunuyorsanız, sonuna kadar çalışmak ve verebileceğinizin yüzde yüzünü vermektir. bir oyuncunun minumum yapması gereken budur. sahada bulunduğu sürece sonuna kadar mücadele etmek ve performansının yüzde yüzünü ortaya koymak. söylediğim gibi biz bunu daha iyi yapabilirdik.

    nonda’nın gönderilmesi bir hata olarak tartışma konusu oldu. sayın mehmet helvacı da nonda’yı göndermek hataydı dedi. belki yerine gelen jo’nun performansı bu açıklamayı yaptırdı ama nonda’nın gönderilmesi ve jo’nun getirilmesi hakkında ne söylersiniz ?

    ligi bitirdikten sonra konuşmak elbette daha kolay ama içinde bulunduğumuz durumda biz bu kararı neden verdik? evet nonda kaliteli bir oyuncuydu, özellikle ceza sahası içinde etkili bir oyuncuydu fakat o dönemde milan baros’un yokluğunda biz biraz da geride oyunu kabullenip ileri çıkmamızı, daha sonraki maçlarda nonda’dan bu tip bir verim alamayacağımızı düşünüyorduk çünkü milan baros geriden gelerek ceza sahasına girebilen topu önüne isteyen ve en önemlisi topu kaybettikten sonra defans hattına press uygulayabilen bir oyuncu. nonda ceza sahasında etkili olan ancak istediğimiz diğer özelliklere sahip değildi. dolayısıyla jo’yu getirip milan baros’un bu sahip olduğu performansı gösterebilmesini istedik fakat bu olmadı. kendisi için de takım için de seyirciler için de hayal kırıklığı denebilecek bir sezon geçirdi ama bunun böyle olacağını biz bilemezdik. nonda burada kalsaydı biz 3. olmazdık da diyemeyiz. şimdi unutmayalım nonda’da oynadığı son dört maçta gol atamamıştı. ama böyle şeyler oluyor, terside olabiliyor örneğin lucas neill aynı dönemde geldi kusursuz bir performans gecirdi diğer taraftan g.dos santos o da geldi 6-7 çok net pozisyonuna girmesine rağmen bir tek gol atamadı. açıkcası artık lig bittikten sonra bunları konuşmak doğru değil. kafamızdaki seçenekler bunlardı bu düşüncelerimizden dolayı böyle bir karar aldık ama olmadı. nonda iyi bir oyuncuydu galatasaray’a katkısı oldu ancak o dönem almamız gereken karar jo’yu getirmekti. jo’nun performansıyeterli olmadı.

    kamp meselesiyle ilgili bir şeyler söyler misiniz? sizce hangisi doğru psikolojik açıdan futbolcuyu kampa almak mı doğru almamak mı doğru?

    biz barcelona’da deplasman maçlarına giderken bile kamp uygulamıyorduk. burada deplasman maçlarını 24 saat önceden gitmek gerekiyor. barcelona bu sene madrid’le yaptığı maç için sabah saatlerinde barcelona’da antrenmanını yaptı sonra uçağa bindi madrid’e gitti. kampta yemeğini yedi biraz dinlendi maça gitti, real madrid’i yendi ve maçtan sonra döndü. iç saha maçlarında da öğleden sonra takım biraraya geliyor yemeklerini yiyorlar biraz dinleniyorlar maça gidiyorlar ve birçok maçı kazanıp dönüyorlar. biz de benzer bir uygulamayı burada başlatalım dedik. oyuncuların deplasman maçlarından dolayı ailelerinden çok fazla ayrı kaldıklarıı düşünerek en azından iç saha maçlarında bunu uygulamak istedik. bu şekilde çok da iyi bir dönem geçirdik ancak ikinci dönem işler istediğimiz gibi gitmeyince bir çok konu gibi bu kamp meselesinide ele aldık ve bazen 2 gün boyunca kampta olup maça gittiğimiz günler oldu ama sonucu görüyosunuz. evet kamp bazen faydalı olabiliyor takım olarak hareket etmek için takım arkadaşlarınızla hocalarınızla bir arada olmak açısından iyi tabi ama yüzde yüz kazanmaya yönelik birşeymidir ona kesin birşey diyemem. yapmak yada yapmamak ikisine de aynı uzaklıktayım.

    gelecek sezon kamp uygulaması olacak mı?

    bunu görüceğiz. kampta olmasalar da futbolcuların maçtan 2 gün öncesinden kendilerini mental olarak hazırlamaları gerekiyor. yani dışarı çıkmamaları, dışarda görünmemeliler. hatta maç sonrasında da özellikle kaybettiğimiz bir maçsa buna özellikle dikkat etmeliler ancak ilk başta yapmamız gereken oyuncularımızın durumunu görmek olacaktır ama benim şahsi düşüncem kampın olması.

    arda turan’ın bu kadar eleştirilmesi hakkında ne söyelemek istersiniz ?

    çok büyük bir kalitesi var; bunu gösterdi. ligin ikinci yarısında aynı performansı tam olarak gösteremedi geçirmiş olduğu sakatlığın da bunda etkisi var. arda çok kaliteli fakat basın ve seyirciler de onu biraz farklı bir yerde konumlandırmışlar. tabi doğaldır arda’dan konuşmak, arda’yı yazmak daha fazla getiri sağlar ama biraz bulunduğu yerden farklı bir yerde konumlandırılmış. arda bir kaptan çok iyi bir insan, takım arkadaşlarına önem veren, onları düşünen bir oyuncu. böyle bir oyuncunun yurt dışından teklif alması da çok doğal tabiki galatasaray antrenörü olarak da gitmesini istemem.

    kendisinden daha fazla şey umduğunuz ama sizi düş kırıklığına uğratan futbolcu veya olay var mı?

    sondan başlayayım; fenerbahçe ile oynadığımız iki karşılaşma. özellikle ali sami yen’de oynadığımız ikinci karşılaşmada takım olarak yeterince kazanma savaşma azmini gösteremedik bu can sıkıcı bir durum oldu. evet bir maçı kaybedebilirsin ama bunu göstermen lazım. fenerbahçe’ye kaybettiğin zaman da bir oyuncu o gece dışarı çıkmamalı. profesyonel oyuncusunuz tamam sahada mücadelenizi veriyorsunuz ama sonunda bunu yapmamalısınız, ben bunu kabul edemem. ilk maçta da 2-0 yenik duruma düştük, hakan balta’nın golüyle 2-1 yaptık durumu ve oyunu domine etmeye başlamıştık fakat bir oyuncumuz orada kendini kaybetti ve kırmızı kart gördü 10 kişi kaldık. biz maçı 3-2 yaparmıyız diye düşünürken geride kalan 20-25 dakikayı 10 kişi oynamak zorunda kaldık ve kaybettik. bunu da içimize sindiremedik, dolayısıyla bu iki karşılaşma beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. anlayamadığım beni çok şaşırtan birşey daha var. içeride olsun dışarda olsun karşılaşma yapacağımız sahaya gittiğimiz zaman futbol sahasına çıktıklarında futbolcular bir birleriyle karşılaşıyorlar birbirlerine sarılıyorlar, şakalaşıyorlar, öpüyorlar. doğal olarak bizim oyuncularımız galatasaray’da oynamalarından dolayı diğer oyuncuların belkide gıptayla baktıkları oyuncular fakat bu sarıldıkları oyuncular müsabaka sırasında bizim oyunculara gayet sert müdahalede bulunuyorlar bizde bunu anlayamıyoruz. biz de futbolcularımızdan bunu yapmamalarını rica ettik. bir örnek vereyim, benim dönemimde feyenoord’da oynayan sol ayaklı bir oyuncu vardı. çok sevdiğim bir oyuncuydu. milli takım’da da beraber oynardık. fakat ben ajax’ta oynadığım zaman oraya gittiğimizde tünelde maç başlamadan önce saha içinde hiç onu görmezdim, bakmazdım bile. maç biterdi birbirimizi tebrik ederdik. biz de oyuncularımızdan bunu rica ettik; hala yapanlar var bunu yapmamalarını istiyoruz. maç bittikten sonra gitsinler tebrik etsinler birbirlerini. mesela fenerbahçe ile oynadığımız iki müsabakaya bakın; oradaki maçta sahaya çıktık, sahaya atılanlar, su şişeleri.. ondan sonra bakın maç ne kadar gergin geçti. buradaki maça bakın; sahamıza geldiler bizimkiler gitti onlara sarıldı. olmaz bu.

    gelecek sezon nasıl bir galatasaray izleyeceğiz? transferleri de değerlendirirmisiniz?

    transferler konusunda konuşmak için sezonun çok başındayız. kesin birşey söylemek için erken. arda’nın durumu ne olur bilmiyorum belki yurtdışından çok iyi bir teklif gelir ve gider ama bildiğim bir şey var biz teknik heyet olarak en azından 1 sene daha buradayız. 3 kupaya da talibiz ve kazabileceğimiz kadar çok kazanmak istiyoruz. eğer kazanamazsak ben hayal kırıklığına uğrayacağım çünkü bu kulüp ve taraftar bunu hakediyor. en büyük üzüntüm bu seyirciye bunu yaşatamamak oldu. umuyorum önümüzde ki sene hep beraber bu kupaları kutluyor oluruz.

    --- alıntı ---
  • 111
    gs tv'ye verdiği röportajda sezonun hayal kırıklıklarıyla ilgili olarak fenerbahce maclarını anlatırken "fenerbahçe ile oynadığımız iki müsabakaya bakın; oradaki maçta sahaya çıktık, sahaya atılanlar, su şişeleri.. ondan sonra bakın maç ne kadar gergin geçti. buradaki maça bakın; sahamıza geldiler bizimkiler gitti onlara sarıldı. olmaz bu!" diyerek takdirimi kazanmıs efsane futbolcudur. umarım johan neeskens'in bile dikkat çektiği şu durumdan sonra kutsal ittifak fener medyası tarafından kalleşleri * kendi sahamızda alkışlarla karşılamak * gibi bir doldurusa gelmeyiz.

    edit: imla
  • 114
    --- alıntı ---

    galatasaray futbol takımı antrenörü johan neeskens, bu sezon istedikleri sonuçlara ulaşamadıklarını ve bunun için üzgün olduklarını söyledi.

    galatasaray futbol takımı antrenörü johan neeskens, bu sezon istedikleri sonuçlara ulaşamadıklarını ve bunun için üzgün olduklarını söyledi.
    hollandalı antrenör, galatasaray dergisi'nin haziran ayı sayısında yer alan röportajında, başarılı olamamalarında takımdaki herkesin sorumlu olduğunu ifade ederek, ''bu sezon için çok üzgün olmalıyız. en azından lig şampiyonu olabilirdik, olamadık. bu herkesin suçu. hem teknik heyetin, hem de futbolcuların. bazı noktalarda oyuncularımın da kabahatinin olduğunu düşünmüyor değilim. hepimiz, aynanın karşısına geçmeliyiz. bazı maçlarda niteliklerinizin tamamını sahaya yansıtamayabilirsiniz. bu maçlardan mağlup da ayrılabilirsiniz, olabilir, sorun değil. ancak şunu sormanız lazım, 'sonuna kadar mücadele ettik mi acaba' bunu hepimizin sorgulaması gerekir'' diye konuştu.
    johan neeskens, en çok sarı-kırmızılı taraftarlar için üzgün olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
    ''çünkü biz, türkiye'nin en iyi taraftarına sahibiz. ben futbolculuk kariyerim boyunca hiç böyle bir kalabalık karşısında bulunmadım. barcelona'da her maçı 110 bin taraftar önünde oynardık. ama bu 110 bin taraftar, ali sami yen stadı'ndaki gürültüyü çıkaramazdı. bizim taraftarımız, 90 dakika boyunca sürekli tezahürat yapabiliyor. bu çok önemli. futbolculuk kariyerimin bir bölümünde onların önünde oynamayı çok isterdim. bu taraftar, bir futbolcu olarak benim böylesine arkamda yer alıyor olsaydı, değil 90, 120 dakika boyunca hiç durmadan koşabilirdim. yine de bir avantajımız var artık. geride bıraktığımız bir yıldan sonra, türkiye şartlarına daha hakimiz. rakiplerimizi tanıyoruz, kulübümüz ve takımımız için neler yapmamız gerektiğini daha iyi biliyoruz. dolayısıyla, yeni sezon için düşünebileceğimiz yegane sonuç, işlerin bu sezondan daha iyi gideceği olacaktır.''
    oyunculuk yıllarında göze hoş gelen, çekici hücum futbolu felsefesi içerisinde bulunduğunu anlatan neeskens, şunları kaydetti:
    ''biz aynı futbol felsefesini galatasaray'da da devam ettirmek üzere buraya geldik. ancak zamana ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. 4-3-3 sistemi göze hoş gelen hücum futbolunu oynayabilmek için en uygun saha içi dizilişi. türkiye'ye geldiğimiz zaman, gördük ki, hiçbir takım bu şekilde oynamıyor. genellikle 4-4-2, 4-4-1-1 veya 4-2-3-1 gibi sistemler uygulanıyor. dolayısıyla, daha önceki futbol kariyerleri boyunca hiçbir zaman 4-3-3 dizilişi içerisinde yer almamış veya yeteneklerini bu şekilde geliştirmemiş oyuncularla, böylesi yeni bir sistemi yerleştirmeye çalıştığınızda bazı uyum sorunları yaşamanız doğaldır. ancak bu sistemin içinde büyümüş, futbolu bu sistemle oynayarak öğrenmiş oyuncuların göze hoş gelen hücum futbolu oynayan takımlara kolaylıkla adapte olabilmelerinin asıl nedenleri de bence bu 4-3-3 dizilişidir.''
    -''futbol çok basit bir oyun''-
    futbol felsefesiyle ilgili soruları da yanıtlayan hollandalı antrenör, futbolun çok basit bir oyun olduğunu dile getirerek, ''top sizdeyse rakip gol atamaz, bu bir. ve top asla yorulmaz, bu da iki. bizim basit futbol oynamayı öğrenmemiz gerekir. tek pas veya kontrol pas. ancak kendi yerinize topu koşturduğunuzda, oyuncu olarak yer değiştirmeyi bilmeniz gerekir. 'iyi oyuncu, maç boyunca ileri geri metrelerce depar atmalı' değil demek istediğim. pas verirsiniz, daha sonra da pas alabileceğiniz en uygun yeri seçerek oraya doğru hareketlenirsiniz. barcelona'nın oyun sistemine baktığınızda, topu alan oyuncunun çevresinin hep boş olduğuna dikkat edin. bu oyuncu, bir önceki pası verdiğinde zaten avantajlı konumu sağlamış, gerekli pozisyonu korumuştur. öte yandan topu aldığında ise kendisine müdahale edebilecek herkesten uzaklaşmayı bilmiştir. siz topu takım arkadaşınıza verdiğiniz zaman, o oyuncu topu kime vereceğini kendisi seçmemeli. takım arkadaşınız sizden aldığı pasın ardından topu verebileceği kimseyi bulamıyorsa eğer, bu onun suçu değil, onu çevreleyen diğer oyuncuların kabahatidir'' değerlendirmesini yaptı.
    -''oyuncularımızdan bazılarının olmaması bizi çok etkiledi''-
    johan neeskens, sezona iyi başladıklarını ve takımlarının, uyguladıkları yeni sistemden çok keyif aldığını dile getirerek, ''ligin ilk 6 haftasından sonra da çekici futbol oynayan, sonuca giden, çok iyi bir takımımız vardı. daha sonra birçok farklı durum gelişti. oyuncularımızdan bazılarının olmaması, bizi tabii ki çok etkiledi. burada özellikle milan baros'tan bahsetmemiz lazım. baros, bizim sistemimizde kendisine verilen hücum oyuncusu görevini son derece başarılı şekilde yerine getiren, hızlı, topla birlikte ceza sahasının içerisine girebilen, topu tutabilen ve kontrolü altına aldığı topu gol yapana kadar da bırakmayan bir futbolcu. onun yokluğunda yerini nonda ile doldurmaya çabaladığımızda, tamamıyla farklı bir durum çıktı karşımıza'' diye konuştu.
    tecrübeli antrenör, şöyle devam etti:
    ''baros, topu kaybetse dahi iki savunma oyuncusuna birden baskı yapabilen, onları sıkıştıran, rahatsız eden, kısa süre içerisinde geriye dönüp pozisyon alabilen ve ceza sahası dışında yer tuttuğu halde gereken durumlarda ceza sahası içerisinde de işini görebilen bir hücum oyuncusu iken, son derece önemli özelliklere sahip olan nonda, tamamen farklı bir forvet profili çiziyordu. nonda, gerçekten çok etkili, çok güçlü, top tutabilen bir futbolcu. ancak tüm bunları ceza sahası içerisinde yapabiliyor. biz o hücum oyuncusundan ceza sahasının dışında olduğunda da bu bölgeye gelerek gol pozisyonlarına girmesini bekliyorduk. ancak nonda'nın özellikleri tümüyle farklıydı. geri gelmeyen, etkili pres yapmayan, ceza sahası içerisinde çok etkili olmasına rağmen ceza sahası dışından ceza sahasına girişi konusunda bir milan baros kadar yetkin olmayan bir oyuncu olduğu için, baros'un yerini nonda ile dolduramadık. bir diğer etkili isim, harry kewell'dı. işini oldukça başarılı bir şekilde yapıyor, takıma çok faydalı oluyor, goller atıyordu. birdenbire oyun içerisinde fark yaratan ve sürekli skor üretebilen iki oyuncunuzdan aylar boyunca yoksun kalıyorsunuz. bu durum arda ve sabri için de geçerli.''
    ligin ilk yarısında deplasmanda fenerbahçe ile yaptıkları ve mağlup oldukları karşılaşmayla ilgili bir soru üzerine neeskens, şunları kaydetti:
    ''birinci dakikada emre belözoğlu, baros'a sakatlamaya yönelik bir hareket yaptı. baros oyun dışı kalırken, emre sarı kart dahi görmedi. evet, çok kısa bir süre içerisinde 2-0 geriye düştük. sonra bir gol bulduk, onları endişelendirdik ve oyunu domine etmeye başladık. fenerbahçe, geri çekilmek durumunda kaldı. ancak bu maçta keita'nın roberto carlos'a yumruk savurması gibi çok basit bir hata var. çünkü en azından beraberliği yakalayabileceğimize ikna olmuştuk. biz daha önce tüm bunları gördük. fenerbahçe'nin stadına gideceksiniz, onların nasıl bir tavır sergileyeceklerinden eminsiniz. sizi provoke edecekler. tüm takım biliyordu bunu ki biz maç öncesinde en az dört veya beş kez konuşmuştuk. ısınma hareketleri esnasında yaşanan olayı biliyorsunuz. siz kendinizi provoke etme fırsatını karşı tarafa verirseniz ya da bu duruma bireysel veya takım olarak tavır almazsanız, sahadan galip ayrılma psikolojisinden uzaklaşırsınız.''

    --- alıntı ---
  • 123
    --- alıntı ---
    neeskens'ten kura değerlendirmesi

    uefa avrupa ligi 3. ön eleme turu’nda ofk belgrad (sırbistan) ve torpedo zhodino (beyaz rusya) eşleşmesinin galibi ile karşılaşacak galatasaray’ın hollandalı antrenörü johan neeskens, muhtemel rakiplerimiz hakkında açıklamalarda bulundu.

    galatasaray televizyonu’na görüşlerini bildiren neeskens, her iki takımı da çok iyi tanımadıklarını belirterek, ‘’beyaz rusya takımının belgrad’daki 2-2’lik eşitlikten dolayı biraz daha avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. ama biz şu an kendi çalışmamızı yapıyoruz. ve turu geçmeyi başaracağımıza inanıyoruz’’ ifadelerini kullandı.

    neeskens, eşleşme öncesindeki muhtemel stratejileri için de şöyle konuştu: ‘’ilk maçın kasetini izleyeceğiz. beyaz rusya’da oynanacak maça da arkadaşlarımızı göndereceğiz. onların bazı çalışmaları olacak. tüm bunların neticesinde nasıl bir strateji izleyeceğimize karar vereceğiz. şu an günde iki antrenman yapıyoruz. maç sabahları dahi ağır idmanlarımız oluyor. ancak takımın iyi çalışmasından dolayı mutluyuz.’’

    hollandalı antrenör, son olarak, zamanı gelince yapılan çalışmaların faydasını göreceklerini sözlerine ekledi.
    --- alıntı ---

    http://www.galatasaray.org/...aligi/haber/7361.php
App Store'dan indirin Google Play'den alın