resim
Haldun Üstünel
Görev:-
Takım:-
Yaş:57
Uyruk:Türkiye
  • 1452
    galatasaray eski yöneticisi.

    galatasaray'ın 2000 başarısının ekmeğini yedikten sonra artık elinde ekmek kalmadığı için transferlerde zorlanıyordu. kimse kusura bakmasın da 2000-2001, 2001-2002, 2003-2004, 2006-2007, 2008-2009 yıllarında katılmışız. sonra 2012-2013.

    kaldı ki 2003-2004 yılında ara vermeden önceki son katılışımızda şampiyonlar ligi tarihinin porto, manchester vs ile en çok katılan 4-5 takımından biriydik. hatta sanırım manchester bizden bir azdı.

    uzun bir süre katılamadık, sonra yine katılamadık ve derken ünal aysal dönemi.

    haldun üstünel çok acayip işler çıkarıyordu. o zaman lincoln şimdi herkesin ağzının suyu aktığı adamlardan biri gibiydi, elano keza öyle.

    birini schalke'den diğerini manchester city den alıyorsunuz kolay iş değil bunlar. cidden sihirbaz gibiydi. kimse adama demedi ki al kulübün paralarını çatır çatır harca. sanarsın bana tarık çamdal'ı getirmiş, dursun özbek gibi otellerinde adamlar yatırıp kulüpten parasını almış.

    verilen parayı en iyi şekilde kullanıyordu.

    meira'a 4.5milyona transfer olmuş o sene kadıköy'de uefa finali diye koşturuyorduk, adnan polat sağ olsun 6'ya devre arasında satmıştı.

    linderoth'a adam ne yapsın hayatında sakatlanmayan adam bizde top oynayamadı. ben ondan çok stada gitmiştim o sene. dursun özbek'in sigdorsun transferi gibi değil en azından.

    milan baros ? konuşmuyorum bile.

    keita ? ulan bugün çek 100 galatasaraylıyı. ver listeyi, en çok kimi bir sene daha izlemek isterdin diye sor. %75'i keita der. sağ olsun polat sattı hemen.

    elano ? yorum yok. çok iyiydi, büyük potansiyeldi olmadı. adam shakthar'dan city'e oradan bize geldi. kim reddedebilirdi ?

    harry kewell ? bi zahmet susuyorum.

    shabani nonda ? 30 santimlik yürek vardı hani ?

    lucas neill ? yıllar sonra topla çıkan defans görmüştük sağ olsun hala unutamam sonra ujfalusi gelmişti işte.

    jo ve dos santos ayrı. kiralıklardı. dos santos hala içimde kanayan yaradır ah 5 mio verip alamadık özel topçuydu.

    ve bitmedi.

    bugün barcelona'yı barcelona yapan rijkaard. bugün guardiola'yı getirmek gibiydi.

    yersen sihirbaz değil parasıyla falan tamam.

    verin bana barcelona'yı abiniz şampiyonluk yapacak, verin city'i. guardiola kim ya o kadroyu ben de yaparım abi.

    tmm.
  • 1457
    kendisinin çalıştığı dönemlerin transfer gelir/giderlerine transfermarkt üzerinden baktığınızda 2007/2008 -10m euro, 2008/2009 -6m euro, 2009/2010 -14m euro ile kapatmışız.(bu yıllarda çalıştı diye hatırlıyorum)
    kendisini simdi degerlendirmek zor ,sonuçta zaman değişti ama şimdi gelse elano blumer ve abdul kader keita'ya totalde 15 milyon euro veremeyeceği belli...
    biraz daha bakinca cassio lincoln ve elano blumer'in 3.5 milyon euro maaş aldığı gözüküyor. kendisini seviyorsaniz cenk ergün'e de laf soyleyemezsiniz. aynı işler, farklı kişiler 10 sene öncesi/sonrası.
  • 1460
    takımımıza bir çok yıldız isim kazandırdığı için teşekkür ederim ancak elano transferinde ortaya çıkan gerçeklerden sonra bir daha asla galatasaray yönetiminde olmaması hatta üyeliğinin düşürülmesi gerekir. elano transferiyle ilgili kendi ağzından "manchester city'den ayrılarak galatasaray'a gittiğimde, sözleşmeme turnuvaya hazırlanabilmem için bir ay içinde en fazla üç maçta oynama maddesi ekletmiştim. yani birçok maçta yedek kulübesindeydim. brezilya basını bu durumu öfkeyle karşıladı çünkü anlamamışlardı. ama ben evde hazırlıklarımı yapıyordum. psikolojik ve fiziksel olarak hazırlanıp beslenmeme dikkat ediyordum. dunga da bunu biliyordu. türkiye'ye giderken de ona danışmıştım." diyerek açıklama yaptı.

    bu maddeyi kabul etmek kulübe ihanettir, açıklaması olamaz. üstüne o dönem elano'ya ihtiyaç yoktu; takımda sağ kanat ve on numara pozisyonları belliydi. merkez orta saha veya stoper gerekliydi. elano'da sezon boyunca kendisini maçlarda zorlamadı.
  • 1461
    galatasaray başkanından aldığı yetki ile transfer yapardı. ancak transferlerden galatasaray başkanından önce saim altunterim‘in haberi olurdu. galatasaray’ın bütün transferlerini altunterim kardeşlerin yönettiği turkspor.net isimli site 2 gün önceden duyururdu. kewell, meira, keita, jo, dos santos... üstünel’in aldığı kim varsa ilk o siteden duyuruldu. yatan transferin neden yattığı en ince detayına kadar anlatılırdı. o zaman sosyal medya da yok. haber yayılmıyor bu günkü gibi. transfer haberi isteyen kap bildirimi bekler gibi o siteyi tıklayacak. büyük sükse yaptırmıştı altunterimlere. 3-5 yıl daha yöneticilik yapsa osman altunterim transfer baronu olurdu.

    avrupaiymiş, dil biliyormuş. kimse kusura bakmasın ama üzerinden albayrak’a laf sokulacak kadar da avrupai değildir.
  • 1462
    galatasaray tarihinin belki de en overrated ismi. elano, dos santos, keita, meira gibi kaliteli isimleri almış olmasından ötürü iyi hatırlanıyor herhalde. yalnız şöyle bir durum var o futbolcu grubu ile sıfır şampiyonluk yaşadık. bu arada euro kuru o zamanlar iki lira civarlarında idi ve alınan topçularda hiç öyle beleşe alınmamıştı. euro kurunun ve ffp'nin olmaması ile sekiz milyon eurolara keitalar, elanolar alındı. kadro mühendisliği ise doğru yapılamadı. ön taraf ne kadar göz kamaştırıyorsa orta sahada öyle göz kanatıyordu. cenk ergün bile 2017'de pahalı olmasına rağmen nokta transferler yaparak daha iyi bir takım kurmuştur.
    kendisini şimdilerde euro dokuz liraya dayanmış, ffp denen kural varken de görmek isteriz. yapsın bakalım sihirbazlığını konuştursun iş bitiriciliğini.
  • 1463
    taraftarımızın abarttığı eski transferden sorumlu yöneticimiz. kendisinin görevde olduğu yıllar kurun düşük olduğu mutlu mesut yıllardı ekonomik olarak. kendisinin transferleri gerçekleştirdiği dönemde takımımız şampiyon da olamadı. taraftara göre ise oldukça başarılı. her işi şekline, havasına göre değerlendirmek nasıl bir şeydir hala anlamam. başarısız yöneticidir.
  • 1465
    bu tarz isimlerin övülmesinden artık sıkıldım. paraları saçıp adamları getirmek marifet değil. böyle paraları saçanlar yüzünden şu anda üç kuruş için kapı kapı dolaşıyoruz. çoluk çocuk değilseniz bu tarz elemanları iyi hatırlamazsınız. fm’de bile böyle bol keseden dağıtmıyorum ben. paraları böyle saçsaydım daha iyilerini getirirdim. euro’nun 8.7 olduğu şu zamanlarda bile çok olan paraları adam bunun 4’te 1’i bile değilken saçtı. 12 numara, antu’dan hallice kafa yapılarıyla şu sözlüğü doldurmayın lütfen.
  • 1466
    dünyadaki diğer sportif direktörlerin hepsi iyi oyuncuları bedava aldığı için kendisinin eleştirilmesi gereken eski yöneticimiz. baros, kewell, neil, meira, keita, lincoln (kötü anılar da bıraksa gelmeden önce avrupa'da sayılı isimlerdendi) gibi isimleri bugün hala her fırsatta anıyorsak, onları zamanındaki değerlerinin neredeyse yarısına transfer etmiştir. kadro mühendisliğini de bi zahmet teknik direktör yapacak. getirdiği oyuncuların hiç biri elden çıkarılırken zorluk yaşanmamıştır. hatta çoğunun gitmesine üzülmüştür bu taraftar. karşılaştırılan ve bence de başarılı sayılabilecek bir yönetici olan cenk ergün'ün getirdiği oyuncuları satmak için gösterdiğimiz çabalar ortada.

    son derece başarılı yöneticidir.
  • 1470
    --- alıntı ---
    schalke ceo’su clement tönnies: “bizim lincoln’ü satma niyetimiz yoktu ancak haldun üstünel geldi zorla randevu aldı, 2 saat görüştük. inanılmaz bir diksiyonu ve ikna kabiliyeti vardı. 5 milyon gibi komik bir fiyata lincoln’u sattım. ertesi gün uyanıp ‘ben ne yaptım’ dedim”

    --- alıntı ---

    ben cenk ergün'ün transfer ettiği her hangi bir oyuncunun kulüp yöneticisinin böyle bir şey söyleyeceğini düşünmüyorum. kaldı ki zaten oyunculara öyle maaşlar verdi ki kulüplerine gerek kalmadı.

    belhanda'yı satmaya çalışıyoruz ama ayda bir falan d.kiev'e ödeme yapmamız gerekiyor. sürekli bir bonusu geliyor amk nasıl bir anlaşmaysa adam eskidi, taksiti bitmedi.

    ha bu demek değil ki haldun üstünel de mükemmel iş yapıyordu. elbet, eksik hata vardır ama cenk ergün'ün yanında yahudi tüccar gibi kalır.
  • 1472
    biraz "şeyh uçmaz müridleri uçurur" mentalitesinin katkılarıyla, biraz da bazı mesafelerin zaman geçtikçe uzaması ekolünden gelen bir yanılsamayla hala daha gündem olabilen bir abimiz.

    hakkında derli toplu bir bilgi eksikliği var gibi, çok değil 10 sene önce yöneticilik yapmış olmasına rağmen...

    galatasaray lisesi değil saint benoit ve suadiye lisesinde tamamlamıştır orta öğretimini. doksanların ikinci yarısında, sami yen numaralısında "die for you" olarak yer alan grubun bir üyesidir. pek hatırlanmasa da 2006-2008 yılları arasında görev yapan 3. özhan canaydın yönetiminde görev almıştır ilk olarak.

    her ne kadar kendisine mal edilen ilk transfer cassio de souza suares lincoln olsa da, 2006-2007 sezonunda yapılan transferler de bu abimizin yaptığı transferlerdir.

    estudiantes'ten "kumaşı iyi" marcelo carrusca, çanakkale dardanelspor'dan son gün bir telefonla transfer edilen mehmet topal, galatasaray tarihinden şöyle bir gelip geçmiş olan tolga seyhan ve "ronaldinho'nun reklam filmlerinden arkadaşı" junichi inamoto 2006 yazının bonservis ödenen transferleriydi. ek olarak beşiktaş ile sözleşmesi sona eren okan buruk da bedelsiz olarak galatasaray'a geri dönmüştü.

    transfermarkt'ta yer alan miktarlara göre o sezon transfere harcanan para 3.8 milyon eurodur. şampiyon kadro korunurken takımdan ayrılan genç oyuncular için alınan 200 bin euro dışında bir gelir olmamıştır. ilk sezonda yapılan zarar 3.6 milyon euro olmuştur.

    2007-2008 sezonunda ise 13 milyon euroluk bir transfer harcaması görüyoruz. lincoln için 5 milyon euro, müzmin sakat tobias linderoth için 3.5 milyon euro, üçüncü köprü shabani nonda için 1 milyon euro, hakan balta ve volkan yaman için 1'er milyon euro bonservis ödenmiş. emre güngör 700 bin euro, orkun usak 600 bin euro, servet çetin 500 bin euro, ahmet barusso da 400 bin euro'ya mal olmuştur.

    gidenlere bakıldığı zaman hasan kabze, sasa ilic, mondragon ve stjepan tomas dörtlüsünden 3 milyon euroluk bir bonservis geliri elde edildiği görülüyor. yani ikinci transfer sezonunda da 10 milyon euro eksi yazılmış.

    2008-2009 sezonunda ise bonservise 12 milyon euro harcama yapılmış. milan baros için olimpik lyon'a 5.5 milyon euro, fernando meira için stuttgart'a 4.5 milyon euro, serkan kurtuluş için bursaspor'a 1 milyon euro, morgan de sanctis için sevilla'ya 500 bin euro, alparslan erdem için werder bremen 2'ye 500 bin euro ödenmiş. harry kewell ise bonservis ücreti ödenmeden kadroya katılmış.

    fernando meria'nın mart başında tartışmalı şekilde zenit'e geçmesiyle kasaya gelen 6 milyon euro ve necati ateş için real sociedad'dan gelen 150 bin euro dışında bir transfer geliri olmamış. bu sezonu da 5 milyon 750 bin euro ekside geçmişiz.

    2009-2010 sezonu ise son derece şaşalı geçti. takımın başına frank rijkaard'ın gelişiyle başlayan transfer sezonunda tıpkı baros gibi olimpik lyon'dan abdel kader keita ve manchester city'den elano blumer'in gelişiyle iyiden iyiye namı yürümüştü bu abimizin. bu iki oyuncu için verilen 14.5 milyon euro'nun yanı sıra rijkaard'a da ödenen 4 milyon euro var tabi ama maaşlar bu entrynin kapsamı dışında kaldığı için hesaplamada yer almayacak.

    ek olarak devre arasında everton'dan lucas neill'e 840 bin euro, kiralanan giovanni dos santos'a da 700 bin euro ödenmiş. yine devre arasında manchester city'den joao alves de assis silva bedelsiz kiralanmıştı. caner erkin için cska moskova'ya ödenen 400 bin euro'yu da ekleyince 2009-2010 sezonunun bonservis harcaması 16.44 milyon euro olmuş. her gün "satıldı mı" diye papatya falı bakılan lincoln için palmeiras'dan gelen 2.1 milyon ve alpaslan erdem için gençlerbirliği'nin ödediği 500 bin euro'yu düşünce o sezonu da 13.84 milyon euro ekside düştüğümüz sonucu çıkıyor.

    2010 yazında yönetim ile arasında pürüzler çıkmaya başlayınca, bir de adnan sezgin ipleri ele alınca istifasını verip görevden ayrılmıştır.

    bu abimizin görev yaptığı süredeki 8 transfer döneminde, sadece bonservis olarak bakarsak kulübe 33.2 milyon euro eksi yazılmış. finansal fair play kıskacında olup şimdilerde 100 bin euro'nun bile peşine düşerken çok korkunç bir miktar.

    peki bu adamın ne diye transfer sihirbazı diye bir lakabı var?

    açıkçası bu sorunun cevabı biraz da 2003-2006 arası dönemde gizli. doksanlı yıllarda türkiye'ye gelen en büyük transfer gheorghe hagi'ydi. yaptığı katkının yanında kariyer olarak da türkiye'ye gelmesi süpriz sayılacak bir isimdi. fenerbahçe'de ise aziz yıldırım'ın deyimiyle "benhurlar" oynuyordu.

    2000 yazında mario jardel'in helikopterle florya'ya inişi, 2000 yazındaki uefa şampiyonluğu sonrası o kadar da süpriz değildi. fenerbahçe'nin 2000 yazında yaptığı transferlerin çoğu da bir dönem avrupa futbolunda popüler olabilmiş futbolculardı. ancak 2002 yazında ariel ortega'nın gelişi ise fenerbahçe'nin "galacticos" döneminin başlangıcıydı. özhan canaydın bu transferin üzerine "her sene 3 dünya yıldızı" sözü vermiş, ancak gelip de taraftara saç baş yolduran frank de boer'den sonra herhangi bir dünya yıldızına galatasaray forması giydirememişti.

    aynı periyodda fenerbahçe, gelen ve katkı veren yabancılar dışında alex de souza, stephan appiah, nicolas anelka, mateja kezman gibi dünya yıldızlarını 2-3 yıllık sürede saraçoğlu stadı'na çıkarmayı başarmıştır. beşiktaş'ın da ailton ve john carew ile kendince dahil olduğu bu yarışta galatasaray 2003-2006 arası tamamen suskun kalmıştır.

    o dönem yeni yeni başlayan transfer nöbetleri, fenerbahçe'nin hem transfer şampiyonu hem de lig şampiyonu olması galatasaray taraftarını yıpratmıştı epey. mükemmel geçen 1992-2002 arası sonrası çok kötü giden 2002-2006 dönemi ve yetmezmiş gibi saha içi saha dışı çok güçlü bir fenerbahçe vardı.

    2005-2006 sezonu şampiyonluğunun etkisiyle 2006-2007 yazı taraftar açısından rahat geçmişti. 2007 yazı girerken ortaya çıkan lincoln söylentileri tüm bu sürecin etkisiyle olması gerekenden fazla büyümüş, olması gerekenden fazla anlam yüklenmişti. yıllar yıllar sonra bu ayarda bir isimli transferin gelmesi kamuoyunu coşturmuştu.

    bu ayarda dediğim de işte adı açıklanınca "kim ulan bu" denilmeyen bir oyuncu olması. şimdilerde radamel falcao gelse faydalı olur mu tartışması yapılıyor. kalsın mı gitsin mi diye ikileme düşüebiliyor. o dönemleri yaşamayan ya da hatırlamayanların idrak etmesi çok zor. kaldı ki o yaz galatasaray taraftarı adeta tüm biriktirdiğini lincoln üzerinen abartı şekilde kusarken dahi fenerbahçe real madrid'den roberto carlos'u transfer etmişti.

    işte bu galatasaray'a bir anda milan baros, harry kewell, frank rijkaard, abdel kader keita, elano blumer gibi isimler ardı ardına gelmeye başlayınca haldun üstünel ismi tribünlerde tezahürat olarak dillendirilmeye başlamıştı. buna bir de transferlerin ana akım medyada neredeyse duyulmadan bitirilmesi, medya haldun üstünel'i avrupa'nın bir köşesinde bilirken bambaşka bir köşesinden bambaşka bir transferle gelmesi falan eklenince transfer sihirbazı lakabının takılması kaçınılmazdı. ayrıca tribün geçmişi olan bir kişi olması, galatasaray'ın o yıllardaki avuntusu olan "fenerbahçe parasıyla alır, galatasaray his meselesidir" konseptine de uyunca altyapıdan çıkıp dünya yıldızı olmuş futbolcu muamelesi de eklenmiştir tüm bunların üzerine.

