• 751
    taraftarın bu ekonomide çok şey beklediği ekiptir. 2000lerde porto çok cüzi rakamlara 1-2 milyona oyuncu bulup satabiliyordu. ancak artık bu minimum 10 milyon euro oldu. yani bu ekip 1-2 milyona oyuncu bulacak da o oyuncu iyi çıkacak da hadi çıkmadı potansiyel gösterse yarışmacı olan takımın taraftarı sabır gösterecek de bu imkansız bir şey. boey bile daha 1 yıl olmadan ilk hatasında çöp ilan edildi.

    kendilerine tek eleştirim elif elmas, ferdi, güven, dorukhan, cengiz,zeki gibi oyuncuları gözden kacırmalarıdır.
  • 457
    dünya kupasına gitmeleri lüzumsüz değildir, aksine elzemdir. hiçkimseyi izleyemeyecek olsalar, hiçbirşey yapmayacak olsalar bile katılmaları gerekir. en azından bu işler nasıl yapılır öğrenmiş oluruz.
    insanlar istiyor ki bu komite futbolcuyu bulsun, bulurken ilk keşfeden bunlar olsun, sonra adam hayvan gibi performans göstersin sonra onu 100 milyona okutalım. çoğu taraftar gözünde bu komitenin bundan başka amacı yok ve olamaz da. birini 100 milyona okutmak, amaç bu.
    bunları hedeflerken o kadar bilmediğimiz şey vardır ki. yanlış anlaşılmasın scout komitesinin içinde değilim sadece empati yapmaya çalışıyorum; dursun özbek yönetiminde bu adamlar 7 ay maaş almadan çalıştılar değil mi? şimdi sen ben olsak? galatasaray için maaş almadan çalışacak çok adam vardır bundan eminim ama mali durumun el vermiyorsa nasıl çalışırsın? çok kuvvetle muhtemel kendi mesleğini yapıp oradan para kazanacaksın, galatasaray diye de sineye çekip devam edeceksin. yani scout işi maddi getirisnden kaynaklı ikinci iş veya ek iş durumuna düşecek.
    bu zaten sürdürülebilir bir sistem değil.
    sonra bayram tutumludiye bir gerçek var. son transfer sezonunda kaç para verildiği çarşaf çarşaf ortaya serildi. eski yönetim de bu adama çanak tutmuş.
    sen neresindesin bu işin sıfatın ne? kim takacak seni? bayram turumlu özelinde türkiyedeki paraya doymaz menejerlerden bahsediyorum.
    sonra, hatırlayın türkiyede oynayan oyuncuların altyapı eksikliği var. arda bile demedi mi ispanya’ya ilk gittiğinde 4-4-2 yi oynamayı ben atletico’da öğrendim diye. çok temel eksikliği olan hangi türk futbolcuya kefil olup transfer edilmesi için referans olacaksın? sonra, bu işin bir sistemi yok ki. gel diyorlar geliyorsun git diyorlar gidiyorsun. tudor dursun efendiyi ikna etmiş olsa ve bunlardan bi cacık olmaz dese gönderiliyorsun. o kadar emek gitti. arkasından fatih terim gelse ya o çocuklar işe yarar dese geri geliyorsun falan. böyle saçma bir durum.
    türkiye’nin durumu da var. yabancı oyuncu kısıtı diye bir şey var önünde. fiziksel engelliyor seni. sonra başarı odaklı bakış açısı var. futbol kalitesinden bağımsız. futbolcuları çok erken yaşlarda tanımak zorundasın artık. çocuk yaştaki futbolcular kendine yüklenen bu sorumluluğu kaldırabilecek mi? taraftar baskısını kaldırabilecekler mi bilmiyorsun?
    galatasaray’ın kendi gerçeği var. kulüp borç batağında, 1 kuruşu çöpe atılmaması lazım. bu şartlarda transfer yapmak zorundasın ve fanatik taraftarsın. kahrolmaz mısın işler yanlış gittiğinde. sonra kulüp yöneticileri konusu var. ortalama 2 yılda herkes değişiyor. abdürrahim beye derdini anlatırsın da adnan öztürk kovar adamı.
    sonuç olarak şunu demek istiyorum: galatasaray, scouting işinde sınıfta kaldıysa, kulüp olarak sınıfta kalmıştır. bu işten de gözlemcisinden teknik heyetine başkanına kadar herkes sorumludur. başarısızlığı bir kişiye bir geuba tükşemek işin en kolay tarafı. başarı istiyorsak, sistem istiyorsak herkes kendine çeki düzen verecek.
  • 543
    son günlerde haklarında sürekli bir şeyler karalamaya niyetlenip, hemen sonrasında bunu ertelediğim oluşum. içinde bulunduğumuz transfer döneminin* bizde oluşturduğu stresin sanırım doğal bir sonucu olarak sözlükteki -muhtemelen benimkiler de dâhil- ezber entry sayısının sanki biraz can sıkıcı bir hâl almasından mıdır nedir, bir şekilde bugüne dek öteledim yazmayı. hazır bugünkü maçı* da kazanmışken takımımız, ortam biraz daha sâkinken ifâde etmek istedim bu konu hakkındaki düşüncelerimi.

    sonda söyleyeceğimi başta söyleyim; yaz transfer döneminden bugüne varan süreçte devamlı olarak yönetimin eleştirilmesine neden olan transfer sorunlarının bir numaralı mesuliyetinin bu arkadaşların omuzlarında olduğunu düşünüyorum ben. tamam, yönetimin de birtakım yetersizlikleri var, bunu inkâr etmek komik olur zâten; özellikle de serdar aziz meselesinde çok net bir biçimde hep birlikte gördük sanırım bunu. her ne kadar o konuda hocanın da hatâ yaptığını düşünenlerden olsam da, yönetimin de o işi eline yüzüne bulaştırdığı çok açık. serdar'ın şu durumdaki bir fenerbahçe'ye üstelik de yok pahasına verilmesi skandalı, benim de zaman zaman ''yangıncı'' olarak nitelendirdiğim bir kısım taraftarımızın ferâseti sâyesinde engellendi çok şükür. ve, elbette yönetim hânesine eksi şeklinde büyükçe bir çentik olarak kazındı bu olay.

    fakat, yapılamayan transferlerle ilgili olarak sanki hemen hemen hepimizin gözden kaçırdığı ve bence problemin çıkış noktasını oluşturan bir unsur var; scout ekibi. misâlen, ara ara birçoğumuzca planlı hareket ettikleri düşüncesiyle takdir edilen malatyaspor'u ele alalım. şundan sanırım çoğumuz eminiz ki; malatyaspor'un başkanı olan adil gevrek'in futboldan aman aman anlayan bir adam olması pek de ihtimâl dâhilinde değil. yönetim kadrosunda da bu işi kotarabilecek birilerinin olduğunu hiç sanmıyorum ben. her kim ya da kimlerse, kendilerine doğru isimleri bir şekilde bulup öneren birileri olduğu muhakkak. bunun menajerler olması da mümkün, dışarıdan destek aldıkları bizim gibi futbolla ilgili olan gençten birileri olması da mümkün, teknik kadrodan birileri olması da mümkün; olasılıklar fazlalaştırılabilir. burada önemli olan, önlerine gerçekçi hedef olarak bâzı isimlerin bâzı kişiler tarafından sunuluyor olması. ve, bu cümlenin en önemli noktası da ''gerçekçi'' kelimesi.

    şimdi dönelim takımımıza, galatasaray'a. şunu biliyoruz ki; ön planda olan isimlerden başkan mustafa cengiz de, yönetici pozisyonundaki abdürrahim albayrak da, yusuf günay da futboldan ileri düzeyde anlayan isimler değiller, hatta belki hiç anlamıyorlar. şahsen bunun bir eksiklik olduğunu da düşünmüyorum ben. başkanlık makâmını ya da yöneticilik statüsünü zihnimde canlandırırken, bu adamların akşam kulüp binâsından çıkıp evlerine gittikten sonra oturup maç izleyerek oyuncu aradıkları şeklinde bir tablo belirmiyor gözümde. bu adamların işi de bu değil zâten. o zaman nasıl bakmamız gerekiyor bu duruma? ben şöyle düşünüyorum; bu adamların önlerine gerçekçi transfer hedefleri koymakla görevli olan insanlar ya yetersiz insanlar ya da işlerini ciddiye almayan insanlar.

    yaz döneminden beri bir santrafor sorunudur sürüyor. hoca, yaklaşık iki ay önce ilgili kişilere listenin ulaştırıldığını beyan etti bir konuşmasında. yanlış anlaşılmasın, hocaya kabahât atfetmek için falan söylemiyorum bunu; çünkü ben hocanın dahi futbolcu izlemek gibi bir görevinin olduğunu düşünmüyorum. 25 tâne adamın hem kişisel sorunları ile ilgileneceksin, hem onları taktik ve mental olarak maçlara hazırlayacaksın, hem rakip takım analizi ile uğraşacaksın, hem antrenman programını düzenleyeceksin, hem, hem... tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de akşamları oturup maç mı izleyeceksin oyuncu bulmak için? böyle bir şey imkânsız. burada, hem yönetime, hem de hocaya bu konuda yardımcı olmakla görevli olan insanlarla ilgili bir sorun var; bu çok açık bence. tam da bu noktada birkaç soru beliriyor aklımda... hocanın bahsettiği o listede kaç santrafor vardı acaba? takımımız açısından kangren hâlini almış bir santrafor meselesi varken ortada, diğer takımlar da bunun gâyet farkındayken, üstelik de ara transfer döneminde transfer yapmak zâten her takım için zorken, liste ne ölçüde alternatifliydi, listedeki santrafor sayısı ne ölçüde yeterliydi? peki, listede yer bulan ve sayısını bilmediğimiz bu santraforlardan kaç tânesi gerçekçi hedef olarak nitelendirilebilecek isimlerdi? gerçekten gerçekçi bir hedef olarak belirlenip yönetimin önüne konulan marcao'yu da yine bu yönetim transfer etmedi mi? marcao transferini de bu yönetimin yaptığı/yapabildiği göz önünde bulundurulursa, listedeki santraforların sayıca yeterli olmaması ya da gerçekçi hedefler olmaması gibi ihtimâller daha da bir güçlenmez mi? listedeki santrafor sayısı yetersiz ise, scout ekibinin hocanın da iknâ olacağı çok sayıda isim belirlemekte başarısız olduğunu düşünmemiz gerekmez mi? yöneticilerin -varsa- kişisel bağlantılarını kullanarak ve/veya menajerlere bir dünya para yedirerek transfer yapacaksak, böyle bir ekibe neden ihtiyacımız var? özellikle bugünkü maçtan sonra marcao transferinde şimdilik başarılı gibi görünüyor olmaları -ki o transferle ilgili ali ece'nin sözlerini de bence aklımızın bir köşesinde tutmakta fayda var- santrafor bulmak noktasındaki yetersizliklerini görmemize engel mi? eğer doğru profilde santraforlar buldu iseler, marcao transferine iknâ olan hoca neden bu arkadaşların bulduğu o santraforların transferlerine iknâ olmuyor da aylardır alan'ın peşinde dolanıyoruz? hem bu arkadaşlar çok sayıda santrafor buldular, hem de hoca o santraforlara olur verdi ise, kulüplerince fâhiş paralar istenen ya da bize gelmek istemeyen transfer hedeflerini ne ölçüde ''gerçekçi'' görmeliyiz? sorular çoğaltılabilir; ama bu soruların muhatabı pek de değişmeyecektir kanaâtimce. çünkü, en azından benim bildiğim kadarıyla, hocanın olur vereceği onlarca santraforu bulmak da bu arkadaşların işi, o onlarca santraforun kulübümüz açısından gerçekçi hedefler olup olmayacağını bir miktar araştırmak da bu arkadaşların işi. dolayısıyla, hocanın iknâ olabileceği hepi topu üç beş futbolcu bulabilip bu sayıyı 10'larla ifâde edilebilecek seviyeye getirememek de bir sorundur, kulübümüze transferi gerek ekonomik sebeplerle, gerekse futbolcunun kariyer planlamasından kaynaklanan sebeplerle pek de mümkün olmayan futbolcuları gözlemcilik adı altında liste hâline getirmek de bir sorundur.

    sonuç olarak, bizim devâsa bir transfer sorunumuz var. bu dönemde ''oyuncu alamamak'' şeklinde tezâhür eden bu sorun, geçmiş dönemlerin çoğunda da ''transferlerin mâliyeti'' şeklinde karşımıza çıkıyordu; tam da bu nedenle uefa'lık olup ffp belâsına mâruz kaldık zâten. yanlış anlaşılmasın, yönetimin transfer konusunda hatâsız olduğunu, eleştirilmez olduğunu falan söylemiyorum; bu entry'i buraya kadar sabırla okumuş olan hiçbir renktaşım da niyetimi böyle yorumlamaz sanırım zâten. tek derdim, transfer konularındaki problemin kaynağının doğru tespit edilmesi adına fikir teatisi ortamı oluşması için nâçizâne bir çaba göstermek; çünkü kulüp olarak şu transfer meselesini hem oyuncu nitelikleri yönüyle, hem de mâliyetler yönüyle bir hâlledebilsek, birçok sıkıntımız kendiliğinden ortadan kalkacak zâten. elbette yine yanlış transferler yapacağız ara ara, elbette fenâ çuvalladığımız zamanlar olacak, yine yönetimler saha dışında, hocamız saha içinde hatâlar yapacak zaman zaman; ama totalde ne böyle bir sinir harbi yaşayacağız, ne de uefa'lık olacağız bir daha. kalan konularda ise yine doyasıya eleştireceğiz yönetimleri, hocayı, yine didişeceğiz birbirimizle; o da tuzu biberi zâten adına taraftarlık denilen bu tutkulu şeyin. o sebepten mütevellit, kanaâtim odur ki; bu ekibe en kısa zamanda bi' el atılması gerekmekte. elbette topyekün lağvetme gibi bir tasarruftan bahsetmiyorum; ancak ekibin daha verimli bir hâl alması adına bir miktar kan değişiminde de fayda var sanırım.
  • 385
    defalarca söylemiş olmama rağmen tekrar etmek istiyorum. ben bu adamların görevlerini iyi yaptığını düşünüyorum. fakat yönetimler bu ekibe bizim yüklediğimiz anlamı yüklemiyor. biz genç oyuncular bulsunlar, yönetim de transfer etsin diyoruz. bizim gerizekalı yönetimlerimiz çakal menajerlerin önerdiği aptal aptal oyunculardan liste oluşturuyor. bu ekip bunları değerlendirip hangisi en az zararlı olur diye raporlama yapıyor. dünyanın hiç bir yerinde scout ekibi transfer yapmaz. scout ekibi transfer yaptırma yeri de değil. düzenli olarak oyuncu takip edilir olay bu. bağlı olduğun kulüp sana genç oyuncu sorarsa belirli krıterlere göre takip listenden oyuncu önerirsin ya da hocanın veya yönetimin belirlediği oyuncu listesinden hangileri daha verimli olur diye rapor verirsin. ki bu takip listesinin de genişliği hakkında didier drogba hiç böylesini görmemiştim demiş, yurtdışından da bu konuda ropörtaj için kulübümüze ziyaret yapılmıştı. dolayısıyla ben başarısız bulmuyorum kendilerini. eleştiriler, başarısız bulanlar var ama en azından daha önceden gördüğüm gibi bu ekibin başındaki kişi instagramda fotoğraf beğeneceğine transfer yapsın diyecek kadar sapkınlar yok artık.
  • 822
    başlığı altında dönen argümanlara bayılıyorum.

    bu ekibin tek görevi ucuza potansiyel yıldız adayları bulmak değildir.
    aksine tek işleri ucuza potansiyel yıldız adayları bulmaktır. hatta sadece "bulmaktır". diğeri için menajerler ve analiz ekibi var zaten. menajerlerin önüne getirdiği adayları sen "bulmuş" sayılmazsın. sadece analiz etmen yeter. bu durum da seni scout'tan çok analist yapar.

    gündelik hayattan bir örnekle açayım. eğer sanal marketten karpuz siparişi veriyorsanız aldığınız ürünün kalitesiyle, sizin poşetinizi dolduran kişinin insafı ve bilgisi doğru orantılıdır. garantiye almak istiyorsanız gidip kendi karpuzunuzu markette analiz ederek almanız gerekir. taze olması da yetmez; çok daha organik, tam benim ağız tadıma uygun karpuza ulaşmak istiyorum diyorsanız da manav manav, hatta köy köy gezip(scouting), bulduğunuz ürünü doğru değerlendirdikten(analiz) sonra almanız gerekir. yok böyle de olmuyor istediğimi bulamıyorum bulsam da çok pahalıya geliyor derseniz de bahçenizde üretmeye başlarsınız(altyapı)

    30 yaşında futbolcunun da scoutingi yapılır.
    geçmişte scout olduğunu iddia eden birtakım insanlardan da bunu duydum ve hayret ettim. yaptığınız iş tanımında geçen kelimenin anlamına da mı bakmadınız (bkz: iz sürmek) (bkz: keşif yapmak). 30 yaşında kalburüstü bir futbolcunun izini sürmek, eyfel kulesinin izini sürmek kadar ahmakça olur. eyfel kulesini keşfetmen gerekmez ama sağlam mı? kaç yıl daha ayakta durur diye analiz edebilirsin. dolayısıyla bu da tam olarak scouting'in karşılığı değil.

    ekip yığınla oyuncu buluyor ama yöneticiler almıyor.
    en sevdiğim kısım da burası. iş akışının kabaca şu 4 yöntemden biri üzerinden ilerlediğine mutabık olduğumuzu varsayarak devam ediyorum.

    #1 - scouting>analiz>görüşme>sonuç
    #2 - menajer önerisi>analiz>görüşme>sonuç
    #3 - menajer önerisi>görüşme>sonuç
    #4 - eş dost önerisi>sonuç

    eğer kulüp #1 numaralı iş akışının dışında hareket ediyorsa bunun için scout ekibini suçlayamam diyeceğim sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz.

    a) eğer sizin scout edip bulduğunuz yığınla aday, analiz ekibi, teknik heyet, yöneticiler veya x veya z tarafından veto ediliyorsa işinizi iyi yapmıyorsunuz demektir ve kovulursunuz.

    b) eğer galatasaray gibi dev bir kulübün scout departmanında çalışabilecek kadar donanıma sahip olduğunuzu ve işinizi çok iyi yaptığınızı düşünüyorsanız. buna rağmen sizden sonraki iş akışında analiz ekibi, teknik heyet, yöneticiler vb tarafından yanlış kararlarla veto ediliyorsanız buna göz yummak yerine istifa edersiniz. profesyonel hayatta kendi donanımına ve ağırlığına inanan insan, başkaları yüzünden işini yapamaz hale geliyorsa istifa eder.

    c) bu işi hobi olarak yapıyorsunuzdur.

    ben bu arkadaşların bu işi profesyonel olarak değil, bedava veya bedavaya yakın bir ücrete hobi olarak yaptıklarını düşünüyorum. ağırlıkları da bu kadar. çok yüklenmeyin yani.
  • 648
    umarım önümüzdeki günlerde yaşayacağımız beceriksizlik kaynaklı hareketliliğe karşı hazırlıklılardır.
    hoca yine sezona eksik başlamasına rağmen eldeki oyuncuların tamamıyla kamp yapmış ve şapkadan takımı önde bastıran 6 numara taylan'ı çıkartmış. gireni-çıkanı, yedeği-ası verimli bir döngü yakalmışken 3 kişiden oluşan mustafa cengiz yönetimi üzerine düşen görevleri yerine getiremediği için değil takviye, iyi işleyen parçalardan da kayıplar yaşayacak gibi görünüyor.
    satılması gereken oyuncular vardı, medyaya haber sızdırıp, oyuncuyu taraftarın önüne atıp, süreci yönetemedikleri için bu işi beceremediler. hemen "gitmek istemeyen oyuncuyu zorla gönderemiyorsun işte" savunmasını oluşturdular ama gitmek isteyen kocaa adamı da 1,43 milyon avroya gönderdiler. hadi babel, feghouli ve belhanda gitmedi, transfer için her koşulun hazır olduğu maicon'un transferini de beceremediler.
    yaptıkları yapacaklarının teminatı olan bu yönetim yine son düzlükte eldeki para eden oyunculardan birini yollayıp son 2-3 günde takviye peşinde koşacak gibi. marcao ihtimali konuşmak dahi istemiyorum ama diagne'nin olası satışında yaklaşık 60 maça ulaşabilecek sezona tek falcao ile başlamamak için umarım hazırlıklılardır. tabi sezon başlamışken kim hangi oyuncusunu kaça bırakır bilmiyorum ama listeleri iyice filtre edecekler artık.
  • 500
    her ligi ortalama 18 takımdan hesap etsen, avrupa'da da 10 ligi işbu hesaba katsan, 180 takım yapar. daha fazla lig var da, neyse bu hesaptan gidelim. zaten farazi konuşuyoruz.

    bu 180 takımın yaklaşık 25'inden oyuncu transfer etmemiz imkansız olsa, 100 tanesinden de işe yarar bir şey bulamasak (bayağı yüksek rakamlar koyuyorum) toplam 125 tane takımı elemiş oluruz.

    180-125=55 tane takım var bizim işimize yarayacak oyuncu bulabileceğimiz.

    ulan 55 tane takımdan işe yarayacak, bizi kağıt üzerinde bile olsa, en azından bir sezon kiralık götürebilcek bir tane allah'ın kulu bulamadınız mı be? her takımın zaten en az ikişer forveti var, 110 tane adam arasından iyi kötü gol atacak, kafa vuracak, koşup topa vuracak bir tane adam bile yok mu?

    mustafa cengiz yönetiminden önce bu arkadaşları sorgulayalım. daha önce de benzer bir fiyasko yaşatmıştı bu faydasızlar. daha öncesini hatırlıyoruz, sağ bek bulamadılar sabri yerine, melo yerine ön libero bulamadılar, iki sezon önce chedjou'ya yedek beğenemediler ve tıpkı bu sezonki gibi forvette umut dışında başka kimseyi bulamayıp yine bizi delirtmişlerdi.

    mustafa cengiz yönetimi kadar, hatta bence daha da fazla bu boş adamlar suçludur. kaba hesap 90 gün içinde 55 tane takımdan bir tane santrfor bakıp bulamamak ve nihayetinde fatih terim'e sunmamak büyük bir akıl tutulmasıdır. velev ki buldular da hoca beğenmedi, o zaman ikinci bir adam çıkartın da önerin? avrupa olmuyorsa latin amerika'daki hiç mi futbolcu yok? beşiktaş bile gitti larin'i abd'de getirdi, sen de bak oralara? çin pazarı diye bir şey var, sen modeste dışında başka bir şey bulamadın mı? tutturduk hep birlikte modeste de modeste, al sana modeste.

    bence bir kelle alınması gerekiyorsa bunlar olmalı o isimler. zira senelerdir ben bir boka yaradıklarını görmedim.
  • 333
    brezilya'dan kıvrak yetenekli dinamik adam bakacagina stoper bakiyor.

    kardeşim git kuzeye ne bileyim güney avrupadan da iyi stoperler cikiyorken neden brezilya liginden stoper bakıyorsunuz dalga mi geciyorsunuz? brezilya'da top futbolcu olmuş son 20 yılda en fazla 5 tane stoper var lucio, thiago silva dışında roque junior diye gidiyor dusun.

    he bu arada herkesin haberi olsun simdiden bu paokti oyuncu gelir de tutarsa kendileri transfer etmiştir tutmazsa riekerink istemiştir.
  • 334
    carole dışında telles, bruma, yasin öztekin scout transferidir.

    telles ve bruma' nın en kötü olduğu dönemlerde emre utkucan ''ikisine de kefiliz'' demiştir ısrarla. nitekim telles galatasaray tarihinde çok ender olan bir işe imza atarak bize kar ettirmiştir. bruma ise şu anda takımın en iyi hücum oyuncusu. yasin öztekin de tüm mental eksikliğine rağmen takım ortalamasına kıyasla az paraya oynayan, istatisitk olarak katı vermiş ve muhtemelen ayrılırsa da para kazandırarak ayrılacak olan bir adamdır.
  • 660
    işlerini gayet iyi yaptığını düşündüğüm, başarılı bir ekiptir. gayet iyi oyuncular bulup sunuyorlar fakat ekonomik açıdan makas açık olduğu için, maddi durumumuzun yetersiz oluşu sebebiyle oyuncuları alamıyoruz. daha yazın moder, jozwiak, coulibaly gibi isimler gündeme geldi ama hiçbiri alınamadı. kaynak yoktu çünkü. maddi anlamda avrupadaki çoğu takımla yarışamıyoruz. ya da şöyle diyelim, o riski alamıyoruz. pahalı kontrtatları yaşlı ve doymuş oyunculara vermeyi daha garanti görüyoruz. bu ekip işini yapıp oyuncu isimlerini teknik ekibe sunuyor, teknik ekip onay verip yönetime listeyi veriyor ancak yönetim boyutunda işler karmaşık hale geliyor anladığım kadarıyla. keşke maddi anlamda elimiz rahat olsaydı. tabi bunun yanında, vizyon olarak açık görüşlü bir yönetim ve sabırlı bir taraftar profilimiz mevcut olsaydı da bu ekibin marifetlerini o zaman görebilseydik.
  • 353
    sadece oyuncular bazında mı çalışıyor, yoksa teknik ekip bazında da çalışıyor mu merak ettiğim ekip.

    teknik direktörden bahsetmiyorum. o takım patronu. belki de o konuda da çalışmalılar. gerçi o zaman takıma gerçek anlamda bir sportif direktör gerekir. "biz şu şu şu şekilde, şu misyonla, şu taktikle, şu mentaliteyle oynayacak bir takım yaratmak istiyoruz. bize bunu sağlayacak teknik direktör arayın, bulun," demesi lazım.

    gelgelelim bu şu anki durumumuzda mümkün görünmüyor. ama şu mümkün olsa gerek. saha kenarında ne işe yaradıkları belli olmayan ayhan akman, ümit davala, hasan şaş gibi adamlar olacağına, seçmece, bir altyapısı, bir geçmişi olan vasıflı antrenörler bulunabilir. ne bileyim, defansı iyi yapan bir takımdan veya defansı iyi yaptıran bir teknik direktörden bunu sağlayan bir yardımcısı varsa o koparılabilir. sadece defans olarak değil. hücum olur, kontra atak olur, pozisyon bilgisi olur vs. mesela ingiltere liginden bir kondisyoner getir. son sırasındaki takımın kondüsyonu bizden daha iyidir. zaten bunu niye yapmıyoruz hiç anlayamadım.

    aslında olayın şurda koptuğunu da biliyorum. namlı teknik patronlar kendi yardımcılarıyla çalışmak istiyor. ama bizde durum farklı. biz illaki o kulübeye kendi adamımızı sokuyoruz. sokmazsak rahat etmeyiz zaten.

    ha bu arada, bir arkadaşımla konuştuğumuz vakit ona da söylemiştim bunları. o da bana, "çok fm oynuyorsun sanırım," dedi. ben en son cm 04'de kaldım. ondan sonra oynamadım. asıl, amerikan futbolu ve beysboldan gelen fikirdir. "artist! caka satıyor, amerikan sporları izlediğinin reklamını yapıyor," demeyin. izlemiyorum. yani fazla izlemiyorum. bir fikrim, oyun bilgim var. giants fanıyımdır o başka. spor ve sporcu yönetimi üzerine akademik çalışmalara göz atıyordum. arada akademik takılırım ben. * bir takım nasıl kurulur, hakkında bir makaleydi.

    velhasılı, demeden de geçemeyeceğim. gelemeden efsanemiz olangillerden marcelo gallardo'nun amerika kıtasında alınmadık kupa bırakmadığı biliyoruz değil mi?
App Store'dan indirin Google Play'den alın