olaya tarihsel açıdan bakarsak, kendisi aromen olduğu için kökeni vlach'lara yani ulahlara dayanır.
birçok tarihçi ulahların kökenini, köleleştirilmiş gladyatör olarak düşünürken, romalılaşmaları için de helenlerle evlendirildiklerini düşünür. tabii aslında aromen olarak adlandırılan bu grubu ulah olarak adlandıran genelde yunanlılardır.
hala daha ulahların tarihsel kaynakçası sorgulanadursun, kendilerinin en farklılaşan özelliği, avrupa'nın sayılı göçebelerinden olmalarıdır. kışın başka yere giderler, yazın başka yere giderler, çadırlarda yaşarlar vs. hani bizim bildiğimiz gibi, türklerin yörükleri nasıl belli bölgelere yerleşmişse, avrupa'nın yörükleri de bu ulah arkadaşlardır.
her ne kadar bu ulah arkadaşlar avrupa'nın göçebeleri olsalar da, bünyelerinde yüksek hırs içerirler. tarihteki ünlü aromenlere bakar isek bunların balkanların bukalemunları olduğunu, ve değişik bağımsızlık mücadelelerinde önde gelen kişilerin yoğunlukla aromen olduğu görülür. bu yüzden genelde balkan halkları aromenleri 'en iyi gürcü', 'en iyi bulgar', 'en iyi yunan' olarak adlandırıldığını görürüz. bir tek kendi içerilerinde fikir birliğine varamazlar, 'her kim ki çıkar biz aromenleriz, biz ayrı bir devlet kurmalıyız' falan derse birbirlerinin ağzına kürekle vururlar. yani otoriteyi sevmezler ve istemezler, hafif anarşik yapıları da vardır.
hagi'nin aslında kütüğü selanik olmakla birlikte, 1925'te romanya kralı birinci ferdinand tarafından aromenlere sağlanan ayrıcalık ile hagi'nin büyükbabası ve ailesi dobruca bölgesine göç etmişlerdir. annesinin ailesi de yine modern yunanistan'dan göçen bir aromen aileden gelir. hagi'nin çocukluğunda en sevdiği şey, dedesi ile birlikte koyun gütmek, onunla peynir ve domates yemektir.
bu yazı kendisini izlememiş oluşan doku uyumunu görmemiş ve anlayamayan bütün galatasaray taraftarı için yazılmıştır. hagi kariyerinin çoğunda yalnız bir kraldır. bu kral kendini takım için oynayan bir 10 numara için tanımlamıştır. aşağıdaki tanım kendisinindir, ancak en nihayetinde yukarıdaki tanıma dönmüştür.
(bkz:
10 numara 9 numara için oynar)
bu maharetli gladyatörü hangi takım anlayabilmişse, o takım avrupa'nın en yüksek mevkilerine ulaşmıştır.
(bkz:
steaue bucharest)
(bkz:
romania)
(bkz:
galatasaray)
takım içerisinde birileriyle sürekli kavga eder. onun için mükemmel oyun tanımı bellidir, ve ne yazık ki bu kafasındaki mükemmel oyun, kendisi için hiçbir zaman mükemmel değildir. 'gel ma', 'git ma' şeklinde homurdanmaları, kavgaları onu lider olarak kabul etmeyen takımlarda sorun teşkil etmiştir.
o kırmızı burnuyla öfke saçarken, alttan alan galatasaray oyuncuları, oluşan güzel oyun ve güzel sonuçlar sonrası ise doyumsuz sevgi ve saygıyla karşılaşır. bu anların en çok gözlemlenebildiği anlara, gol atan oyuncuları sırtında taşıdığı, fatih terim uefa şampiyonluğu röportajında, 'bravo hoca, mükemmel hoca, süper hoca' şeklindeki nidalar attığı anlar örnek gösterilebilir.
bakın hala futbolla alakalı çok az şey anlattım. şimdi gelelim futbol kısmına.
öncelikle icardi'nin hagi ile kıyaslanabilmesi için başka bir hayata ihtiyacı var. takımın merkezi, maestrosu olabileceği bir pozisyona ihtiyacı var. icardi skor yapar, çalım atar, belki asist yapar ama hiçbirini hagi'nin düzenli yaptığı mesafelerden yapamaz. bunun nedeni de sahada bulunduğu pozisyon ile ilgilidir.
gelelim sneijder'e. ikisini de izlemiş biri olarak, sneijder'in kıyaslanacağı oyuncu olsa olsa alex olur sergen olur. bu arkadaş hagi'nin saha içerisinde dolaştığı alanlarda dolaşabilecek ne nefesi vardır, ne de yeteneği. insanlar şiddetli/patlamalı koşuyu dinamizm sanıyor. bunun için başka bir örnek verelim. badou ndiaye ve torreira... sizce ikisinin de prime'ında hangisi daha dinamik ve daha fazla alan kapatıyor?
hagi'nin topla katedmesi sürekli dur kalklara dayanır. bu çalım stilinin en benzerleri de kısa mesafelerde arda turan veya uzun mesafelerde yapılanını istiyorsanız yunus akgün'de görülür. bunun sürekli yapılmasının vücuda bıraktığı etkiyi anlamak için yunus'un kariyerine veya arda'nın atletico kariyeri ile birlikte bunun sıkılığını ne kadar azalttığına bakarak anlayabilirsiniz. bu oyuncuların oyundan pat diye düşmesinin
*, belli dakikalarda etkili olabilmesinin nedeni budur. bir arabanın sürekli 0'dan 100'e kalkması için gereken beygir gücü * bu hareketin yapılma sayısı eşittir gereken enerji.
kısacası sneijder, sergen veya alex'in sert ve birebir savunmacılara karşı kendini unutturduğu ana ihtiyacı vardır. ilk büyük fark olarak bunu belirtebiliriz. hagi'nin böyle bir ana ihtiyacı yoktur, istediği anda harika top tekniği/kontrolü ve sıfırdan 100'e çıkacak enerjisi her zaman cebindedir. kendini hatırlatır, o rakibin üzerine gider, veya kendisi ile birlikte bu arkadaşları sahanın bir kale çizgisinden diğer kale çizgisine kadar istediği alana götürür.
ikincisi ise hagi'nin messivari alan kontrolüdür. messi maçın ilk 15 dakikası nasıl rakibi analiz ediyorsa
*, hagi'de de benzer bir özellik vardır. yalnız yine arada fark vardır, messi için bu alan santradan rakip kaleye kadar, kendini konumlandıracağı bir alan ise, hagi'de yine iki kale arasındadır. pasının menzili yoktur, defansta çalım atılmaz diye bir kuralı yoktur.
kısacası kendisi tepeden tırnağa aromen olup, kendini romanya'ya adamış bir gladyatördür.
edit: linguistic açıdan bakarsak, aromenlerin dili rumenceye çok benzemektedir. sanırım romanya'ya gelmelerinin nedeni bu olsa gerek. yoksa davranışsal açıdan yörüklere, tarihsel açıdan romalılara, linguistic bakımdan romenlere çok benzemektedirler.