• 177
    bugün 25 yaşında ki canım kuzenim oğuz gülmez'i toprağa verişimin 1. yıldönümü. içim yanıyor sözlük... geberiyorum acıdan. kendisi bir şairdi. kendisinin en sevdiği şiir nazım hikmet'in "en güzel" şiiri'ydi. seni çok seviyorum canım kuzenim, biliyorum beni oradan izliyorsun o halde sana en sevdiğin şiir ile sesleneyim;

    en güzel deniz:
    henüz gidilmemiş olandır.
    en güzel çocuk:
    henüz büyümedi.
    en güzel günlerimiz:
    henüz yaşamadıklarımız.
    ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
    henüz söylememiş olduğum sözdür...
  • 178
    2011 yılı eylül ayında bir sene gecikme ile kazandığım üniversite eğitimimi almak için istanbul'dan izmir'e yerleştim. hazırlık ve 1. sınıf yıllarım benim açımdan çok zordu, sosyal hayata adapte olamıyor, arkadaşlık ilişkilerinden keyif almıyor, hayatla ilişkim çok ince bir çizgide seyrediyordu. yaptığım hiçbir aktiviteden keyif almıyordum, keyif almadığım gibi yaptığım herşey ızdıraba dönüşüyordu. istanbul'da da böyle idim belki farklı bir şehirde farklı insanlar iyi gelir diyerek tercih etmiştim izmir'i. işler benim adıma iyice sarpa sarıyor zaten güçsüz olan karakterim durumumu toparlamama izin vermiyordu. 2013ün ocak ayından itibaren intihar etmeyi düşünmeye başladım. artılarını eksilerini içeren kağıtlar hazırladım. gün gün saat saat dolduruyordum. 2013 mayısının 13üne kadar sürdü. sonra açtım ve yazdıklarımı teker teker okudum, hayatın bana değer katamayacağına benimde çevremdeki insanlara faydalı olamayacağıma karar verdim. kendi kendime geri kalan ömrümde eziyet etmek yerine bir anda bitsin istedim. 5 günlük bir internet araştırması yaptım ve okuduğum bölümden dolayı ilaçlara hakimdim hangi ilacın nasıl tesir edeceğini biliyordum ilaç içerek hayatıma son vermeye karar verdim. herşey hazırdı 19 mayısta evde kimsenin olmadığı bir zaman aralığında ilaçları içmek için odama gittim yatağıma yattım tam içecektim kucağıma bir şey atladı. ev arkadaşım bir gün önce bir tavşan almış tavşan daha 1 aylık falan. arkadaşın odasının kafesinden çıkmış benim odama geldi yatağıma oradan da kucağıma atladı. bir elimde su diğer elimde ilaçlar kucağımda bir tavşan. durdu bana baktı sonra geldi yüzümü yalamaya başladı vazgeçirdi beni minik bir tavşan. adını sabri koydum sonra. bizim takımın bütün isimlerini saydım koymak için sabri dediğimde zıpladı bende sabri koydum. ilerleyen süreçte beni hayata bağladı bir canlının beni sevebileceğini farkettim. mutlu edebileceğime inandım. hayatı öğretti bana benim oğlum oldu. 3 sene evvel epilepsi hastası olduğu anlaşıldı. ilaçlarını bakımını yapıyordum hayata beraber tutunuyorduk. evde güzel bir oda yaptım ona etrafını yastıkla kapladım kriz geçirdiğinde kafasını çarpıp yaralanmasın diye. canımdan candı o benim üzerine titriyordum. beraber uyuyorduk yemek yiyorduk benim enerji kaynağımdı. ne yaşarsam yaşayayım gelip beni yaladığında kolumun altına girdiğinde benim için yaşanmamış oluyordu. evet bunu yapan bana hayatı öğreten bir tavşandı. adı sabriydi. annem çok severdi sabriyi. 4 ayaklı torunum derdi. annemi 2019 ocağının 15inde oğlumu bugün kaybettim. anlatmak istedim. bilmiyorum.
  • 181
    yenemedim sözlük.
    o beni bırakıp gideli bir yıldan uzun zaman oluyor. üstelik bilseniz öyle bir yerde, öyle bir zamanda gitmişti ki yaşama sevincimi sarıp günde otuz kere içtim. bilmem kaç kere dibe vurdum, bilmem kaç kere lanet ettim, bilmem kaç kere yaşadığımı unuttum, bilmem kaç şiir yazdım ama yine yenemedim sözlük. kaç insan denedim üstüne, kaçı korktu kaçtı gözlerimden ama ben yine de yenemedim sözlük. aklımda hala yaşıyor artık kirli bulduğum hatırası. dönüp duruyor zaman, yıl rakamında tanıdık tarihler kanatıyor her defasında. ben yine deviriyorum bir şeyleri ve bir şeylerden çok kendimi. her gün devriliyorum sözlük, şişelerin izmaritlerin arasında. beraber aldığımız ve bana yadigar kalan yavru kedi büyüdü koca adam oldu ama ben o yavruya baktıkça hala o'nun yüzünü görüyorum. geçmişe yenildim ben sözlük.
    ve geçmiş yetmezmiş gibi şimdi bir de bana belki bin defa "arkadaşım o benim" dediği insanla yapış yapış ilişkisini her gün gözüme sokuyor kendisi. midesi yok insanların sözlük, şerefi kalmamış kimsenin.
    üstelik bana bu pislikleri yapmış insanın gıyabına hala üzülüyor olmak kendimi onlar gibi midesiz hissettiriyor. ve ona karşı hissettiğim şeyin sevgi olduğundan bile artık emin değilim. eden bulur deyip kendimi rahatlatmaya çalışıyorum ama o sırada hep şu soru geliyor aklıma: "peki ben bunları yaşayacak kadar kime ne yaşattım? sahi ya günahım neydi benim, kimin ne zararım dokunmuş da böylesi bugünleri yaşıyorum." diyorum ve aptal gibi kendime isyan ediyorum. yazık sözlük, çok yazık, bunca duygunun arasında bir adalet parçası dahi bulamamak canımı daha çok acıtıyor.
    ve merak ediyorum sözlük, bilen varsa yanıtlasın: iyileşebiliyor mu bu yaralar, yoksa daha kaç sene hapis yatarım?
  • 183
    koca sene domuz gibi sağlıklıydım soğuk algınlığı bile yaşamadım ama uzun zamandır beklediğim ve tribünde olacağım 14 ağustos 2019 liverpool chelsea maçına gitmeye hazırlanırken hasta oldum. geceden beridir kötüyüm, sabah da serum yedim ama fayda etmedi.

    üstelik daha elazığ’dan uçakla istanbul’a gitmem lazım. ama ayağa kalkacak mecalim bile yok. hayat resmen on numara trollüyor şu an beni.
  • 187
    entryime başlarken bilmeyerek de olsa kızdırdığım üzdüğüm tüm sözlük yazarlarından özür diliyorum.

    aslında benim yazacaklarım tam da ağlama sayılmaz ama yine de bu düşüncelerimi paylaşabileceğim başka bir yer bulamadım.

    32 yaşındayım. türkiye standartlarına göre iyi bir işim ve hayatım, allaha çok şükür güzel bir ailem, beni çok seven ve saygı duyan bir eşim ve bunlara bonus olarak neredeyse 10 aylık olacak bir kızım var.*

    kızım doğmadan hatta ve hatta evlenmeden öncesine kadar son derece gamsız bir hayatım vardı ama hiç bir zaman da sorumluluktan kaçmadım. evlenince işler değişti tabi, daha çok sorumluluk vs. ama ben bundan asla şikayet etmedim. aksine memnun olduğum bile söylenebilir. evlendikten sonraki ilk aylarda eşime sıkça yurt dışına yerleşelim dedim ama ailesinden çok ayrılmak istemediği için pek oralı olmadı. sonrasında da ben konuyu kapattım.

    aslında olaylar kızımız doğduktan sonra başladı. her anne-baba gibi biz de kızımızın en iyi şekilde eğitimini almasını istiyoruz. yani diğer şeyler bir yana, bir ailenin bir çocuğa miras bırakabileceği en iyi şey bence eğitimdir. neyse... kız doğduktan sonra masraflar arttı tabi ama allaha çok şükür karşılayabilecek durumumuz da vardı. ama bir iki ay geçince özellikle sağdan soldan duyduğumuz okul fiyatları ve masraflarını düşünmeye başlayınca beni yine aldı bir telaş. diyeceksiniz ki, "abicim dur daha kız 10 aylık" ama bilenler bilir o iş öyle olmuyor. şimdiden kenara köşeye bir şey koymak lazım. zaten şu anki kazancımızla o paraları karşılamak mümkün değil. ben de tekrar yönümü yurt dışına çevirdim ve geçen ocaktan beri yurt dışında iş aramaya başladım.

    ilk başta hanım bayağı tepkiyle yaklaştı ama sağ olsun mantıklı düşününce o da benimle aynı fikre geldi. hatta şu anda benden daha hevesli*. neyse gel zaman git zaman şu ana kadar belki 20 yere başvurmuşumdur. 7-8 mülakat geçirdim. hatta lüksemburg'tan teklif bile aldım ama gerek lüksemburg'un pahalılığı gerekse teklif ettikleri maaşın aşırı düşüklüğünden dolayı onu reddetmek zorunda kaldım. eğer bekar olsaydım kaçırılacak bir teklif değildi fakat hanımın çocuktan dolayı yaklaşık 1 sene daha çalışamayacağını düşünerek hareket etmek zorundayım.

    bu durum bende artık travma yaratmaya başladı sanırım sözlük. gece yastığa başımı koyduğumda ki nadir oluyor, maşallah bizim kız çok az uyuyor*, aklıma kızımın büyümesi, masrafları, ona iyi bir eğitim aldıramamak, onun üzüldüğünü görmek düşünceleri aklımda halay çekiyor.

    bu şartlarda türkiyeden ayrılmadan bunları başarabilmek mevcut sistemde mümkün değil. ben devlet okullarında okudum hep ama okullar bitmiş durumda. ne öğretmenlerden hayır var ne de okul yöneticilerinden. toplum desen cinnet sınırında geziyor.

    o yüzden pılımızı pırtımızı toplayıp beyin göçü kervanına katılmak istiyorum ama öyle bir sektörde çalışıyorum ki dünyada başvurabileceğim şirket sayısı toplasan 50 etmez. sağ olsun trump reyiz geçen sene bir yasa çıkarmış o nedenle amerika'da da çalışamıyorum (sektörümde amerikada çalışabilmek için ya us citizen ya da green card holder olmak gerekiyor). geriye toplasan 30 firma kalıyor. inanın hepsini denedim ama bazıları sırf türk pasaportum olduğu için evrak işleriyle uğraşamayız diye reddettiler, bazıları geri dönüş bile.

    bu nedenle kendimi geliştirmeye karar verdim yazılım vs uğraşıyorum bir süredir. hatta yetmedi temeli olsun diye bilgisayar mühendisliği yüksek lisansına bile başladım. ama bu durumun iyi dönüşü ne zaman olur bilmiyorum bile. artık kendimi kontrol edemiyorum. devamlı bir iş arayışım var. diyeceksiniz ki "otur oturduğun yerde senin yerinde olmak isteyen kaç kişi var" diye ama bunu kendime anlatamıyorum.

    parasal beklentimi düşürdüm. hatta belli başlı ülkeler hariç ülke sınırımı bile kaldırdım. artık haberleri bile okuyamıyorum. okuduğum her haber buralardan uzaklaşmam için bir sebep oluyor. ailem ve galatasaray hariç konsanstrasyonumu tamamen kaybettim. allahtan geçen hafta lig başladı da bu düşüncelerden 90 dk da olsa uzaklaştım.

    nasıl yaparız? nasıl gideriz? gidemezsek kafayı nasıl düzeltirim? her türlü teklife, fikre tavsiyeye açığım.
  • 191
    bazen kalp krizi geçirecek gibi oluyorum sözlük. hoca'nın aldığı ceza falan değil derdim.

    ezhel'in aşağıdaki klibini izledim. normalde ezhel dinlemem, modern rap müzikle ilişkim seviyeli bir düzeydedir.

    https://www.youtube.com/watch?v=LkM60aTEl0U

    ama bu klibi izledim. sonra sesi kapatıp bir daha izledim. bir daha, bir daha...

    yaşım 25, siyasi tarih okumayı severim. klipteki bütün olaylar da hepimizin olduğu gibi bir şekilde benim de hayatımın bir parçası oldu. güzel de bir hayat yaşıyorum, daha bugün oturdum hayatımı değerlendirdim kendi kendime. daha fazlasını görüyor olmasam, benden daha güzel yaşayan insan yok etrafımda.

    gel gör ki içimde sürekli bir sıkıntı var, bir şekilde kendimi kötü hissediyorum. ara ara sokakta görüyorum yozlaşmayı. istisnasız her ay ali ismail korkmaz aklıma geliyor, sessiz sessiz ağlıyorum akşamında. döve döve öldürdüler bu çocuğu ya.

    istisnasız her ay dilek özçelik'i açıp izliyorum, hem o güzel insanı anmak hem de kinimi diri tutmak için yapıyorum bunu.

    ne bileyim ali alkan geliyor, ali tatar geliyor. artık emine bulut da geliyor. geliyor da geliyor anasını satayım.

    sonra kendi kendime diyorum ki; ben ömrümün sonuna kadar içimde bu sıkıntıyla mı yaşayacağım?

    elimizden hiçbir şey gelmiyor. kendi hayatımızla ilgili bile elimizden hiçbir şey gelmiyor. hatta elimden bir şey gelebilirmiş de yapmıyormuş gibi bile hissediyorum. acziyet beni çok yordu sözlük. gerçekten bazen kalp krizi geçiriverecek gibi oluyorum.
  • 192
    2016 yazında üniversiteden mezun oldum. yaklaşık 1,5 sene iş aradım fakat bulamadım. daha sonra bir inşaat firmasında satın alma ve sekreterlik görevini birarada yürüttüm ve maaşım o zamanın asgari ücreti olan 1300 liraydı. gerek iş stresi gerek maaşın azlığı sebebiyle iş yerinden istifa edip kpss'ye hazırlandım ve 74 puan aldım. zabıt katipliği için puanım yetiyordu. 3 dakikada 100 kelime yazmak yeterli ve ben 148 kelime yazarak 585 kişi arasından ilk 50 ye girdim. bir önceki istifa ettiğim zamandan itibaren 1,5 sene daha işsizlikle vakit geçirdim. sınavdan önce de bir aile dostunun şirketinde okuduğum bölümle tamamen alakasız bir işe başladım. yeni şirketimde 1 ayımı doldurdum. bugün adalet bakanlığı komisyonuyla mülakatım vardı ve pek iyi geçmedi ama yine de çıkmadık candan ümit kesilmez diye düşünüyorum. iş yerine geri döndüğümde patronum bana haklı olarak uzun vadeli olarak çalışabileceği birini istediğini söyledi. yarına kadar düşünmem gerektiğini söyledi. yarın muhtemelen şirketten ayrılacağımı söyleyeceğim ve en azından ocak(mülakat sonucu o zaman açıklanıyor) ayına kadar yine işsiz kalacağım.
  • 193
    bugün 12 eylül. tarihimizin en anlamsız en saçma dönemi sonunda gencecik çocuklara kıyıldığı dönem. allah mekanlarını cennet eylesin. buna sebep verenlerin de belasını versin.

    solmaya başlamış bir ağaçta yaşamaya çalışan dallar gibiydik
    öylesine çaresiz öylesine bitkin
    nerden bilirdik ki ağacı kurutanın ağacı yaşatması gerekenler olduğunu
    sonra tek tek kestiler bizi
    bir sağ yanımızdan bir sol yanımızdan
    ocağa attılar yaktılar bizi
    acıdan bağırdık duyurmadılar sesimizi
    sessizce ağlayarak veda ettik sevdiklerimize
    en çok da o koydu be
    belki de sevecek ne çok kişimiz olacak
    sevinçten dökülecek ne çok gözyaşımız olacaktı
    olmadı...
    kıydılar bize....
    #12eylül
  • 194
    yaklaşık 2 yıldır kanser hastalığı ile mücadele eden, bu mücadelesini ve kansere karşı olan yaşama inadını internet ortamında yaptığı paylaşımlarla kitlelere duyurup özellikle kanser hastalarına umut aşılayan neslican tay'ı bir saat kadar önce kaybetmişiz...

    genç bedeni çektiği acılara dayanamayıp toprak altına gidecek olsa da ruhu ve enerjisi, özellikle de umudu hep bu dünyada kalmaya devam edecektir...
  • 196
    öncelikle aşağıdaki entryme empatiyle yaklaşan, geçmiş olsun dileyen, acıma ortak olan tüm yazarlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
    (bkz: #2741366)

    sözlük kurtulamadım...götten kurtulamadım. yarın yine çizdiriyorum kestaneyi. hayatım kıl dönmesi ameliyatlarının arasına serpiştirilmiş an parçalarından ibaret sanki. hayatımı yazsam tıbbi makale olur. lanet yağsın.

    her şey iki gün önce başladı. apalakasız bir yerde ceviz büyüklüğünde bir şişlik ile uyandım. sadece bir gecede, popomda üçüncü bir lob oluşmustu. dev bir sivilce sanıp önemsemedim sanki kıçımı hiç tanımamışım gibi. hafiften ateş yükselmesi de baş gösterince az önce bir pratisyen hekime göründüm ve "kıl dönmesi" dediğini duydum. işaret parmağımı usulca dudaklarına götürdüm ve "shhh" dedim. "daha fazla konuşmana gerek yok." hemen üstteki entryde bahsi geçen yaşlı kurdu aradım. hmmm yaptı. "yarın gelin alalım hemen." ona göre ne kadar da basit, ne kadar da kolay... sanki takip eden iki haftada sargı bezlerinin arasından sıçılmıyormuş gibi,sanki haftalarca yüzüstü yatılmıyormuş gibi bir umarsızlıkla konuşuyordu. "tamam hocam" dedim belki indirim yapar ümidiyle nezaketimden ödün vermeden.

    biliyorum, bir göt muhabbetidir aldı yürüdü, ne yapayım. benim de çilem buymuş a dostlar. kimse kıçıyla sınanmasın. artık ermek üzere olduğumu hissediyorum, sıkıntilı durumlar karşısında daha metinim. "bunun götü de var yiğenim" diyorum bana dert açana. inanın aldırılabilen bir şey olsa çoktan sedyede bırakmıştım mabadımı, ardıma bile bakmazdım, adını bile anmazdım bir daha.

    merak eden dostlar için entry yarın editlenecektir. esen kalın, poponuzu sevin.

    edit: (bkz: #2786911)

    iyi haberlerle geldim. halimi soran, geçmiş olsun diyen, entryi okuyup empati yapan herkese teşekkürler.
  • 197
    yarın, sevmeyerek de olsa yaptığım işimde yükselme sınavına gireceğim. :( işe gidip geldim, henüz on aylık olan bebeğimizle ilgilendim, kendi sıkıntılarımı hallettim derken çalışmam gereken konuların yarıdan fazlasına çalışamadım. son 24 saat içinde bitirmem gereken ne varsa bitireceğim. uykusuzum, muhtemelen daha uykusuz kalacağım sözlük. umarım sonu güzel olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın