• 27
    bana bazen burada fazla iyimser, hatta polyanna deniyor:)
    bilmiyorlar ki şu kadronun peşinde 17 lig, 6 şampiyonlar ligi, 2 ön eleme ve 6 deplasman yaptığımı:)
    bugün olsa sosyal medya yüzünden yerin dibine gömülecek bir kadro ile sezona başladık.
    kadronun kötü olmasını geçtim, bugün para yok deniyor ya, o zaman gerçekten para yoktu.
    yahu radu niculescu diye bir adam geldi.
    26 şubat 2002 galatasaray liverpool maçında golü attıktan sonra ben bittim artık çıkartın diye yalvardı herif.
    hangi anıyı, hangi maçı yazsam az kalır.
    ilk hafta antep deplasmanı yaptık, böyle bir sıcak yok. üstelik takım yeni kurulmuş vs.
    her şeye rağmen ligi şampiyon bitirip, şampiyonlar liginde çeyrek finalin kapısından ofsayt bir golle döndük.
    mesaj yoluyla veya başlık altına polyanna yazarken iki kere düşünün bence.
    bazılarınızın galatasaray’a bakışıyla benim bakışım asla bir olamaz.
    herkesin galatasaraylılık değeri farklıdır, asla eleştirmem ama benim için galatasaray’ın olduğu yerde umut gerçekten bitmez.
    bizim çoçukluğumuz avrupa devlerini yenmenin hayaliyle geçti.
    13. olduktan 18 ay sonra şampiyonlar liginde son 16’ya kalamadıktan sonra üzülmektir.
    üzülürsün, hayal kırıklığına uğrarsın ama devam ettiğin avrupa liginde çeyrek final görmeyi umut edersin.
    bunu anlamayan ve bilmeyenlerin iki transfer üstünden konuşmaları gayet normal.
    bugün angelino gömüyoruz ya, cafu’nun karşısında victoria izledik biz:)
    hadi iyi sabahlar…
  • 31
    faruk süren başarılı başladığı başkanlık macerasını kazanılan kupalara rağmen idari anlamda berbat bir şekilde noktalayıp; birçok kurum, şirket ve şahsı galatasaray'a salça ederek koltuğu mehmet cansun'a devretmişti.

    salça ettiği kişilerden biri de cem uzan'dı. cem uzan'ın bize ilk bulaşması hatırladığım kadarıyla 1998-99 sezonunda ufak sponsorluklarla olmuş, sonrasında 1999-2000 sezonunda zaten transfer yapamayışımızın da etkisiyle kendisinin ayağına kadar gidip hem sponsorlukları artırmak, hem de emre aşık ve sead halilagic'i takıma katmak istemiştik. bu iki oyuncuyu istemek için girdiğimiz star binasından saffet akyüz, ahmet yıldırım, emrah eren, sead halilagic, nesim özgür ve mehmet yozgatlı için anlaşarak çıktık. maddi durumumuz o kadar kötüydü ki nesim ve halilagic'i de alamadık zaten. bruno quadros ve vedat inceefe gibi terim'in kadroda düşünmediğimi isimleri de sezon içinde istanbulspor'a yolladık.

    şimdilerde sosyal medyada galatasaray'ı şovlarına alet etse de; yukarıda bahsettiğim mevzular olana kadar cem uzan, istanbulspor için galatasaray'ın elinden ali sami yen stadyumu'nu almak için bile uğraşan bir adamdı. sonrasında baktı istanbulspor işi umduğu ve star'ın tırt spor-magazin programı süper frikik'teki falcıların "istanbulspor şampiyon olacak" kehanetindeki gibi olmuyor ve kendisi de sponsorluklarla camiamıza bir şekilde yanaşıyor; vaatlerini iyice artırdı ama vaadettiği tutarların büyük bir kısmını kulübümüze vermedi. avrupa'da kupalar kazandığımız dönemde birkaç katına çıkarabileceğimiz sponsor gelirimizi cem uzan'ın gönlü olsun diye telsim sponsorluklarıyla yedik ve cem uzan bu paraların büyük bir çoğunu kulübe ödemedi. mehmet cansun'un karşısına, muhtemelen siyasete atılacağı ve ibb adayı yapacağı sözünü verdiği ateş ünalerzen'i kukla başkan adayı olarak sürdü ama tabi ki galatasaray camiası bunu yemedi ve iş krize döndü.

    bu dönemde sözünü verdiği ama gerçekleştiremediği şeylerden biri de mario jardel transferiydi. hakan şükür olaylı bir şekilde ayrılmıştı ve yeri dolmalıydı. uzan bir haber saldı; jardel ve boksic'in sponsoru olacağını iddia etti. boksic zaten gelmedi, jardel de bir şekilde geldi ama bunda cem uzan'ın hiçbir katkısı ve ödemesi olmadı. uzan'la olan ilişkiler bozulup, telsim olan göğüs sponsoru bir gece ansızın önce galatasaray store'a, sonra da telsim'ün rakiplerinden bir olan aria'ya geçince jardel, faruk süren sonrası göreve başlayan mehmet cansun yönetimi için "kulübün üstündeki kambur"a döndü. oysa, zaman zaman gamsızlığından dolayı saçmalasa da ilk sezonunda iyi bir performans ortaya koymuştu. öncesinde ısmarlama haberlerle arif'le serkan'ın daha iyi anlaşıldığı algısı yaratıldı. sonrasında kapı kapı gezerek satılmaya çalışıldı. önce porto'ya, sonra marsilya'ya gidildi. marsilya'ya lucescu'nun bilgisi olmadan alınan sebastian perez ve jérôme leroy artı bir miktar para karşılığında verilmeye çalışıldı. marsilya bir miktar parayı ödeyemediği için transfer iptal oldu ama bu transferin değişenlerinden biri olan perez saçmasapan bir şekilde kadroya katıldı ve şükürler olsun ki iyi de katkı verdi.

    sonra jardel'i geldiği yere portekize satmaya çalıştılar ve iki portekiz kulübü porto'yla sporting lizbon'un kapısını çaldılar. koskoca galatasaray spor kulübü, avrupa'da en şaşaalı dönemini yaşarken kapı kapı gezip iki sezon önce avrupa gol kralı olmuş, uega super kupa finali'nde iki gol atmış, bir başka real karşılaiması olan çeyrek final maçında bir gol kaydetmiş yıldızı jardel'i hiç ihtiyacımız olmayan adamlar ve cuzi bir ücret karşılığında sporting lizbon'a verdi. kimdi bu adamlar? robert spehar, mbo mpenza (lig kadrosuna bile yazdırmadık, sadece şampiyonlar ligi kadrosunda yer doldurdu), pavel horvath.

    fiyaskolar bundan ibaret değildi. bir şampiyonlar ligi ön eleme maçında beğenilip parası bile ödenen klodian duro da tıpkı mpenza gibi yer olmadığı için kadroya yazılamadı ve parası kulübümüzce ödenirken bir sene daha takımında devam etti.

    takımda capone - perez ikilisi varken gidip sağ bek için jersson amur gonzalez diaz diye bir adam alındı ki bence galatasaray tarihinin ontivero'yla birlikte en aptal transferidir. adam 1 dakika bile oynamadı.

    erhan namlı, şampiyon olunduğu için iyi hatırlanan ama yetersiz bir isim olan gustavo andres victoria rave gibi iki düz adam takıma katıldı ki ben asla o dönemki yönetimden birinin victoria'ı izlediğini falan sanmıyorum. zaten geldiğinde abdurrahim albayrak kendisini marsilya'dan gelen gustavo victoria mendez ismiyle tanıtmıştı. :) bildiğim kadarıyla oyuncuların geçmişinde marsilya falan yok.

    jardel'in maaşı yüksek geldiği için gönderildi. yerine ümit karan, murat sözkesen, radu niculescu ve berkant göktan'dan oluşan bir dizi forvet oyuncusu alındı. portekiz'den tarafımıza itelenen robert spehar ve mbo mpenza da forvet oyuncularıydı. bir önceki sezondan arif erdem ve serkan aykut da vardı. jardel'den kurtulalım derken yanlışlıkla alternatifli bir forvet hattı oluşturmuştuk.

    jardel gibi hagi, popescu, taffarel, ümit davala, okan, emre, fatih, marcio, ahmet ve sezon ortasında hakan ünsal ayrılmıştı. faryd aly camilo mondragon, ayhan akman, sergen yalçın, andres jose fleurquin, joao batistagibi hamleler de yapıldı elbette ama giden gelen kıyaslanınca kadro kalitesindeki düşüş anlaşılıyor.

    kadro kalitesinde düşüş olsa da, ekip içerisinde bülent korkmaz, emre aşık, arif erdem, hakan ünsal, ergün penbe, capone, suat kaya, hasan şaş, ahmet yıldırım, vedat inceefe ve sergen yalçın gibi akdeniz oyunları'ndan uefa kupası ve dünya kupası üçüncülüğüne kadar giden süreçte oyuncu havuzuna dahil olan kazanma alışkanlığı olan isimler vardı. takım kadrosu hala lig standartlarındaydı ve şampiyon olduk.

    not: bir ton forvet aldık ama zorla gönderdiğimiz saffet akyüz kalsa çoğundan fazla katkı sağlardı.
  • 32
    galatasaray tarihinin en yanlış anlaşılan kadrolarından biri. her daim çok kötü ve yetersiz olarak anılır ama aslında bu algıya sebep olan dört sene üst üste şampiyon olmuş kadro bilabedel "dağıldıktan" sonraki ilk galatasaray kadrosu olmasıdır.

    bülent korkmaz, hakan ünsal, ergün penbe, suat kaya, hasan şaş ve arif erdem efsane kadrodan elde kalan oyunculardı. hepsi de ya kariyer zirvesindeydi ya da o sezon zirveyi görmüştü. ve mevki gereği hepsi de aynı anda ilk 11 oynayabilecek durumdaydı.

    her ne kadar enteresan bir hikayeyle transfer olsa da mondragon müthiş bir katkı vermişti. özellikle 2006'ya kadarki dönemdeki performansıyla sözlükte bile turgay simovic taffarel mondragon şeklinde anılacak kadar büyük oynamıştı.

    bam üçlüsü dönemindeki elden ayaktan düşmüş maskara olmuş halleri hatırlansa da ayhan akman o dönem türkiye ligi'nin en değerli yerli orta sahalarındandı. beşiktaş ile gaziantepspor arasındaki ihracat ağının ilk ayağıydı.

    sergen yalçın'ı anlatmaya gerek yok. gerçi uefa kupası aldığımız sezon bizdeydi, sonra gitti mi de tekrar mı geldi acaba dedirtecek kadar kayıplardaydı o dönem. ancak o da müthiş döndü. çapraz bağ sakatlığına kadar, her daim olan kilo problemine rağmen çok maçta takımı sırtladı. sakatlık dönüşü gittiği beşiktaş'ta kariyer tavanını görmesi, sergen gibi normalde bile form sıkıntısı çeken bir futbolcunun ne kadar zirvede olduğunun ispatıdır.

    ümit karan da ligin en değerli oyuncularındandı. rahmetli ilhan cavcav'ın sağa sola çakmaktan bitap düştüğü beleş afrikalı forvetler arasında parlamıştı. hangi takıma gitse türkiye'de yılın transferi olacaktı, bize geldi.

    devre arası alınan batista, adam yiyen orta saha ekolündendi. bir önceki sezon şampiyonluğu kadıköy'de devre arasında fenerbahçe'ye satan gaziantepspor'un orta sahada yükünü çekiyordu.

    fleurquin ve perez'in üzerindeki vasat damgasının yegane sebebi ise internetin, transfermarkt'ın vesair kanalların o dönem gelişmemiş olması sebebiyle ülkedeki scout bilgisinin trt'deki avrupadan futbol seviyesinde olmasıdır. özellikle sebastien perez birkaç sene önceki sakatlığı olmasa bizim o dönem parasıyla bile alamayacağımız bir adamdı.

    beşiktaş'ın kocası fleurquin de strum graz'da sürekli forma giyen bir adamdı. o strum graz 3 senedir şampiyonlar ligi'nde millete kök söktürüyordu. bir önceki sezon ikinci gruplara kadar çıkmıştı.

    daha serkan aykut gibi bir golcüden ya da berkant göktan gibi bir potansiyelden, o sezon kayıpları oynadıkları için bahsetmedik bile.

    ha çok dandik isimler, kim bulup bunu getirdi dedirtenler, şimdiki internet olsa ulan ne komisyon döndü muhabbeti yaptıran adamlar yok muydu? elbette vardı, zaten bugün kim o sezonu ansa sadece bu adamların goygoyunu çevirir.

    çekirdek olarak efsane kadrodan direkt 11 seviyesinde 6 isim, biri kaleye olmak üzere kalite ve verimli 4 yabancı takviye, yine direkt 11'e 3 kaliteli yerli takviye ile hiç de öyle taşak malzemesi yapılacak kadro değildi.

    ama neredeyse 50 maça çıkılan, türkiye'de o yıllarda kimsenin hayal bile edemediği bir fikstüre rağmen şişkin kadrosu rotasyona el vermeyen bir kadroydu.

    taa o zamanlarda başlayan savurganlık aradan geçen yıllarda bir kar tanesinden heyelana evrilen bir ekonomik sorunlar yumağı olarak hayatımızdadır...
  • 15
    hiçbir şeyden memnun olmayan taraftarı bende sevmem ama bu takım suat kaya, sergen yalçın, andres jose fleurquin, bülent akın, joao batista casemiro marques, ümit davala orta sahasından oluşan bir takımdı. ayrıca orada iş yapacak joker oyuncuları vardı. şimdi ise takımın orta sahası yok! bunu falcao transferi için yazmıyorum. kör topal bir forvetimiz var ve bu sezon show yapmasa bile en kötü idare edeceğini düşünüyorum ama orta sahasız takım olmaz gençler.
  • 19
    fiyat performans olarak belki de galatasaray tarihinin en başarılı kadrosu.

    öncesinde ve sonrasında birçok futbolcu, o sene galatasaray'da gösterdikleri performanslari yakalayamadı.

    bu seneki başarıya rağmen teknik direktör değişikliği yapmak, son 20 yilda stratejik anlamda yapılan en büyük yönetim hatalarından biriydi. sonuçları da bizim adımıza çok yıkıcı oldu. fatih terim efsanesi ilk kez yara aldı,özhan canaydın yönetimi kendi fişini çekti. bizden ayrılan lucescu da beşiktaş ile şampiyon oldu.

    en kötüsü de,1996-2000 yıllarındaki efsane kadrodan sonra kurulan daha mütevazi bu kadro ile de, avrupa'da başarı kazanmamızla içimize yerleşen, "galiba artık biz de ekol olduk, kişilerden bağımsız bir organizasyona dönüştük" düşüncesinin bir illüzyon olduğunu anlamış olmamızdır.
  • 17
    karsi yakanin takimi 1996’dan sonra ilk defa sampiyon olup “efsane geri dondu” mottosuyla yola cikarken, biz sezona ilk olarak genclerbirligi ile umit karan gerginligi yasayarak baslamistik cunku rahmetli ilhan cavcav transferde her turlu engeli cikarmak icin elinden geleni ardina koymuyordu. karan’a ek olarak da donemin atananamis mesut ozil’i berkant goktan‘i transfer etmistik.

    bir onceki sezonun sansasyonel golcusu mario jardel istatistik olarak oldukca iyi gozuksede esiyle yasadigi problemler nedeniyle 2000-01 sezonunun ikinci yarisi ligde sadece 4 ucl ve kupada da ancak 2-3 gol atabilmis ve dususe gecmisti. bunun yani sira oyun olarak fazla hareketli bir forvet olmamasi, 4-4 biten fenerbahce macinda kacirdigi penalti, yasanildigi iddia edilen emre ve okan ile soyunma odasindaki yumruklasma ve bittabi el yakan maas ucreti nedeniyle satisa cikarilmis, basta marsiyla olmak uzere sporting lizbon, benfica, ve juventus gibi takimlarla anilmisti (juve’den ilgilenmiyoruz aciklamasi gelmisti.) hatta marsilya o kadar ileri gitmisti ki, jardel karsiliginda bir miktar para ve o sezon transfer edecegimiz sebastien perez‘i onermisti. biz de bugun sevilla’nin fernando’da yaptigi gibi perez’i almis, ama jardel’i marsilya yerine sporting’e adini hatirlamadigimiz uc oyuncu (horvath, mapeza, ve biri daha) karsiliginda gondermistik. allah’in sopasi yok tabi, marsilya’nin bedduasi tutmus ve bi 6222’ye derman olmayan bu uclu ile yillar sonra fifalik olmustuk. tabi jardel’in gidisi gerek yerine istatistiksel olarak daha dusuk ama sahada daha hareketli umit karan’in gelisi, gerek de onceki sezon kacan sampiyonlugun hayal kirikligi nedeniyle pek tepkiyle karsilanmamisti. ayrica takimda bir adet atanamamis tanju serkan aykut ve sociedad macerasi husranla biten arif erdem vardi.

    jardel’in yani sira emre ve okan’da skandal bir sekilde kulupten ayrilmis, ama taraftarlar onlari affedip bagrina basmis ve onlarla gururlanmisti (ta ki okan 2004te bjk’ye, emre de 2008’de fenere gidene kadar). tabi o yaz emre-okan-h.sukur uclusu reyting hamdiden, olacak o kadara skeclerin bas konusu olmustu. ayrica fatih terim’in milan macerasi da tum turkiye’yi tv basina kitlemis, besiktasli sifo mehmet jubilesini milan’a karsi yapmisti (dusunun fatih hocanin ne kadar forslu oldugunu.)

    neyse galatasaray’a donelim, tabi hagi’nin de jubilesiyle, 10 numara pozisyonunu “gobekli yetenek” sergen yalcin ile doldurmaya calismistik. taffarel yerine de sonralari kendisini besiktasa gondermek isteyecek metz’e “sie ben galatasarayda kalcam” resti ceken uzun boylu kavruk mondragon‘u kiralamistik. tabi sok ustune sok yasamaya baslamamiz da uzun surmemisti, hic beklenmedik bir anda haydi oglum popescu lecce ile anlasmis, akabinde tum dunyanin kaderini degisterecek dunya siyasetinde kartlari yeniden dagitacak ve artik hicbirseyin eskisi gibi olmayacagi “11 eylul saldirilari” gerceklesmisti. dunya aylarca 11 eylulu tartisirken tabi henuz milan’da bileti kesilmeyen fatih terim, umit davala’yi milan’a transfer etmisti. galatasaray ligde ve avrupa’da beklenenden iyi grafik cizmis, ancak devre arasina yakin adi “feto” ile anilan hakan unsal ile yollar ayrilmisti. unsal bu ayriligi “ibadet ozgurlugum engellendi:(“ diye aciklamis ve tugay kerimoglu’nun oynadigi blackburn rovers takimina gitmisti. ironik olarak bugun arkasindan atip tuttugu hakan sukur de blackburn rovers’in yolunu tutacakti. unsal’in yani sira hagi’nin bir gs-denizli macinda kesfettigi ve takima onerdigi olagan ustu yetenek(!) bulent akin‘da o sezon bolton wanderers’ta solugu almisti. rivayete gore bolton wanderers lazio ve nantes macinda hayran kaldiklari sergen’i transfer etmek istemis ancak sergen gecelere akip kendisinden haber alinamayinca elleri bos donmesin diye bulent akin verilmisti.

    tabi galatasaray sezonu oldukca formda devam etse de fatih terim kimilerinin halen hayallerini susluyor, lucescu’nun defansif futbolu onlari tatmin etmiyordu. bunun ustune alinan 5-0lik bursa yenilgisi homurdanmalari baslatmis ama akabinde gelen 2-0lik psv galibiyeti ve gruptan cikmamiz ortami biraz yumusatmisti. ek not: o donem ilk gruplardaki rakibimiz psv’nin basinda eski dost eric gerets vardi.

    gel gelelim dananin kuyrugunun koptugu yere: galatasaray yonetimi 2-1 kaybedilen ankaragucu deplasmani sonrasi arif ve birkac oyuncuya para cezasi kesiyor ve lucescu, “oyuncularim ceza degil alkis hakediyorlar” diyor. (evet bunu diyen ayni lucescu 2017 yilinda “yabanci sinirlamasi yuzunden yerli oyuncu kalmadi ben de kimseyi bulamiyom haci” dedi, 16 yil insani boyle degistiriyor iste.) luce’nin ankara’da soyledigi bu demec basta mehmet cansun olmak uzere fatih altayli’yi ve diger yoneticileri cileden cikariyor; bu ikiliyi karli bir istanbul gecesi mutevazi bir arabayla tarabya nurol sitesine, yani bir ay once milan’daki gorevine son verilen terim’in evine yola cikartiyordu. tabi gazetecilerde o sogukta saatlerce site kapisinda bekliyorlardi. cikista fatih altayli gazetecilere kacamak cevaplar veriyor, sirinlik abidesi sayin abdurrahim albayrak, “i love lucheschu” diyerek bu skandalin ustunu ortuyordu.

    devre arasina gireyazarken radyodaki tok sesten turk futbolunu derinden sarsacak bir haber geliyordu. birkac gun once fenere gol atan denizlispor’un genc oyuncusu dogan seyfi atli nazilli’de bayram donusu trafik kazasi gecirip hayatini kaybetmisti. henuz 21 yasindaydi ve gercekten gelecek vaadeden bir oyuncuydu. yasasaydi belki ikinci bir yusuf simsek izleyecektik. kader.

    devre arasi olunca galatasaray o donem gazetecilerin deyimiyle “cm oyunculari gibi 10 kisi satip 20 kisi aliyorlardi.” takima batista, murat sozkesen, erhan namli gibi oyuncular transfer edilmisti. hatirlayanlar bilir, o sene kis cok cetin gecmisti ve cok kar yagmisti. bu karli gunlerden bir gun, oynanmasi gereken “galatasaray kocaelispor” maci ocak ayina ertelenmisti. galatasaray ertelenen maci yeni transfer batista’nin da goluyle 5-1 kazanmisti.

    bu arada unuttuk, o donem sadece galatasaray’i degil milli takimi ve turk futbolunu etkileyecek olaylar da oluyordu. milli takimimiz on elemelerde avusturya’yi 2-1 ve 5-0’lik skorlarla gecmis ve 1954’ten sonra ilk ve son dunya kupasi macerasina yelken acmisti (rest is the story.)

    ligin ikinci galatasaray icin hayli ilginc gecmisti. o donem iki grup asamali olan ucl’de barcelona, roma, ve liverpool’la eslesmistik. barcelona simdiki gibi olumcul tehdit degildi o donemler ama ondan yaklasik bir kac ay once feneri icerde disarda tokatlamisti. ayrica grubun diger takimlari, bir onceki sene uefa sampiyonu liverpool ve gene onceki senenin serie a sampiyonu capello’nun virtuozlugunde totti’li, montella’li, batistuta’li, ve bittabi cafu’lu roma. bu gruptan son dakikada barca’dan yedigi ofsayt golle elendi o tum yildiz oyunculari giden takim. barca macina kadar yaklasik 3 yil avrupa arenasinda ali samiyen’de yenilgi yuzu gormedik ve en son 1999’da chelsea’ye malum 5-0lik macta yenilmistik.

    o sezonun en flas maci ise bence 1-0 kazanilan besiktas macidir. kisir giden ama 68’de ansizin cikagelip ali samiyen’i havalara ucuran fleurquin’in goluyle kazanmistik. bu macin yani sira besiktas’in kalecisi thomas mhyre‘ye deginmeden olmaz. iska gectigi o meshur galatasaray macindan sonra psikolojisi duzelemeyen ve komik goller
    yemeye devam eden fevzi, kale yerine aslinda forvet oldugu rivayet edilen shorumnu, ve sadece yarim sezon kalan asper’den sonra besiktas bu muuhre diye cagirdiklari norvec’li arkadasi transfer etmis, basta iyi performans gosteren muuhre bir ankaragucu macinda ansizin iki gol yumurtlamis ve 2-1lik yenilgiyle sampiyonluk yolunda rakibimiz besiktas’in bizi gecmesini engellemisti. ayni muuhre 5 yil sonra hamit’in 100 metreden serbest vurusunu yumurtlamisti.

    bir de samsun deplasmani var tabi...dakikalar 86 veya 88, radu cikiyor, golu atiyor ve sonra formasini cikarip atletle galatasaray tribunlerine kosuyordu.

    tabi mart secimleri cikagelmis, ve suren yonetiminde asbaskan olan, suren istifa ettikten sonra yerini alan mehmet cansun yerine galatasaray’in centilmen(!) baskani rahmetli ozhan canaydin secilmisti. canaydin goreve 10 yilda 7 lig sampiyonlugu, en az uc dunya yildizi, ve 1 sampiyonlar ligi sampiyonlugu vaadiyle baslamis, ancak gorevi biraktigi 2008 mart ayina gelince bu vaatlerin bir hayli uzaginda olan bir galatasaray devretmisti.

    neyse lige donersek sampiyonlugu getiren mac ise ligin 33. haftasi temiz 2-0’lik kocaelispor galibiyetiyle olmustu. bu macta hatirlarda kalan goruntu de lucescu ve oyuncularin giydigi uc yildizli tisortler olmustu. basindan beri fatih terim
    ile mukayese edilen ve taraftarlarin kendisi yerine terim’i istedigini bilen lucescu, tebessum etmis ve sampiyonlugu oldukca icten bir sekilde kutlamisti. tabi bir yil sonra ironik olarak fatih terim’e karsi sergen’in attigi golle 100. yilinda besiktas’a sampiyonluk kazandirmisti.

    velhasil, canaydin ilk sozunu tutmus, lucescu yerine terim’i getirmisti. uc yildizi getiren kadro uc bes kisi disinda tamamen tasviye edilmis ancak yerine alinan tonlarca oyuncu fiyasko cikmis ve bu donemde yapilan harcamalar yuzunden kulup ekonomik olarak neredeyse cokme raddesine gelmisti. not: fatih terim’in galatasaray kariyerinde tek basarisiz oldugu donem 2002-04 donemidir. sacma bir donemdi. yasi yetmeyenler hatirlamaz derdim ama hatirlanacak guzel bir sey olmadigindan hatirlanmasa da olur yani...

    https://alkislarlayasiyorum.com/...u-sampiyonluk-oykusu

    sezonun 12 dakikalik oykusu buradan izlenebilir. ayrica youtube’da da o sezon atilan goller mevcut. onun linkini gondermeye usendim. sorarsan bu kadar yazdin da bir ona mi usendin diye, sen de haklisin...

    edit: imla
  • 16
    uefa ve süper kupayı kazanan takımın büyük oranda dağılması, sağdan soldan toplanan ortalama oyuncular, lucescu'nun "bu takım anca bunu oynar" deyip oynattığı defansif futbol anlayışı, gelen 1-0 lık, 2-0 lık galibiyetler, deplasmanda 0-0 lık beraberlikler, buna rağmen barcelona, liverpool, roma gibi avrupa devlerine boyun eğmeyen bir takım. boğun eğmemeyi geçtim elinden bile kaçıran takım.

    ayrıca iki takımın da 14 şampiyonluğu ve 2 yıldızının olması nedeniyle, 3. yıldızı kapmak için fenerbahçe ile girilen yıldız savaşları kazanılmış ve bu kadro galatasaray tarihine 3. yıldızı ilk takan takım olarak geçmiştir.
  • 26
    ilk beşe giremez denirken şampiyon olup, şampiyonlar liginde liverpool-barça-roma deplasmanlarında kaybetmeden ofsayt golle çeyrek finalden dönen kadrodur. 3.yıldızı takmıştır. o dönem takımdan ayrılan isimlerden sonra öldük bittik gibi gözükse de yerli kadromuz, hem öncekiler hem de gelenler ile baya iyiydi. o isimler bugün olsa pahalı yabancılarımız kesemezdi onbirden.
  • 11
    allah'tan o zamanlar sosyal medya filan yokmuş. bugün olsa tek tek yerin dibine sokulurdu. ne sıkıntılı maçlar izlemiştik, ali sami yen'de ki bütün maçlara gitmiş, üstüne 5-6 deplasman yapmıştık. yokluksa tam yokluğu yaşamıştık ama inancımızı hiç yitirmemiştik. 2 maç ile oyuncu gömmeyi aklımızdan bile geçirmedik. güzel sezon ve güzel şampiyonluktu.

    edit: o kadro ile sezona başladığımızda sosyal medya olsaydı, görürdüm ben ahkam kesenleri. orda taraftar inanmıştı takıma, şampiyonlar ligi ön eleme maçı olduğu gün gs başkanının evine haciz yollandı. o gün stad da 20 bin kişi vardı. 3 transfer ile 25 bin kombine satıldı bu sezon, 1 mağlubiyet ile yine gömüldü:) trömsö faciasını yaşadıktan sonra 82 puanla şampiyon olduk. benim demek istediğim şartlar ne olursa olsun, inancınızı yitirmeyin.
    6. ve 4. olduğumuz iki sezonda toplam 4 maç kaçırdım, ki onlarda hastalık yüzündendi..
  • 1
    şampiyon kadro.

    faryd aly camilo mondragon, kerem inan, emre aşık, bülent korkmaz, carlos alberto oliveira capone, gustavo andres victoria rave, sebastian perez, vedat inceefe, hakan ünsal, erhan namlı, gheorghe popescu, ergün pembe, hasan şaş, ayhan akman, berkant göktan, suat kaya, sergen yalçın, andres jose fleurquin, bülent akın, joao batista casemiro marques, ümit davala, faruk atalay, pavel horvath, robert spehar, arif erdem, ümit karan, serkan aykut, radu niculescu, murat sözkesen
  • 20
    sevdiğiniz bir dizideki önemli rollerin birçoğunun diziden çıktığını, yerine yeni ve garip karakterlerin girip dizinin devam ettiğini düşünün. sezon başı öyle tadsiz tuzsuzdu. efsane kadronun dağılması, kulüpteki parasızlik bir yana formada bile lottoya dusmustuk o sezon. ama sezon bittiğinde ise taraftar bu kadrodaki oyuncuların hepsinden tek tek raziydi. gosterilen performans ve mücadele takimca çok iyi olsa da iki oyuncuya ayrı parantez açmak istiyorum.
    birincisi mondragon... sezon bittiğinde dünyanın en iyi kalecisinin o olduğuna kanaat getirmiştim. şampiyonlar ligi'nde öyle maçlar oynandı ki ciddi ciddi inanıyordum buna.
    ikincisi hasan şaş... bir türk futbolcusunun bir daha öyle bir performans göstereceğine hâlâ ihtimal vermiyorum. zaten çıtayı öyle bir yere koydu ki sonraki sezonlarda kendisi bile o seviyeye ulaşamadı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın