benim için
babadır.
ben yıllar önce okul sebebiyle ayrıldım evimden. sonra her genç gibi salakça şeyler yaşadım, babamın onaylamadığı bir sevgili ve sonra aldatılma, babanın haklı çıkması yani, klasiktir. tabi bu yaşananlar ister istemez aramızda mesafe oluşturdu. sonra çalışmak zorunda kaldım, onun da elinde avucunda yok zaten, bana nasıl baksın. hem isteyecek pek yüzüm de kalmadı. e okul ağır, iş hayatı zor derken, iyice uzaklaştım kendimden ve hayattan ve en önemlisi ailemden..
geçenlerde bir şey dikkatimi çekti. babam beni sadece galatasaray maçı olduğu günler arıyor. devre arasında ve maç sonrasında. evde lig tv yok, benim maçı izlediğimi bildiğinden, benden bilgi alıyor. "nasıl oynuyoruz?" diye soruyor. ya da "bunlardan bi cacık olmaz" diye isyan ediyor. ben bu yüzden ayrı dikkatle izliyorum maçları.. kaçırmamaya özen gösteriyorum her seferinde. en çok da galatasaray maçı kazanırsa rıdvan dilmen'i izlemeye bayılıyor. aç izle diyor, kalaylıyor arada. işte ben o akşamlar, sırf aynı duyguyu yaşayalom diye babamla katlanıyorum rıdvan'a, güntekine. "yüzde yüz" hasret yani tüm mesele. cumartesi günleri babamın işten erken gelip beraber maçı izlediğimiz, sobalı eve hasret.. her gol sonrası beni havalara atışına ya da adana deplasmanına..
evet, tek ortak noktamız, ortak sevdamız galatasaray.. konuşacak tek şeyimiz aslında.. dün aradı, keyifliydi yine haliyle galibiyet sonrası
*. maçı sormadı. ağlamaklıydı sesi, özlemiş gibi.. "keyfin yerinde mi oğlum, işler nasıl, okul nasıl" dedi.. yıllar sonra ilk defa belki de.. bok gibi aslında, her şey karma karışık, ama sustum. susmak zorundaydım. "gelsen de beraber maç izlesek yine" dedi.. boğazımda düğümlendi çocukluğum o anda.. film şeridi gibi geçti hayatım gözlerimden derler ya, aynen öyle oldu.. o anki tek düşüncem, keşke zamanı geri alsam da o hataları yapmasam oldu.
futbol, asla sadece futbol değildir. hele mevzu bahis olan galatasaray ise, benim için, her şeyin ötesindedir.
ailedir