• 2801
    anca dört büyüklerle oynayınca stadı dolduran anadolu takımlarından farkı kalmayan taraftardır.

    sadece başarıya endeksli, giderek fenerbahçelileşen güruhtur. 11 aralık 2012 galatasaray 1461 trabzon maçından sonra bir kısmı utanmasa florya'yı basıp, futbolculara saldıracak.

    takımın 1-0 geride olduğu maçta daha dakika 80'iken "başarılar gelir geçer"i söylemeye başlayıp; "galatasaray'ın olduğu yerde umut hep vardır" düsturunu çoktan unutan taraftardır.

    salt başarı peşindeyseniz gidin barcelona maçlarına...

    3 temmuz süreci bizim başımıza gelse ne hallere düşerdik, düşünmek bile istemiyorum.
  • 2802
    bazi seyleri iyi etut etmesi gereken taraftardir. en basta kendini bilmesi gerekiyor. takim bir tur atlayinca, bir futbolcu bir mac cosunca onu ilahlastirmaktan vazgecin artik. sonra en ufak bi formsuzlukta, kaybedilen bir mactan sonra kime nasil cemkireceginizi sasiriyorsunuz. takimdan hocaya, hocadan futbolculara sirayla saydirmaya basliyorsunuz. su an sizin gibi skor taraftarlari butun guzel duygulari katlediyorsunuz. bizim olan degerlerimizi pic ediyorsunuz. mutluluk mac kazanmakta veya oyuncunun uber super performansinda degil. surekli kazanan, surekli cosan oyuncular gibi beklentileriniz varsa size avrupa katimlarini oneriyorum barcelona, real vs.
  • 2804
    içlerinde, topçulara ''maç seçiyorlar'' diye kızanlar var mesela, ama farkında değiller ki kendileri takımdan daha çok maç seçiyor. böyle bir şey var ve büyük sıkıntı. taraftar maç seçemez. seçmemeli. takım iyi olunca mı taraftar iyi olur? yoksa taraftar iyi olunca mı takım iyi olur? aslında ikisi de doğru ama ikincisidir olması gereken. çünkü orada görevi 'destek' olan sensin. sen baştan sona orada olduğunu fark ettireceksin, rakibi boğacaksın, hakemi etkileyeceksin, takımını ayakta tutacaksın. tribünlerin tıklım tıklım olduğu, maçın başından sonuna stadı inlettiğin kaç maçta ruhsuz gördün takımı? demek ki, önce sen üzerine düşeni yapacaksın.

    önce sen maç seçmeyeceksin, sonra topçuyu eleştireceksin.
  • 2805
    tek cümleyle söylemek gerekirse götü kalkmış taraftardır. size şu müstehak felan demek istemiyorum. zaten o adamlar takım başarılı ortaya çıkan müşteriler. zaten şurada (bkz: galatasaray taraftarı/#1090504) buna benzer bi şey söylemiştim bi kaç hafta önce. ha kimsenin taraftarlığına laf edemeyiz ama sözlükten de görüldüğü üzere bu amına çaktıklarım takıma ve galatasaraylılık'a zarar veriyor.

