5 sene önce, sadece 21 yaşında ama son derece gelecek vaadeden bir oyuncu olarak
galatasaray kadın basketbol takımı'na imza attığında en iyi ihtimalle birkaç yüz kişi dışında varlığından kimsenin haberdar olmadığı; aradan geçen 5 yılda "dişi metin oktay" diyerek bütün bir camianın sahiplendiği, araya birkaç cumhurbaşkanlığı ve bir avrupa kupası sığdırmış, ardı ardına iki büyük diz sakatlığı geçirmesine rağmen hala daha milli takım seviyesinde oynamaya devam eden aslan yürekli güzel insan. ilk zamanlarda saç modeli dışında dikkat çeken bir tarafı olmayan bu güzel insan önce sahadaki mücadelesi, sonra saha dışındaki tavırları ve galatasaraylılığıyla gönülleri fethetmeye başlamıştır. ilk sezonu zaten peri masalı tadında geçmiş, o da bu masalın baş kahramanlarından biri olmuştur. ertesi sezona cumhurbaşkanlığı kupasıyla başlanmış, bir önceki sezon yarım kalan macera tamamlanıp avrupa kupası müzeye atılmıştır. hayallerinin takımında hayallerine birer birer koşan bu güzel insanın yükselişini o dönemki takım arkadaşı, ayarsızlığla
engin baytar'ın kadın basket şubesi olan
yasemin horasan ile beraber almaya çalıştıkları bir ribaund durdurmuş, arka arkaya iki sezonu sadece tedavi ve rehabilitasyonla geçirmesine neden olacak sakatlıkların ilk ayağı
27 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe kadın basketbol maçında başına gelmiştir. kopan bağların tedavisi, bi daha kopması, bi daha tedavisi falan derken galatasaray'a geldiğinden beri geliştirdiği oyununu ve yeteneklerini iyice olgunlaştırabileceği çok önemli yılları tedavi ve rehabilitasyonla geçirmek zorunda kalmıştır. herşeye ve herkese inat yine de pes etmemiştir bu güzel insan. belki tam olgunlaştıramadığı ofansif özellikleriyle yarım kalmış bir resim gibidir, skor sevdalısı taraftarın gözünde
sabri sarıoğlu'dur ama hala daha deli gibi savunma yapmaya, en olmadık yerlerde top çalıp turnikeyi bırakmaya devam etmektedir. başka bir insanın başına gelse bir daha kolay kolay koşamayabileceği sakatlıkların ardından sahalara dönmeyi sırf basketbol ve galatasaray'a olan sevgisiyle başarmıştır. belki aradan geçen yıllar, yaşadığı uzun sakatlıklar yüzündeki şirin ifadeyi alıp götürmüştür belki ama, gönüllerdeki yerini silmeye yetmemiştir.
yazarın kişisel notu: taraftarın- en azından bu satırların yazarının- gerçek sevgilisidir. peşinden koşulan insanlar değişse de ışıl'ın yeri ayrıdır. bunu basit bir beğeni ya da dış görünüşle ilgili birşey zannedenlerin "o ne lan öyle erkek gibi", "e çirkinmiş ki bu" diye kendince bok atmaları; hatta iyice arsızlaşan bir takım "karşı" yakalıların cinsel tercihiyle ilgili yorum yapmaları da boştur. "taraftarın sevgilisi" olmak bütün bunlardan ötede bir yerdir, nasıl birşey olduğu
biz bir aileyiz kenetlendikçe daha da büyüyen lafıyla belki bir nebze açıklanabilir. her ne kadar
dişi metin oktay desek de, kariyerinin kalan kısmının-en azından galatasaray bölümünün-
okan buruk gibi olması en büyük dileğimdir.
okan buruk da tam parladığı dönemlerde
soner tolungüç'ün katlettiği bacağı nedeniyle uzunca süren bir sakatlık dönemi geçirmiş, birkaç sezon süren bocalama devresi sonrası
fatih terim döneminde eskisinden de iyi bir futbolcu olarak dönmüş, takım da o efsanevi 4 senelik seriyi avrupa kupasıyla taçlandırmıştı ya hani; dilerim kendisinin bundan sonraki kariyeri de bu şekilde bir ivmelenmeyle devam eder. ne kadar hırslı olduğu zaten herkesin malumudur, biraz da hayat şansı yardım ederse eskisinden beter bir
ışıl alben izlemek mümkündür önümüzdeki dönemde...
bu arada, böyle aşk mektubu tadında bir entry oldu, farkındayım. o çok savunduğum sözlük formatıyla da bir alakası yok pek ama 10000. entrynin illa ki böyle uzuun, coşkulu, ya da istatistiksel tuğla ebatlarında birşey olması gerekiyordu; bir nevi ritüel işte...