şanslı galatasaraylılardanım. sözlüğü açıldıktan bir kaç ay sonra keşfedip 10 dakikada çaylaklığı doldurmuştum. çaylaklığı doldurduktan sonra 6 ay boyunca hiç birşey yazmamamın sebebi ise kendimi yetersiz hissetmemin gerektirdiği kişisel bir bekleme periyoduydu. galatasaray yeniden yapılanıyordu. skibbe, mehmet topal, barış özbek( evet ondan da umutluyduk bir vakitler), serkan çalık, uğur uçar, arda turan, aydın yılmaz, harry kewell, milan baros ve lincoln.
hatta sözlüğün ilk polemiklerinden birisidir lincoln ün gerçekten yararlı olup olmadığı ya da yararlı kullanılmadığı. abartmıyorum eski lincoln sayfalarına gitseniz internet alemindeki en derin lincoln analizlerini bulabilirsiniz. skibbe, bülent korkmaz, adnan sezgin, haldun üstünel ve adnan polat, taraftar, rakip,hakemler,medya. bütün parametrelerin işlendiği yazılar yazıldı. arada şimdinin tabiriyle "troller" de varmıydı, bilmiyorum. vardıysa bile kimsenin umrunda değildi açıkçası.
neyse gel vakit git vakit, sözlüğün aktif yazarlarından istanbul'da yaşayanları ve her maça gidenlerin daha sık buluşmaya başladılar.ilk halısaha turnuvası, maç önceleri, sonra maç sonraları, en son maçlardan alakasız hafta içleri.
s3th in bir yazısı vardı, o zaman sinir olmuştum evet ama bugün baktığımda biraz haklı olduğunu görüyorum.
biz dışarda buluştukça , düşüncelerimizi gerçekten konuşmaya başladıkça, buraya daha az yazar olduk. sözlüğe "materyal" katkımız daha az oldu. ama bunun tek sebebi aslanımda içilen biralar vezirde oynanan toplar değildi.
çok geriye değil 2 sezon önceye rijkaard-hagi-bülent ünder li sezona dönmek yeterli. hagi yle ilgili 20 tane entry yazmışım o sezon. puan kaybedilen her maçtan sonra ( ki o sezon çok puan kaybedildi) sol frame adeta hagiye küfür etmek için saldıranlarla doluydu. hatta bir kısmı hocalığına saldırmak için futbolculuğunu bile karalamaya başlamıştı.
kişisel konuşayım benim için sözlükteki aktif yazarlığım o günler bitti. yazdığım onlarca hagi yazısından sonra adım hagi-fanboya çıktı. bahsettiğimiz adam hagi ulan!
geçen sezon sözlüğün kuruluşundan beri şampiyon olunan ilk ve tek sezondu, takım çok sallanmadan gitti o yüzden çok büyük sorunlar yaşanmadıysa da, bu sezon ve özellikle 1461 trabzon maçından sonra görüyorum ki fatih hoca'ya da başlamış bu korkunç ithamlar, saldırılar.
bunlar eleştiri değil. eleştiri dediğinin analitik bir lineer timeline ı olur. nedenler, sonuçlar ve bunun üzerinden çıkarımlar yapılır. okur, nedenin ve sonucun ne kadar mantıklı ve akla yatkın olduğunu değerlendirir ve o çıkarımların isabetliliğini test eder. eleştirinin tür'e ve esere kattığı budur. bizde çokça eleştiri "bakın ben ne kadar haklıyım" ya da " ben demiştim" demek için yapılıyor. sinirleri çıkartacak tek yer burası olduğu için yapılıyor.
galatasaray'lılık üzerinden kimlik yaratılabilecek güzel yerlerden biriydi sözlük. buranın ilk okurları sistemleri, formasyonları, kulüp yönetimi, algı yönetimi, pr ı, medya ilişkilerine dair çok fazla şey öğrendi. sözlüğün derinlerinde bir yerde o yazılar hala durmakta. hatta benim profesyonel hayatımda gerçekleştirmekte olduğum bir sonraki projenin ilk adımları da burda okuduğum bir yazı üzerine atıldı.
burası platformu olmayan insanların galatasaray'a katacağı değerlerin toplandığı, futbolcuların, hocaların, yöneticilerin okuyup fikir aldığı,15 ocak 2011 den sonra herkes bekle gör stratejisini güderken, "fikri hür vicdanı hür" diye çığlık atanların yazdığı bir yerdi.
şimdi hocanın dokunulmazlığını kırmaya çalışanların ( ki ona değil bir sözlük bin sözlük yetmez), birbirine laf sokanların, trollük(!) peşinde prim yapmaya çalışanların gezdiği bir yere dönüşmüş.
galiba geri dönmenin vakti geldi.
(bkz:
boys are back in town)