• 5076
    2015-2016 senesi itibari ile kendilerini tanıyamadım taraftarlardır. ultraslan'ı falan dışarı atıyorum.

    kendileri öyle değişmişlerdir ki galatasaray ruhuna aykırı ne varsa bu sene bunu sergilemektedirler. artık sdece başarı odaklı taraftar grubu olmuşlardır. başarı için şike yapsak, yapalım diyecek konuma düşmüşlerdir. başarıya giden her yola mübah olarak bakmaktadırlar. galatasaray'ın değerleri değil, televizyon başında izleyecekleri galatasaray'ın galibiyetleri ile ilgilenmektedirler. galatasaray başarılı ise bunun nasıl ve kimler ile kazanıldığı önemli değildir.

    bana göre türkiye'nin derwall sonrası gelmiş geçmiş en iyi hocası olan fatih terim. malumunuz futbolumuzda 2011 senesinde bir çok olay oldu. fenerbahçe'nin bir sezon önce şike yaptığı, bir çok takımın ve futbol adına bir çok kişinin bu işlere bulaştığı görüldü. sonrasında ne mi oldu? mevcut başkan fenerbahçe'yi düşerecek korkusuyla,uefa ya göndermiyor diye değiştirildi, yerine başkanı olduğu kulübe evrakta sahtecilikten ceza aldıran bir başkan geldi (bkz: yıldırım demirören). bu adam mevcut döneminde fenerbahçe yalakalığı yaptığı gibi galatasaray düşmanlığı ön plana çıktı fatih terim'e, galatasaray'ımıza nasıl saldırdığı malumunuz. aynı şekilde özellikle stadımızın açılışında yaşanan malum protesto olayıyla da tayyip erdoğan'ın galatasaray ile ilgili hareketleri malumunuz. peki sonra ne oldu? 3. sezonuna başlayan mevcut teknik direktörümüz, birden şikecileri aklayan (hırsızdan yana taraf olan ) akp'nin genel başkanı ve mevcut başbakan tarafından milli takım başına getirildi. teknik direktörümüzde, her zaman adaletten yana olacağını söyleyen hatta şampiyonluklar sonrası konuşacağını söyleyen imparatorumuzda galatasaray'ı yarı yolda bıraktı ve buraya gitti.

    galatasaray gerçeklerinde bu adamın kalem ile üstü çizilirdi. ama mevcut galatasaray taraftarı örf, anane ve kültür takmadıkları için böyle bir adamın kulübe geri gelip herşeyi toparlamasını isterler. oysa bu adamın galatasaray'ı nasıl bırakıp gittiği, kimler uğruna gittiğini unutmamak lazım. bir fotoğraf gösterelim. http://img.haberler.com/...zayi-atti_1787_o.jpg

    bana göre galatasaray'ın istediği sistemi oynatabilecek gençlere de önem veren, idealist bir teknik direktör olan ersun yanal. bu adamı da nasil unutuyorlar nasıl kabul ediyorlar merak ediyorum? bu adam ki galatasaray'ın 5. şampiyonluğuna gittiği 2000-2001 sezonunda soyunma odasında futboclularına fenerbahçe'den gelen teşvik paralarını dağıtan adamdır. bu adam yersiz ve alakasız şekilde efsanemiz hakan şükür'e karşı ayaklanmış teknik direktördür. bu admaın benzer pis durumları bir çokken galatasaray taraftarı tarafından isteniyor olması kabul edilemez.

    bu iki adam nezdinde değerlendirme yapılınca galatasaray taraftarına şaşırıyor ve üzülüyorum. galatasaray'ı var eden herşeyden uzaklaşıp, galatasaray'ı galatasaray olduğu için sevmeyen bir taraftar olmaya başladılar. kendilerine tavsiyem düny agloballeşiyor, artık avrupa takımlarının tribünleri turist çekim merkeiz olmaya başladı. avrupa'dan kkafa tkaımları tutabilirler, hem temiz futbol izlerler hem de daha büyük başarılara da şahit olabilirler.
  • 5084
    galatasaray taraftarı, çok büyük oranda ''taraftar'' olmaktan çıkıp ''müşteri''ye dönüşmüş durumda. bu müşteriye dönüşme ya da dönüştürülme olayı elbette sadece galatasaray taraftarları için geçerli değil. ama belki de dünya genelinde , taraftardan-müşteri dönmeye başlayan ilişkiler, galatasaray'da en keskin biçimde kendini gösteriyor. şu dönemki kaos ortamının ya da artık üç-beş senede yaşanan, neredeyse gelenekselleşmiş çöküş dönemlerinin sorumluluğunu galatasaray taraftarı başkalarında olduğu kadar kendinde de aramalı bana kalırsa.

    her sene orijinal forma, kombine alan evine-işine digitürk bağlatan, gs kredi kartı kullanıp kendi bütçesi nispetinde galatasaray'a katkıda bulunanlar, ekranların başında ya da stadyumda maç izlediğinde arada kurulmuş ve sarsılmaz gönül bağının yanında olayları maddi bir eksen üzerinde, bir nevi maddi bir muhasebe girişerek izlemeye girişiyorlar.belki kendilerince hakları da. ama bu durum giderek tatsız bir hal almaya başlıyor. çok yüksek bir ücret ödeyerek bir opera, tiyatro ya da gösteriye gidip ödenen bedelin çok altında rezil bir performans sergilenince sahneye domates, yumurta vs atılması olayına dönmeye başladı iş ki bence çok tehlikeli bi' durumdur bu.

    gönül bağından maddi zemine kaymaya başlayan ilişki özellikle ali sami yen'den tt arena'ya geçilmesiyle iyice gün yüzüne çıktı. koltuk sayısının ve sıradan kişilerin borçlanma kapasitelerinin artmasıyla birlikte kombine almak eskiye oranla çok daha kolaylaştı. durumlar böyle olunca da eski taraftar profili neredeyse tamamen değişti ve yukarıda bahsettiğim yüksek bedel ödeyip bunun karşılığını anında görmek isteyen bir taraftar profili türedi. bu yeni profili aradaki gönül bağını ne yazık ki başarı endeksli olarak hatırlamaya başladı.

    suğnıs zamanında başladı benim a.s.y maceram lise 1 öğrencisiydim o zamanlar. sıradan lig maçlarında önceki günlerde bilet almazdık ama maçın başlama saatinden yaklaşık 5 saat evvel mecidiyeköy'de olurduk. önce bilet sırası sonra stadyuma giriş kuyruğu derken maçın başlamasına 1 saat kala ezilme tehlikelileri atlatarak içeri girerdik. derbi maçlar ve avrupa kupası maçlarındaysa mutlaka maçtan 3-4 gün önce satışa çıktığı gün koşardık mecidiyeköy'e kaç kere karaborsacıların on'ar yirmi'şer bilet alıp götümüze bakarak döndük sayısını unuttum. ama yine de zorlar bir şekilde alırdık biletlerimizi maç öncesi. önem derecesi yüksek bu maçlara elinizde bilet olsa dahi maç günü herhangi bir şansızlığa uğramamak için çok erkenden girmek gerekiyordu. hiç unutmam 4-2 biten psg maçına tam 7 saat önceden girmiştik yeni açık'a.
    o zamanlardaki taraftar profili için de söylenecek çok şey var. atkımızı ya da cebimizdeki üç kuruş parayı gasbetmeye çalışan çok oldu. artık sesimiz kısılıp bağıramayacak duruma geldiğimizde davul tokmakları fırlatıldı üzerimize . belki de yüzlerce maça gitmişimdir , şimdikiden çok daha yeteneksiz topçuları sırtında gs formasıyla görmüşümdür ama bırakın maç devam ederken kendi oyuncusunu toplu halde ıslıklayan taraftarı en umutsuz maçın son dakikasına kadar desteğin kesildiğine şahit olmamıştım. o süreci kimse güllük gülistanlık sanmasın çok beter sonuçlar, olumsuz durumlar yaşandı. kötü dönemlerin atlatılmasının tek nedeni tribünlerin desteği olmasa bile sac ayağının çok önemli bir parçasıydı.

