• 5802
    hicbir seyi kararinda yapmayan sozluk. elestiriyi de ovguyu de. birini bir gun bas taci ederler, ertesi gun hep beraber yerin dibine sokarlar. su sira emre colak basligi uzerinden bir galatasaray futbolcusuna yersiz espriler yapiliyor, esprinin de otesinde agir hakaretler ediliyor.

    bir kere, bizzat ben, emre colak'in sampiyonlar liginde oynayan bir takimin on birinin degismez ismi olamayacagini gecen sezon ortalarindan (hani sozlugun goklere cikardigi, utanmasa messi seviyesinde oldugunu, olabilecegini soyledigi zamanlar), su takimda aydin yilmaz'in arkasinda forma beklemesi gerektigini ise bu sezon basindan itibaren soyleyen, savunan biriyim. ve son birkac haftadir sozlugun baslattigi, surdurdugu ve gunbe gun daha acimasiz bir hale getirdigi linc politikasindan tiksiniyorum.

    daha once sabri'ye yapilanlari, baska bir futbolcu uzerinden tekrarlamanin ne anlami var? igrenc esprilerinizle sadece insani sozlukten uzaklastiriyorsunuz. yazik. su yaptiginiz geyik muhabbetini liseliler yapmazken, emre colak'a liseli, meslek liseli, yok semazen, yok apaci diye giydiriyorsunuz. sahada iyi oynayan tek bir oyuncu bile yokken bir takimin maglubiyetini sadece futbolcu uzerine yikmak nedir ya? 2012'nin 2013'un trendi de emre colak geyikleri mi? bir seyi kararinda birakin, ayarini bilin arkadas! emre colak mi lan butun mesele? bu mudur yani? pazar gunu derbi var, emre'nin liseliligi birinci gundem maddemiz mi bizim? yuh yani yuh...
    ozet: komik olmayan, aksine antipatinin dibine vuran, eski gunleri aratan sozluk.
  • 5803
    sadece kabuk değiştiren sözlüktür.

    birinci ve ikinci nesillerin yazar olduğu günleri yani sözlüğün kuruluş dönemlerini bilmiyorum... ancak çok özlenen yazarların ve eski ortamın bir günde sağlanmadığına eminim... yazar sayısının az olması tabiki bu kadar karmaşa olmasını engelliyordur ancak bütün yazarlar aynı fikirde değildi herhalde. insan doğasına aykırı bu. şimdi sözlüğün yıkıma doğru ilerlediğinden bahsediliyor ama ben buna katılmıyorum... bu sözlük ilk kurulduğu zaman zirvede değildi zamanla yazarların birikimleri ile en iyi seviyesine çıktı ve yine içerisindeki yazarlar zamanla böyle efsane yazarlar oldular...

    şu an yeni yazarlara özellikle 5. nesil yazarların gelmesiyle yapılan yorumlar tamamen haksızlıktır. yeni yazarlarda zamanla efsaneleşecekler... buradaki olay tamamen futbol takımında 13 senedir 2000 ruhunu aramamız gibi birşey... eskisi gibi olmayacak hiçbirşey onu unutun... eskinin güzelliği hafızalarınızdaki hatıralar olarak kalmasıdır...

    su an binlerce yazar var bu sozluk bunyesinde ki hepsinin aktif yazarlar olmadıgı belli. zamanla yazar sayılarıda azalacaktır bu sayı azaldıkca ve belirli sureler gectiginde sozlukteki samimiyet artacaktır... belki bundan 3 sene sonra sozluk ve biz yazarlar hayatta olursak* sozluk zamanında ne haldeydi simdi nerelere geldik diyerek gecmisi tebessumle anacagız... tıpkı şimdinin efsane yazarlarının yolunun gözlenmesi gibi...

    hep beraber nice sarı-kırmızı günler görmek dileğiyle...
  • 5805
    eleştirinin dozunu fazla kaçırmaktan ve fikirlerinden dolayı eleştirilen yazarların da "sözlük bitmiş" kalıbını kullanarak seviyeyi daha da çok düşürdüğümüz biricik sözlüğümüz.herkes istediğini düşünmekte ve yazmakta özgürdür, ama trollük boyutu içimizdeki düşmanları ortaya çıkarıyor. galatasaray taraftarının profili ne yazık ki böyle bu sadece sözlükte de değil, tribünde,çevremizde her yerde var. en ufak bir tökezlemede içimizden çıkan o sesler diğer duygusal taraftarları fazlasıyla sinirlendiriyor ama bunu da burda çıkarmak sözlüğü daha kaos ortamına sürüklüyor.bu tip zamanlarda sakinliğimizi koruyarak yorumlarımız yaparsak daha sözlüğü bu tip durumlardan kurtarabiliriz.
  • 5806
    kabuk değiştirmek kendi takımının sporcusunu harcamakla olmaz. sporcunun hatalarını dile getirmek, eleştirmek hatta onunla geyik yapmak ayrı onu linç etmeye çalışmak ayrı şeylerdir. kişi kendisi ile dalga geçilmesine alışabilir, bunu aşabilir ancak linç edilmeyi yediremez. gerçekten bir insanı güzellerken de eleştirirken de kantarın topuzunu kaçırmak bir yana kantarı götüne sokuyoruz topyekün. bu zamanla kişisel mevzulara bile dönüşebiliyor. bakıyorsunuz bir yazar mevzubahis sabri olunca, aydın olunca, emre veya bir başkası olunca ağzı köpürür şekilde peyda oluyor. bu sadece futbolda değil her branşta böyle. o kadar fanatikleşmişiz ki tutmuş adamın bilmem kaç para aldığını vs konuları insani eleştiri boyutundan çıkarıp adamı hain gibi piyasaya sürüp bir iki de şakşakçı bulup linç etmeye kalkıyoruz.

    kanımca yolu galatasaraydan geçen hiçbir sporcu galatasarayda olduğu dönem boyunca hainlik yapmamıştır. caner yavşağı da dahil servet de dahil.
    sümüklü dediğiniz adam için bir ara yüreğiyle oynanıyor diye methiyeler düzen de bizdik.* ne oldu da adamlar hain oldu? kaç para aldığına gelince insanlar bu işten para kazanıyor ve amatör ruhun yanında profesyönel çalışanlar ve bu kontratlar serbest iradeyle yapılıyor. taraflar birbirlerini tehdit ederek, zorlayarak bu kontratları yapmamaktadırlar. bu konu olsa olsa yönetim ve teknik heyetin hata, saflık, öngörememezlik, işbilmezliğinden biriyle açıklanabilir.
    gerçekten bazen sporcuların bu sözlüğü takip etmemelerini umuyorum (zaten takip etmiyorlardır da) zira bu camiada sporcu olsam bırak futbolu masa tenisinde bile görsem bir halttan anlamaz adamın kişiliğime olan hakaretlerini inanın soğurdum camiadan.
    camiaları ayakta tutan bence ekonomisi, kupaları degil taraftarıdır. taraftar olarak biz zıvanadan çıkarsak kulüp şirketten öteye geçmesin o halde.

    neticei talep: son bir veya iki yıldır iyice kantarla ilişkisini iyice arttırmış yazarlarla doludur. artık yazarlarının linç kültürü ve fanatizmden vazgeçmesini umduğum sözlüktür.
  • 5817
    insanoğlu hayatında doğası gereği bir şeylere tutunmayı ister kendi içinde. bizler büyük ölçüde galatasaray’a tutunanlar kısmındayız bunun. günümüzün ‘büyük’ bir bölümünde yaptığımız işe, çalıştığımız derse aniden bir ara verip ‘şu maç vardı, gollerini seyredeyim.’, ‘sözlüğe bakayım, neler yazılmış maç hakkında.’ dediğimiz çok olmuştur. değineceğim konu dolandırmadan ‘sözlüğe bakayım’ kısmı. geçtiğimiz seneye kadar günde defalarca açıp okuduğum sözlüğü, son zamanlarda 2 haftada bir açıp bakıyorum o da aklıma gelirse. sebebi ise çok basitti, geçtiğimiz mart ayından itibaren alınan her hangi bir kötü sonuçta futbolcusunu ıslıklayan, ona küfür eden insanların bu tavırlarını sözlükte yazı diline dökmesiydi. bunun suçlusu büyük ölçüde kendi adıma konuşursam bendim. ağzına ortasına bir tane tokat atsam sadece ıslıklayacaktı belki de. bir sonraki aşamada ağzını burnunu bir birine karıştırdığımda galatasaray’ın topçusuna küfür edilmemesi gerektiğini anlayacaktı. yapmadık. aynı şekilde sözlükte bu tarz insanlara ‘şimdiye kadar’ tepki göstermeyerek bir bakıma kendilerini bir bok zannetmelerini sağladık. daha fazla geç olmadan her alanda ‘herkes gider, biz kalırız’ sözündeki ‘herkes’ kesimine tokat atmanın vakti geldi de geçiyor (teşekkürler sidar (bkz: #1086442) ). gün yozlaşan galatasaray tribününe gerçeklerini hatırlatma vakti, gün fenere koyma vakti (içim rahat etmiyor), gün galatasaray vakti. unutma ‘ortak paydanın adı galatasaray.’
  • 5818
    işyerinde baydığım saatlerde futbol bloglarını okumaya alışkanlık etmiştim. ekseriyetle sağ kolonda verilen linklerden seke seke galatasaray sözlük ile tanışmış oldum. o dönem şöyleydi böyleydi demeye lüzum yok zira bu kadar büyümesi, kalabalıklaşması, duyulan ilgi zaten anlatıyor bunları.

    2010-2011 sezonu. hatırlatmaya gerek yok. ali sami yen'in son zamanları. içimizde burukluk, özellikle istanbul'da yaşayan sözlük yazarları hiç bir maçı kaçırmamaya dikkat ediyor. her anı yaşamak amaç. hatıraları pamukla sarmak sarmalamak. galatasaray'ın da durumu içler acısı. kıvırcık gitmiş, eski dost gelmiş ama yok. olmuyor. evden gitmek yetmiyormuş gibi, acı bir veda söz konusu. hak ettiğini verememek koyuyor insana.

    bu şartlar altında başladım sözlükle haşır neşir olmaya. herkesin başka bir sevme biçimi vardı galatasaray'ın. kimisi "ulan biz neler gördük" edasında tecrübeli, sakin; diğeri modern, avrupai sabırsız; bir başkası gelenekçi, olmuş varken riske ne gerek var diyen. araya karışan irlandalılar var tabii ki. irlandalılar hariç hepsiyle arkadaşlık kurdum. mutluyum.

    istanbullu sözlük yazarlarının yaptıkları halı saha maçıyla da ilk kez yüz yüze geldim burada yazdıklarını okuduğum kişilerle. sonra maç önü zirveler falan, devam ettik. sözlük dolayısıyla müthiş arkadaşlıklar, dostluklar edindim. benden çok daha yaşı küçüklerden bir çok şey öğrendim.

    tcoskun'un destansı arşivi, ykaraca'nın ince mesajları, hagi'nin galatasaray aşkı, captano'nun bilgisi, zizonkovac efsanesi, vuyovic'in, cagsoy'un, jose'nin, kavazli'nin, hadomer'in, barfly'nin, feanor'un ve daha burada adını tek tek yazmaya yetmeyecek bir çok adamın emeklerinin bir bir erimesini izlemek artık koymaya başladı.

    taklitler asıllarını yaşatır diye bir laf vardır ama artık taklit etmekten bıkmayan, utanmayan adamlar üremiş. sendika ağızı herkesi almış yürümüş. fm'ci taraftar hareketi zaten iktidarda. zamanında şu maça bilet bulamıyoruz dediğimizde, "ben fazladan almıştım lazım olur diye" cevap alırken, adı kiralama olan karaborsacılık neredeyse normalleşmiş. trollük gurur meselesi olmuş ancak herif hakkını bile veremiyor, kıçına başına bulaştırıyor.

    dokunulmazlar konusu var mesela. dokun kardeşim. dokun ama altını doldur, argümanın kuvvetli olsun, yazı dilin düzgün olsun sabaha kadar konuşalım. galatasaray herkesten yücedir. ama galatasaray'ı galatasaray yapan değerler, kişiler vardır. hiç bir şekilde bu kişilerle dalga geçilemez. burda bir kısım gerizekalılar "eleştiri" ile "dalga geçme" arasındaki farkı bilmiyorlar. gurur duyduğun kupaları kazandıran, senin öğrendiğin galatasaraylılığı oluşturan adamlarla "asfdfgadsafd" tarzıyla "eleştiri" adı altında dalga geçmeye kalkmaya haddin yoktur. kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, ama çok afedersin eşşekler gibi saygı duyacaksın. dalga geçmek demişken bir de şu konuya gireyim; "emre cholaq cnmss yhaa <3" tarzı şeyler var. sen en basitinden bunu yaparak, pendik mağlubiyeti sonrası tesis çıkışında, arabası içindeki rüştü'yü tekmeleyen hıyardan hiç bir farkın yok ergen beyincikli kardeşim. zira sen bunu yaparsan başkası anasını siker. tekrar söyleyeyim; eleştirmek ile dalga geçmek arasındaki fark.

    skor taraftarlığı, müşteriliğe falan hiç girmeyeceğim. sonra gireriz.

    bugün inci sözlük entryleri gördüğüm sözlükte, entry sayısına göre yorum yapanlara da yorum yapmıyorum. nicelik - nitelik farkı iyice ayırt edilmeli. buna da sonra gireriz.

    bugün itibariyle sözlüğe çok değerli "bilgiler" kazandırmış yazarların aylardır değil entry girmek, online bile olmaması sorgulanmalı. moderasyona bu kadar geçirilirken yazarların neler yaptığına, burada neler paylaştığına bir bakılmalı. herkes futbolu, basketbolu, voleybolu bilmek zorunda değil. kendinizi zorlamayın. okuyun. öğrenin. farklı olmaya çalışacağım diye ak ile boku birbirine karıştırmayın. her şeyi moderasyona bağlamak yerine onların işlerini kolaylaştırın, sonra eleştirin. twitter'da 140 karakterde yaptığın goygoyu, burada yapman malesef takipçi getirmez arkadaşım.

    galatasaray sözlük uzatmaları oynuyor. burayı ayakta tuttuğunu sanan bazı arkadaşlar ise çöplüğe çevirdiğinin farkında değil. çözüm eskisi gibi bilgi paylaşan, adam akıllı bir dille galatasaray'ın iyiliği için tartışmalar yapan eski yazarların aktif olmasıdır. bu iş öyle 2-3 günde olacak değil. zaman ve sabırla bu iş çözülür. böylelikle çürükler zamanla silinir gider.
  • 5819
    şanslı galatasaraylılardanım. sözlüğü açıldıktan bir kaç ay sonra keşfedip 10 dakikada çaylaklığı doldurmuştum. çaylaklığı doldurduktan sonra 6 ay boyunca hiç birşey yazmamamın sebebi ise kendimi yetersiz hissetmemin gerektirdiği kişisel bir bekleme periyoduydu. galatasaray yeniden yapılanıyordu. skibbe, mehmet topal, barış özbek( evet ondan da umutluyduk bir vakitler), serkan çalık, uğur uçar, arda turan, aydın yılmaz, harry kewell, milan baros ve lincoln.

    hatta sözlüğün ilk polemiklerinden birisidir lincoln ün gerçekten yararlı olup olmadığı ya da yararlı kullanılmadığı. abartmıyorum eski lincoln sayfalarına gitseniz internet alemindeki en derin lincoln analizlerini bulabilirsiniz. skibbe, bülent korkmaz, adnan sezgin, haldun üstünel ve adnan polat, taraftar, rakip,hakemler,medya. bütün parametrelerin işlendiği yazılar yazıldı. arada şimdinin tabiriyle "troller" de varmıydı, bilmiyorum. vardıysa bile kimsenin umrunda değildi açıkçası.

    neyse gel vakit git vakit, sözlüğün aktif yazarlarından istanbul'da yaşayanları ve her maça gidenlerin daha sık buluşmaya başladılar.ilk halısaha turnuvası, maç önceleri, sonra maç sonraları, en son maçlardan alakasız hafta içleri. s3th in bir yazısı vardı, o zaman sinir olmuştum evet ama bugün baktığımda biraz haklı olduğunu görüyorum.

    biz dışarda buluştukça , düşüncelerimizi gerçekten konuşmaya başladıkça, buraya daha az yazar olduk. sözlüğe "materyal" katkımız daha az oldu. ama bunun tek sebebi aslanımda içilen biralar vezirde oynanan toplar değildi.

    çok geriye değil 2 sezon önceye rijkaard-hagi-bülent ünder li sezona dönmek yeterli. hagi yle ilgili 20 tane entry yazmışım o sezon. puan kaybedilen her maçtan sonra ( ki o sezon çok puan kaybedildi) sol frame adeta hagiye küfür etmek için saldıranlarla doluydu. hatta bir kısmı hocalığına saldırmak için futbolculuğunu bile karalamaya başlamıştı.
    kişisel konuşayım benim için sözlükteki aktif yazarlığım o günler bitti. yazdığım onlarca hagi yazısından sonra adım hagi-fanboya çıktı. bahsettiğimiz adam hagi ulan!

    geçen sezon sözlüğün kuruluşundan beri şampiyon olunan ilk ve tek sezondu, takım çok sallanmadan gitti o yüzden çok büyük sorunlar yaşanmadıysa da, bu sezon ve özellikle 1461 trabzon maçından sonra görüyorum ki fatih hoca'ya da başlamış bu korkunç ithamlar, saldırılar.

    bunlar eleştiri değil. eleştiri dediğinin analitik bir lineer timeline ı olur. nedenler, sonuçlar ve bunun üzerinden çıkarımlar yapılır. okur, nedenin ve sonucun ne kadar mantıklı ve akla yatkın olduğunu değerlendirir ve o çıkarımların isabetliliğini test eder. eleştirinin tür'e ve esere kattığı budur. bizde çokça eleştiri "bakın ben ne kadar haklıyım" ya da " ben demiştim" demek için yapılıyor. sinirleri çıkartacak tek yer burası olduğu için yapılıyor.

    galatasaray'lılık üzerinden kimlik yaratılabilecek güzel yerlerden biriydi sözlük. buranın ilk okurları sistemleri, formasyonları, kulüp yönetimi, algı yönetimi, pr ı, medya ilişkilerine dair çok fazla şey öğrendi. sözlüğün derinlerinde bir yerde o yazılar hala durmakta. hatta benim profesyonel hayatımda gerçekleştirmekte olduğum bir sonraki projenin ilk adımları da burda okuduğum bir yazı üzerine atıldı.

    burası platformu olmayan insanların galatasaray'a katacağı değerlerin toplandığı, futbolcuların, hocaların, yöneticilerin okuyup fikir aldığı,15 ocak 2011 den sonra herkes bekle gör stratejisini güderken, "fikri hür vicdanı hür" diye çığlık atanların yazdığı bir yerdi.

    şimdi hocanın dokunulmazlığını kırmaya çalışanların ( ki ona değil bir sözlük bin sözlük yetmez), birbirine laf sokanların, trollük(!) peşinde prim yapmaya çalışanların gezdiği bir yere dönüşmüş.

    galiba geri dönmenin vakti geldi.

    (bkz: boys are back in town)
  • 5824
    insanlarin okumadan sadece yazdigi yere donusmus galatasaray sozluk. ben her zaman nerede cokluk orada bokluk anlayisi ustunden sozlugun bugun geldigi hali anlamaya calistim ama durum cok daha vahimmis. durumun ne hale geldiginin en buyuk ornegi 12.12.2012de no aydin yilmaz basligina girilen entrylerden gorulebilir. adamdan 6 dk once bu baslik 2.5 sene once acildi demisim, adam son entryi bile okumadan direk saydirmaya baslamis.

    insanlar son yazilan entryi bile okumaz olmuslar. direk kosa kosa basliga yaziyorlar. yukarida bahsedilen "eskiden" anlayisi 2-3 sene oncesine dayaniyor. o zamanin bu zamandan tek farki sozluk yazarlarinin cogunun ayni zamanda okur olmasiymis. simdi farkinda vardim. hepimiz mactan once ve sonra yazilan kisisel gorusleri okur, ona gore counter arguman uretir fikirler uzerinden tartisirdik. en cok entry giren yazarlardan biri olmama ragmen yazdigimin 10 kati entryi okumusumdur. o zamanlar sozlugun amaci bilgi bankasi olmakti; simdi bilgi veren adamla dalga gecilir olmus.

    benim sozlukle kisisel ve organik bir bagim var. bugun istanbul'da arkadasim dostum vb sifatlari kullandigim herkesi neredeyse buradan tanidim; arkadasligimizin dogdugu yer burasi oldu. sikeyim en yakin arkadaslarimla bile burada tanistim. sozluk icin sabahlara kadar wikipedia'dan ceviri yaptigim zamanlari biliyorum. tek bir amacim vardi, burasi cok klas bir ortam ve eger burasi bir sozlukse hakkini vermeli. benim zamanim, bilgim, perspektifim herseyden onemlisi emegim var bu sozlukte.

    2-3 yildir sinirden ihmal ediyordum ama artik sozlugu ayaga kaldirmanin, bizim olani geri almanin zamani geldi.

    sancili bir donemden gecip bahar ayinda yepyeni bir sekilde ayaga kalkacak sozluktur. kurulusu asamasinda emegim vardi, ayaga kalkarken de elimden geleni ardima koymam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın