bkz:
#287133) ve (bkz:
#294257)'e dayanarak; turk futbolunun gene tek umudu olan takimimdir.
------
tek umut galatasaray ------
lig ihalesi bittikten sonra herkesin diline doladigi tek bir kavram var
marka degeri. ihaleden sonra hangi programi acsam,
ligin marka degeri asagiya, (gbkz:
ligin marka degeri) yukariya konusuyorlar. herkesin bir fikri var ne yapilmasi gerektigine dair ama kimsenin birsey yapacagi yok. zaten raki masasinda memleket kurtaran,
sozluk ve forum gibi yerlerden rijkaard elestiren toplumdan baska bir hamle de beklenmez. oncelikle marka degeri nedir onu anlatalim; cok cok basit tabirlerle: isimsiz bir
urunle bir markanin ayni ozelliklere sahip urunu arasındaki fiyat farkidir marka degeri. konuya baglantili orneklemek gerekirse; bundesliga ile premier legue arasindaki fiyat
farkidir. urun ayni urun sonucta, futbol, ama odenen paralar cok daha farkli.
peki marka degeri nasil artar? urunun bilinirliligi ile dogru orantilidir marka degeri. yani gene futboldan aciklamak gerekirse, ligde oynanan futbolun kalitesi, oynayan
yildiz futbolcu sayisi, stadlarin durumu, seyirci sayisi gibi faktorler marka degerini etkiler. marka degeri
cale,
baroni,
bobo,
bilica,
youla gibi yabancilar,
egemen korkmaz,
umut bulut,
ismail gulduren gibi yerliler,
riza calimbay,
yilmaz vural gibi
antrenorlerle artmaz. bu isimler marka degeri yuksek olan liglerde calisirlarsa isim yaparlar ama marka degerini yukseltmeye calisan bir lig icin faydasiz isimlerdir. bunlar
bir cirpida akla gelen isimler, entryi kisa tutmak adina orneklerden kisiyorum.
bir ligin marka degeri, takip edeni olan yabanci futbolcularla artar, roberto carlos, elano, jo, kewell, keita gibi hem avrupa'da bilinen hem de kendi ulkelerinde takip
edilen kesimler sayesinde olur. sansal buyuka'nin bir programinda soyledigi gibi, roberto carlos geldikten sonra turkcell super lig'in ilk yabanci alicisi brezilya'dan
cikmis. goruldugu uzere boyle hamleler ligin marka degerini arttirir.
simdi
galatasaray'a baglayalim. ligin tartismasiz en iyi teknik kadrosuna sahip takimdir galatasaray.
frank rijkaard ismi bugun tum dunyaca bilinen ve saygi
gosterilen isimdir (evet evet senin atletinle, nonda'ya penalti kullandirdi diye laf attigin rijkaardla ayni insan. hani hala barcelona klubunde efsane olan teknik direktor;
evet senin bulent korkmaz ile kiyaslamaya calistigin adam bu). bu teknik kadronun elinde ligin en iyi yabancilari var, ve ayni zamanda ligin bir cok mevkiide en iyi
yerlilerine sahip kadro. yani bir nevi un var, seker var, yag var helva yapilma olayi. bu metaforda helva avrupa kupasi oluyor ki 2014e kadar bir turk takimi avrupa'da yer
edinmezse bir daha kimse lige 320 milyon dolar vermez yayin haklari icin.
bu onermeden yola cikarak, 2014 senesine kadar her zaman oldugu gibi avrupa'da turk liginin en basarili temsilcisi galatasaray olucaktir. zaten rakipleri dusundugun zaman da
hedifi bizim gibi olan baska bir takim yok.
fenerbahce'nin 3 senelik hedefi sadece lig sampiyonlugu iken,
besiktas'in yonetim krizi gecmemisken baska bir
sonuc da beklenmez zaten.
toparlamak gerekirse; 2014 yilina kadar avrupa'da adi bir cirpida akla gelecek takim olucaktir galatasaray. ligin marka degeri diye tutturuyorsak bizim onderligimizi diger
takimlarinda takip etmesi gerekiyor. illa kupa alinicak diye birsey yok. bu entryde kimseye 2014 yilina kadar sampiyonlar ligi kipasi vaadetmiyorum. demek istedigim sey en
azindan duzenli olarak sampiyonlar liginde en az ceyrek finale cikmaya baslayan bir takim yaratmak. cok zor degil, kurun hayalini, her sene bir takimimiz sampiyonlar liginde,
diger takimimiz avrupa liginde ceyrek finalde. eger marka degeri artsin istiyorsak baska da opsyonumuz yok zaten. ve gorunuse gore bu yuk gene bizim takimimizin omuzlarina
binecek.
------
tek umut galatasaray ------