• 9577
    -sneijder gibi şu an hollanda'nın futbol piyasasında aktif futbolcu olarak sahip olduğu 3 büyük markadan birine sahip olan futbol takımıdır.
    -renkleri, bu sahip olduğu markanın tüm dünyaca tanındığı renklerle, turuncuyla uyum içerisindedir.
    -sadece bu adamın ülkesindeki türk vatandaşları bile türkiyedeki kadar lisanslı forma alabilecek potansiyeldedir.

    ancak bu futbol takımının sahip olduğu bu marka ve getirebilecekleri iki sezondur yönetim ve sponsor tarafından gözardı edilmektedir.

    ayrıca pesimist arkadaşımızdan bir ekleme geldi; nike firmasının üssü sayılabilecek, çoğu planlamasının yapıldığı yer hollanda, yani forma sponsorumuzun burnunun dibi de diyebiliriz.
  • 9578
    2013-2014 sezon sonu itibariyle "bireysel yetenek" olarak sivrilmiş isimlerden arındırılıp "sistem adamı" - "görev adamı" tanımına uyan isimlerle yapısını güçlendirmesi gereken ekip.

    drogba - yaşı itibariyle galatasaray'da 1.5 sene içinde misyonunu tamamlamıştır, ismi o kadar büyüktür ki "sistem takımı" olma yolundaki galatasaray'a bu saatten sonra faydadan çok zarar, mali külfet getireceği aşikardır.

    chedjou - çok ümitliydim bu adamdan, ancak maalesef kendisi tipik bir afrika kökenli futbolcu profili göstererek "ülkeye göre oynama" - "lige göre adam" kavramına girmiş durumda. adaptasyonu başarılı tamamlanmadı ne yazık ki...

    eboue - kara trendir, eyvallah, ancak "kalıcılık" ve "istikrar" kavramlarından çok uzaktır. dahası, kendisi sürekli yere yatarak imaj problemi de yaratmakta...tiz kellesi vurula.

    burada 2 istisna isimden bahsetmek gerek:

    melo - brezilya'dan disiplinli - görev adamı çıkmaz cümlesini yok saymamıza neden oldu kendisi, evet, agresif ve disiplin problemi olan bir adam, ama galatasaray sevgisi ve taraftar desteğiyle bu durumu aşmış görünüyor, takımın kemik isimlerinden ve kalması şart.

    bruma - afrika kökenli, muhtemelen disiplin problemi de olacak, bireyselliği çok ön planda, asla görev adamı değil, ama onu istisna yapan dünya çapında yeteneği, evet bu çocukta süperstar ışığı var ve iyileştiğinde takıma monte edebilmek için çok çaba sarfetmeliyiz, bu istisnayı hakediyor.

    drogba - eboue ve chedjou'nun yerine ekseriyetle profesyonelliği, gücü ve ekip anlayışıyla ön plana çıkmayı başaran iskandinav - slav - kuzey avrupa menşeyli isimlere yönelinmeli.

    bu tip isimlerin faydasını defalarca gördük, ujfa, elmander gibi sağlam isimler şampiyonluklar getirdi, çöktü denen galatasaray'ı bu adamlar ayağa kaldırdı. kesinlikle ispanyol, portekizli, fransız, afrikalı, benelükslü oyunculardan kaçınılmalı gelecek yapılanmada.

    zaten genç bir nesil oluşturuldu gibi, bu çocuklarla kaynaşıp sistematiği işletecek dişli çarkları lazım galatasaray'a.
    isveç, danimarka, çek cumhuriyeti gibi ülkelerin milli olmuş, disiplinli ve profesyonel çalışan isimlerine yönelinmeli.
  • 9579
    2012-2013 sezonunda 22. haftayi 43 puanla en yakin rakibinin 6 puan onunde lider kapatmisti. 2013-2014 sezonunda ayni haftayi 44 puanla geçmesine ragmen bir maçi eksik liderin 3 puan gerisinde. sampiyonluk barajinin yukari çekildigi bu sezon mutlu sona ulasmak için artik puan kaybi yasamamamiz gerekiyor. en fazla bir beraberlik. bunu yapabilir miyiz? elbette yapabiliriz. yeter ki birbirimize inanalim.
  • 9581
    bundan sonra şampiyonluğa inanmayan topçuların forma giymemesi gereken takım.

    (bkz: şampiyonluğa inanmayan siktirsin gitsin)

    arkadaş rakip deplasmanda cayır cayır puan kaybediyor. son 4 deplasmanda 3 kez yenilmiş 1 kez göt zoruyla berabere kalmış. sen ki türkiye'nin en güçlü kadrosuna sahip, en prestijli takımısın. sahaya çıkıp geri kalan her maçta rakiplerini tokat manyağı yapıp o şampiyonluk kupasını da s.ke s.ke kaldırmalısın.

    hadi oğlum lan, silkelenin, kendinize gelin. yapmadığınız şey değil. hadi göreyim sizi.
  • 9591
    bilinçli bir şekilde izlediğim 1999-2000 sezonundan beri izlediğim takım- geri kalanını harbiden hatırlamıyorum- . geçen düşündüm her bir sezonun ayrı ayrı şarkısı var benim için.

    1999-2000 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=O_ctCC5F0sY

    abi sanırım leeds deplasmanı izlediğim ilk maç ya, bu şarkıda da " işte ben böyle bir akşamda aşık oldum" diyor ibo ondan sanırım.

    2000-2001 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=GLHY0Pqeyzw

    ilk maça gittiğim sezondu. jardel gol attıktan sonra bu şarkının melodisi çalınmıştı. ya da ona benzer bir şey. işte bu da bundan dolayı böyle

    2001-2002 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=OBwS66EBUcY

    hagi gitmiş. popescu gitmiş. taffarel gitmiş. hakan şükür zaten önceden gitmiş. takım şampiyon ama benim çocukluk kahramanlarım yok. şampiyon olmamıza sevinmiştim ama buruk bir sezondu benim için

    2002- 2003 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=y7rPDPyT_MU

    yanlış hatırlamıyorsam içerdeki beşiktaş maçıydı, babam maça gitmişti. deli gibi yağmur yağıyordu ve biz kaybetmiştik. golü ibrahim üzülmez atmıştı. zaten o sezon şampiyon olamamıştık.

    2003- 2004 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=S2N_uvnvGbI

    heralde o sezon ki hislerimi bu şarkıdan başka bir şeyle daha iyi anlatamam.

    2004- 2005 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=w8egE4x9Djo

    takım biraz toparlanmıştı geçen sezona göre. fener'in cidden şansa bala aldığı bir sezondu. umutlanmıştık ama yüzüncü yılımızda şampiyon olamamak koymuştu. önceki sezona göre daha iyi olduğumuz için aklıma bu şarkıdan başka bir şey gelmiyor

    2005- 2006 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=hHhE9_y76hw

    bana göre en anlamlı, en güzel şampiyonluğumuz. savaştık, köküne kadar savaştık. o seneki hakemlere rağmen şampiyon bizdik.

    2006- 2007 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=2Y95CP7nbdY

    junichi inamoto.... gerçekten kötü bir sezondu. sulu derbi, anlamsız puan kayıpları.. sezonun tek kazanımı arda turandı.

    2007- 2008 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=OPx-nUqLMtc

    takım o kadar zorluğa rağmen şampiyon olmuştu. ne yapsalar olmadı, bizi durduramadılar. bu sezon ile ilgili komik bir anımda şöyle gelsin. şampiyonluk maçını arkadaşla bizde izliyoruz, bizde yeni kanepe takımı almışız ama nasıl rahat, uzandım hakan balta'nın golünden sonra. biraz uyumuşum bir kalktım şampiyonluk kutlamaları yapılıyor

    2008- 2009 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=8LA62s6HrtM

    yediğimizden çok attığımız oluyordu ama takım genel olarak savunmada sıkıntılıydı. üstüne başkanın meira'yı 1 milyonluk kar için satması iyice batırmıştı takımı. hamburg maçına kadar idare edilebilir bir durumumuz vardı. o maçtan sonra zaten ipin ucu kaçmıştı. sezonun en iyi ve tek iyi olayı içerdeki bourdeaux maçıydı.

    2009- 2010 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=hji-NLK1W6Q

    halbuki ne çok inanmıştık şampiyonluğa. kalecimizin iyi olduğu konusunda kendimizi kandırmıştık. adama iyi dedik durduk ve fenerbahçe maçında ne kadar kötü bir kaleci olduğunu görmüş olduk. bu şarkı oradan geliyor

    2010- 2011 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=GN4NyEGdVBM

    her anlamıyla kötü olan sezon. hiçbir şey iyi gitmemişti. ali sami yen'e veda, rezil futbol, hagi'nin gelişi ve kovuluşu, ve daha nicesi. o sene benim için de ayrı bir kötüydü. zaten galatasaray ne zaman kötü olsa ben daha kötü olurum.

    2011- 2012 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=QEjgPh4SEmU

    reaksiyon göstermemiz gerekiyordu. kulübün başına ünal aysal gelmişti. takımın başına da fatih terim gelmiş, iyi oyuncular almışız, rakiplerimizin foyaları ortaya çıkmıştı. ama galatasaray önceki sezonu o kadar kötü bir durumda bitirmişti ki bu reaksiyonu göstermemiz pek kolay olmadı. lig geç başladı, hafta içi oynananlar maçlar ve biraz daha para dönsün diye ortaya çıkartılan süper final saçmalığı. hepsine rağmen şampiyon bizdik. hem de kadıköyde şampiyonluğu ilan etmiştik. hayatımın en güzel günlerinden biriydi.

    2012- 2013 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=YiUQE5bJKFU

    üst üste ikinci şampiyonluğumuzun yılıydı. şampiyonluğun yanı sıra şampiyonlar liginde elde ettiğimiz üstün başarıda sezonun ayrı güzellikleriydi. ve tabikide wesley'nin gelişi. drogba'yı da çok severim ama wesley benim bu dünya tarihinde en sevdiğim futbolcudur. itiraf etmek gerekirse geldiği gün ağlamıştım.

    2013- 2014 sezonu

    http://www.youtube.com/watch?v=BgomX3qD-iA

    istersek ligi 15. bitirelim umrumda değil. real madrid ve juventus'un olduğu gruptan ikinci çıkmışız. hem de öyle böyle bir maçla değil, o havada, o sahada.. yani tam olarak anlatamıyorum duygularımı ama o kadar sevinmiştim ki wesley'in golünde kardeşim annemi arayıp "abisinin delirdiğini" söylemişti. ve tabiki yarınki maç. sezonun özeti olacak maç. korkum yok, aslanlar çıkacaklar ve yine yüzümüzü güldürecekler. bu şarkıyı paylaşmamın nedeni de sanırım juventus maçının olduğunu gün şarkıyı 20den fazla paylaşmam olabilir.. ee malum totem..
  • 9593
    (bkz: 26 şubat 2014 galatasaray chelsea maçı):

    sneijder, burak ortada, sneijder kaleye baktı, bir çalım nefis bir hareket, sneijder, sneijder, sneijder, sneijder, sneijder, sneijder...**

    sneijder nefis döndü yine, drogba kaçtı, drogba'ya iyi bir pas, didier drogba açı biraz dar ama, drogba gitti, drogba sıyrılacak, drogba bir çalım daha, çerçeveyi gördü, drogba vurdu gooool...**

    (bkz: 18 mart 2014 chelsea galatasaray maçı):

    nasıl yükleniyoruz, nasıl bir tempo... burak şut pozisyonunda vuruyor, cech, direk, goooool gooooooool !!! **

    selçuuuuuuuuuuuuk !!! selçuuuuuuuuuuuuuuk !!! **

    neden olmasın ? kanında var, ruhunda var, tarihinde var...
  • 9594
    26 şubat 2014 galatasaray chelsea maçında da gördük ki sneijder'i sol kanata, top tekniği sıfır olan sadece kaleye yakın oynadığında tehlikeli olabilen burak yılmaz'ı da sağ kanata hapsetmek oyuna olumsuz yansıyor. burak'ın forvet, sneijder'in ise forvet arkasında serbest oynayabileceği bir sisteme geçmesi gerekiyor. tabi ki roberto mancini en iyisini bilir ancak benim izlenimim bu.
  • 9596
    26 subat galatasaray chelsea macinda daha once aydin'la denedigi ve fazla uzerine calisamadigi bir stratejiyi deneyip, bundan verim alamayinca 30.dakikada daha fazla deneme sansi buldugu ve daha akiskan yapiya sahip bir stratejiye gecen galatasarayimizin futbol takimi.

    oncelikle "mancini'ye hajrovic'le baslayarak hata yapti, belki tur gitti" onermesini inceleyelim. bunun icin de mancini neden boyle karar almis olabilir bakalim.

    mac daha baslamadan hajrovic hamlesi icin, mancini chelsea'nin beklerinin ileriye cikmamasi icin, uzerine birer oyuncu koyup kanatlariyla arasindaki mesafeyi acmak istedigini dusunmustum. sneijder cizgiye yaslanip hajrovic kendini surekli eboue'nin onunde bosa atmaya calisiyordu. bu da mancini'nin istedigi seylerden birinin bu oldugunu gosterir. peki bu bir hata mi? hatali strateji diye bir sey soz konusu degildir, tutmayan ya da yapilamayan strateji vardir. sonucta hajrovic yeterli tempoyu yapabilseydi, eboue yalniz adam gibi oynamaktansa onundeki ile iletisime gecseydi belki bu strateji de tutacakti. ancak birden fazla futbolcunun, ozellikle takimin makine dairesinin yani merkez orta sahanin kotu oyunu bu stratejinin tutmasini imkansizlastirdi. hajrovic'in kotu oyununu tek basina futbolcuya yoneltmeden once eboue'nin ilk yari performansiyla selcuk-hajrovic anlasmazligini da dusunmek lazim. belli ki bu hajrovic bizim takimin pas aliskanliklarina hala adapte olamamis.

    kisacasi bu hamlesinden dolayi mancini'yi elestirmek yersizidir. mancini rakibin onemli olabilecek setlerini kesmek icin bir hamlede bulunmus ancak bu hamle bireysel yetersizlikler (oyuncunun yetersizligi degil anlik performans yetersizligi) ve takimin diger organlarinin da bu stratejiye ayak uyduramamasiyla basarili olamamistir. zaten ileri ucla iliskisini kesmek istedigi bekin pasiyla golu yedik. bu da mancini'yi eminim delirtmistir.

    sonraki hamlesi ise daha once emre colak ve yekta'yi merkeze koyup geride daha hizli ve bakarak paslasan takim stratejisiydi. bunda daha fazla deney yapabildigimiz icin takimin refleksleri daha olumluydu.

    fazla taktiksel detaya girmeden elestirilen bazi oyuncular hakkinda konusalim. bunlarin basinda selcuk ve sneijder geliyor. gercekten o kadar da kotu oynadilar mi?

    selcuk ilk yari kotu bir performans gosterdi bu dogru. ancak eboue'nin yetersizligine bir de takimin geri kalaniyla iletisim haline gecemeyen hajrovic eklenince selcuk'un yaninda bir tek ofansif anlamda maca bir turlu giremeyen melo kaldi (bu ilk yari icin gecerli). ikinci yari selcuk insiyatif alip surekli pas kanallari aradi. ve belki en onemli degisiklik, ikinci yari selcuk sneijder'i kendine yardimci secti. bunun yaninda melo da etkinligini arttirip onde basarak oynamaya baslayinca selcuk daha onu acik ve rahat oynamaya basladi. ikinci yaridaki selcuk bu senenin en iyilerindendi. (selcuk'un bundan cok daha iyisini yapabilecegini biliyoruz. bu sene yuksek perfromasini fazla sahaya yansitamadi)

    sneijder'e gelelim. mac sonu aciklamasinda ozetle soyle demis: " ilk yari yeteri kadar topla oynayamadim. ikinci yari istedigim toplari alip daha fazla topla oynama imkanim oldu"
    bu cok onemli, bir kenarda surekli durmali bu aciklama. sneijder gibi oyuncular macin icinde surekli kalmak isterler, sonucta fizigiyle degil, top teknigiyle oynayan bir oyuncu. yukarida ne yazmistik -selcuk yanina sneijder'i almaya basladi- yani selcuk ve sneijder oyun kurarken insiyatif alan kisiler konumuna geldi. haliyle birbirlerini yukari cekebilecek duruma geldiler. sneijder de ilk yari kotu, ikinci yari gayet basarili performans gosterdi.

    iki futbolcu da ilk yari gosterdikleri kotu performans icin elestirilemez cunku bireysel performanslari takimin geri kalanin yaptiklari ve yapamadiklariyla birebir ilgiliydi.

    bu yazida asil bahsetmek istedigim ne bireysel performanslar ne de bunlari elestirenlere cevap vermek. herkesin gozden kacirdigi cok onemli bir hamlede bulundu mancini. galatasaray esas o noktadan sonra oyununu biraz daha sert ve baskin kurmaya basladi. keske tribunler de bu sertlige uyum saglayip insanlari uyutacak tezahuratlar soylemek yerine mac bitene kadar var gucuyle rerererarara cekseydi. neyse alistik tribunun maclari satmasina.

    macin 3. otuzluk bolumunde chelsea'nin sag tarafi top cikartirken sorun yasamaya basladi. top kaybetmediler ancak chelsea elini, yani zayif noktasini gosterdi. mancini apar topar bu noktadan vurus yapmak icin hamle yapti; drogba yerine umut girdi oyuna. umut sahaya girerken sneijder'e el isareti yaparak merkeze gecmesini istedi ve kendisi bizim sol tarafimiza gecti. bu hamlenin onemini yazalim.

    chelsea gereksiz bir ozguvenle oynamaya baslamisti ancak top cikartirken ayaginda topu gevelemeye basladilar. buraya baski yapacak biri gerekiyordu. sneijder boyle bir tehdit degil ve drogba'yi da kosu tabiriyle "tavsan olarak" onde kosturamazsiniz. hala kosabilecek bir burak ile rakibin top cikarmakta zorlandigi anlarda rakibi dovercesine saldiracak bir umut bu isi gorurdu. hamle sadece bununla kalmadi. sneijder merkeze gectiginde orta sahadaki merkez oyuncu sayisi birden 4e cikmis oldu. bunu da su sekilde kullandi mancini; melo'yu bu sert baskinin oncelik degil ama beyin olarak lideri yapti. melo bir ara orta sahayi birakip defanslarin ustune kabus olmaya basladi. sneijder ise seken toplari selcukla beraber toplamaya calisti. bunu yapabilmek icin beklerinizin tek basina oynayabilen kanat ozellikli oyuncular olmasi gerekir. yani one tek basina cikabilen, sahayi 70 metrelik alanda rahat rahat oynayabilen oyuncular. eger telles yorulmasaydi bir iki pozisyona daha girebilirdik ki telles bence galatasaray adina macin adamiydi. eboue ise gucunu ekonomik kullandigi icin mac sonunda pozisyonlar icinde bir sekilde yer aldi ancak pas kanalina yaklasan da olmadigi icin etkisiz kaldi.

    bahsedildigi gibi mancini sadece hatasindan donmedi, ustune macin kirilma anlarinda inanilmaz basarili degisiklikler de yapti. son paslari atarken daha dikkatli davransaydik, bunun yaninda burak ve umut paslasirken biraz daha iyi ve tutarli olsa bu maci 2-1 almamamiz icin hicbir neden yoktu.

    macin adamindan kisaca bahsetmek gerekirse, alex telles hucum yonu suan icin ortalamanin ustu olsa da defans yonu kesinlikle cl standardinda. galatasaray taraftari olarak alismisiz bir kanattan digerine atilan paslarda bekin rakibine uzak kalip mudahale edememesine ve rakibin cok kolay gecmesine. alex telles neredeyse her ters topa mudahale etti ve rakibini surekli tedirgin etti. hucumda cok etkili bindirmeleri oldu, sonuclanamamasinin en buyuk nedeni 1 yildir yanyana oynadigi halde drogba ve burak'in ceza sahasi icinde belirli bir yer tutma aliskanliginin olmamasi. bu inanilmaz sinir bozucu bir durum. ayni hat uzerinde bekliyorlar surekli. ya birbirine cok yakin durup on arka direkt yapmayi beceremiyorlar ya da enlemesine ayni cizgide durup en ufak bir one arkaya dusen topta pozisyonun tamamen yok olmasini izliyorlar. aslinda bu macta cok iyi ortalar da gorduk, top kimseye carpmadan ceza sahasina girip cikinca sanki pozisyon yok gibi dusunebilirsiz. fakat burak ve drogba dogru yer kaplasa ceza alaninda o ortalarin hepsi gol pozisyonu olurdu.

    macini'nin bu mactan cok iyi dersler cikardigini dusunuyorum. ozellikle chelsea'nin galatasaray'a karsi olabilecek zayifliklarini iyi gordugunu ve takimi bunun ustune calistiracagini dusunuyorum. buradaki tek skntimiz karsidaki adamin da mourinho olmasi. mourinho'da bizim zaifliklarimiza mudahale edecektir ve eminim kendi zayifliklari uzerinde de calisma yapacaktir. ikinci macta orta sahada daha net bir oyun kurucuyla oynayacagini dusunuyorum.

    ben umitliyim rovans icin. chelsea korkulacak bir takim olmadigini gosterdi. umarim galatasaray bir butun olarak buna inanir ve bu turu geceriz.

    saygilar

    edit: duzeltme
  • 9597
    deplasman maçlarında 4231 dizilişini denese belki de çok faydalanacak olan takım. anadolu deplasmanlarını maalesef drogba - burak ikilisyle bir türlü açamıyoruz. anadolu deplasmanlarında galip gelmenin en kolay yolu oyunu kanatlara açıp doldur boşaltlarla, dip çizgiye inip top kesmeyle gol bulmaktır. bunun en iyi örneğini bu sene fenerbahçe veriyor bize. adamlar 3 kuruşluk top oynuyor ama maç başı 21564165321 tane orta açtıkları için en az 1 ya da 2 tanesi gol oluyor ve maçtan galip ayrılabiliyorlar. hoş 2. yarıda onu da pek yapamadılar da orası ayrı bi konu.

    4231 dizilişi oynasak ileride tek forvet olarak kim olsun derseniz elmizdeki 3 forveti de aslında bu dizilişte tam verimli kullanmak pek mümkün değil gibi. komple bir forvetimiz yok. drogba'ya bakalım. fizik var, hava hakimiyeti var, teknik var, son vuruşu kaliteli ancak haliyle yaşından ötürü hız yok, depar yok, hücum pres yok, statik bir oyuncu. evet belki kanat oyununda en etkili adam olabilir ancak ileride hareketlilik konusunda çok zaafı olduğu için bu sefer de tam anadolu takımı gibi oynarız, yandan doldur boşalt sadece. bir de hepimizim malumu drogba son maçlarda formsuz ve özellikle anadolu deplasmanlarında çok isteksiz görünüyor.

    umut bulut'a bakalım. bu adamın her özelliğinin belli bir standardı var. hiç bir özelliği mükemmel değil. hızı fena değil drogba'dan hızlıdır en azından, gol vuruşu bence iyi, kaleci ile karşı karşı falan pek kaçırdığını görmedim açıkçası, teknik kısıtlı, kafa vuruşu iyi hatta burak'tan daha iyi kafa vuruyor burası kesin, hareketlilik konusunda yine drogba'dan iyi sayılır, en büyük artısı hücum pres. şimdi komple forvete en yakın umut bulut gibi görünüyor. her özellikten biraz var ancak mükemmel olan bir özelliği yok. o yüzden bu adam tek forvet oynasa muhtemelen fazla verim alamayız ve homurdanmalar başlar gibi geliyor. yine de son 5 dakikadan daha çok oynamayı hak ediyor. hele ki şu sahada yürüyen drogba'yı gördükten sonra.

    burak yılmaz'a geliyoruz son olarak. hız okey, teknik eh, ileride hareketlilik, golü koklama, fırsatçılık ve savunma arkasına oldukça iyi (bi de ofsayta düşmese tam olacak.), gol vuruşu bazen en iyi yaptığı şey bazense en kötü yaptığı şey :( , kafa vuruşu ortalama, top sürme sıfır. şimdi şu özelliklere baktığınızda kötü gibi görünüyor ancak burada saydığım eksilerin bir kısmını kanatta oynadığı zaman gözlemliyoruz. misal sürekli hücum faul yapma, top sürmeyi becerememe gibi problemleri hep kanattan ilerlerken yapıyor hiç fark ettiniz mi? direk forvet bölgesindeyken sadece kaleye gitmeye odaklandığı için ne top sürmede sıkıntı yaşıyor ne de hücum faul yapıyor. ancak ne hikmetse top taç çizgilerine yaklaştıkça bu hataları yapma ihtimali artıyor. bu sene de mancini kendisini sıkça kenarlarda denediği için bu hataları çok fazla göze batamaya başladık. oysaki geçen sene bu kadar çok değildi.

    her neyse konuyu toparlayayım. bu 3 forvetimizi kıyaslayınca tek forvete en yakın adam ne olursa olsun burak'tır. ha bana kalırsa bu takımdaki 3 forvette şu an itibariyle yetersizdir ancak sezon sonuna kadar bir şekilde idare etmeliyiz. deplasmanda ben tek forvet olarak burak'ı yazardım hoca olsam. kendisi şu an en golcü oyuncumuz, ileride hareketli, golü arayan, savunma arkasına iyi kaçan bir adam ne olursa olsun. 4231 dizilişinde arkasında sneijder gibi bir profesör oynayacağı için savunma arkası koşularını daha sık yapma ihtimali dolayısıyla daha çok gol atma şansı bulacaktır.

    zaten en başından beri konuyu getirmek istediğim nokta buydu aslında. olay forvette kimin oynayacağından ziyade, sneijder gibi bir beyinden yararlanabilmek için ilerideki hangi formsuz forvetimizin kesilmesi gerektiğidir. sneijder'den en yüksek verimi 4231 dizilişinde alırız. bu adamı sol kanata hapsettikçe içim parçalanıyor amk :( düşünsenize messi'yi almışız ama sağ bekte kullanıyoruz. kabus gibi lan. sneijder forvet arkası oynamaya başladığı günden itibaren 4-5 maç üstü üste gol atmaya başlamıştı hatırlarsanız. ne zaman şu lanet sol tarafa geçti işte o zamandır yine biraz düşüşte.

    mancini hocam bu satırları okuyorsanız lütfen allah rızası için şu adamı 10 numara mevkiinde kullanın. yalvarıyorum. puan kaybedeceksek de öyle kaybedelim ama lütfen şu adamın sol kanatta eriyip gittiğine şahit olmasın bu gözler. :(

    adettendir bir de diziliş verelim, biraz fantastik şeyler düşündüm ama şu an eldekilerle olacak en iyisi bu bana göre;

    alternatif 1:

    --------------muslera----------------
    veysel - semih - cehdjou - telles
    ------------melo - selçuk------------
    hajrovic --- sneijder -------emre(u: :()(u: sol kanat yok amk takımda :()
    ----------------burak-----------------

    alternatif 2:

    --------------muslera-----------------
    veysel - semih - cehdjou - hakan
    ------------melo - selçuk-------------
    hajrovic --- sneijder -------telles--***
    ----------------burak------------------

    bu dizilişlerde chedjou yerine gökhan falan oynarsa da drogba yedeğe girer, golü bulamadığımız deplasmanlarda gerekirse fb'nin yaptığı gibi tüm forvetleri (burak'a ilaveten umut ve drogba) oyuna sürüp golü ararız.

    en büyük dileğim bu seneyi kazasız atlatıp seneye adam akıllı bir kanat (bruma'nın iyileştiğini var sayarak 1 kanat diyorum.) ve komple bir forvet ile hem wesley'den tam verim alırız hem de ileride çok güçlü bir hücum hattına sahip oluruz. hadi inşallah.
  • 9600
    deplasmanlarda kasmama lüksü olmayan takım. deplasmanda ligin en dandik takımlarına karşı bile üstünlük kurulamaz mı arkadaş? 2 mart 2014 çaykur rizespor galatasaray maçı mesela. rize 17. iyi durumda da değil. hem engin hem lualua hem hurşut yok. kweuke de yok. kaç oldu hep denk geçen sıkıcı deplasman maçları oynuyoruz. ikinci yarıda oynadığımız antep, antalya maçı ve rize maçının ilk yarısı birbirlerinin kopyası resmen...
App Store'dan indirin Google Play'den alın