    aradan 10 yıl gibi bir zaman geçince, ne yazık ki bazı şeyler birbirine girebiliyor. nasıl ki 20 küsur yıldır 1996 ruhu fetişizmi bitmediyse, transfer işleri sıkıntıya girdiğinde haldun üstünel adının anılması da kabul edilebilirdir. tüm bu laf kalabalığının sonunda ne çok büyük bir yönetici ne de "tüh allah belanı versin" denilecek bir adam olduğunu söyleyebilirim.

    yaptığı işler, özellikle taraftarın psikolojisi açısından o dönem için bu derece önemliydi. o yıllar bugünkü finansal fair play tarzı düzenlemelerin doğum sancılarının yaşandığı ama türk takımlarının çok da umursamadığı günlerdi. fenerbahçe de beşiktaş da diğer kulüpler de aynı kafada gidiyordu. beşiktaş zaten tüm borcunu yıldırım demirören'e bağlayıp neredeyse kulübün tapusunu verdi. fenerbahçe 20 yıllık aziz yıldırım dönemi sonrası takke düşüp kel görününe acı gerçekle yüzleşiyor 2 yıldır. galatasaray birkaç yıl önce bu gerçekle yüzleşip, var olan gayrımenkulleri ve sıkı politikaları sayesinde görece daha rahat durumda.

    ama dediğim gibi, o yıllar işte taraftarın kaygısının bütçeden ziyade kadroya daha fazla olduğu yıllardı. ek olarak 2002-2008 arasındaki çok güçlü fenerbahçe'ye karşı yaşanan psikolojinin kırılması açısından önemliydi. üstelik türkiye ekonomisi 2001 krizi sonrası 5 yıllık politikalarıyla düzlüğe çıkmayı başarmıştı. amerika'nın da içine girdiği krizden dolar basarak kurtulmaya karar vermesi sonrası tüm "gelişmekte olan ülkeler" gibi türkiye'ye de sıcak para girişi oluyordu. bu para da alım gücünde bir artışa sebep olmuştu.

    ek olarak döviz kurların bugünün 5'te 1'i seviyesindeydi. yani o dönemin 33 milyon euro'suna denk gelen türk parasıyla bugün 8 milyon euro bile alınamıyor. avrupa'da sadece 2 tromso maçına çıktığımız 2004-2006 arası dönemden sonra 2006-2007'de şampiyonlar ligi, 2007-2008 ve 2008-2009'da avrupa ligi gruplarında oynamamız hatta birkaç tur geçmemiz sayesinde kulüp olarak euro bazında gelirlerimizde de ciddi bir artış vardı aslında o yıllarda.

    o artan gelirlerin cesaretiyle tüm bu transfer hamleleri yapılabilmişti haldun üstünel döneminde. taraftarın gözünde edindiği yer, medyanın da güzellemeleriyle işte biraz da bu noktada yanlış anlaşılmıştır hep. uzun saçlarıyla, şık ama sportif kıyafetleriyle, genel aurasıyla falan türk tipi futbol yöneticisi profilinin dışındaydı. yıllarca ezilmiş taraftarı coşturan transferlerdeki imza fotoğraflarında yer alması, bunu yapabilen yönetici olarak lanse edilmesi onu olması gerekenden daha üst bir yere taşımıştır gönüllerde.

    bu isimleri getirmenin bir maliyeti vardı, takımda tutmanın bir maliyeti vardı. gerek kamuoyu gerek basın hep bu isimlerin ikna edilmesi kısmına yoğunlaştı ama kimse iknanın nasıl olduğu kısmını çok sorgulamadı o günlerde. kamuoyu aydınlatma platformu olayları henüz yoktu, internet de bu seviyede hayatımıza müdahil olmuş değildi. bazı şeyler hiçbir zaman gün yüzüne çıkmadı.

