• 2177
    sevgili yazarlara bu gece bana göre hakkı verilmemiş fakat çok güzel olduğunu düşündüğüm birkaç film tavsiye etmek istiyorum, gözünüzden kaçmış olma ihtimali de olduğunu düşünüyorum bu filmlerin.

    equilibrium (2002): christian bale'lı bir gun-fu, matrix gölgesinde kaldı her zaman fakat giyim kuşam harici pek de benzemiyor. kafa dağıtmak için oldukça iyidir.

    donnie brasco (1997): johhny depp ve al pacino gibi iki adet çok yetenekli, çok ünlü ve çok baba isme rağmen underrated kalmış, yanılmıyorsam gerçek bir hikayeden uyarlanan bir mafya filmi. johnny depp bu filmde inanılmaz karizmadır, aman kıskanmayalım değerli ahali :))

    chocolate (2000): küçük bir kasabaya yeni gelen (ki bilirsiniz, bir hikaye başlaması için ya kasabadan biri gider ya da kasabaya biri gelir:)) güçlü bir kadının mücadelesini anlatıyor. bağnaz, yobaz, dini kullanarak halkı sömüren yöneticilerin olduğu küçük kasabamızda iyiliğin, güzelliğin, kendini bulmanın, ayrımcılık yapmamanın, eğlenmenin, birleşmenin ve en önemlisi insan olmanın anlatıldığı harika bir filmdir. çocuğu olan yazarlarımız çocuklarıyla da izleyebilir, ailesiyle de izlemek isteyenler izleyebilir. inanılmaz derecede iç ısıtan çok değerli bir yapıttır bence. ayrıca filmde juliette binoche ve johnny depp gibi başarılı oyuncular var.

    the french dispatch (2021): öncelikle herkese uygun bir film değil. sanat filmi izlemek isteyen yazarlar için harika bir seçim olacaktır. the grand budapest hotel şaheseriyle iyice ünlenen yönetmen wes anderson'ın 2021 model filmi, kadrosunda birçok ünlü oyuncu var. çok güzel renk paletleri ve görüntülerin yanında, boğucu gelebilecek fazlaca diyalog bulunan bir film. "sanat sanaaaat" diye bağırma isteği uyanan yazarlarımız tercih edebilir.

    the fighter (2010): bana göre gelmiş geçmiş en iyi oyuncular listesinde ilk 3'e girecek başarılı oyuncu christian bale'a "en iyi yardımcı erkek oyuncu" kategorisinde ilk ve şimdilik tek oscarını kazandırmış film. bu yönü dolayısıyla daha bilinir olabilir. gerçek hayattan uyarlanan bir spor/dram filmi, uyuşturucunun zararları ve bozuk aile ilişkileri konusunda öğütler de verir. aksiyon filmleri bombasına dönen mark wahlberg'in başka türde filmler yaptığı dönemden bir film. wahlberg, bale ve amy adams başrolde. amy hanım bu filmde çok güzeldir bu arada :))

    bonus:

    the prestige (2006): underrated denemez, hakkını da her izleyen verdi fakat yeteri kadar izlenmediğini düşünüyorum. godfather, interstellar, the dark knight, good fellas seviyelerinde bir efsanedir. nolan imzalı başyapıtın başrolleri christian bale ve hugh jackman. hala izlemeyen varsa boş bir kafayla kendini verebileceği bir vakitte kesinlikle izlesin. bittikten sonra düşündüren ve tekrar izleme isteği uyandıran filmlerdendir. her seferinde başka bir detay görürsünüz.

    evet değerli yazarlar 6 film önererek uzunca bir yazı yazmış bulundum. ilgi gördüğü takdirde bu tarz çok görmemiş olabileceğinizi düşündüğüm filmleri birkaç kez daha önerebilirim. herkese iyi seyirler dilerim, iyi geceler sözlük. seviliyorsunuz :))
  • 2181
    the wind that shakes the barley
    yönetmen: ken loach
    yapım yılı: 2006

    cannes altın palmiye ödüllü, sarsıcı bir film.
    kısaca özetlemek gerekirse, 1920'lerde yaşanan irlanda ulusal bağımsızlık mücadelesini, akabinde ingiltere ile yapılan barış anlaşması sonrasında irlanda'da patlak veren iç savaşın hikayesini iki erkek kardeşin özelinde anlatan bir film.

    ulusal bağımsızlık hareketlerinin, mücadelenin siyasal içeriğini emekten, eşitlikten, anti-emperyalizmden, kamucu politikalardan yana kılamadığı ölçüde, tek başına şekli bir bağımsızlığın aslında çok da bir anlam ifade etmediğini son derece vurucu biçimde anlatan, sarsıcı bir film. şiddetle tavsiye olunur.
  • 2189
    little big man (küçük dev adam) - 7.5/10 *
    fragman: https://youtu.be/7K4l5ZZe4-k
    film afişi: https://gss.gs/lji.png

    1970 yapımı western/macera/komedi filmi.

    henüz izlemedim, bu akşam izlemeyi düşünüyorum.

    ayrıca filmin adı lucas torreira'ya çok yakışacak bir lakap. *

    --- alıntı ---

    film 1970 yılında bir huzurevi koğuşunda başlar. konuşmalarından antropolog olduğu tahmin edilen bir adam, 121 yaşında olduğunu söyleyen çok yaşlı bir huzurevi sakiniyle söyleşi yapmaktadır. sigarasından derin bir nefes çeken yaşlı adam açık olan makara teybe inanılmaz hayat öyküsünü anlatmaya başlar: adı jack crabb (dustin hoffman) olan bu adam 111 yıl önce 10 yaşındayken ailesiyle birlikte vahşi batı düzlüklerinde pawnee kızılderilerinin saldırısına uğrarlar. kervandan tek sağ kalanlar ablası ve kendisidir. daha sonra atıyla gelen bir başka kızılderili (sonradan adının "gözüken gölge" olduğunu öğrenecektir) onları kamplarına götürür. bu kamp iyi kızılderiler olan cheyenne'lere aittir. kabilenin şefi "yaşlı çadır derisi" (chief dan george) onu evlat edinir. bu arada kızkardeşi çoktan kamptan kaçmıştır. kızılderililerin arasında tıpkı onlar gibi yetişen crabb hayatından çok memnundur. yaşıtı "genç ayı" nın hayatını kurtarınca büyükbaba dediği kabile şefi ona "küçük dev adam" adını takar. amerikan süvarileriyle girdikleri bir çatışma sırasında kızılderili olmadığı anlaşılınca askerler tarafından alıkonan jack, kasabada bir din adamının, rahip pendrake (thayer david)'in himayesine verilir ve onun evinde kalmaya başlar. burada dindar bir genç olarak eğitilmeye başlayan crabb yaşlı din adamının genç ve ateşli karısı louise (faye dunaway)'in cinsel sataşmaları ile göstermelik sofu konuşmaları arasında şaşkınlığa uğrar. bayan pendrake'in marketçiyle zina yaptığına şahit olunca dinden soğur ve alelacele evi terkeder. sonra merriweather (martin balsam) adlı şarlatan bir iksir satıcısının çırağı olur. burada da üçkağıtçılığın inceliklerini öğrenmeye başlar. hasta ve sakat numarası yaparak kalabalığın arasından tezgaha yanaşan crabb, sözde satın aldığı iksirden içerek iyileşmiş numarası yapar ve iksirin satışını teşvik eder. kasabanın birinde foyaları meydana çıkınca katran ve tüye bulanarak oradan kovulurlar. linç grubunun içinde erkeksi bir kadın olan kızkardeşi caroline (carole androsky) de vardır. jack'i tanıyan kızkardeşi onu yanına alır ve onu bu kez de bir silahşör gibi eğitmeye başlar. çok iyi bir silahşör haline gelen crabb'in adı favori içkisinden dolayı "gazozcu çocuk"tur artık. ünlü silahşör wild bill hickok (jeff corey)'la tanışır ve dost olurlar. ancak hickok'un bir adamı öldürdüğünü görünce silahşörlükten soğur. bu duruma çok bozulan kızkardeşi de onu terkeder. jack bu kez de olga (kelly jean peters) adlı isveçli bir kadınla evlenir ve mağaza işletmeye başlar. ortağı hırsız çıkınca mağaza batar. eşyaları kasaba meydanında mezatta satılmaktayken tesadüfen oraya gelen general custer (richard mulligan)'ın tavsiyesiyle batıya giderler. yolda bindikleri posta arabası saldırıya uğrar ve karısı olga kızılderililer tarafından kaçırılır. her yerde karısını ararken tekrar cheyenne'lerle karşılaşır ve eski kabilesine yeniden kabul edilir. bir süre sonra tekrar olgayı aramak için kabileden ayrılan jack custer'in süvarilerine katılırsa onu daha çabuk bulacağına inancıyla 'katırcı' olarak askerlere katılır. ancak süvari birliğinin kadın ve çocuklardan oluşan bir kızılderili topluluğunu acımasızca katlettiğini görünce çileden çıkar. çalıların arasında bir kızılderili kadının doğum yaptığına şahit olur. "gözüken gölge" nin kızı olan ve kocası öldürülmüş "güneş ışığı" (aimée eccles) adındaki bu kadını askerlerden korur ve "yaşlı çadır derisi" nin kabilesine getirir. kadınla evlenirler ve bir çocukları daha olur. diğer kızılderililerle birlikte zorunlu iskan edildikleri bölgede yeni karısının isteği üzerine kocaları ölmüş üç kızkardeşiyle daha evlenir. şimdi dört karılı olmuştur. bu arada eski arkadaşı "genç ayı" nın olga'yla evlenmiş olduğunu hayretle öğrenir. eski karısı olga jack'i tanımamıştır. general custer'ın süvari birliği onları burada da rahat bırakmaz ve yaptıkları ani bir baskınla hükümetle aralarında varılan anlaşmaya güvenerek rahat ve silahsız yaşayan kızılderileri çoluk çocuk demeden katlederler. jack'in karısı ve bebekleri de öldürülür. jack de tam öldürülecekken custer'a onun eski 'katırcısı' olduğunu söyler ve kurtulur. gece custer'ın çadırına sokulur ama onu öldüremez. custer onu aşağılar. jack de beyazların arasına döner, artık kendine olan saygısını kaybetmiş ve bir ayyaş olmuştur. burada eski dostlarıyla teker teker tekrar karşılaşır. wild bill hickok ona yardım eder ama sırtından vurularak öldürülür. hickok'un bir fahişeyle ilişkisi vardır ve son nefesinde jack'le ona para gönderir. jack parayı vermeye geneleve gittiğinde kadının rahibin eski karısı bayan pendrake olduğunu hayretle görür. sonra bay merriweather'a rastlar ama onun buffalo derisi işine girme teklifini geri çevirir. tekrar umutsuzluğa kapılarak inzivaya çekilir. bir süre avcılık yaptıktan sonra tam intihara etmeye karar vermişken uzaktan custer'ın süvarilerini görür. bu kez onlara izci olarak katılır. aslında jack'e güvenmeyen custer onu kendi deyimiyle bir "ters barometre" olarak, yani 'ne önerirse tersini yapmak' üzere işe almıştır. bunu bilen jack de bu fırsattan yararlanarak custer'ı hata yapmaya yönlendirir. little bighorn denen yerde jack'in önerisin aksini yaparak vadiye hücum eden custer'ın süvarileri burada kendilerini bekleyen büyük bir kızılderili kuvveti tarafından tamamen imha edilirler. sağ olarak kurtulan tek kişi "küçük dev adam" dır ve tekrar kabilesiyle birlikte yaşamaya başlar.

    --- alıntı ---
  • 2190
    lig tatile girdi madem, kendimce bir liste çıkartmak istedim. aralarında gözden kaçırmış olabileceğiniz, fazla bilinmeyen pek çok iyi film var.

    - the man form earth
    - jakten
    - the grand budapest
    - big fish
    - captain fantastic
    - modigliani
    - a clockwork orange
    - the book thief
    - 12 angry man
    - maudie
    - the big lebowski
    - the king speech
    - amadeus
    - huvudjägarna
    - the best offer
    - ınto the wild
    - big night
    - chocolat
    - the legend of 1900
    - the hurricane
    - midnight in paris
    - green book
    - erin brockovich
    - the secret life of walter mitty
    - julie and julia
    - ı am sam

    iyi seyirler.
  • 2195
    (bkz: scarface)

    nam-ı diğer yaralı yüz.*

    al pacino'nun en sağlam filmlerinden. öte yandan affınıza sığınarak bir sahne anlatmak isterim. filmde bir tane testere ile adam kesme sahnesi var ve inanılmaz rahatsız edici. inanın ben geriliminden, korkusuna, yasaklısına kadara sayısız film işlemişimdir. bu sahne kadar beni rahatsız eden çok az sahne vardır. sanki sahne gerçekten çekilmiş gibiydi hani diğer filmlerdeki gibi yapay değildi. bu sahneyi çekmek için ciddi şekilde konuya hakim olmak lazım. yönetmen ya birisini kesmiş ya da çok fazla dark web tabanlı meksika karteli videosu izlemiş.*

    film süperdir bu arada.
App Store'dan indirin Google Play'den alın