hoşgeldin
karpatların maradonası, hoşgeldin yaşayan
efsane, hoşgeldin
gheorghe hagi...
frank rijkaard'ın ayrılmasıyla beraber o kadar isim gündeme geldi ki; bazı haber sitelerinde, köşe yazılarında, bloglarda artık
galatasaray ile dalga geçilmeye bile başlanmıştı. şu sıkıntılı günlerde senin ismini duymak, resmini görmek bile insana üzüntüsünü unutturabiliyorken, sen
22 ekim 2010 cuma günü saat 15:00'te
tugay kerimoğlu ile birlikte resmi imzayı atacaksın ve
ali sami yen'in çimlerine yeniden ayak basacaksın.
iyi oldu, kötü oldu, göz boyandı, astar çekildi, taraftar susturuldu, taraftarın yemi oldu vs. gibi konulara girmek istemiyorum. bunları ileride uzun uzun konuşur, tartışırız. lakin kısaca söylemek gerekirse;
10'un gelmesi için demek ki
frank rijkaard'ın gitmesi gerekiyormuş diyebilirim sadece.
senden önce teklif götürülen ve anlaşma sağlanamamış isimler de oldu elbette. bunların sebepleri kamuoyuyla paylaşılmadı net olarak ama şunu kesin olarak söyleyebilirim ki; bu kadar sıkıntıyı üstüste çektiğimiz, kimsenin elini taşın altına koymaya cesaret edemediği, birçoğumuzun umutlarının iyice tükenmekte olduğu şu günlerde, ''
galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır'' diyerek; bilbao'da, monaco'da, leeds'te, viyana'da, mallorca'da, dortmund'da, milano'da olduğu gibi yine sen sazı eline alıyorsun.
bahtın açık, duaların kabul olsun.
te iubesc hagi*dipnot: belki yazdıklarımla ilgili olmayacak ama;
gheorghe hagi büyük futbolcuydu ama teknik direktörlük kariyerinde hiçbir başarısı yok diyenler için,
frank rijkaard'ın kariyeri başarılarla doluydu ama sonuç ne oldu demeden bitirmek istemedim.