    maça 3-4 bin kişi git, içine sıçtığımın tıvaytırından takıma salla. sözlükten adam as, takımın parçalarıyla dalga geç. sen kimsin lan it? demokrasi'ye inanmıyorum hacı. hele bizim gibi zeki görünümlü malların oluşturduğu toplumlarda çok seslilik işi sadece yavaşlatıyor ve zarar veriyor ilerlemeye. o yüzden bu götü kalkanların ayıklanması lazım. gerekirse tribünde terör estirilsin ama başları ezilsin. böyle hayvanca düşüncelere ben de karşıydım ama galatasaray'ın menfaatleri bu ayıklanmanın gerekli olduğunu gösteriyor. sözlük dahil her yerde karşı çıkılması lazım bu ıslıkçı müşterilere.
  • 2806
    ben galatasaray taraftarı olduğum süreç 14 yıl şampiyon olmadığı sürece denk gelir. galatasarayı başarı yada başarısızlık için tutmadım. sadece tuttum. nesil değişti. yetiştirme tarzı ve ortamlar değişti. yeni nesil kendini sosyal medyada ifade ediyor. kendini geliştirecek aktiveler yapmıyor. başkalarının başarısızlıklarından keyif alıyor. sadece alay etmiyor karşısındakini aşağılıyor ve hakaret ediyor. empati duygusunu kullanmıyor. ben egosu çok yüksek. kendisine yapılmamasını istediklerini karşısındakilere kolaylıkla yapabiliyor. herşeye hemen sahip olmak istiyor. tüketim toplumunun getirdiği en büyük duygu doyumsuzluk ön plana çıkıyor. hiç bir şey ona yetmiyor. daha fazlasını istiyor. dünyaya sadece kendi bakış açısıyla bakıyor. diğer insanların bakış açılarını kabul etmiyor. karşısındaki insanın ne dediğini algılayamıyor. sebep sonuç ilişkisini gözardı ediyor. olgular olguları etkiler gerçeğinden bihaber yaşıyor. eleştiri nedir bilmiyor. neden yapıldığını anlamıyor. yani günümüz gençliğin tipik davranış örneklerini galatasaray taraftarındada görmek bence şaşırılacak bir şey değil. bu iyi günlerimiz. nasıl ki futbolda alt yapı eksikliğinden bahsediyorsak taraftarlarda da alt yapı eksikliği var.
  • 2807
    hani beğenmediğimiz sürekli serseri dediğimiz bi grup var*. bu grup niye böyle oldu sizce? çünkü bu takım 3 sezon boka dardığında bende dahil maça gitmiyorduk. zor günde bu çocuklar sahip çıktı takıma. iyi veya kötü, doğru veya yanlış bir şekilde sahiplendiler. bu sahiplenenler her maç gitmeye devam ediyor ve o 2000lerdeki ultraslam profilini tamamen değiştirmiş durumdalar. o eski müdürler şefler patronlar başarısızlık gelince eline ayağını çekti tribünden. şimdi serseri dediklerimizin bize "cefasını çektik sefasını süreceğiz" demesi kadar normal bir şey yok. ve bu topluluk geçen sene hiç homurdanmadı. ancak bu sene parayı basıp kombime alanlar* bugün hiçbir şeyi beğenmiyorlar çünkü kötü gün değil iyi gün taraftarı hepsi. sorsan "sike sike oynayacaksınız kombineye para verdim formaya para verdim" derler ama batarken nerdeydin desen cevap vermezler.
    çok değişik bi topluluk olduk üstadlar.
    hadi ben 2 yıldır antalyadaydım ondan önce en ufak maça bile gitmeye çalışıyordum* ancak bu sene açılış maçına gittim sadece. kombinem yok evet gsbonus'um da yok* ama küçük maçlarda bilet bulmak çok kolaylaştı artık. dün no way out yarı fiyatına bilet vermesine karşı mesaj bile atma tenezzülünde bulunmadım. ibneyim de ondan. ancak bugün biri fb maçına bilet verse sözlük çöker.
    bu yüzden en kötü günde bile sahip çıkmalıyız takıma.
    şahsen bu mağlubiyet* benim bu yönde ufkumu açtı.
  • 2808
    galatasaray başkanlarına benzer, bir kısmı adnan polat gibidir; baros gibi oyuncuları sever, tribüne oynayan futbolcuya bayılır, iki topuk pası versin yerlere yatar, hele bir sezon gol kralı olup geri kalan sezonlar çatır çatır yatıp para yesin, bana mısın demez karaktersize kral diye taparlar,

    diğer bir kısmı ise ünal aysal gibidir, adı sadece felipe melo ve bir sezonda oynadı diye gözleri kapalı mala yatıp allah'ın laubali brezilyalısına peşkeş çekmez, gerçekleri görür.

    biri gerçekleri gören ve takımını bilinçli destekleyen taraftardır, stadına gider, bağırır, diğerlerinin büyük çoğunluğu ergendir, gün gelip birinci tip taraftar statüsüne geçeceklerdir.
  • 2809
    şuan galatasaray'ın en büyük sorunu. galatasaray taraftarının ciddi sorunları var. ultraslan dediğimiz grup ultras kültüründen kopmuş. ultras oluşumlarının hiçbirinin basınla arasi iyi değildir. ama saolsun bizim oguz altay her aksam televizyonda, sinan engin'le kanka takılıyor. ( bu akşamda yine beraberlermiş sanırım) üstüne yeni stada geçilmiş ve alışma süreci sancılı geçiyor. bunlar olunca zaten senin tribün baskın yarı yarıya düşüyor, evinde kolay kolay maç kaybetmemesi gereken takım defalarca yeniliyor. şimdi birde koreografi muhabbeti çıktı, tamam futbola renk katıyor olabilir ama büyük bir takım senede minumum 7-8 önemli maç yapıyor, sen bunların hepsinde koreografi yaparsan ve bunlara ortalama 1 ay hazırlanırsan o hazırlık sürecinde evinde oynadığın 10 maçta 0 tribün desteğiyle oynuyorsun. 16 aralık 2012 galatasaray fenerbahçe maçında umarım beni yanıltırlar ve bu koreografi işi uzun bir süre gündeme gelmez.
  • 2813
    içerde dışarda schalke'ye yasladıktan sonra çeyrek finalde juventus'u istemektedir bazıları. (u: allah izin verir ölmez de sağ kalırsak tabi, ulu konuşmamak lazım (: )

    edit: işbu entry kurada schalke'nin çekilmesi sonrasında gelinen gaz neticesi ile girilmiştir. tabiki heyecan geçer, ayaklar yere basmaya başlar 1-2 saate. mazur görmek lazım, az eğlenelim dimi. *
  • 2814
    kendini bir şeyin sahibi sanmak tehlikelidir. bu ülke yıllarca ülkenin sahibi benim diye dolaşan ama ülkeye kimsenin veremeyeceği zararları veren kişileri gördü. hatta görmeye doyamadı, devam filmlerinin çekilmesine de onay verdi. sosyalistliği sahiplendiler, ülkücülüğü sahiplendiler, dini sahiplendiler, sahiplendiler de sahiplendiler. sahiplenenler ve sahiplenilenler değişse de gösterilen refleksler çokça değişmedi. içlerinde gerçekten o düşünceyi özümsemiş olanlar, tüm iyi niyetiyle çabalayanlar elbette vardı. ancak köşe başlarındakiler genelde kuralları kendileri koymayı tercih ettiler. böyle olunca da o çaba gösterenler daha çabuk gittiler, daha yüzeysel olanlar, o kuralları koyanları ezbere şakşaklayanlar kaldı piyasada. sonra da bir gün biri çıkıp ideolojiler çöktü artık diye dahiyane bir saptamada bulundu, çöken ideolojiler falan değil elbette, pragmatizmi önünüze tek amaç olarak alırsanız olacağı budur, işi yapanı değil işi yapar görüneni ön plana alırsanız insanoğlu kurnazdır, bir süre sonra "ne iş yapacağım lan, dostlar alışverişte görsün" refleksi gelişip, eleştirdiğimiz nesiller türer. bunlar fabrikadan üretilir gibi çıkmaz, biz yani toplum çıkarırız, bizim ortalama yaklaşımımızın üst versiyonlarını bir sonraki nesillerde görürüz.

    neyse, galatasaray da milyonlarca insanın taraftarı olduğu bir kulüp ve ciddi sayıda kişinin hayatındaki en önemli öge veya ögelerden birisi. insanlar için yaşam biçimi, hayatlarındaki mutluluk ve üzüntüyü doğrudan etkileyen bir şey. galatasaray sevgisi de doğal olarak kimsenin tekelinde değil, kimse bu sevginin, bu taraftarlığın nasıl olacağını tamamıyla belirleyemez, belirlememeli. ama pek tabii ki bunu belirlemek isteyenler ve nitel bir şeyi niceliğe dökmeye çalışanlar var. olacak da. yukarıda tüm günün yorgunluğu, kedinin çevikliği, açlığın sinsiliği ve klavyenin azizliği ile savaşarak söylemeye çalıştığım da bu aslında. bu insanlar olacak, taraftar dediğin şöyle olur, böyle olur diyenler. galatasaraylılığı belirleyenler, muhtemelen bu takımı hayatının çok önemli bir yerine koyanların galatasaraylılığını sorgulayanlar olacak. bu kulübün taraftarını bütünüyle büyük bir camia olarak ele alırsak bunlara ne kadar prim tanındığı esas önemli olan.

    galatasaray sözlük için de aynı şey geçerli. hiyerarşiye elimden geldiğince karşı durmaya çalıştım, kimse yüzde yüz duramaz muhtemelen. ve yine elimden geldiğince, içinde elbette ki bir dolu yanlışlar olan kendi doğrularıma göre belirlemeye çalıştım çevremde olup bitenleri. babamı aynen alıp onun bir kopyası olmamaya çalıştım, belki aynaya bakınca utanacağım ama bunun karşılığında çok daha farklı yerlere geleceğim şeyler için koşul olan kitapların önsözünü dahi okumamaya çalıştım, çalıştığım yerde selam vereceğim insanları pozisyonlarına göre seçmemeye çalıştım. ne kadar başardığımın bir önemi yok, zaten bir halt başardım da demiyorum. ama eleştirel yaklaşımı hep savunan birisi olarak sadece eleştirmekle kalmanın paradoks olduğuna inandım. "abi ben mi değiştireceğim" diyenlere tüm insanlar böyle düşünseydi insanlığın binlerce yıldır yerinde sayması gerektiğini hatırlatmak bile ufak da olsa bir şeydir diye düşündüm en azından. neyse hiyerarşi diyordum, eleştiri diyordum. bu sözlük moderasyonuna yönelik eleştirileri görünce misal benim algımın ötesinde şeyler dönüyor. daha doğrusu tüm gün karşılaştığım insanların çoğunun -kimse kusura bakmasın ama- sığlığını burada da görünce -her eleştiri için demiyorum tabii ki- insanların neyi ispat etmeye çalıştıklarını, neyin muhasebesini yaptıklarını düşünüyorum. ya da seri ofsayt veren ibne midir nedir o başlıktaki serzenişlerin önemli bir kısmı insanların kendine aslında ne kadar güvensiz olduğunu göstermiyor mu? ya da belli başlı bazı popüler yazarlarımızın -bu sefer kusura bakan baksın- çoğu yazdıklarının doğru dürüst bir yanı yokken aradan "kral çıplak" diyen biri çıkana dek şakşaklanmasının arkasında nasıl bir gereklilik yatıyor anlamıyorum. aslında pekala çoğunluk kadar anlıyorum da anlam veremiyorum.

    bütün bunları neden bu başlık altında yazma gereği duyuyorum. sözlüğe ilişkin birtakım karamsarlıklar hasıl oldu, malum. başta söylediğimi yineliyorum, kendini bir şeyin sahibi sanmak tehlikelidir. hepimiz için. ve yine hepimiz için -ya da çoğunluğumuz diyelim- galatasaray'ın yanı sıra futbolun önem arz ediyor olması lazım. en azından bu sözlükte çokça emeği olanlar açısından. bazısı için oynamak, bazısı için izlemek, bazısı için futbola dair hikayeler, bazısı için ise futbolu izlenilir kılan futbolcular futbola dair ilgimizi, sevgimizi oluşturmuştur. benim için galatasaray hayatımda çok önemli bir yerde duruyor ama bunun yanında otobüsle şehirler arası yolculuk yaparken bir şehrin içinden geçtiğimde top oynayan çocuk görsem otobüs yavaşlasın da daha çok izleyeyim diye dua ederim. o kadar önemlidir futbol benim için, hayatımdaki tüm sıkıntıları, tüm kafa karışıklığımı bertaraf etmemde her şeyden çok yardımcı olduğu olmuştur. ama hayatta her şeyin futbolla, oyun anlamındaki futbolla bitmediğini de bilecek kadar yaşadığımı düşünüyorum. tüm bunların üstüne futbola dair galatasaray dışındaki şeylerle ilgili güzellikleri paylaşanlara yönelik sözlükte veya genel olarak galatasaray taraftarında giderek artan orandaki eleştiri beni rahatsız ediyor.

    amatör olarak olsun, en ufak turnuvada olsun bir takımın başında kaptan olarak sahaya çıkma duygusu vardır. bunu sözlükte yaşayanlar anlayacaklardır. kaptansanız herkesten çok takımınız için sizin savaşmanız gerekir, rakibinize karşı da -en nefret ettiğiniz rakip bile olsa- sahadaki diğer oyuncular gibi duygularınızı ön plana alıp davranamazsınız. gerektiği zaman rakibi tebrik etmesini bilmek kendi büyüklüğünüzdür. her şeyi kendi istediğiniz şekilde yontamazsınız. siz bunu yaparsanız takım arkadaşlarınızı kontrol altına alamazsınız. bu bağlamda objektif olmak galatasaray taraftarını da kulübümüzü de yüceltir, objekif olmakla hakkını savunamamayı ayırmak gerekir.

    sözlüğe bakıyorum aynı durumda aynı kadroyla ligi bu şartla fatih terim teknik direktörlüğünde bitirecek olsak methiyeler düzülecekken samet aybaba beğenilmiyor. olabilir, ama beğenilmemesini yıllar önce pek çok kişiye karşı savunduğum ve hakkı sonradan teslim edilen şenol güneş'e yönelik eleştirilere benzetiyorum. ortaya bir düşünce koyarsınız, samet aybaba'yı ona uygun olarak eleştirirsiniz. benim gözümde bu önemli bir ayrıntıdır. ama futbolla zerre alakalı olmayan ayrıntılarla eleştirirseniz kusura bakmayın bunun ilkokul muhabbetinden farkı kalmaz. veyahut galatasaray'dan ayrılan -ayrılış şeklini eleştirmek kadar doğal bir durum yoktur- arda turan'a yönelik olumlu şeyler yazanlara dakikasında cevap vermek olayı başka boyuta taşımaktır. hatta şunu da gözden kaçırmaktır, bir kişi hakkında olumlu bir görüş belirtmek zaten o kişiyi sevmeyi gerektirmez. bir fenerbahçe oyuncusunu övmek fenerbahçe sempatizanı yapmaz insanları, bir galatasaray oyuncusunu yermek de takımımızı itin götüne sokmak demek değildir. fatih terim'in küfretmesine eleştiri getirmenin de "elitist"likle falan hiçbir alakası yoktur. üstüne üstlük belki o eleştiriyi yapanlar fatih terim'i sizden çok daha önemsiyor, seviyor, ona saygı duyuyor ve güveniyor olabilirler. herhangi bir olay üzerinden getirilen yorumdan yola çıkarak o kişiye yönelik yargıya varmak tehlikelidir, ciddi hayat tecrübeniz yoksa sizi ciddi yanılgılara sürükler.

    pek sevgili galatasaraylı kardeşlerim ve saygıdeğer büyüklerim, kendini galatasaray'in tek sahibi sanmak tehlikelidir.
  • 2816
    şimdi hani eleştiriyoruz kendi aramızda daha olumlu bakılmalı bazı olaylara, futbolculara diye. hemen öyle asmayın diye. ama düşününce bu zor gerçekten. şimdi biraz karşılaştırma yapacam aşşa satırlarda dediğimi daha iyi anlicağınıza eminim.

    hagi - felipe melo

    elbette ki aynı tip oyuncu kesinlikle değiller. hatta benzeyen tek noktaları giydikleri forma numarası diyebilirim. ama sıkıntıda orda ya işte 10 numarayı hagi'de görmüş taraftar melo'dan daha fazla şey istiyor doğal olarak. bu tamamen bilinçaltıyla alakalı bir olay. türkiye'de ve özellikle galatasaray'da bu iş böyledir. şöyle ki mesela bize elano diye bi topçu geldi kötü oyuncu muydu ? bence kesinlikle hayır. ama medya sağolsun gelmeden kendisini yeni hagi olarak lanse ettiği için gereksiz beklenti - başarısızlık ilişkisi doğdu.

    hamit altıntop - kader keita

    hamit sistem oyuncusu. iyi bir sistemin çok iyi bir oyuncusu ama kötü bir sistemin de kötü oyuncusu. yani 1461 trabzon karşısında hamit ilk 11 çıkarsa sadece ter idmanı yapar ama cluj, manchester karşısında ilk 11 çıkan hamit sana maçı kazandırır. onun türkiye'nin anlaması, türkiye'nin onun anlaması gerek bi süre daha. ha keita'ya gelirsek, keita bu gözlerin gördüğü en iyi kanat oyuncularından. aldı mı gider cinsten ve göze daha hoş gelen bir oyuncu doğal olarak. hamit ise takım oyuncusu, sistem adamı 3 gol atacağıma 3 asist yapayim arkadaşlarım gol atsın kafasında.

    tabiki de keita herkes tarafından göze hoş gelen bir oyuncuydu. hatta muhteşem bir kanat oyuncuysuydu ama şimdi bakılırsa keita'yı izleyen taraftarın hamit'ten daha fazla şeyler beklemeside çok doğal. ama beklemeyin bişey çünkü hamit keita'nın yaptıklarını hiç bir zaman yapamicak keita nasıl hamit'in yaptıklarını yapamıyorsa.

    dany nounkeu - popescu

    popescu efsane kadronun bel kemiği. belki dany'de öyle olacak ama daha benimsenemedi her kesim tarafından. tabi bunda ujfa'nın yerine oynuyor olmasınında etkisi var. şimdi popescu'yu izlemiş bir taraftarın doğal olarak dany'den fazla şeyler beklemesi çok doğal. ama unutmayın ki popescu bize geldiğinde 31-32 yaşlarındaydı dany ise daha 26 yaşında ve gerçekten üstüne gidilirse ısrarda edilirse dünya çapında bir stopere dönüşebilir, şaka değil.

    burak yılmaz - hakan şükür vs mario jardel

    dünyanın en zor işlerindendir kendini ispat etmek. mesela kendini fark ettirmen gerekir bir ortama girersin bi şekilde ispattır ya o. neyse anlatamadım amk direk konuya girim. burak yılmaz şüphesiz ki türkiye'nin şu an en iyi forveti. ama hala üzerinde şüpheler var nedeni de tamamen bilinçaltı aslında. galatasaray forveti her zaman çok iyi oyunculardan oluşmuştur bakmayın siz jo'lara mehmet batdal'lara falan.

    yapmadığı şey kalmadı bu adamın şampiyonlar liginde gol rekoru kırdı, grup aşamasının en iyi oyuncusu seçildi ligde 9 gol attı ama hala bi şüphe bi benimseyememe var. bunun nedenlerinden biride geçmiş forvetlerimiz. yani hakan şükür ve mario jardel dünyanın en iyi forvetlerindendi ama burak yılmaz dünyanın en iyi forvetlerinden biri değil. fakat öyle olmaması onu hor görmemiz yada '' üff kendini atıor ya gs'ye yakısmıor.s.s '' dememizi de kesinlikle gerektirmiyor.

    destek vermemiz gerekiyor. çünkü bu adam en iyisi ve bizim forvetimiz. kötü yanlarını sürekli öne çıkarmaktan çok iyi yanlarını nasıl daha iyi yapabilir onu konuşmalıyız. ha kendini atıyor deniliyor. atsın amk emin olun becerebilse her oyuncu atar ki atıyorlarda. siz sanıyor musunuz futbolcular sadece darbeden dolayı o kadar sert düşüyor. mesela 16 aralık 2012 galatasaray fenerbahce maçında attığımız 2 golde de oyuncularımızın faulü alması etkendi.

    şöyle ki ilk golde eboue resmen hakemin gözüne soktu faulü ve hakemde faulü çaldı. 2. golde selçuk inan kaleye vurabileceği nokta da vurmayıp topu sürmeyi tercih etti ve rakipten de müdahele gelince ayaklarını birleştirip yere düşmesini kolaylaştırdı. şimdi bu adamlarda mı emek hırsızı ? bu adamlarda mı galatasaray'a yakışmıyor ? lütfen gaza gelmeden konuşun bazı şeyleri.

    bu listelere amrabat'ı da ekleyebilirdim ama eklemedim onuda söyleyim şimdiden. gerçi şimdiden diyorsam başta demem gerekiyodu neyse işte amrabat için biraz zaman gerek sözlük, sezon sonunu beklemek gerek kumaş kötü değil ama sisteme, hayata alışması zaman alacak.

    son olarak biraz zaman biraz gaza gelmeden konuşma birazda sağ duyu diyorum sözlük. takımımız ligde lider şampiyonlar liginde gruptan çıktı, başımızda fatih terim var orta sahamız selçuk inan, kalecimiz muslera. birazda böyle bakın olaylara.
  • 2817
    bu ülkede karaktersizliğin sınırlarını zorlayan ve futbolcusuna sırtını çevirmeye en arzulu taraftardır.

    oyuncusunu eleştirmek adı altında ona hakaretler ederler ve sağda solda rakip takım taraftarlarının* söylediklerini o kadar kafaya takarlar ki bir anda kendi oyuncularına düşman kesilirler. bu formayı giyen adamı gömmeye ne meraklıymışsınız arkadaş.

    emre= topaç,beyinsiz... amrabat= yeteneksiz,gerizekalı... burak yılmaz= hırsız, karaktersiz... umut bulut: kabiliyetsiz, yakışmıyor... elmander= çok ağır, kazma... sabri= aptal, yeteneksiz vs. vs.

    not: her entrymde sabriyi örnek veriyorum. kendisi galatasaray taraftarının iki yüzlülüğünün en bariz örneği, taraftarın üzerindeki kara lekedir. fenerbahçe ve beşiktaş taraftarının ve medyasının gazına gelerek adama yıllarca aptal, beyinsiz diyen insanlar hala içimizdedir ne yazık ki. defolsun gitsinler.
  • 2819
    galatasaray yönetiminin futbol dışı olaylara karşı tutumu hakkında kafası bayağı karışmış taraftardır .

    bir yandan yönetimi seviyesiz kavgalarda en güçlü olarak görmek istiyoruz , her kavganın içinde olmasını bir yerlerden birilerine laf sokmasını istiyoruz , aziz yıldırımla onun bildiği dilden mücadele etmesini istiyoruz ,topumuzla tüfeğimizle sahaya inmek istiyoruz öte yandan ünal aysal coolluğu ile övünüp türkiye ye fazla gelen bir yönetimimiz olduğunu iddia ediyoruz ,ekonomik açıdan gün geçtikçe iyiye gittiğimizi söylüyoruz falan filan ...

    taraftar olarak ne istediğimizi azcık bilmiyoruz galiba..

    yıllardır beklediğimiz sportif başarılar tek tek gelmeye başlamışken etrafımızda dönen saçma sapan olaylara tepki koyma isteği , saha dışı konularda en güçlü olma isteği bir yandan avrupa'dan kupa getirme isteği bir yandan aziz yıldırım'a , fenerbahçe'ye haddini bildirme isteği ne kadar doğru ne kadar faydalı bilemedim.

    bana sorarsanız pazar geceleri televizyonu açtığımızda futbol camiasının kaşarları tarafından yapılan programlarda başkanımızın ,yönetimimizin, teknik direktörümüzün , futbolcularımızın ismini cismini görmektense bu saçma sapan olaylarda aziz yıldırım ve türevlerine karşı ''ezilen'' taraf olmayı tercih ederim.
  • 2820
    aç gözlü, doyumsuz ve hiçbir siki beğenmeyen taraftar haline gelmiştir. 2 sene önce "galatasaraylıyız biz bekleriz 10 sene böyle delikanlıyız bla bla bla" diye sallayan barzolar gelmiş şimdi bi transfer yüzünden takıma sallıyor.

    ulan hıyar sen 5 senede anca düzeliriz derken ertesi sene şampiyon olup sonraki sene ilk yarıyı lider bitirip bir de tur atladık şampiyonlar liginde. daha ne yapsın bu takımın teknik kadrosu, futbolcusu veya yöneticisi? ne gerekiyor o sandalyede oturup yazmaktan düzleşmiş götlerinizi soğutmak için?

    ne zamandan beri fenerbahçe transfer yapınca galatasaray taraftarına dert oluyor? antu mu lan burası?

    lidersin kardeşim, şlde tur atlamışsın, şikeye karışmamış adın. daha ne amk daha ne? ortada başırısızlık yok aksine gün geçtikçe başarı artıyor. yarak kürek olaylara duygusallık yapıp "efsanemiz hata yapamaz büüü:( galatasarylı değilsieeieeeen:(:(:" veya "amrabatttt :(:( onu alacğaımıza bunu alsaydıkk:( hiçbilmiyorlar ya fur ben fmyi açayım da bulayım:(:(" diye çığıracağınıza bu enerjinizi zamanı gelince yapıcı eleştiri yapmak için kullanın. kendinize de dert yaratmayın. rahat olun amk.
  • 2823
    fenerbahçe'ye transfer olan her oyuncuyu "messi, ronaldo" ayarında sanan taraftar topluluğu.

    lan gözünüzde ne çok büyütüyorsunuz fenerbahçenin tranferlerini. belhanda'nın gelişine "yandık bittik, yönetim uyumaaa" diyenler, krasic için "abi rüzgarın oğluu, amrabat'ı top diye oynar" diyen, lama'yı bir anda türkiye'nin en iyi ortasaha oyuncusu yapan kafayla aynı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın