• 5177
    dün gece ve bugün itibariyle telefonum rakip takım taraftarı arkadaşlarım tarafından mesaj yağmuruna tutuluyor. hepsi de hiç muhabbet olmaksızın ''olum galatasaray maçını izledim de efsane oynuyorsunuz lan'' içerikli mesajlar. en bağnaz en futbol körü arkadaşlar dahi, hatta oğuzhan 50 milyon len amq diyen arkadaşlar dahi ''efsane top oynadınız'' diyor.

    ulan galatasaray, yine gurur duydum seninle.
  • 5179
    hep negatiflikleri yazmak olmaz. şu riva meselesi, kaybedilen 700 milyon tl ve taraftarın mevzuyu sahiplenip bir dava haline getirmemesi beni çok düşürmüştü son günlerde. zaten acısını çok çok uzun seneler yaşayacağız.

    fakat melih şabanoğlu futbol takımı hakkında uzun ve çok güzel bir yazı kaleme almış. ilk 2 cümleden sonra içine dalıp anca niye bitti biraz daha yazsaydı diye ayılıyorsunuz. buyrun okuyun:

    https://besedebiyat.blogspot.com.tr/...da-yolculuk.html?m=1
  • 5180
    taraftarı şunu peşinen kabul etmelidir zannımca: riva elden çıktıktan sonra bu gemi artık batmıştır. bu kulüp ama bugün ama yarın bir şekilde bir sermayenin eline geçecektir. bu sona kaç yıl var bilmiyorum ama varış noktası belli. şu noktadan sonra bu kalan zaman dilimini en iyi şekilde geçirmekten başka yapacak bir şey göremiyorum. evet alacağınız kombine, kulübe harcayacağınız para, kısa vadeli başarı dursun'un zararını karşılamaya yetmeyecek ama elimizden gelen bu ne yazık ki. kombine sayısı 40 bini geçmeli hafta içi 31500 gibi rakamlar konuşuluyordu. kombine imkanı olmayana ise store var gomis tişörtü alın bari:) sahadaki takım her türlü desteği hak ediyor ilk 2 hafta itibariyle. östersunds faciasından sorumlu olanları biliyorsunuz zaten. son olarak unutmadan:

    #dursunözbekistifa

    (bkz: hep destek tam destek)
  • 5181
    iki senelik ölü taklidinden sonra tekrar diz çöktüğü yerden ayağa kalkmıştır.

    merak ediyorum, bir sonraki gerileme devri ne zaman? bu geçici heves ne zaman son bulacak?

    mehter takımı gibiyiz, iki ileri bir geri, bir ileri iki geri, sürekli yerimizde sayıyoruz. takım çok güzel, iki haftada 7 gol, harika oyun, 6 puan. gomis, belhanda, ndiaye, rodrigues hepsi şahane oynuyorlar.

    bir sonraki lise darbesine kadar bu böyle. sonra yine yeni dursun özbek skandalları çıkıp gelecek. dursun özbekler bitmez bu kulüpte.

    bu takım uefa kupasını kazandığı günden yaklaşık 1 buçuk-2 sene sonra iflas bayrağı çekti neredeyse.

    galatasaray liseden kurtulmalı, şirket himayesine bürünmelidir. sürekli bir yerlerden telkinlerle iş yapan yöneticiler istemiyoruz. ulan ali sami yen bu kulübün manifestosunu siz nasıl isterseniz öyle kafanıza göre yapın diye mi tanımladı?

    benim hayallerimdeki galatasaray, her sezon şampiyonlar liginde gruplardan çıkma adına favori olup, son 16, çeyrek final, iyi kuralar ile yarı finali görmesi gereken bir takımdır. malesef bunu yapamıyoruz, sürekli engel çıkıyor. ya bu engel dışardan, hatta devlet eliyle gerçekleşiyor, ya da yeri geliyor kendi ipimizi kendimiz çekiyoruz.

    fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür galatasaray bu mu?
  • 5186
    hepimizin unutmak istemediği, unutamayacağı sorunları mevcut kulübümüzün ama bizi bir araya getiren değerlere odaklanalım. yakalamak üzere olduğumuz sinerjinin herkes farkında olmalı. bence hala yakalamadık ama güzel günler yakın. sahada olan ya da olmayanlar yüzünden değil, sahadaki forma için olsun desteğimiz ve bu sezonun sonunda şampiyonlar ligi kuraları çekilince adımızı görenlerin yüzü düşsün.
    adım adım. sabırla.
    bizden başlayacak takım ruhu. sahadakiler düştüğü an biz yetişeceğiz.
    tribündeki senden benden güç alsın aslanlarımız.
    dosta düşmana ilan olsun! yokluğumuzda sesi gür çıkanlar adımlarını geri geri atsın!
    geliyoruz!
  • 5187
    babam sayesinde tanıştığım ve renklerine aşık olduğum takımım. aktif olarak galatasaray taraftarı olma dönemim 2001-2002 senesiyle başlar. hakan şükür, necati ateş ,ribery, keita, lincoln, arda, kewell, melo, elmander, muslera, drogba, selcuk, bruma ve son olarak da sneijder, yıllar boyunca bizi bu takıma daha da fazla bağladım. şimdi takıma bağlayan yepeyeni futbolcular var ve gelecekte de olacak. bazen takımımızdan ümidimizi kesiyoruz ama şu bir gerçek ki, galatasaray bundan 100 yıl önce de kupalar kazanıyordu 100 yıl sonra da kazanacak. hiç bir zaman bu takımdan ümidi kesmemek gerekiyor. en kötü günde bile.
  • 5188
    ne demek 10 eylül'e kadar maç yok?

    şu takımın dört günde bir maçının olması lazım, bırak 12 günlük arayı, haftada bir maçı. bu takım şampiyonlar ligi lig maçları derken ayda 6-7 tane maça çıkması lazım. çünkü galatasaray olmak bunu gerektirir.

    bu sene şampiyonluk dışında bir şey başarı olarak kabul edilemez. o da aslında bir kıstas değil de, seneye şampiyonlar ligi'nde test etmek gerektiği için. yani esas başarı şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıkmak olacaktır. bunun için de tatava yapmayıp şampiyon olmak lazım. 2018-2019 sezonunda şampiyonlar ligi grubundan ikinci (veya liderlik neden olmasın) olarak çıkıp son 16'daki rakibini bekleyene kadar başarılı değildir. bu noktaya geldikten sonra başarılı, bundan sonraki her galibiyet veya turda da ekstraya girecektir.

    beni korkutan şey 2018 mayıs'ından sonra başkanlık seçiminde takımın köküne kibrit suyu dökülmesi. malum dursun özbek, yapmadığı şey değil.
  • 5190
    'futbol takımı' başlığına yazıyordum; ama sanırım söyleyeceklerim ondan daha fazlası olacak; yatağımın, yastığımın örtüsüdür, zihnimdeki titreşimdir, düşündüğümde mutlaka mutlu olacak şey bulabildiğim. tanımları yazan aslında o'dur; tüm tarihiyle yenidir, her an yeni ve başkadır; hem kendi tarihiyle, hem de onu seven ve şahit olanların kişisel tarihiyle.

    benim galatasaray'dan anladığım hep buna benzer bir duyguydu. maddi, manevi, sosyolojik, konjonktürel, nitelikli sportif alışkanlık... nerden tanımlarsak tanımlayalım: o beklenmedik ve saldırgan yenilik.

    galatasaray'ı galatasaray yapan her şeyi çok seviyorum. trajedisini de, yaşattığı sevdayı da. zaten aşk da çoğu zaman tam olarak böyle bir şey.

    konuların tekniğine girmek istemiyorum. lafı uzatmak da istemiyorum; birkaç aydır yeni işe başlamıştım, mesai falan derken, bir kez bile doksan dk. oturup izleyemedim futbol takımımı, 3 haftadır 90 dk. sürmüştür izlediğim özetler... neyse, önemli değil.

    ortaokuldaydım; leeds united maçı bileti için son paramı verip mecidiyeköy'den eve yayan dönmüştüm; üç buçuk saat sürmüştü. ayağımda çıkan nasırların verdiği mutluluğu tarif edemem. ben o gün koşmuştum. o zamanlar takım da koşuyordu. şimdi de koşuyor- en azından üç haftadır- ve taraftar da her yere koşuyor. koşar da... bu anlattığım ne ki; her gün o kadar yürüyeduranlar var binlerce, biliyorum.

    sadece şu anlaşılsın istiyorum; hayal kuranın hayaline hemen cevap verilir, o hayal gerçeğe dönüşecekse her biri sihirbaz olabilir bir taraftarız biz. ideal olmasa bile, bizi galatasaray'ın isminin altında sürüncemeye kalan sporcularla muhattap etmeyin. yalvarıyorum. kulübün misyonunda olan- ya da olmayan- başarıları hayal edip onun vizyonunu kendisininkiyle bağdaştıran sporcular doluşturun buraya, hagi gibi, tamam onu bulamazsınız bir daha, en azından o kadar yetenekli olmasa da, kalbi onun gibi atan. birbirini sömüren değil, birbirini her daim geliştiren bir ilişkiye açık karakterler yani: aşkın ta kendisi gibi.

    elbette unutmadım, şahsen, kulübün güçsüzleştirilmesi için yapılanları, o baskıları, boyun eğişleri... #yönetimistifa deyişlerimizi. hala boğazımda açıkçası; şu futbol takımını kurmak konusundaki başarılarının hakkını vererek. beynimiz hala da beklemede.

    ama bekledik bunu çok bekledik, hem coşku anlamında, hem de bazı özümüzde olanları hatırlama ve hatırlatma anlamında, bir şeylerin zamanı; gerçekten de, diz çöktüğümüzde diğerleri epey büyük görünüyor. halbuki galatasaray koşmak zorunda. galatasaray koşamayacak kadar güçsüzleşirse türlü sebeplerden; peşindekiler, tökezlediğinde onu her an ayağa kaldıracak güçte; bunlar biziz, biz taraftarız. her zaman oradayız. her zaman orada olacağız.

    özet: dünyada eşi olmayan koşuları ve dönemleri gerçek kılacak, birbirini gerçekten dinleyecek- yönetim futbolcu taraftar- en güçlü kitlelerden birine sahibiz; yerelsek bile, evrenseliz. yaşar kemal'iz meşhur olmamış- ortalıkta olmayan haliyle bile gabriel garcia marquez'iz. lan rihanna'yız, ergenliğinde hayal kuran! az da michael jackson değiliz bu arada, neyse!

    sarıyız, kırmızıyız. gecelerin ortasında, gündüzün içinde rengimiz belli. allahım, çok seviyorum. futbolu da, bu takımı da. hiçbir yere bağlayamayacağım. bu takımı seven ve ciddiye alan herkesi seviyorum; fenerlisine kadar. :)

    bize biz yeteriz.
  • 5193
    çok büyük takımdır.

    9 puan farkla sezonu önde tamamlar, playoff çıkar.

    çok iyi bir transfer sezonu geçirir, gençlerle veteranları harmanlar, çok güçlenmeye başlar, üst üste 3.şampiyonluğu alacağı anlaşılınca yabancı sınırlaması getirilir.

    sonra 5 para etmez yerlilere milyonluk sözleşmeler yapmak zorunda kalırız, takım yerli çöpü olur. hoooop yabancı serbest. sen elinde çöplerle kalırsın. yedek kulübesinde 2-3 milyonluk eşşekleri oturtmak zorunda kalır.

    sonra tekrar paraya pula kıyar, çok iyi bir transfer sezonu geçirir, takım sezona iyi başlaar... hooop tekrar yabancı sınırı gündem olur.

    bunlar tesadüf olamaz.

    çok büyüksün galatasaray.
  • 5194
    zaman zaman soğumaya çalıştım galatasaray’dan. inanın başarısız dönemlerle bir ilgisi yok. yalnızca bana maddi olarak hiçbir faydası olmayan bu illetin hayatımda bu denli yer kaplamamasını istedim. olmuyor, yok, kopamıyorum işte. madem kopamıyorum, daha çok bağlanayım dediğim.
    şimdi kombinemi aldım, sözlüğe yazar olmak için ilk entryimi giriyorum. artık daha da hayatımın içindesin.
    seninle hikayem 4-5 yaşlarındayken başladı. bir yaz gecesi, ranzada ben üst o alt yatakta uyuklarken, benden 6 yaş büyük olan ağabeyim seni anlatıyor. hagi’nin adams ile olan mücadelesini, uefa kupası’nı, süper kupa’yı, jardel’i anlatıyor. seni sevmeye o gün başlıyorum galatasaray.
    seni ilk nerede mi gördüm? hatırladığım ilk maçın şu hakan şükür’ün 2 gol attığı juventus maçı varya hani. sanırım almanya’ da oynanan. orada büyüdü sana olan sevgim.
    keşke ben de hatırlayabilseydim o kupanın hakan ve bülent’in ellerinde yükselişini. jardel’in altın golü atıp formayı çıkararak koşuşunu. hagi’ yi izleyebilseydim.
    bilmiyorum yersiz mi ama seni tanıdığım ilk yıllarda seninle kalmayı başarabildiğim için gururluyum. çok arkadaşım döneklik yaptı. canları sağolsun kendileri kaybetti.
    şimdi daha sıkı sarıldım sana. burada söz veriyorum. seni hep seveceğim, olursa çocuklarıma aktaracağım mirasını.
  • 5195
    4 senedir yurtdisinda ikamet ediyorum, passolig de cikarmadim, dolayisiyla uzagim ali sami yen'e.
    turkiye'ye tatile geldigim zamanlarda bile gitmedim maca, arenaya.
    halbuki stad acildiginda kombineler cikar cikmaz hemen almistim yerimi ve neredeyse hic mac kacirmadim istanbul'da yasarken.
    hatta ilk yurtdisi macerami bitirip turkiye'ye donme sebebim dahi bu olmustu, galatasaray.

    sonra dayanamadim, tekrar ayrildim turkiye'den, fakat bu sefer farkli olarak aramadim galatasaray maclarini, mac gunlerini.
    asy sokakta ictigimiz biralari, mac onu kofteleri, nevizade keyiflerini vs.
    hepsi turkiye ile beraber geride kaldi.

    tabii ki galatasaray devam etti, maclari izledim, armayi takip ettim,
    hatta avrupa deplasmanlarinda yerimi aldim, gidebildigim her macta.

    heh iste, bu sezon, tam 4 sene sonra, tekrar isiriyor gurbette olmak, takimdan mi bilmiyorum, deli gibi orada olmak istiyorum.
    hagi'yi arayip mac oncesi bulusmak, hadomer ile icmek, feanor'u dinlemek, hlmzcn ile atismak ve digerleri.
    deli gibi ozluyorum yahu, mactan once macta olmayi;
    ah ulan galatasaray..
  • 5196
    sene 1989, saçlarımı prekazi gibi kestirtiyorum el kadarım. ilk hatırladığım gol çeyrek finalde prekazi'nin inanılmaz frikiği, hala benim için en güzel gol. bir de ilk yarıda heyecandan üç kere tuvalete gittiğimi hatırlıyorum.

    zor ama güzel geçen çocukluğumun en yakın arkadaşlarından canım takımım. şampiyonlar ligi'nden sonra servisin camından çıkarıp salladığım bayrağım. nickimden de anlaşılacağı üzere hayatta ağlarla buluşan tek şutum. her sevdadan geriye kalanım.

    babamın sayesinde olan tek şeyim. canlı izlediği ilk maçta takım sahaya çıktığında "sahaya renk geldi baba" diyen abimin büyüttüğü aşkım.

    ben seni çok seviyorum. umarım bir şekilde hissediyorsundur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın