1
fransızca kökenli bir sözcük. türkçe karşılığı görüntü... http://www.tdk.gov.tr/...9cf72c60ed7.00938908
varmak istediğim nokta; futbolcu/sporcu imajı, kulüp imajı kavramları. bunu anlayabilmek için, "kavram imajı" ne demek onu açıklamak gerek.
literatüre bakıldığı zaman; teknik içerikli bir 'şey'i anlamak için tanımlara başvurmak gerektiği, ancak günlük hayattan bir 'şey'den bahsedildiğinde tanımlara gerek duyulmadan da ne demek istendiğinin anlaşılabileceği söylenmektedir. bir kavramın ismi duyulduğunda ya da görüldüğünde bu durum belleğimizi uyarır. belleğimizde oluşan şey genelde bu kavramın tanımı değildir. işte bu belleğimizde oluşan ilk şey "kavram imajı" olarak tanımlanır. (detaylı bilgi için; tall and vinner'ın concept, concept image ile ilgili yayınlarına bakılabilir.)
buradan hareketle; en göz önünde olan, kulüpleri ülkelerinin en büyük sivil örgütleri olan, çok büyük paraların döndüğü spor (ve en önemlisi futbol) camiasını düşünelim. dillere pelesenk olan bir söz, futbolun sadece futbol olmadığı, günümüzde inkar edilemez bir gerçek. en büyük bileşenleri de aktörleri yani, futbolcular yönetimler, kulüpler ve tabii ki taraftarlar...
bu kavramları bir arada tutan en önemli faktörse işte bahsetmeye çalıştığım imajlar. bunun için de sahada oynanan oyun öncelikli olsa bile; iletişim becerisi ve doğru imajlar oluşturma başı çekmektedir. bir sporcunun, bir kulübün imajı onu izleyenler için yani taraftarlar için önemli yer tutar. dedim ya, bir kavramın ismini duyduğumuzda belleğimiz uyarılır ve ilk görüntü oluşur. nasıl bir imaj belirdiği ise futbolcunun, kulübün size sunduğu algıdır.
birkaç örnekle durumu ortaya koyayım. sabri sarıoğlu... 2000'lerin başında galatasaray alt yapısında yeni emre belözoğlu olarak adlandırılan, ofansif orta saha oyuncusuydu genç sabri. çabuktu, ama asıl özelliği top tekniğinin yanı sıra; dinamo gibi koşan, pres ve baskı özelliği de olan bir orta saha oyuncusuydu. milyon dolarlık bir yatırım var elinizde yani. peki ne oldu? verilmeyen temel alt yapı becerileri, doğru algıyı oluşturacak iletişim yeteneklerinden yoksun olma sonucu ortaya bugünkü "sabri imajı" çıktı.
futbolcu dediğimiz; alt kültür ürünü, iki kelimeyi bir araya getirmekte bile zorlanan, eğitimsiz gençlerden oluşuyor. asıl sorun, milyonların göz önünde olacak, milyon dolarlık bu yatırımları futbolun gerektirdiği şekilde eğitememektir. nedir bu gerektirdiği şeyler? temel futbol alt yapısı filan zaten olması gereken. burada asıl nokta, bir futbolcuya mikrofon tuttuğunuzda ne söylemesi gerektiği veyahut sosyal medyayı nasıl kullandığı, taraftarıyla olan iletişimi, kendini ifade etmesi, "kamuoyunda" oluşan imajı yani...
hemen yakınlarda bir örnek; ahmet yılmaz çalık. oyuncu daha büyük bir takıma gelmeden nelere maruz kaldı. peki neden? teknik direktör kovdurma meselesi, rabialar... şimdi elinizde 2.5 milyon euro edecek bir ürün var. ne yaparsınız? heralde 20'li yaşlarında bir çocuğun eline "twitter" verip de al takıl bakayım demezsiniz. hayır; bilgisi, görgüsü, kültürü ne ki bu çocuğu kamuoyuna "çırılçıplak" sunuyorsun. düşünün okuma bayramı yapardık eskiden. orada iki satır mikrofona konuşmak için iki hafta çalışırdık. siz milyonlara hitap ediyorsunuz, ancak doğru imajı oluşturmak için ne kulüp olarak, ne futbolcu olarak doğru desteği almıyorsunuz.
"teknik destek" sağlanmadan, elinizdeki milyon dolarlık adamları -tek başına- dışarı bile çıkartmamak lazım. unutulmamalı. taraftarın belleğinde oluşan imajdan daha önemli bir şey yok. bir oyun oynuyorsunuz ve bunu bir kitleye sunuyorsunuz. tek amaç, o kitlenin kafasındaki imajları doğru oluşturabilmek.
yaptığınız iş, göze hitap ediyor...
yani görüntü...
yani imaj çok önemli...
varmak istediğim nokta; futbolcu/sporcu imajı, kulüp imajı kavramları. bunu anlayabilmek için, "kavram imajı" ne demek onu açıklamak gerek.
literatüre bakıldığı zaman; teknik içerikli bir 'şey'i anlamak için tanımlara başvurmak gerektiği, ancak günlük hayattan bir 'şey'den bahsedildiğinde tanımlara gerek duyulmadan da ne demek istendiğinin anlaşılabileceği söylenmektedir. bir kavramın ismi duyulduğunda ya da görüldüğünde bu durum belleğimizi uyarır. belleğimizde oluşan şey genelde bu kavramın tanımı değildir. işte bu belleğimizde oluşan ilk şey "kavram imajı" olarak tanımlanır. (detaylı bilgi için; tall and vinner'ın concept, concept image ile ilgili yayınlarına bakılabilir.)
buradan hareketle; en göz önünde olan, kulüpleri ülkelerinin en büyük sivil örgütleri olan, çok büyük paraların döndüğü spor (ve en önemlisi futbol) camiasını düşünelim. dillere pelesenk olan bir söz, futbolun sadece futbol olmadığı, günümüzde inkar edilemez bir gerçek. en büyük bileşenleri de aktörleri yani, futbolcular yönetimler, kulüpler ve tabii ki taraftarlar...
bu kavramları bir arada tutan en önemli faktörse işte bahsetmeye çalıştığım imajlar. bunun için de sahada oynanan oyun öncelikli olsa bile; iletişim becerisi ve doğru imajlar oluşturma başı çekmektedir. bir sporcunun, bir kulübün imajı onu izleyenler için yani taraftarlar için önemli yer tutar. dedim ya, bir kavramın ismini duyduğumuzda belleğimiz uyarılır ve ilk görüntü oluşur. nasıl bir imaj belirdiği ise futbolcunun, kulübün size sunduğu algıdır.
birkaç örnekle durumu ortaya koyayım. sabri sarıoğlu... 2000'lerin başında galatasaray alt yapısında yeni emre belözoğlu olarak adlandırılan, ofansif orta saha oyuncusuydu genç sabri. çabuktu, ama asıl özelliği top tekniğinin yanı sıra; dinamo gibi koşan, pres ve baskı özelliği de olan bir orta saha oyuncusuydu. milyon dolarlık bir yatırım var elinizde yani. peki ne oldu? verilmeyen temel alt yapı becerileri, doğru algıyı oluşturacak iletişim yeteneklerinden yoksun olma sonucu ortaya bugünkü "sabri imajı" çıktı.
futbolcu dediğimiz; alt kültür ürünü, iki kelimeyi bir araya getirmekte bile zorlanan, eğitimsiz gençlerden oluşuyor. asıl sorun, milyonların göz önünde olacak, milyon dolarlık bu yatırımları futbolun gerektirdiği şekilde eğitememektir. nedir bu gerektirdiği şeyler? temel futbol alt yapısı filan zaten olması gereken. burada asıl nokta, bir futbolcuya mikrofon tuttuğunuzda ne söylemesi gerektiği veyahut sosyal medyayı nasıl kullandığı, taraftarıyla olan iletişimi, kendini ifade etmesi, "kamuoyunda" oluşan imajı yani...
hemen yakınlarda bir örnek; ahmet yılmaz çalık. oyuncu daha büyük bir takıma gelmeden nelere maruz kaldı. peki neden? teknik direktör kovdurma meselesi, rabialar... şimdi elinizde 2.5 milyon euro edecek bir ürün var. ne yaparsınız? heralde 20'li yaşlarında bir çocuğun eline "twitter" verip de al takıl bakayım demezsiniz. hayır; bilgisi, görgüsü, kültürü ne ki bu çocuğu kamuoyuna "çırılçıplak" sunuyorsun. düşünün okuma bayramı yapardık eskiden. orada iki satır mikrofona konuşmak için iki hafta çalışırdık. siz milyonlara hitap ediyorsunuz, ancak doğru imajı oluşturmak için ne kulüp olarak, ne futbolcu olarak doğru desteği almıyorsunuz.
"teknik destek" sağlanmadan, elinizdeki milyon dolarlık adamları -tek başına- dışarı bile çıkartmamak lazım. unutulmamalı. taraftarın belleğinde oluşan imajdan daha önemli bir şey yok. bir oyun oynuyorsunuz ve bunu bir kitleye sunuyorsunuz. tek amaç, o kitlenin kafasındaki imajları doğru oluşturabilmek.
yaptığınız iş, göze hitap ediyor...
yani görüntü...
yani imaj çok önemli...