    yeni nesil gs taraftarları kardeşlerim pek bilmeyebilir ama hakan şükür ile galatasaray taraftarı arasında bambaşka bir ilişki vardır. hakan şükür tabi ki çok yetenekli, hırslı ve akıllı bir futbolcu geldiği noktada bunların önemi çok yüksek ama ilk yıllarında acemiliğini atlatmasında, çok uzun süreler gol atamamasına , kimi zaman sahada saç-baş yolduran hareketlerine rağmen taraftarın kendisine desteği her zaman inanılmaz kuvvetli olmuştur. genç hakan şükür şimdilerde takıma transfer olsa üçüncü maç teneke bağlanarak gönderilir takımdan. herkes futbolcuların bundan on-on beş sene evvelki ''ruh''a sahip olmadığından dem vuruyor ama belirtmek gerek ki taraftar da maalesef ''ruh''unu yitirmiş durumda. biri değişirken diğerinin aynı kalmasını bekleyemeyiz çünkü bunlar aynı kaynaktan beslenen, bir birleriyle etkileşim halinde olan şeyler. bilmiyorum bu belki de geçen zaman içinde insanların hayat bakışının değişmesiyle alakalı bir durum.

    ayrıca özellikle burada dikkatimi çeken ve çok şaşırdığım bir şey var. diyelim ki takımın bir teknik direktör arayışı var. bir kesim bielsa'yı istiyor bir kesim garcia gelsin diyor diğer kesim de ersun yanal'ı istiyor. bir takımı 2 ya da 3 hoca çalıştıramayacağından diyelim ki rudy garcia geliyor başa. isteği gerçekleşemeyen(!) 2 grup apaorta yatıp başarısız bir sonuçta hemen kendi takımının hocasının altını oymaya, kazanı kaynatmaya başlıyor. buradaki ayrım hocaların eleştirilemez oluşu değil; kendi istediği dışında birinin takımın başına gelişinden sonra hocaya karşı adeta garez -kin besleyen egosantrik taraftardır.
  • 5085
    galatasaray yöneticileri öylesine iğrenç bir şekilde galatasaray taraftarına davranmışlardır ki taraftar onların anlayacağı dilden konuşmaya başlamıştır. eğer bir grup kendi çıkarını düşünen adam, kendi isimlerini yapmak adına galatasaray'a gelip yanlış işlere imza atarlarsa tepki görürler. bu dünyanın her yerinde böyledir. ne yazık ki galatasaray yöneticilerinin suratları artık iyice kösele kıvamında. hiçbir tepki adamlarda kızarmaya yol açmıyor. eskiden galatasaray taraftarı bir yönetimi istifaya çağırdığında hemen yeni yönetim için çalışmalara başlanırdı. bu ne yazık ki canaydın döneminde değişti. artık çaresizlikten midir, camianın içinde bulunduğu alternatifsizlikten midir, inan kıraç'ın boşluğuna mı gelmiştir bilemem ama canaydın'a sımsıkı sarıldı dedeler. düşünsenize ribery marsilya'ya bedava gitti. daha büyük bir skandal olabilir mi? üstelik yüzüncü yılda da şampiyon olamamışsınız. ama yönetim değişmemiş. bu eşsiz bir başarısızlık ve eşsiz bir taraftarı sallamama hikayesidir. bence kırılma noktasıdır.

    canaydın döneminden itibaren yönetimler taraftarı sallamamaya başladılar. taraftarın da kendini ifade ediş şekli özellikle store ve kombine olaylarıyla farklılaştı. peki pratikte bunun bir karşılığı var mı? ne yazık ki yok. galatasaray taraftarı müşteri de olsa asla bir boykot işine girmedi. giremedi. çünkü galatsaray taraftarının galatasaray'ı dert eden kısmı galtasaraylıyım diye gezinen kısmından oldukça az. etkili bir boykot kampanyası yapılmadığı sürece de dedelerin canı yanmayacak, taraftarın yüzüne gülünüp aslında özetle şu söylenecektir:

    https://youtu.be/usHuuZKns2s?t=24

    eğer bir gönül bağının kopuşunu konuşuyorsak bunu galatasaray sevgisini sömüren yöneticilere sormak gerekiyor. kaldı ki galatasaray taraftarının gönül bağı galatasaray'la asla kopmaz. galatasaray taraftarı galatasaray'ı kımıl zararlılarından korumak için savaşacaktır. savaşmaktadır da. bunu yaparken kullandığı dil kimi zaman kapitalisttir, bu onun gönül bağının koptuğunu göstermez.

    tribünlerdeki ruha gelince. galatasaray tribünlerindeki birlik dirlik ruhunun bozulmasının baş sorumlusu adıyla sanıyla ultraslandır. ultraslan galactic cumhuriyet'e ihanet eden sözde jedi özde sith tapınağıdır. politik ve ekonomik bağlarına bağlı olarak gösterdikleri ve göstermedikleri tepkiler, özellikle insanların twitter ve facebook gibi çok doğal, kolay ve hızlı bir şekilde bilgi ve görüş paylaşmaları neticesinde iyot gibi açıkta kalmaya başladı.

    yani iş şöyleyken

    http://i.hizliresim.com/VaXgNB.jpg

    artık şöyle oldu:

    http://i.hizliresim.com/4rqZO7.jpg

    galatasaray taraftarı özellikle alparslan abinin ölümünden sonra kendi yarattığı canavarın esaretinden bıkmış durumda. çünkü galatasaraylı gezinenlerin baktıkları otorite bunlar.
  • 5091
    podolski, sneijder ve muslera'ya sallayanlar var içlerinde. işte bunlara zapata, serdar özkan, mustafa sarp müstahak. futbolcuların performansı takımla birlikte yükselir. 2010-2011 sezonu hafızanızdadır herhalde. o sezon arda turan acaba kaç gol kaç asist yaptı? ben söyliyim en fazla 1-2 gol 1-2 asist yapmıştır. şimdi bu arda kötü futbolcu mu demek oluyor. atletico'da coştu. şimdi barcelona'da oynuyor. elinizdeki kaliteli futbolcuların kıymetini bilin. iyi takım kurulmasını bekleyin. bir gün iyi takım kurulur ve onları elinizde olmayabilir.

    hayır bir de şöyle bir şey var: semih gibi vasat, hakan, selçuk gibi ne olduğu belli olmayan, bir iyi bir kötü oynayan futbolcular bile iyi takımlarda coşuyorken bu adamlar iyi takımlarda kim bilir ne yapar azıcık düşünün ya.
  • 5093
    aleni bir şekilde taşak geçilen taraftar. başımıza bir adam vardı, umut'u burak'ı üzülmesin diye takımı forvetsiz bıraktı. başka bir adam geldi, budarız biçeriz dedi sabri'ye tekrar forma verdi. şimdi bir adam daha var, çok iyi oynayan emre'yi çıkarıp, yerine en azından hücuma etki edebilecek volkan varken tarık'ı sokuyor.

    ulan, siz bizi ne sandınız ya?

    selçuk efendi gol atacak, sneijder hırsından geberip koşup topu alıp santraya gidecek bu selçuk oğlan tripcan tripcan orada duracak. vay amına koyayım böyle işin. kaptansın lan sen bir de, kaptan.

    galatasaray taraftarı acilen harekete geçmeli. evvela ultraslana siktiri çekip sonra da ağırlığını koymalı. bu sözlükte de taraftara futbol bilmiyor falan diyen tipler vardı, onlara da hassiktir be rıfat abi demeliyiz.
  • 5094
    işim gereği her gün yüzlerce insanla muhatap oluyorum. bileğimde son günlerin moda bilekliği değilde önceden aldığım bilekliğim, masamda kupam var.
    gelen müşterilerden galatasaraylı olanlarla laf illa cimboma geliyor.
    herkes huzursuz laf cimboma gelince duygular yoğunlaşıyor. abi huzursuzuz, mutsuzuz, tepkiliyiz.
    lakin işin mutfağı tribün, stat. sen stadı başarısızlık karşısında şiddetten, küfürden uzak şekilde yönetime, ruhsuzlara dar etmiyorsan sen taraftar değil rantına bakıyorsun arkadaş.
    bizler anadolu şehirlerinde istanbuldaki sahaya sırtı dönük tribün reyizlerinden kat be kat daha fazla galatasaray için efkarlanıyorsak sorun bizde değil o statta maç taklaya geldiği dakikalarda modası geçmiş tezahüratlarıyla kendi goygoyunu yapanlardadır.
  • 5095
    - semih kaya gönderilmezse
    - tarık çamdal gönderilmezse
    - sabri sarıoğlu ile yeni sözleşme imzalanırsa
    - selçuk inan maaşında indirime gitmezse veya gönderilmezse
    - umut gündoğan gönderilmezse
    - yasin öztekin gönderilmeyip, üstüne yeni sözleşmeye imza atarsa
    - umut bulut ile yeni sözleşme imzalanırsa
    - blerim dzemaili gönderilmezse
    - sercan yıldırım gönderilmezse
    - jem karacan'ın 50 bin lira opsiyonu bursaspor tarafından kullanılıp transfer edilmeyip elimizde kalırsa ve takımda tutulursa
    - sneijder satılırsa
    - muslera satılırsa

    ne yapacağını merak ettiğim güruh. bunlardan en az ikisi - üçü bile gerçekleşse benim gelecek sezon için moraller epey kötü başlar.
  • 5097
    içinde fazlaca iyi gün(çekirdekçi) taraftarı bulunduran grühtur. gözlemlediğimiz, eleştirdiğimiz her olay için bakın dışarıda böyle böyle oluyor diye ahkam keserken takımları batarken takımlarına sahip çıkan dortmund taraftarından bahsetmezler ama dortmund'un futbol mekaniğinden bahsederler bilmiş bilmiş. özellikle kara sezon'dan sonra yaşanan yükseliş sezonunda tribün kültüründen uzak sinema/tiyatro seyircisine bağlamaktadır. iyi oyun yoksa bende yokum diyorlar. ancak dibe vurma metaforundaki dip olması gereken taraftar da yok ortada, takım sonsuz karanlığa doğru süzülüyor öylece.

    deplasmanlar neden zordur?
    galibiyet serileri neden hep ev lerinde olur klüplerin?
    bu klüp rm'ye dördüncü geliyor diye nasıl stoper sokturmuştur mou'ya?
    dördüncü yıldızı kim kondurdu logonun üstüne?
    .
    .
    .

    bu gider böyle bir takımı vezir de eden rezil de edebilir taraftar. bu sene idari ve teknik bir çok hatanın ötesinde bir önemli etmen daha var ki unutulmaması gereken; bu taraftar bu takıma inanmıyor. yeniçeri diye takımı bölmekle itham ettiklerinden daha fazla sneijder'ciler selçuk'çular diye bölüyor takımı.

    ez cümle takımı tekrar ayakta görmek istiyorsa önce takımına o forma altında mücadele edenlere inanmalı maçın başından sonuna kadar destek olmalı, o sahayı tekrar rakipler için cehennem haline getirmelidir. aksi halde bu serbest düşüş zaman mevhumundan bağımsız devam eder.

    not: herkesin bilinçaltında 10-11 sezonundan sonra yaşanan diriliş olabilir. ancak şu an onu yapabilecek ne yönetim ne de hoca ortada var. ayrıca uefa kriterleri diyor ki:
    -sattığından fazla bonservis ödeyemezsin,
    -65 m € maaş bütçesini aşamazsın diyor

    diriliş için eski reaksiyona çok güvenmemek lazım, bu hikayenin yeni bir senaryoya ve gerçek bir başrol kahramanına(gs taraftarı/14 senelik çile çekenler gibi) ihtiyacı var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın