• 5676
    milyonlarca taraftarın sevdiğidir galatasaray. iç çekişmeleri bir kenara bırakıp tüm kulüp, üyeleri ve taraftarlarıyla birlikte hareket etmelidir. önce şu belayı başımızdan def edelim sonra ne halt ederseniz edin. apaçık bir yerlerden destekli bir şekilde üzerimize oynuyorlar. yukarıda söylendiği gibi bir şampiyonlar ligi geliri, bir peşkeşli riva geliri bile arada uçurum yaratacak. bir de üstüne başakşehir denen bir oluşum var, oradan da hasapları olunca apaçık galatasaray'ı bitirmeye çalışıyorlar. biz büyük bir camiayız. bu oyunları biz bir olursak yine yok edebiliriz. buna tüm kalbimle inanıyorum.
  • 5677
    fatih terim nefreti yüzünden üzerine operasyon yapılan canım takımım. 23 kasım cuma galatasaray konyaspor maçından sonra o kadar sinirliydim ki ne yazsam pilot olabilirdim. sezon başından bu yana istisnasız bütün aleyhimize sonuçlanan kritik pozisyonlarda (penaltı ve gol pozisyonları) hakemler var’a bakmadı. bu durumda 25 yaşına kadar her sene düzenli takip ettiğim ligimizi artık takip etmeme kararı aldım. gerçi bu kararı uygulayabilir miyim? onu bilmiyorum. açıkçası yönetimin artık gereken açıklamayı yapmasını bekliyorum. bu sene ligden çekilme kararı bile alınsa 30 milyon galatasaray taraftarı camianın arkasında duracaktır. verilmesi gereken ortak tepki, aklıselim yöneticiler ve camianın ileri gelenleri tarafından alınıp, tüm galatasaraylılar tarafından uygulanmalıdır.
  • 5681
    çok değil 1-2 hafta önce orta sahası tff'ce çökertilmişken akabinde saçma sapan bahanlerle 23 kasım 2018 galatasaray konyaspor maçı'nda 3 puanı elinden alınıp gasp edilmiş sahipsiz sanılan kulüp. insan operasyon yapar ama bu tff ve ekibi gibi bu kadar alenen kör gözün parmağına yapmaz ki yahu. şerefsizliğin/adiliğin bile bir raconu vardır.
  • 5682
    kulüpler birliği açıklamasından sonra bir kez daha ve tekrar anlaşılmıştır ki üzerinde çok büyük oyunların döndüğü ve bu yolda bizden, taraftarından başka kimsenin olmadığı açıkça görülen spor kulübüdür.
    ne darbeler siyasiler görmüş, bugünlere türkiyenin en büyük ve başarılı spor kulübü olarak gelmiş de şimdi sizin küçük ali cengiz oyunlarınızla mı sarsılacak? inandınız mı buna?
  • 5686
    ülkenin hükümeti tarafından doğranan, deşilen, hakkı yenen kulüp. hükümet yandaşları ve maşalarıyla saldırıya uğratılmış olup, yıpratılmaya çalışıyordur. ülkede her şey bitmişken sporun seyir zevkinin de galatasaraya saldırılarak tükendiği ortamda var olmaya çalışmakta iyi yönetilirse bütünleştirici güce sahip kulüp.
    galatasaray taraftarı olup hükümetten yana olanların artık kesinlikle düşünmesi gerektiği ve bir tarafı seçmesi gerektiğini söylememe gerek yoktur umarım. galatasaray adil, fikri hür, vicdanı hür galatasaraylılar tarafından desteklenmelidir. haksızlıklara isyan edemeyecek, siyasi çıkarlarını gözetecek kesimin bu çatı altında toplanması galatasaray misyonuna, felsefesine aykırıdır.
  • 5688
    godfather filminde don carleone'nin de dediği gibi intikam soğuk yenen bir yemektir. soğukkanlı olup ani kararlar vermekten kaçınmalıyız, yurt içi ve yurt dışı her türlü aksiyon planı(boykotlar ve futboll leaks yolsuzlukları vs.) ivedilikle planlanıp uygulamaya konulmalıdır. yoksa biz kendi içimizde bile birlik olamadıktan sonra bu heriflerin ekmeğine yağ süreriz. şu mevcut durumda bile sözlükte hala mustafa başkan ve fatih hocaya sallayanlar varken kusura bakmayın ama bizden bir cacık olmaz.

    (bkz: 28 kasım 2018 kulüpler birliği vakfı açıklaması)
  • 5690
    jusqu'ici tout va bien

    ben 1992 doğumluyum. kendi hafızamı zorlayıp da aklı başında hatırladığım ilk dönemler lucescu'nun olduğu sezonlara tekabül ediyor. liverpool ile berabere kaldığımız maçlar, roma'daki polisle kavgamız*, luis enrique'nin ofsayttan attığı gol, fleurquin'in beşiktaş'ı boş geçmemesi falan hatırladığım şeyler. daha öncesi de var ama hep yarım yamalak. mesela uefa kupası macerasını bile tam hatırlamıyorum. babamla süper kupa maçını izlemeye gittiğimiz özgen cafe'de* maç yerine bilardo toplarını elimle yuvarlamışlığım var. o yüzden oraları pas geçiyorum.

    hocanın ikinci döneminden sonraki sezonlar ise hep full. dönüşünde sami yen'e ilk ayak bastığı samsun maçında* stadı boydan boya selamladığı anı bile hatırlıyorum. ne dramatik bir sezondu ama! bu seneki gibi yine lokomotiv ile oynamış, bu sefer deplasmanda net bir oyunla galip dönmüş, ancak içerideki maçta dmitri loskov'u tutamamış, hasan şaş'ın reklam panolarından çıkardığı hırsıyla kendimizi avutmuştuk. yine şampiyon olamamıştık belki, hatta uefa kupası'na bile gidememiştik. olsun. sonraki sezonları hatırlayınca yine çok da kötüsü değildi elbette.

    benimle akran olan galatasaraylı çocuklar, benzer travmatik dönemleri geçirdiler. özhan canaydın ile stadında bile oynayamadığı sezon 6. bitirilmiş, ne uefa kupası, ne de şampiyonlar ligi göremez olmuştuk. içinden çıkılması imkansız görülen, maddi zorluğun mu, yoksa oynayan kötü oyuncuların mı daha çok zarar verdiğinin bilinmediği o karanlık dönem. hagi'nin teknik direktör olup da getirdiği beş para etmez rumenler... en büyüğü de belki de ona karşı ali sami yen'de istifa diye bağırılması olabilir. kendi adını bile yazamazken, hagi'nin ismini tek hamlede yazan çocuklar için kötüydü. elalemin action man oyuncaklarıyla oynayıp, spider man peleriniyle dolaştığı zamanlarda bizim üzerimizde çubuklu hagi forması vardı, hem de sokakta kamese vururken. işte bu halk kahramanının, hem de efsane olarak sayıldığı tribünde istifaya çağrılmasıydı en kötüsü. para pul işleri halledilir, en kötüsü ne olabilir ki? 21. yüzyılın en şaşalı oyuncularından birinin, dönemin parasıyla mecidiyeköy'de stüdyo daire bile alınamayacak bir miktar için sözleşmesini feshedip, marsilya'ya kaçışına tanıklık ettik. hem de haim fresco'nun "merak etmeyin en az 10 milyon dolar bonservis alacağız" tarzı binbir tane yalanı ile... gerçi o adamın da hüsnü cemalini bile göremedik, belki de öyle biri hiç yoktu.

    şimdi bakıyorum da finansal fair play, forvetsizlik, tarihin en kolay grubundan şimdi uefa kupası'na bile katılma şansını zora sokması falan tartışılıyor. ulan dert ettiğiniz şeylere bak. bu takımın ne zaman parası olmuş, bana anlatsanıza? veya ilk kez mi gruptan çıkamıyoruz? rahmetli başkanın, lincoln için sarfettiği "avrupa'nın en iyi 10 numarasını aldık" yalanına en fazla inanan bir kitle olarak, şimdiki başarısızlığın, ya da daha doğru bir tabirle olanaksızlığın keşmekeşinde hangisi bizi daha çok üzebilir? hiçbirisi. ben inanmıyorum şimdiki dönemin daha zorlu olduğuna. 2002-2008 arasını hatırlayan her galatasaraylı, bugün karşı karşıya kalınan vaziyeti, o dönemle karşılaştırılamayacağını da bilir. ezeli rakibi van hooijdonk getirirken senin forvetinde bratu'nun sıfatını, ertesi sene anelka'yla şov yaparken sende hakan ve necati'nin yanına dardanel'den alınan hasan kabze'nin topsakalını görmüşsün. kaldı ki hasan kabze diyince herkesin aklına zalat'la başlayan, ama sonu "bu maçı satanın anasını sikeyim" diyerek biten ultra lüks beşiktaş komedyası geliyor. kim siker anelka'yı.

    şimdi yine fatih terim anavatanına dönmüş, geçen sene kendisinin bile "en anlamlısı" diyerek itiraf ettiği 21. şampiyonluğu kazanmış, dursun özbek denen hilkat garibesinden kurtulmuş bir durumda, eski bir devlet erkanının başkanlık ettiği, abdurrahim'in yine her zamanki patavatsızlığı ile şov yaptığı bir dönemdeyiz. merak ediyorum, hanginiz bu dönemi yadırgıyorsunuz? önder turacı'yı izlemek için belçika'ya giden heyetin, bir anda kimsenin ismini cismini bilmediği ali lukunku ile döndüğü zamandan çok mu garip bu dönem? (evet, o meşhur mısır fatihi ali lukunku)

    federasyon destekli 17 takım bir araya gelmiş de, malumun ilanını deklare etmiş de, göksel gümüşdağ'ın hala galatasaray seçimlerinde oy kullanabilecek durumda olması ayyuka çıkmış da, bilmem ne. ne yani, aykut'un takımına aziz yıldırım'ın getirdiği aynı anelka smaç bastığı an sus pus olurken, sene sonu denizli maçı bitiminde "kalk appi, allah'ın dediği olur" deyimini lügata sokan taraftarsın sen. bilmelisin ki senin takımın kaostan ve komplodan beslenir. bunların doğru bir iş yapması seni işkillendirmeli. eğer ki dış faktörler tam gaz çalışıyorsa, bil ki her şey yolunda gidiyor. burası türkiye. burda eğrisi doğrusuna denktir. bir galatasaraylı tabiri olan yüksek fransız kültürüyle söyleyeyim isterseniz, "jusqu'ici tout va bien".*

    ayrıca önceki federasyonlar da sanki bizle gül gibi geçinip gidiyordu amk. levent bıçakçıları, mahmut özgenerleri, "şiki yık xs" diyip, durduk yere mabadından play-off çıkartan mehmet ali aydınlar'ı da mı unuttunuz?

    şimdi hiç merak etmeyin, hoca her şeyin farkında. lokomotiv maçı sonrası "her şeyin farkındayım ve görüyorum" demesi, tudor'un ya da hamzaoğlu'nun farkındalığı ya da görmesiyle bir değildir. belki bu sefer yapamaz, belki şampiyon olamayabiliriz. ancak hocanın da bizler kadar endişeli ve bir şeyler yapılması gerektiğini düşündüğünü bilin. hoca transfer sezonunu işaret ediyor, demek ki şimdiki kadroya ne mental, ne de fiziki idman tesir etmiyor.

    hem fatih terim ne zaman rahat bir sezon geçirmiş? ulan her şey güllük gülistanlık olsa hocanın florya'da işi ne? fatih terim'e hep güzel kadrolar, yüksek bütçeler teslim edildi falan deniyor da, bir bakın bakalım, bu dört seferin dördünde de galatasaray ne durumdaymış? fatih terim iyi giden bir galatasaray'a asla gelmedi ki. 96'yı bilmiyorum, yani hatırlamıyorum, onu bir geçelim. en iyisi denilen 2002'ye bir bakın bakalım, galatasaray'ın 2001-2002 sezonunda kaç tane oyuncusu kiralıktı. çok iyisi olduysa o yüzden mi almaguerler, christianlar, baliçlere mahkum kılındı? sezon sonunda stadını terkettin ulan sen, ne bütçesi? hem de hiçbir şey olmadan bir sezon sonrasında geri döndüğün stadına. e 2011? "kümede kal galatasaray!"la biten iğrenç bir sezon. hani şu an fener'le dalga geçiyoruz ya, bir eski versiyonu bizim başımızdaydı işte. felipe melo'nun yanında bir diğer manyak, şahsına münhasır kişilik engin'in istifra etme derecesine kadar koştuğu o orta sahada, 6 ay öncesine bir bakalım derim.

    ezcümle, ya bu deveyi güdeceğiz, ya da... ya da güdeceğiz. bize burdan başka bir diyar yok.

    not: felipe konusunda ben de kırgınım, o ayrı. melo değil, jorge loureiro olan.

    not 2: jusqu'ici tout va bien, vincent cassel'in çok güzel bir filmi, la haine'de geçen bir replik. tavsiye ederim.
  • 5691
    devre arası transfer yapması gereken ve istenen, ancak nasıl yapılacağı konusunda hemen hiçkimsenin bir fikrinin olmadığı takım.

    4-5 as oyuncu takviyesine ihtiyacımız var. ancak financial fair play içerisinde nasıl yapacağız bunu? elden çıkartmaya kalksak, elimizde 10 milyon ve üzeri satılacak kaç oyuncumuz var? başkan ve hoca devre arasını işaret ediyorlar, ancak bunu nasıl yapacağımız konusunda kara kara düşünüyorum.

    diliyorum bu sefer yönetimin bir bildiği vardır. ayrıca işler lütfen albayrak'a bırakılmasın. yine taraftara çiçek dağıtıp, transfer sezonu sona erdiğinde hayal kırıklığına bir kez daha uğramak istemiyorum.
  • 5692
    devre arasında bonservissiz sneijder ve kiralık iki santrafor alması gereken biricik aşkımız. santraforlardan birisinin yıldız olması gerekiyor. hazır, pişmiş, gol vuruşları mükemmel olmalı. kim olabilir diye aranıyordur eminim. birçok isim var.

    galatasaray’ın şu anda odaklanması gereken bunlar. serdar ve ozan varken, donk ve fernando ile de yedekleme mümkünken stoper’e kaynak ayrılmamalı. maicon’un devre arasında gönderilmesi halinde dahi tüm kaynak mükemmel bir santrafora ayrılmalı.

    sneijder gibi tecrübeli bir on numara da alınabilirse bu sezonu taşıyabiliriz. kanaatimdir umarım isabetlidir.
  • 5693
    oldu olacak devre arasında futbolu bırakan drogba,kewell,baroş,elmander,necati ateş falan da gelsinde takım iyice tecrübelenip forvet hattında zenginleşsin.bu takımın ihtiyacı olan şey öncelikle kaliteki bir forvet ve daha sonrasında ise mücadele edebilecek tipte futbolcular sahada 2-0 geridesin ve reaksiyon veren adam yok şaka gibi, galatasaray tarihinde az görülebilecek bir olay bu.
  • 5694
    taraftarın zaman zaman derin galatasaray, liseci zihniyet, statüko ve benzeri şekillerde dile getirip şikayet ettiği mevhum ve yapı aslında öyle batıni değil son derece zahiridir. sadece ikbal kaygısıyla camia içindeki konformistler bunu taraftarla paylaşmaz yahut bizatihi bu yapının mensubudurlar. taraftarın sneijder vs belhanda bile derken aslında kastettiği budur. şimdi size bu mücadelenin kısa tarihi hakkında bilgi verip aslında galatasaray'da tam olarak nelerin döndüğünü bilgi ve belgeleriyle aktarmaya çalışacağım:

    galatasaray spor kulübü kurulduğundan beri liseyle problemlidir; galatasaray cemiyeti bir dernektir peki bunun onursal başkanı kimdir, ilk kurucusu?

    abdurrahman şeref...kimdir bu ali sami yen'in ayağını kırdırtan galatasaray lisesi müdürü...galatasararay tarihinde daima liseliler spor kulübünü kapatmak istemiştir. buna atatürk'ü de ikna edip başkanımız yusuf ziya'yı kandırdıkları ateş-güneş olayında çok yaklaştılar...ama ali sami yen sayesinde başaramadılar sonrasında şöyle bir yazılı olmayan teamül-konsensüs oluştu; galatasaray ideolojik olarak gül baba'nın yolunda kalacak ama kontrol üyeler üzerinden cemiyette kalacaktı. 1990'lara kadar sorun olmadan ilerlendi ne var ki can kıraç cumhurbaşkanı olmayı düşündüğü sıralarda françois mitterandı ikna ederek fransız-türk devleti arasında ahitname imzalayarak kurdurduğu eğitim vakfıyla ve hediye ettiği ilkokul ve açtığı galatasaray üniversitesiyle birlikte galatasaray topluluğuna hukuken dahil oldular...bu ilk başta hoş bir durumdu böylece lisenin cemiyetin bizans oyunları yerine tüm bileşenlerin bir arada olacağı galatasaray topluluğu fikri oldukça iyi ve adil bir fikirdi ne var ki durumun böyle olmadığını zaman bize gösterdi.

    zira önce faruk sürenin ayağı kaydırıldı sonrasında bir süpriz oldu ve cem vakfı başkanı izzettin doğan seçilemedi çünkü cem uzan ortaya çıktı vekili ateş ünal erzen çok güclü girdiği seçimde mecburen kerhen de olsa mehmet cansun desteklendi...tam bu sıralarda can kıraç değil ama inan kıraç sizleri çok ilgilendiren bir hamle yaptı zira 1954'ten itibaren üye olma hakkı olmasına rağmen galatasarayla 2000 yılına kadar bir ilgisi olmayan eski şirket çalışanları olan ünal aysal 2001'de üye yapıldı ki 2011'de başkan olabilsin. bu arada özhan canaydın başkan olarak desteklendi ve sonun başlangıcı başlamış oldu...

    amaç özhan canaydın'ın galatasaray'a gem vurması ve tüzüğü değiştirmesiydi. ne var ki özhan canaydın şahsi işlerinden dolayı iflas edince adnan polat kendine yer buldu yeni yönetiminde. adnan polat kurnazlık yapıp inan kıraç ile görüştü yeni tüzüğü ben yaparım yol verin dedi inan kıraç da cin gibi olduğundan güvenmedi mehmet helvacıyı yanına alman şartıyla dediler. böylece adnan polat başkan oldu ancak adnan polat anadolu çocuğudur şark kurnazıdır evet tüzüğü değiştirdi ama halka da açtı bunun karşısında inan kıraç tek bir şartla kabul edeceğini söyledi galatasaray eğitim vakfına üniversite üzerinden kontenjan...

    yani galatasaray tarihindeki liseli-alaylı hizibine 3. bir hizip olarak üniversite eklendi. adnan polat bundan sonra ateşle oynadı durumu galatasaraylılar derneği olmak üzere belli başlı lise çıkışlı derneklere açtı son tahlilde mevcut tüzük çıktı ancak üniversitelilere özel bir kontenjan verilmedi. kıraçlar bunun acısını çıkarmak için 2011'de ünal aysalın 10 yılını doldurmasını bekledi arada şirket birleşmesi için gerekli işlemleri yapması gibi telkinlerde bulundular ünal aysala...ünal aysal da bir iş adamı olduğunu her ne kadar kıraç ailesinin veli nimeti olmasına rağmen ancak temettü geliri elde ederse yapabileceğini şart koştu. kıraçlar ilk defa o zaman ünal aysaldan soğudu ama başka bir silahları olmadığı için tamam dediler ve liselilerle polatın arasını açmaya devam ettiler. erdoğan bayraktarın saçma sapan konuşması istenilen fırsatı doğurdu ve mehmet karlı gibi menfaatçi isimlere gslaag üzerinden temas eden kıraçlar chp'de yöneticilik sözü vererek kongrede adnan polat'ı sürpriz bir şekilde ibra ettirmediler lakin mahkemeden dönmesin diye mali açıdan ibra ettiler çünkü dört dörtlük yönetilmişti mali olarak böylece bu darbe girişimiyle ünal aysalın önü açıldı zira 10 yıllık başkan olma süresi dolmuştu.

    ünal aysal ile inan kıraç'ın arasının açılması ise ünal aysal'ın kurdurduğu gayrimenkul aş üzerinden galatasaray gayrimenkullerini ada dahil kendi üzerinden çinlilere satarak komisyon alması futbol takımını da gs global adı altında redbull gibi yurt dışına kaçırmaya çalışmasıyla bozuldu. amacı 45-50 adet futbolcuyu galatasaraya alıp bunların hajrovic-ontiveiro gibi çöplerini bize bırakıp sneijder-drogba gibilerini belçika gs'ye transfer ettirmekti. prandelliye bu fikrini açmıştı ki kendisi sonra bunu itiraf da etti inan kıraç da bunu televizyonda açıkladı zaten. ne garip ki kamuya açık olmasına rağmen tüm bu bilgiler medyada yer almadığından kuvvetle muhtemel yine ismailenver ne saçmalıyor diye okuyorsunuz bu satırları :) kumpas büyük zira ve bu kadar açık hiç yazmak istemiyordum ama taraftar hep aldatılıyor ve kimse çıkıp da iki kelam etmiyor...

    neyse ünal aysalın bu ihanetine karşın inan kıraç adadaki divanda cemiyetle anlaşıp ünal aysal'a sürpriz bir darbe yaptılar...o divan kameralara kaplıydı ünal aysal çocuk gibi ağlayıp camekanlı salondan havuza doğru kaçtı motoruna binip ayrıldı (bilenler bilir eski halini adanın). böylece her ne kadar rektör olsa da liseli olan ve üniversiteyle de arası iyi olan aynı şekilde büyük bir ceza avukatı olarak halkını da tanıyan seven alaylılarla arası iyi olan duygun yarsuvat 2 saat içerisinde ortak aday yapıldı. kısa gerçek ve saklı tarihimiz bu ilgilenenlere...biz tevfik fikret ve talebeleri arnavut ali sami, kürt celal ibrahim ve türk emin bülend'in yanında mı saf tutacağız taraftar olarak yoksa önce mutlakiyetçi, sonra meşrutiyetçi ve en sonunda da cumhuriyetçi olan konformist abdurrahman şeref'in mi??? karar sizin, hürmetler....
  • 5695
    şu konjonktürde asacak kesecek, lafı gediğine oturtup medya önünde yumruğunu masaya vuracak bir kulüp atmosferi yoktur. yönetimlerden bağımsız bu durum. ünal aysal'ın başkanlığı döneminde öyle davranıp sonra istifaya zorlanması da bu konjonktürle alakalı bir durum. o kadar yönetim gördük hepsi bu tarz olaylarda aynı karakterde. aziz yıldırım gibi birisinin bile eski yaptırım gücünden eser kalmamıştı.
  • 5696
    olağanüstü genel kurul toplamak için daha neyi beklediklerini merak ettiğim spor kulübü.

    yanlış anlaşılma olmasın. yönetim kurulu toplantısından bahsetmiyorum. ya da seçimli genel kuruldan bahsetmiyorum. yönetimin fatih terim'i yalnız bıraktığından bahsediyoruz. ama bizim kulüp üyeleri de yönetimi yalnız bırakıyor.

    çıkıp kapalı bir toplantı yapmaları gerekir. sadece toplansınlar, yeter. içeride ne konuşulduğunun dedikodusu ve spekülasyonu yeter.
  • 5699
    her hafta doğranan, lime lime edilen, ite köpeğe maskara edilmiş türkiye'nin en başarılı ve en büyük kulübü.

    siyasetin her türlü kurum ve kuruluşa bulaştığı bu kirli düzende debeleniyoruz. sadece galatasaray özelinde değil bu debelenmemiz, hayatın her yerinde bir şeylerin korkusuyla yaşıyoruz. yarın akşam ne yiyeceğini bilmeyen insanlar sanki kör olmuşcasına bu düzene destek çıkmaya, bu çarkın parçası olmaya devam ediyorlar.

    ağızlardan hiç düşmeyen bir tabir var: "25 milyon galatasaraylı...". 25 bin kişi toparlanıp riva'ya yürüyemiyor ya da toplu halde digitürk üyeliklerini iptal ettiremiyorlar. neden? korku ve keyfine düşkünlük. "aman, başımıza bir şey gelir sen karışma." diye diye her şey normalleşti, kimse sesini çıkartamaz oldu...

    insanlar sosyal medyada yaşamaya devam ededursun, hayat hala sokakta yaşanıyor. burada ben sabaha kadar yazayım, gerçek hayatta eyleme dökülmüş bir şey olmadıkça faydası yok. ultraslan yine bildiri yayınlayacak, hashtagler dünya gündemine girecek, insanların gazı bir şekilde alınacak. peki haftaya? ondan sonraki hafta? bu devran ne zaman dönecek?

    bu devran dönmez arkadaşlar. bizler böyleyken dönmez. bu da sadece bizim canımızı yakmakla kalmaz, herkesin canı bu çark döndükçe yanar. bugün 'galatasaraylı ağlaklığı' diye sağda solda geveleyenler, yarın aynı şey kendi başına geldiğinde derdini yanacak kimseyi bulamaz.

    birlik yok, beraberlik yok, objektiflik yok, hataya hata demek yok, kötüye sen kötüsün diyecek cesaret yok... tribün tekeli ultraslan bildiri yayınlamakla kalmayacak, tepkisini her yerde verecek. galatasaraylı kardeşim "benim üyeliğimle ne olur ki?" demeyecek, bu düzenin parçası olmayacak. kulübü ve milyonları yönetenler acilen bir eylem planı belirleyecek ve bu planı korkusuzca gerçekleştirecek. vicdanı olan, fanatizmden gözü kör olmamış her taraftar da bu durumdan rahatsızlığını dile getirecek, beşiktaşlı kardeşim bugün kazandığı 3 puanı yarın fazlasıyla kaybedeceğini anlayacak.

    pastanın en büyük payına sahip, "25 milyon"u arkasına almış galatasaray'ın yaptırım gücü bildirilerle, basın açıklamalarıyla sınırlı kalmamalı. bu yangın üfleyerek sönmez. bizimkisi yine hayalden öteye geçmeyecek ama keşke bazı şeyleri bu kadar kolay geçiştirmesek, kabullenmesek.
  • 5700
    ligin 14. haftasını aleyhine 7 penaltı verilerek tamamlamış kulüptür. bu demek oluyor ki her iki maçta bir aleyhimize penaltı çalınmış. bizim kullandığımız penaltı sayısı ise sadece 1. geçen sezon da aleyhine en çok penaltı çalınan takım yine bizdik. ikinci yarıda transfer yapılırsa, eksikler de gelirse hakemleri de yenecek seviyeye geliriz. şu durumda zaten eksik ve formsuzuz. hem hakemi hem rakibi yenmek mümkün değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın

Güvenlik hatası! (Ref)