2007 yazında "istanbul'a gelmişken ali sami yen'e de bir uğrayalım" deyip mecidiyeköy'e gitmiştik. babamla stadın önünde fotoğraf çektirirken orada duran bir adamla selamlaştık. "nereden geldiniz, kaç gün kalacaksınız" muhabbetinden sonra adam bizi sevmiş olacak ki, "ben stat görevlilerinden biriyim, birazdan takım antrenman için stada gelecek, burada durun ben alacağım sizi içeri" dedi. "ulan adam bizi işletiyor mu acaba" diye düşünsek de beklemeye karar verdik. özcimbomlu sezgin de orada arkadaşlarıyla bekliyordu, "sezgin reis de buradaysa adam doğru söylüyor herhalde" deyip beklemeye başladık.
oralarda beklerken adnan polat'ı gördüm, heyecanla yanına gidip "merhaba" dedim ama kendileri kafasını çevirip bakmadı bile. sonra hakikaten takım otobüsü geldi, futbolcular birer birer stada girdi. etraf boşaldıktan sonra adını hatırlayamadığım o adam tekrar gelip bizi stada soktu. babamla tribünlerden antremanı izlemeye başladık, yanlış hatırlamıyorsam slaven koprivinica maçının bir iki gün öncesiydi. on-on beş sıra altımızda haldun üstünel ve birkaç yönetici oturuyordu. yukarıya dönüp baksalar bizi görecekler, "basına kapalı antrenmanda kim aldı bunları içeri" deyip stat görevlisini işten atacaklardı belki. bu sebeple sadece 10 dakika oturup sessizce stattan çıktık.
daha sonra antrenman bitti, futbolcular stattan çıkıp takım otobüsüne binmeye başladılar. kimisi insanlarla fotoğraf çektirdi, kimisi kimseyi takmadan otobüse bindi. sonra hakan şükür çıktı, kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen bir kişiyi bile kırmadı, yaklaşık 5-6 dakika çevredekilerle fotoğraf çektirdi. sonra hasan şaş'la beraber bir taksiye atlayıp gitti. ben de o zaman "demek lider böyle olunuyor, seni seven insanların hiçbirine ters davranmaman gerekiyor" demiştim.
daha sonra birçok olay yaşandı, adnan polat büyük umutlarla başkan oldu, hakan şükür zorla galatasaray'dan koparıldı. belki adnan polat'ın hakan'a "artık burada futbol oynayamazsın" demek için haklı sebepleri vardı, bilmiyorum. sonra işler ikisi için de iyi gitmedi, polat galatasaray tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşattı. hakan şükür milletvekiliyken haksız bir inatla lig tv'de yorumculuk yapmaya başladı, eleştirilere "ben beyefendiden izin aldım, gerisi boş laftır" cevabını verdi. sonra o beyefendiyle de kavga etti.
ancak hakan şükür, zamanla galatasaray taraftarının gözündeki eski itibarını yeniden kazandı. zaten benim kanaatime göre hiçbir galatasaraylının hakan şükür'den nefret etmesi mümkün değildir, sana bu kadar büyük mutluluklar yaşatmış birine olsan olsan
kırgın olursun. hakan şükür'den nefret ediyorum sanırsın, sonra youtube'da bologna maçının özetine denk gelirsin, hakan'ın golünü izlerken o nefretini unutursun mutlaka. o yoksa uefa finalini izlerken, 2006 şampiyonluğunu izlerken, 92'de beşiktaş'a attığı golü izlerken, hakan'a nasıl kızgın kalabilirsin ki?
hakan şükür de bu kırgınlıkları sonradan büyük çoğunlukla telafi etti, bunda iktidarla ters düşüp sonradan gezi olaylarına hak vermesinin de payı vardı mutlaka. adnan polat ise hala kendisi dışındaki herkesi suçlamaya, "galatasaray şike yapmış da olabilir, bilemem" diyerek ölmüş itibarının cesedine ateş etmeye devam ediyor. "20:45"le, büyük sevinç ve hedeflerle anılan bir adamken, sadece birkaç sene içinde galatasaray taraftarının en çok nefret ettiği insanlardan biri olmayı başardı.
iki insan arasında o gün tecrübe ettiğim davranış farkının da bunda bir etkisi var mıdır acaba?