endüstriyel futbolun esiri olmuş bir başka mekan, aynen stadyumlar gibi...
en çok merak ettiğim mevzulardan birisidir; sözlük yazarları, veya halihazırda düzenli olarak futbol oynayan insanlar acaba ilk halı saha maçlarını kaç yaşındayken yaptılar? şahsi deneyimlerime göre ve mevcut arkadaşlıklarım üzerinden söylemeliyim ki, 14-15'ten daha erken olana rastlamak oldukça güç.
stuttgart-almanya ve oxford-ingiltere'de düzenli olarak futbol oynama şansım oldu, ilkinde üniversitenin futbol takımında 1 yıl bulundum, diğerinde ise arkadaşlar arasında organize olup 3 ay boyunca turnuvalar düzenledik.
stuttgart'ta halka açık futbol sahaları var, ülkemizdeki halı sahaların boyutlarında, zemini tartan pistlerin yumuşak malzemesiyle kaplanmış, alüminyum direkli ve muntazam ağlara sahip kaleleri olan, çizgileri belli, harika mekanlar... insanlar genci yaşlısı demeden 7/24 orada futbol oynuyorlar, süre üzerinden işliyor denetim ve bu tamamen insanların medeni tutumları ile ilerliyor hem de sorunsuzca... bir de nizami çim saha vardı işte bizim antrenmanları ve hazırlık maçlarını yaptığımız, lakin amacı dışında orayı kullanmak mümkün değildi, bu yüzden biz de arkadaşlarla boş zamanlarımızda yukarıda sözünü ettiğim sahada maçlar yapıyorduk... mesela normalde 5-6 tane takım olurdu yedişer kişiden, 15er dakika üzerinden oynanırdı maçlar, kazanan takım sahada kalmak maksadıyla dönüşümlü olarak 1.5-2 saat sürerdi...
oxford'da ise futsal sahası vardı, metalden kaleleri ve ahşap kaplı bir zemini olan, hafta içi mesai saatlerinde şehrin basketbol, voleybol, hentbol vb. takımları antrenmanlarını orada yapıyordu çünkü saha çok işlevli olduğu için ihtiyaca göre farklı sporlara hizmet etmesi maksadıyla kısa sürede modifiye edilebiliyordu, günün geriye kalan zamanlarında ve hafta sonu ise ücretsiz olarak halka açıktı. yine süre üzerinden sorunsuzca oynuyordu insanlar sırayla, zamanı dolan yerini medeni bir şekilde diğerlerine bırakıyordu, turnuva düzenlemek içinse rezervasyon yaptırmak yeterliydi ve bunun da aylık belli bir kotası vardı.
bir de yine oxford'da "field" adı verilen çimden uçsuz bucaksız alanlar vardı, insanlar istedikleri gibi kullanırlardı o alanı rekreasyon amaçlı, belirli kısımlarında karşılıklı metal kale direkleri de olurdu, çimler de belediye tarafından düzenli olarak kesildiği için alan futbol oynamaya da oldukça müsaitti.
ülkemizde ücretsiz olarak halka açık futbol sahası veya futbol oynama yeri yok, genelde beton kaplı okul bahçeleri veya topraktan boş alanlar kullanılıyor çocuklar tarafından, yeşil alan sorunu olmayan şehirlerde büyük parkların çimle kaplı herhangi bir yeri, yeşil alan sorunu olanlarda ise sokaklar başta olmak üzere herhangi bir boş alan... yaşça daha büyük olan kimseler de
halı sahalarda futbol oynuyorlar... vallahi yalan olmasın, hayatımda sadece bir kez halka açık halı saha gördüm türkiye'de, o da istanbul-bağlarbaşı'ndaki
fıstıkbayır parkı'nda standart halı sahaların dörtte biri kadar bir yer var yine halı saha olarak düzenlenmiş fakat minyatür kale tabi haliyle... o da aşırı kullanım ve bakımsızlıktan harap olmuş durumda, telleri ve tavan ağları yırtılmış, kale ağları paramparça, hatta kaleler yerinden çıkmış sert şutlarda devriliyor arada, zemin ise yıpranmış, yer yer delikler var vs.
işgüzar belediyeler de masraftan kaçmak ve alandan kısmak, fakat yine de çocuklar bir şeyler oynasınlar diye bir alan düzenlemek bakımından genelde basketbol sahası yapıyor çünkü zemine haldır haldır beton dökmek ve üzerine iki tane pota dikmek sentetik veya çim bir futbol sahası inşa etmekten daha kolay, zira bu tip bir futbol sahası yapılır ise sorumluluk da bakım da belediyenin üzerinde, bunlar da külfet tabi... öte yandan futbol sahaları her zaman basketbol sahalarından daha büyüktür, bir şehir plancısı olarak söyleyebilirim ki rant yüzünden kimse büyük alanları bunlara ayırmaya yanaşmaz, küçük bir basketbol sahası yaparız göstermelik, geri kalan alana da gelsin blok blok apartmanlar...
garibim çocuklar da sokak aralarında, pis pis yerlerde toz toprak ve yara bere içinde kalmak pahasına "top koşturmaya" çalışırlar bitmeyecek bir sevda uğruna... yaşı tutan paralı abiler de elit bir şekilde "futbolunu" oynar halı sahada... elbette bunda insanların hiçbir suçu yok, serzenişim yönetim şeklimize ve bunlara sebep olan zihniyete...
gelelim asıl konuya; memleketim olan burhaniye-balıkesir'de belediyenin turizm tesis alanı olarak ayırmış olduğu bir arazide çocukluğumdan beri hizmet veren halı saha, bilardo salonu ve internet kafeden oluşan bir tesis vardı, ilçede nüfus ve dolaylı olarak rant da artınca belediye araziyi üzerine otel yapılması maksadı ile ansızın satılığa çıkardı, bu durumda da tesis boşaltıldı ve içerisinde işe yarar ne varsa söküldü, üzeri kapalı mekanlardan geriye sadece kaba inşaatları kaldı, satıştan sonra yıkılmak üzere, halı sahaya ise dokunulmadı, sadece kapısına kilit vuruldu... oysa ne de güzel bir sahaydı o, zemini daha geçen sene yenilenmişti, her yaz para toplayıp sembolik maçlar yapardık, 3 ayda toplam 1-2 tane yani anca...
mahallenin yaramaz çocukları sahanın köşesindeki telleri yırtıp bir geçit açmışlar ve orayı kullanmaya başlamışlar git gide yaklaşan satış ile gelecek "acı son"a kadar... biz de genç kesim olarak durumu fark ettik ve yılların acısını çıkarırcasına her gün halı saha maçı yapıyoruz, bazen saha dolu oluyor mesela, parmak arası terliği, sandaleti ile, hatta yalın ayak ile mahalle maçı yapan ilkokullu çocuklar, torununu getirmiş karşılıklı paslaşan dedeler vs. hepsini saygıyla bekliyoruz ve 1.5 aydır daha bir kez tatsızlık çıkmadı. herkes, tüm yaştan ve sosyoekonomik kesimden insanlar birbirine karşı anlayışlı ve medeni davranıyor, çok da güzel maçlar düzenleniyor... gün içinde çocuklar oynuyor mesela, biz genelde günün son müşterisi oluyoruz güneş batana değin, çünkü tesis boşaltıldığı için artık ışık da yok ama sahanın geri kalanı muntazam, haliyle doğa ana karar veriyor maçın bitimine.
halı saha devrimi gerçekleşti anlayacağınız...
artık o güzel, yumuşak zeminli ve konforlu mekan sadece parası olan abilerin değil, herkesin yeri, elbette bir süreliğine ama olsun, anlamı çok büyük. sağda solda ne kadar "reis" muhabbeti dönse, çeşitli kavgalar yaşansa da bunların hiçbiri o sahaya yansımadı, yani biz bunu becerebilecek meziyetlere sahip bir toplumuz demek ki, o küçüğe sevgi, büyüğe saygı, hoşgörü ve anlayış var yani mayamızda. bu sorumluluğu taşıyabilecek, verilen hizmeti suistimal etmeyecek seviyedeyiz yaşlısından gencine...
http://e1207.hizliresim.com/z/4/991kb.jpg bakın ne güzel oynuyor çocuklar, topları patlaktı gerçi ama olsun, keyiflerine diyecek yoktu, sonuçta mıcırlı betondan okul bahçesinden evla...
http://e1207.hizliresim.com/z/4/991lt.jpg ileride kah oturan, kah yatan gençler benim arkadaşlarım, adamlar gelene kadar sahada biraz takılalım dedik her gün olduğu gibi, bir yandan antrenman yapıyor, öte yandan sahayı rekreasyon amaçlı kullanıyoruz, sağda oturan abi ise top oynasın diye çocuğunu getirmiş, gölgeliğe çökmüş uzaktan ona göz kulak oluyor...
keşke belediyeler cimri davranmayıp ücretsiz olarak halkın hizmetine sunsa bu halı sahaları da ben yurt dışından verdiğim örneklerden sonra gururla kendi ülkemden de bahsetsem... lakin arazi ve para öyle demiyor, keza rant her şeyden önce gelir ve bu hep böyleydi, sanki ülkenin en sevilen, en popüler sporu basketbolmuş gibi apartmanlar arasına sıkışmış küçücük betondan basketbol
* sahaları ile üç beş bank ve ağaçtan oluşan butik parklar yapmaya devam... hem parkın veya halka açık spor alanının devlete para kazandırdığı nerede görülmüş? sporla gelen mutluluk metrik olarak ölçülemez ama arazi üzerinden gelen paracıklar pekala ölçülür, cepleri bile doldurur...
arazi halkın değil devletin malı, halı sahalar ise endüstriyel futbolun bir uzantısı misali para karşılığı alınan hizmet. diğer tarafta yurdum çocuğu topa aşık, yurdum çocuğu taş, toprak, beton, sokak arası dinlemeden futbol oynamaya sevdalanmış...
ah ki ne ah...