    hafızalarda hep sözleşme imzalanan masada sakin ama kendinden emin şekilde oturan, imzalar atıldıktan sonra kalkıp sporcuyla klasik tokalaşma yerine "çak" yaparak sarılıp kucaklaşırken birşeyler söyleyen, oyuncu menajer hatta bonservis ödenen kulüp başkanının övdüğü bir adam olarak kaldı.

    tüm o bilgi yığını arasında bu görüntüsüyle "herkesi ikna edip kulübe getirebilecek bir sihirbaz" olarak şekillendirildi. oysa adamın yaptığı oyuncu ne istiyorsa onu vermekti. ikna kabiliyeti sadece manevi konularla ilgiliydi. bu tarz oyuncular için her şey para değildi ama parasız da yapmazlardı. işte basının, kamuoyunun ıskaladığı nokta buralardaydı. "ikna" edilen futbolcunun indirim ya da kolaylık yaptığı gibi bir yanılgı oldu.

    oysa adamın tek yaptığı klasik türk tipi yönetici anlayışının dışına çıkıp adamlarla anladıkları dilden konuşmaktı...
  • 1473
    özellikle 2009/10 sezonu devre arası bizi çok heyecanlandıran galatasaray taraftarları için transfer uzmanı olarak bilinen eski yöneticimiz. aynı dönem* aykut kocaman fenerbahçe sportif direktörü ünvanıyla ingiltereye çıkartma yapmıştı ancak eli boş dönmüştü. haldun üstünel avrupanın farklı bölgelerinden futbolcular alırken ingiltere'den de lucas neill'ı da getirince 'aykut kocaman ingiltere'ye turist olarak gitti' şeklinde dalga geçiliyordu. sonuç olarak yapmış olduğu transferler hala başarılı olarak görülüyor elbette ancak sporcu performansları ve takımın sonuçları iç açıcı olmayınca bu transfer uzmanı kimliği biraz tarihe gömüldü gibi.
  • 1474
    2021 yılında kulübümüzde yapılacak olan seçimde başkan olmasını istediğim eski yöneticimizdir. galatasaray camiasinın ağırlığını taşıyabilecek vizyoner bir kişidir kendisi, her ne kadar mustafa başkanımızı sevsem de sağlık durumu sebebiyle yardımcıları yönetiyor gibi oluyor kulübü ve onların da işlevselliği ortada. hak ettiği gibi, onurlu bir biçimde, camianın duayeni olarak mustafa başkanımızı görmek istiyorum, duayen denilen akbabaları değil. haldun başkandan da beklentim, artık kulübümüze yakışır, liseci olmayan, vizyoner bir yönetim kurmak için şimdiden hazırlanmaya başlamasıdır. gelecek güzel günler yakın olur o zaman.
  • 1475
    2021 yazında yönetime girer mi girmez mi bilmiyorum ama muhakkak kendisi gibi bir iş bitirici adama ihtiyacımız var.

    abdurrahim albayrak maalesef kendini bitirdi. transferde sıcak parayı kendisi veriyor diye her gördüğü kameraya saçma sapan konuşup artık sabırları taşırdı.

    daha 4 gün önce, "her saniye transferle ilgileniyoruz. inşallah birkaç gün içinde güzel şeyler olacak diye umut ediyorum." demişti. şurada kaldı 48 saatten az süre. ne gelenlerle ilgili bir haber var ne de gidenlerle.

    mustafa cengiz'i karakter olarak sevsem de (yine maalesef ki) abdurrahim albayrak gibi bir beceriksizi transferden sorumlu yaparak kendini bitirdi. bu sene şampiyon olsak belki yeniden mustafa cengiz seçilir diyordum; ama yok. kredisi falan kalmadı artık. ffp var anlıyorum ama haftalar önce yazmıştım yapılması gerekeni, babel ve belhanda'nın maaşlarını biz ödeyecektik, üstüne 1-2 de verecekti o kulüpler, yaklaşık 10 milyon euro'luk bonservis girdisi oluşturulacaktı. o parayla da transferler yapılacaktı. maalesef bunu bile beceremediler.

    gerçekten çok yazık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın