sezon başında yeni oyuncuların yeni teknik adamın birbirine alışma süreci yavaş yavaş takımın oturması derken maç başına gol ortalaması 3 olan takımda sakat olmamasıda bu duruma etkendi. belli bir zaman sonra takımda gözlenen performans düşüklüğü kimi leş kargalarına konuşulacak konu sağladı malesef. sakatların artması 2 görevi üstlenebilecek futbolcuların esas görevlerine yogunlasamayarak enerjilerini bölmek zorunda kalmaları gibi durumların olusmasıyla takım erken yorulmaya ve gol sayısı ister istemez düşmeye başlamıştı. ara dönemde yapılan
jo gio ve
neill transferlerinin takıma ekstra kan pompalaması sezon sonuna dogru sezon basındaki galatasaray'dan cok daha kaliteli ve korkulan bir takım olmasına neden olacak. tabiki bu transferler arasında uyumluluk ve yeteneklerini göstermedeki başarılarına göre bir sıralama yapılacak olursa neill>jo>gio olur. olmalıdır. gio'nun ne kadar yetenekli oldugunu bilmiyorum geldigi günden beri oynadıgı en etkili futbolu
28 şubat 2010 galatasaray kasımpaşa macında gösterdi. bunları yapabilen bir futbolcuda en azından ilk maçlarında bu yeteneklerin kırıntısını görmemiz gerekirdi diye düşündürtüyor. uyum probleminden kaynaklanan bir sorunsa eğer bu, inşallah çözülmüştür. burada önemli olan galatasaray'ın başarısıdır emeklerin boşa gitmemesidir. yoksa burda gio nun iyi oynaması veya oynanamasının bize bi faydası yok . talihsiz bir şekilde
uefa avrupa liginden elenen ve hala önemli futbolcularının sakat olmasına rağmen
28 şubat 2010 galatasaray kasımpaşa macında 4 golle galip gelmeyi başarmış uzun zaman sonra tekrar bol gollü bir maçla taraftarını sevindirmiştir. sonuc olarak ligin bitimine 10 hafta kala sakatlarının iyileşmesiyle doğru orantılı olarak performans yüksekliği ve gol sayısındaki artışlara şaşırmamamızı olası şampiyonluga kendimizi hazırlamamızı isteyen bir galatasaray bizi beklemektedir.