• 602
    domaniç dağlarında, sevdiği adamı genç yaşta yitirmiş olağanüstü güzellikte, bütün erkeklerin etrafında pervane gibi döndüğü bir kadın varmış, hiçbir talibine dönüp bakmayan o kadın: “aslan yatan yere ben köpek bağlamam”, demiş.

    işte; o kadının da tuttuğu takımdır, galatasaray...

    aslan yatan yere köpek bağlanmaz...

    aşkımsın galatasaray.

    aşk; coşkun akan dere ise ve dereler duruluyorsa, aşk; delicesine yağan yağmur ise ve yağmurlar diniyorsa, aslolan sevgi ise...

    sevgi nedir ?

    sevgi emektir.

    sevdiğimsin galatasaray.

    emeğimsin galatasaray.
  • 604
    ulan galatasaray

    biz öööle kendi hayatımızı efendi gibi yaşamaya çalışırken
    ne biliyim...
    sağa sola salça olmadan...

    belki en büyük keyfimiz...
    günesin allahına kadar vurdugu altın sarısı biramızı yudumlarken...
    birbirimize ask acılarımızı, ''pardon! gözüme toz kaçtı!'' hissiyatı içinde fısıldarken...

    bacağımıza sürünüp duran bir kediyi okşarken,
    ''ooluum bu kedi hayvanı var ya, tekamül zincirinin en son halkasi lan...
    "buda'dan bile daha bilge lan bu hayvan!'' seklinde naif muhabbetlerimizi yaparken...

    kanımızı dökerek kurduğumuz ayyaş cumhuriyetin en aşşağılık başkentleri aksaray meyhanelerinde
    ileri karakolları olan parklarda...
    gökte sadece sahici bi dolunay...
    elimizde güsel marmara...
    şehirin götünde pireler uçusurken
    ve biz terkedilen bir sevgili nasil üşürse...
    işte ööle üşürken...
    ve daha onyedi...onyedi...on yedi...iken aşk konuşulur di mi...
    hayir biz senin addını fısıldıyorduk galatasaray
    bunu hiç bilmeyeceksin!

    gecenin çükünde her türkgh babası gibi ayyaş bi babanın sızmasını bekledikten sonra
    yine boynumuzda sarı-kırmızı kaşkollar
    yine aynı dolunayın altında buluşup
    bağrında gecelemek için sana koşarken
    içtigimiz o güsel marmaranın bile adın kadar içimizi ısıtamadığını hiç bilmeyeceksin galatasaray!

    1980'ler...sokağa çıkma yasakları... daha on yedi...on yedi...on yedi...bile diilken
    geceleri boynumuzda sarı kırmızı kaşkollar...
    elimizde sarı kırmızı pankartlar...bir militan gibi toplum polislerinden kaçarken...
    ve bütün yaşıtlarımız...
    geceleri... gayrimeşru bu şehrin gayrimeşru duvarlarına kahrolsun faşizm yazarken
    biz geceleri aynı duvarlara...en büyük cimbom yazdık
    ve bütün yaşıtlarımız gündüzleri mütemadiyen fenerli iken
    biz aleme inat seni sevdik
    komik olan şuydu
    tarihinin en zavallı dönemiymis meğer
    hiç şampiyon olamazdın o zamanlar
    biz de zaten farkında diildik... hep güsel marmaraydık çünki
    daha on yedi on yedi on yedi bile diildik...
    neden gaassaray? diyenlere...
    because, güsel marmarayla güsel gidiyor! derdik...
    ki bunu hiç bilmezsin...

    daha onyedi onyedi onyedi bile diildim diyom... alooooooo?

    ulan gaassaray! söyleyecek o kadar çok şeyim var ki sana!
    ulan! anlatacak o kadar çok hikayem var ki gaassaray!
    anam avradım olsun hiç bilemeyeceksin!
    bu kediler var ya...çok enteresan hayvanlar abi...

    tribün dergi / ferguel
  • 605
    son bir hafta içinde bu güne kadar görülen tavrın dışında yönetilen bir futbol takımına sahiptir.
    şöyle ki; genellikle burada eleştirdiğimiz, daum'a ve fenerbahçe'ye özgü diyebileceğimiz şeyler yapılmakta. örneğin jo transferi. galatasaray böyle şeyler yapmazdı, sadece ligde oynatabileceği bir futbolcuyu tranfer etmezdi. bunun jo'nun futbolculuk kalitesiyle ilgisi yok. sonra, aynı jo takımla birlikte sadece bir kez idmana çıkmışken sahaya sürüldü. bu da pek alıştığımız bir şey değil. lucas neill transferinden kısa süre sonra ilk 11 oynadı, bu da pek alıştığımız bir şey değil.
    rijkaard maçtan* sonra önemli olan lig şampiyonluğu, diğerleri bonus olur anlamında şeyler söyledi. bu da galatasaray değil de diğer kulübün söylemi değil miydi, biz burada bu yüzden adamlarla dalga geçmiyor muyduk? daum'u aldılar çünkü sadece lig'i düşünüyorlar demiyor muyduk?

    henüz resmi bir gelişme olmamakla birlikte, eğer söylentiler doğruysa giovani dos santos'u transfer edeceğiz. takıma avrupa kupasında oynayacak santrfor lazım değil mi, işin ilginç tarafı dos santos gelirse, elimizdeki avrupa'da oynabilecek tek santrfor olan nonda gönderilecek veya taraftarın bu kadar sevdiği kewell'ın gideceği konuşuluyor. ayrıca dos santos takımımızda en çok futbolcumuz bulunan mevkilerde oynuyor. bunlara da alışık değiliz bence.

    neler oluyor anlamıyorm ki; milan'ın 4 ay için beckham'ı transfer etmesi gibi bir transfer jo. biz de böyle bir lükse kavuştuk mu?

    çok ilginç geliyor bunlar bana. sadece durum tespiti, anlamaya çalışıyorum neler oluyor, niye oluyor.
  • 607
    çok uzun zaman önce anladığım ve anlatmaya çalıştığım şeyler olduğu kulübümüz.

    öncelikle (bkz: kongre'yi kazanmak) ve becerilebilirse lig şampiyonluğu. hızla fenerbahçelileşiyoruz. özellikle son yapılan transferler ile bu sezon ve gelecek sezon elde edilmesini beklediğimiz avrupa başarılarının çok umursanmadığı iyice ayyuka çıktı. gerçi, ben artık ölümü gösterip sıtmaya razı olmak babında lig şampiyonluğuna bile razıyım. lig şampiyonu olabilirsek hiç olmazsa şampiyonlar ligi'ne ayak bastı parası da dahil olmak üzere kulübün kasasına yuvarlak hesap 50 milyon türk lirası civarında bir para girecek. şimdi ki yönetim ileride ki alacaklarına mahsuben elde ettikleri gelirler ile (avans) kulübü idare etmekte ve transferleri yapmakta. bu para hiç olmazsa büyüyen deliği biraz daraltabilir.

    şampiyon olamaz isek felaket. borçların büyümesi ve avans alacakları'nın temel gelirleri eritmesi nedeniyle kulübün geleceği tamamıyle ipotek altına girmiş olacak ve şimdiki yönetim haricinde kimse kulübün yönetimine talip olmaya cesaret edemeyeceğinden adnan polat çok uzun yıllar başkanımız olarak kalmanın yolunu açmış olacaktır. yani her iki durum da şimdiki yönetimin siyaseten işine gelmektedir.

    rijkaard'a gelince;
    bu adam böyleydi. barcelonada iken de böyleydi.

    bu alıntı barcelona teknik direktörü iken yapılmış bir röpörtajın çevirisidir.
    ----------------------------------
    rijkaard: “öncelik la liga'da“

    barcelona teknik direktörü frank frank rijkaard, modern futbolda bir futbol takımının, sezon boyunca ulusal ve uluslararası tüm kupaları kazanmasının neredeyse imkansız olduğunu, kendisi için en önemli başarının ispanya ligi şampiyonluğu olduğunu söyledi.

    frank rijkaard, yaptığı açıklamada, modern futbolda bir futbol takımının, sezon boyunca ulusal ve uluslararası tüm kupaları kazanmasının neredeyse imkansız olduğunu belirterek, "birçok platformda mücadele etmek oldukça zordur. birindeki bir başarısızlık, diğerlerini de etkiler" diye konuştu.

    "önemli olan la liga"
    bir takımın bir sezonda kazanabileceği kupalarla ilgili bir kıyaslama yapan rijkaard, "benim için en önemli olan ispanya ligi'nde kazanılan şampiyonluktur. şuan için takım olarak bu sezonda ulaşmak istediğimiz hedefler hakkında konuşmaktan yana değilim. çünkü hem lig hem de şampiyonlar ligi daha yeni başladı. ancak bir öncelik yapmak gerekirse, benim tercihim her zaman lig şampiyonluğu olur. çünkü lig şampiyonluğu, en uzun süren ve 1 yılın emeğini görebildiğiniz, takımın gerçek gücünü yansıtan tek maraton. her şeyden önemlisi disiplinli bir çalışma ve kafanızdakileri sahaya yansıtıp, olumlu sonuçlarını görebilmektir" diye konuştu.

    -----------------------------------

    http://www.ligtv.com.tr/...id=3881&p=49
  • 608
    bkz: #287133) ve (bkz: #294257)'e dayanarak; turk futbolunun gene tek umudu olan takimimdir.

    ------ tek umut galatasaray ------

    lig ihalesi bittikten sonra herkesin diline doladigi tek bir kavram var marka degeri. ihaleden sonra hangi programi acsam, ligin marka degeri asagiya, (gbkz:
    ligin marka degeri) yukariya konusuyorlar. herkesin bir fikri var ne yapilmasi gerektigine dair ama kimsenin birsey yapacagi yok. zaten raki masasinda memleket kurtaran,
    sozluk ve forum gibi yerlerden rijkaard elestiren toplumdan baska bir hamle de beklenmez. oncelikle marka degeri nedir onu anlatalim; cok cok basit tabirlerle: isimsiz bir
    urunle bir markanin ayni ozelliklere sahip urunu arasındaki fiyat farkidir marka degeri. konuya baglantili orneklemek gerekirse; bundesliga ile premier legue arasindaki fiyat
    farkidir. urun ayni urun sonucta, futbol, ama odenen paralar cok daha farkli.
    peki marka degeri nasil artar? urunun bilinirliligi ile dogru orantilidir marka degeri. yani gene futboldan aciklamak gerekirse, ligde oynanan futbolun kalitesi, oynayan
    yildiz futbolcu sayisi, stadlarin durumu, seyirci sayisi gibi faktorler marka degerini etkiler. marka degeri cale, baroni, bobo, bilica,
    youla gibi yabancilar, egemen korkmaz, umut bulut, ismail gulduren gibi yerliler, riza calimbay, yilmaz vural gibi
    antrenorlerle artmaz. bu isimler marka degeri yuksek olan liglerde calisirlarsa isim yaparlar ama marka degerini yukseltmeye calisan bir lig icin faydasiz isimlerdir. bunlar
    bir cirpida akla gelen isimler, entryi kisa tutmak adina orneklerden kisiyorum.
    bir ligin marka degeri, takip edeni olan yabanci futbolcularla artar, roberto carlos, elano, jo, kewell, keita gibi hem avrupa'da bilinen hem de kendi ulkelerinde takip
    edilen kesimler sayesinde olur. sansal buyuka'nin bir programinda soyledigi gibi, roberto carlos geldikten sonra turkcell super lig'in ilk yabanci alicisi brezilya'dan
    cikmis. goruldugu uzere boyle hamleler ligin marka degerini arttirir.
    simdi galatasaray'a baglayalim. ligin tartismasiz en iyi teknik kadrosuna sahip takimdir galatasaray.frank rijkaard ismi bugun tum dunyaca bilinen ve saygi
    gosterilen isimdir (evet evet senin atletinle, nonda'ya penalti kullandirdi diye laf attigin rijkaardla ayni insan. hani hala barcelona klubunde efsane olan teknik direktor;
    evet senin bulent korkmaz ile kiyaslamaya calistigin adam bu). bu teknik kadronun elinde ligin en iyi yabancilari var, ve ayni zamanda ligin bir cok mevkiide en iyi
    yerlilerine sahip kadro. yani bir nevi un var, seker var, yag var helva yapilma olayi. bu metaforda helva avrupa kupasi oluyor ki 2014e kadar bir turk takimi avrupa'da yer
    edinmezse bir daha kimse lige 320 milyon dolar vermez yayin haklari icin.
    bu onermeden yola cikarak, 2014 senesine kadar her zaman oldugu gibi avrupa'da turk liginin en basarili temsilcisi galatasaray olucaktir. zaten rakipleri dusundugun zaman da
    hedifi bizim gibi olan baska bir takim yok. fenerbahce'nin 3 senelik hedefi sadece lig sampiyonlugu iken, besiktas'in yonetim krizi gecmemisken baska bir
    sonuc da beklenmez zaten.
    toparlamak gerekirse; 2014 yilina kadar avrupa'da adi bir cirpida akla gelecek takim olucaktir galatasaray. ligin marka degeri diye tutturuyorsak bizim onderligimizi diger
    takimlarinda takip etmesi gerekiyor. illa kupa alinicak diye birsey yok. bu entryde kimseye 2014 yilina kadar sampiyonlar ligi kipasi vaadetmiyorum. demek istedigim sey en
    azindan duzenli olarak sampiyonlar liginde en az ceyrek finale cikmaya baslayan bir takim yaratmak. cok zor degil, kurun hayalini, her sene bir takimimiz sampiyonlar liginde,
    diger takimimiz avrupa liginde ceyrek finalde. eger marka degeri artsin istiyorsak baska da opsyonumuz yok zaten. ve gorunuse gore bu yuk gene bizim takimimizin omuzlarina
    binecek.

    ------ tek umut galatasaray ------
  • 618
    su anda turkiyenin bir numaralı gundemi. ne balyoz operasyonu, ne tekel iscilerinin yaptıgı grev. varsa yoksa, galatasaray'ın yaptıgı transferler var su gundemde. bir taraf surekli yapılan transferlerin hepsine teker teker giydirme sevdasında, diger taraf kendince durumu izah etme durumu.

    hızlıca gecelim;

    kewell ? muzmin sakat
    baros ? son 2 yılda napmıs
    frank rijkaard ? barca'yı herkes sampiyon yapar, rotherdam'ı ligden dusurdu
    keita? eheh sade calım atıyor, youtube topcusu
    elano ? eh iste
    neill? 32 yasında adam olm
    jo ? kendi takımında bile yedekti
    gio ? iyi olsaydı barcelona gondermezdi

    " lan amına koyayım hic mi iyi birini getiremedi bu takım" demekten alamıyor insan kendini dogal olarak. neyse;

    bu gunlerde rakip taraftarların elinde bir kagıt bir kalem, galatasaray futbol takiminin kadrosunu yazmakta. oyle deme avrupa icin ayrı, super lig icin ayrı yazıyorlar. nerde tek forvet, nerde cift forvet nerde 4*6*0 olacakmıs rijkaard iyi dinlesin.

    nonda'nın bedduasının tutacagını dusuneni mi, " baros + kewell; jo + gio'dan daha iyiydi " hata yaptılar diyeni mi ararsın.*
    velhasıl kelam, gitti bu kara cocuk ki bana gore kendini ozletecek sekilde gitti, galatasaraylısından, corumsporlusuna kadar herkesin derdi iyi veya kotu yonde bitti.
  • 619
    dream teamtadında kurduğu kadrosuyla müptelası olduğumdur. hala inanamıyorum giovani 'nin geldiğine. bi futbol takımı bu kadar mı sevindirir insanı? bu kadar mı sevdirir kendisini? yıllar önce takip ettiğin ah ah çektiğin adamı getiriyor ayağına. al, bak işte burda! diyor. allahım ne büyük bir kulübün taraftarıyım. teşekkürler baba teşekkürler galatasaray teşekkürler allahım.
  • 620
    düşünüyorum da ben türkiye dışından bir futbolcu olsam ve galatasaray'a gelsem sonra "dört sene üst üste..." diye başlayan tezahüratı duysam ve anlamını öğrensem, hakkaten bi değişik olurum iyi ki bu takımdayım derim. sonuçta kim ne derse desin yaşandı bütün bunlar tutturmuşsunuz bi uefa kupası diyenlere inat. 30 sene sonra da aynı tezahüratı dinlerken ne demek istediğimi anlayacaksınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın