• 5104
    17 ocak 1997 yılında ali sami yen'de oynanan bir vanspor maçıyla tanımıştım seni. 7 yaşındaydım ama hala anımsıyorum, yeni açık'a girdiğim o an bir elimde babam, bir elimde annemin evde yaptığı sandviç, hava soğuk ve fakat yemyeşil çimleri gördüğüm an yüzüme vuran sıcak,yaşamaktan yapılma o çoşku. o çoşku hiç yakamı bırakmadı, berbat sezonlar gördüm, türkiye'de hiçbir taraftara nasip olmayacak harika sezonlar gördüm. sonra lise, üniversite, biraz anarşizm, biraz sistem karşıtlığı, uzun süre ara verdim için için hala severek, geceleri maçlarını hala takip ettim. denizli'de ki maçı bekleyişimiz mesela, salondaki koltuğa annemin elini tutarak kilitlendiğim o 16 dakika. yüce, tertemiz, kalpten o, 16 dakika.
    sonra 23 temmuz 2009, bir daha senden uzaklaşmayacağım diyerek sana koşmam. tobol maçı, riijkard, yeni umutlar, bu sefer yeni açık'a sol elimde sevgilimin eliyle girdim. babam yoktu, tribünlere gelmeyecek kadar yaşlandım diyordu, şekerim var, orada yığılır kalırım. 2009'da başladım, seni yalnızca ekranlardan değil, kanlı canlı takip etmeye. gitmediğim deplasmanlardan bile suçluluk duydum, sanki bir sorumluluğu savsaklıyor gibi sevdim seni. kötü sezonlar, iyi sezonlar, yeni transferler yeni umutlar. hiçbir gruba dahil olmadan bir kaç arkadaş uzun uzun sevdim seni. öyle sevdim ki, hep galatasaray lisesi'ni kazanmak istedim, bir kaç puanla kaçırdığım o lisenin güya intikamını galatasaray üniversitesi'ne girerek almıştım.
    uzun uzun izledim seni, uzaktan, hayran olduğun dağların ormanlarına bakar gibi, şike sezonu, şikenin ardından gelen, hala hayatımda her anını canlı canlı hatırladığım o efsane sezonu. elmander'i izledim, melo'yu, samsun maçında ilk attığı resmi. yanımdaki arkadaşa sarılmıştım, artık yeni bir bayrak adamımız var. artık daha da varız, bizden korkacaklar.
    sezonlar boyu izledim seni, hayatım sarpa sardı ama sen bana karşılıksız sevgiyi, karşılıksız mutluluğu veren tek şeydin, tek bir günü seni anmadan kapatmadım, tek bir gün sana dair video izlemeden, haber okumadan, düşünmeden kapatmadım.
    hayatımda izlediğim en kocaman maç, 9 nisan 2013, real madrid'le oynuyorduk. güney tribününde üç sıra aşağı düştüm, drogba'ydı, şiirdi, hayat vardı, galatasaray vardı. sarı kırmızı, kocaman, kalplerimize serinlik sunan. elenmenin onurunu da yaşatmıştın bana. yenilginin onurunu. türkiye'de büyük takımları tutma konforunun dışında, gerçekten onuruyla kaybetmenin hazzını. seni aldım, yerden kaldırdım, tozlarını sildim, başucuma koydum.
    aradan yıllar geçti, kadromuz, yönetimimiz sıradanlaşsa da, kalbimde anlamın eksilmiyordu. dirençliydin, en garip anlardan, en umulmadık mutlulukları çıkarıyordun. hikayenin sonu mutlu bitmese de, insana başını yastığını koyduğunda bir rahatlık bahşediyor , iyi ki galatasaray'lıyım dedirtiyordun.
    sıradışıydın, dünyanın anlamına bir katkıydın, alelade bir kulüp değildin. bir amacın vardı kurulduğun günden itibaren; türk olmayan takımları yenmek. daha kuruluşundan itibaren türk olmanın anlamını, yabancıya karşı alınan zafer olarak nitelemiştin, seni başucumda tuttum hep, vanspor maçından, fark yediğimiz, geceleri uyuyamadığımız maçlara dek.
    şimdi seni kıskaca aldılar gözümün nuru, anlamına saldırdılar, kalbine, seni sen yapan en cevher, en öz değere. belki bazıları için bu bir vesvese ama anlamını değiştirdiler. senden vazgeçebilmek elimden gelen bir şey değil. bir takımı bırakmak yetisine sahip değilim, çünkü insan ancak tuttuğu bir şeyi bırakabilir. oysa ki ben seni tutmuyordum, beni 7 yaşımdan itibaren tutan sendin. beni sevindiren, varoluşuma bir anlam ekleyen.
    şimdi sanki biri kalbimi acıtıyor, çünkü seni acıtıyor. anlamını değiştiriyor, kadronu sıradanlaştırmıyor yalnızca, seni ekonomiye, seni bankalara, seni siyasete, seni şarlatanlara kurban ediyor. keşke elimden florya'ya gitmekten başka bir şey gelse. keşke şövalyeleşebilsek . keşke atıma atlayıp, yerden tekrar alsam seni, tozlarını tekrar silsem, alsam kalbime bastırsam. ama yok, her şeyin rakama indiği bu çağda, benim acımı feghouli transferiyle bile örtebilecekler. seni efsane yapan anlamın, duygunun üstüne beton dökecek, dört duvar arasına hapsolmuş kafatasçı zihniyetin sahipleri. seni bırakmayacağım, ama kalbim kaldırmıyor artık, çok uzaktan bir köyün yanan ışıkları gibi takip edeceğim seni. üzülme gözümün içi, canım takımım, başındaki başkana, şarlatan teknik direktörüne rağmen; seyir bile edemezler içimizdeki şenliği
  • 5105
    adeta bir kanser gibi vücuda yayılıp kolay kolay sökülmeyen bir tutku.

    bizlere yaşattığı sayısız mutluluklar bir yana, akıttığı göz yaşları, yaşattığı ızdıraplar bir yana.

    aileden biri gibi adeta.
    hangi hatayı yaparsa yapsın farketmiyor; ne kızabiliyorsun, ne atabiliyorsun.
    bütünleşmişiz adeta, ister seve seve, ister söve söve takip ediyoruz.

    elimizden bir şey de gelmiyor, yapılan yanlışları değiştiremiyoruz.
    ölü taklidi de yapıp görmezden gelemiyoruz.

    bu illetle yaşamayı öğrenin arkadaşlar yoksa akıl sağlığınızı yitirirsiniz.

    (bkz: galatasaray'ın bir türlü düzelemeyecek olması/@doktor bastian)
  • 5106
    ilk defa uefa kupasını aldığımız gün kutlamalarda hissettim seni, büyüklüğünü. kolay mı öncesini hatırlamak daha 6 yaşındaydım o gün. dayılarım, babam vs. kısacası ailemdeki erkeklerden hiçbiri de galatasaraylı değildi. ancak babam fanatik bir adam olmadığı için doğduğum sene galatasaray şampiyon olduğundan dolayı galatasaraylı yaptı beni. iyi ki de yapmış beşiktaşlı babam. gerek 6-0 lık fener maçı olsun gerekse her yenildiğimiz fener malalarından sonra ağlatırdı fenerli dayılarım. bunlara rağmen hiç vazgeçmedim sevginden, hatta hep büyüttüm içimdeki galatasaray sevgisini. cefakar annem ben üzülmeyeyim diye gs lı oldu, ben kuzenlerimi galatasaraylı yaptım dayılarımdan intikam alırcasına. sonrasında güzel günler de geldi tekrar fatih terim'le birlikte. çünkü o ruhu tekrar geri kazanmıştık. he unuttum söylemeyi ben ki o rezil 2010-2011 sezonunda bile lise sonda olduğum için çok izleyemesem de fırsat buldukça mutlu oluyordum maçlarını izlerken. sonraki malum 2 senelik müthiş sezonlar şampiyonluklar, ş.ligi çeyrek finali vs çok güzel geçti. biliyorum çok dağıttıö kusura bakmayın. diyeceğim o ki iş sneijder meselesi değil arkadaşlar çünkü 2014-2015 sezonunda kötüyken bile şampiyon olacağımıza inanan ben son iki senedir giderek hevesimi kaybeder oldum takımdan. çünkü sahaya ruhunu koyan adamları birer birer göndermeye başladık, malum dursun özbek yönetimi ve son gelen teknik direktörler de pabucu dikti zaten. diyeceğim odur ki sezonu 6. 7. bitirmemiz mesele değil, ben artık o ışığı göremiyorum ve o ruhu hissedemiyorum. bu başımızdakiler gidene kadar da taraftarlığımı askıya alıyorum. allah'a emanet olun.
  • 5109
    bu saatten sonra hiç kötü gün taraftarı olmayacağım takım.

    aptal aptal yönetilecek, beni bir sinirden başka bir strese sokacak, ee sonra? vay efendim galatasaraylılık falan bilmem ne.

    yok öyle birşey. bu saatten sonra bu takım başarılı olursa sevinir, başarısız olursa dümdüz söverim. bu ne amk ya, 3 senede bir kaos, bir karışıklık, yeter ulan sıkıldım artık.

    bu takım düzgün yönetilip başarılı olmadıktan sonra taraftarı falan değilim artık. hoş bana da ihtiyaçları yok zaten. milyonları cebe indiren onlar. ulan ben 2010'da şampiyonluk hesabı yapmış adamın beni bile ne hale getirdiler ya.
  • 5110
    yavaş yavaş yanlış camiadayım duygusunu veren topluluğa dönüştü.
    biz bu renkleri metin'ler, prekazi'ler, hagi'ler, tugay'lar, melo'lar, elmander'ler sayesinde sevdik.
    "14 yıllık bu çile" diyen abilerimiz sayesinde sevdik.
    ülkeyi birleştiren zaferlerini babamızın sırtında ziya gökalp'te fenerlisi-beşiktaşlısı beraber kutlarken adadık kendimizi bu renklere.
    ideolojimize örnekler lazım oldu; metin kurt'a metin oktay'a sarıldık.

    şimdi bakıyorsun; taraftar grubunun en güçlü olduğu organizasyonlar satılmış. sucukçu ruhsuzlar taraftarı temsil eder olmuş.

    yönetim desen, ailesinin imza yetkisi dahi vermediği, şirketine çaycı yapmayacağın hükümet ajanlarına teslim.

    genel kurul desen, ünal aysal gibi, sıfırdan milyarlarca dolarlık unit group gibi bir markayı tek başına yaratmış, belki de cumhuriyet tarihinin en başarılı iş adamına (yurtiçinde çala çırpa dev olanları saymıyorum) riva ve florya projeleri için yetki vermiyor, üzerine ibra etmiyor. bu yetkileri de üstüne üstlük ortağı olduğu hiçbir şirkette imza yetkisi dahi bulunmayan, ailesinin bile güvenmediği birine emanet ediyor. gerekçesi de "tek adam olmak istiyordu aysal"! acaba lisenin yemesinden bıktığı içim almaya çalıştığı önlemlerden tırsmış olmayasınız? acaba aranızda bir tane bile güvenilir, sadece galatasaray'ı düşünen insan olmadığı için tamamen kendine ait bir listeyle seçime gitmek istemiş olabilir mi? ama başarılısınız liseliler. bu teranelerinizi yedirebiliyorsunuz çünkü. "aysal finansal enkaz bıraktı" dersiniz; bilançodan mizandan anlayan mı var? cahil yığınlar hemen atlar nasıl olsa. iki başarısız transfer ekler tezine. tamam. hadi hem borcu artırmayın, hem yeniden takım inşa edin, hem de aynı başarıların yarısına ulaştırın camiayı? ulaştıramazsanız şerefsiz hırsızlardan başka bir şey değilsiniz. gerçekleri söylemeyen kendine taraftar diyen kitle; aynı ölçüde şerefsizsiniz. bu bir hakaret değil; durum tespitidir. şerefi olanlar gerçekleri konuşur.

    gelelim takım kaptanına; ya da gelmeyelim ya. yoruldum. o formayı çıkarıp uzattığın gün seni kovmayanlarda hata. yaşattıklarını yaşamadan ölmezsin umarım. seninle ilgili başka bir temennim yok.

    bir sözüm de sana sn. albay gheorghe hagi ve sn. felipe melo ve şimdi de şişik damarımız, altın portakalımız wesley;

    konuşun!
    galatasaray'ı düşündüğünüz için sustuğunuzu biliyoruz ama konuşun!
    sustukça zarar veriyorsunuz!
    siz sustukça bu bakteri sürüsü azıttı.

    bu saatten sonra maça gidip de bu rezaleti alkışlayacak olanlara da yazıklar olsun.
    medya denen bok çukurundaki işe yaramazlar, birbir elimizdeki değerlere bok atarken ses çıkarmayanlara, "yeaa aslında doğru söylüyor" diyenlere de yazıklar olsun.
    eserinizle gurur duyun!
    bunlar hâlâ iyi günleriniz.
    umarım düşebileceği en dip yere düşer bu camia da asalaklar defolup gider; geriye gerçekten sevenler kalır.

    bu camia, bu gördüklerim, bu yaşadıklarımız; benim gönül verdiğim, aşık olduğum, parçası hissettiğim camia değil.

    ve şimdi düşünüyorum da; sanıyorum her şey lucescu'yu kovmakla başladı...
  • 5111
    daha temmuz ayından tarafatarını umutsuzluga surukleyecek duruma gelmiş takımdır. basarının sozlukteki karsılıgı olan takımı bu hale getiren yozlaşmış ve iyice cirkinleşmiş kongresi ve yönetilme şeklidir.
    galatasaray markasını kendi malı, taraftarlarıda güdülecek koyun gibi gören liseli tayfası sadece kendi egolarını tatmin etmek için bu ülkede hatta dünyanın her yerinde bu takım icin yatıp kalkan, onunla uzulen onunla sevinen, az varlıgınıda ona harcayan takımın gercek sahibi olan taraftarları maskara etmiş, daha lig baslamasına 2 ay varken hayata kusturmustur.
    artık anlasılması lazım ki gün aksiyon günüdür, bugun birseyler degişmezse eger kaybederiz galatasarayı
  • 5114
    ne zaman senden bu kadar soğudum hatırlamıyorum.
    son 3-4 senedir maçları izlerken içimde heyecan yok.
    derbi maçlarından bile heyecanlanmıyorum.
    passolig geldiğinden beri normal tribünde yokum.

    ilk zamanlar sabri'yi görmeye dayanamıyordum. sonra umut bulut,semih kaya gibi kazmaları galatasaray'da forma giymesi bana koymuştu.
    galiba konu futbolcular değildi. onları sevmiyordum. bize uygun değillerdi.
    dur,dur esas roman kosecki satan adama uyuz olmuştum. aynı adam zamanında abdul kader keita'yı satmıştı.
    evet o adam farklı zamanlar içinde benim en sevdiğim oyuncaları satmıştı.
    ne kadar acı dim? koca kulüp diyorsunuz, en sevilen oyuncunun gidişinde aynı yalaka herif var.

    gerçi zaman zaman yöneticiler, oyunculara bağlı kalmamak lazımdı ama endüstriyel futbol,oyunu bu tarafa çekti.
    ne acılar gördüm seninle saysam bitmez. ama başarıların allaha şükür daha fazla.
    esasında konu o değil. konu başarı olsaydı çocukluğum beşiktaş şampiyonlukları ile geçmezdi.

    konu vefa.
    galatasaray ne zaman bu kadar vefasız oldu bilmiyorum.
    ne kadar bu kadar acımasız,hain veya iş bilmez oldu.
    eskiden karşı yaka ile farkımızı sorsalar; kupalar,başarılar filan derdik.
    ama en önemlisi ahlakımız vardı. ahlaklı bir kulüp idik. futbolcusuna,çalışanına,taraftarına.

    son wesley sneijder olayı ondan önce felipe melo olayı.
    daha doğrusu son 10 senedir adnan polat ve dursun özbek gibi iğrenç,karakterinde sorunlu pislik adamları başkanımız yapan zihniyetten tiksindim.
    konu bir türlü bağlanmıyor. konu esasında beri başımızda ki yapı.
    artık futbol'dan zevk almıyorum.
    wesley sneijder'in havalimanın'dan giderken verdiği röportajı izledim.
    aynı kosecki gibi aynı keita gibi hissettim.
    aldatılmış, arkandan hançerlenmiş ve umutsuz.
    şundan eminim ki bu kulübü kuran ali sami yen beyin kemikleri mezarında sızlıyordur.
    sizin gibi hainlerin kulübün başına geldiği için...
  • 5115
    mevcut durumdan kurtulusu, maalesef tek basina taraftar cabasiyla olmayacak istir.
    her seyden once bu ulkede ne sebeple olursa olsun, (istisna: onlara hizmet eden bir amac) artik ses cikarma refleksi kalmadi insanlarin.
    evet kalabaliklar onunde durulamaz, evet onunde durulamayacak kalabaligi yaratacak potansiyeli fazlasiyla var galatasaray camiasinin, fakat olmuyor.
    eminim sozlugun cogu farkinda durumun, ayni seyleri hissediyor. bu hissiyatin aciklamasini benden cok daha anlasilir sekilde yapabilecek toplum psikolojisi uzerinde calismis, egitim almis insanlar muhakkak ki vardir burada. o yuzden o topa girmeyecegim.

    benim soylemek istedigim sudur, galatasaray tabani sportif basari olsun veya olmasin, galatasaray markasinin bu sekilde yonetilmesine uzun sure seyirci kalacak turden bir yapi degil. su an mecburen sabrediliyor. bu mecburiyeti yaratan unsurlar arasinda gecmis yonetimler basta olmak uzere (faruk suren'lerden baslayarak) camianin her bir parcasi(biz taraftarlar dahil) bulunuyor. dursun ozbek denen adam sampiyonlar ligi kupasini getirse dahi bu bahsettigim mecburiyet olmasa bir dakika o koltukta barindirilacak bir sahis degil.

    kulup olarak koseye sikistirilmisiz maalesef, bir sure sadece olani biteni seyredecegiz gibi duruyor. kucuk bir ihtimal baskan degisir, fakat bu mecburiyet ortadan kalkmadikca yerine gelecek adam yine ayni tip olacaktir.
  • 5117
    taraftarlar olarak takımımıza olan sevgimizin ve maddi, manevi desteğimizin bu sektörden para kazanan herkes tarafından (teknik heyeti, futbolcusu, medyası ) sömürüldüğü için onların gözünde müşteri olarak görüldüğümüzü düşünüyordum.

    ama sağolsun galatasaray yöneticileri müşteri kadar bile değerimiz olmadığını bana gösterdi. bizim müşteriler kadar hakkımız yok. forma alıp, stada gidip ruhsuz çoğu futbolcudan daha fazla efor harcıyoruz beğendiğimiz kaliteli oyuncuları bile izleyemiyoruz. hatta sahada futbol izleyemiyoruz.

    biz turu nasıl geçeriz diye düşünürken, doğrudan ve dolaylı yoldan parasını verdiğimiz adamlar tatil yapıyor, yöneticiler nereden para götüreceğini düşünüyor, kulübümüzü işsiz güçsüz çevreleriyle başka sektörde alacağının misli maaşla dolduruyor.

    en azından izlemek istediğimiz takıma yararı olan futbolcuları tutun çok şey mi istiyoruz.
  • 5118
    taraftarin soyle bir problemi var- ogrenmemekte israr ediyor. her sey "bu sezon" uzerine kurulu. bu sezon kaybedildigi zaman da "ertesi sezon".

    biraz perspektif icin son 5 seneyi ozet gecelim mi?

    1. galatasaray polat doneminde finansal acidan dogru adimlar atti, futbolda dibe vurdu. aysal terim'le birlikte yeni bir ruzgarla, yeni stada geldi, iyi oyuncular, iyi kadro, iyi yonetimle birlikte iki sampiyonluk kazanildi. hikaye 2013 yazinda basliyor zaten. galatasaray unal aysal doneminin ikinci yarisina girilirken politik gerilimlerden dolayi devletle is yapamaz hale geldi. "20 milyon galatasarayli akp'ye oy verdi"yle baslayan surec sike meselesinin kasinmasi, twitter yasagina verilen tepki, yonetimdeki chp egilimiyle birlikte ters yone gitti. ikinci sampiyonluk sonrasi hukumetle olan islerde catlak derinlesti- aysal yonetimi yeniledi, durust, albayrak ayrildi, terim'in ayrilisinin onu acildi.

    2. devaminda devlet/hukumet adaleti, basini ve yurutmeyi aysal yonetimine dogrulttu. terim kontrati devam ederken milli takim tarafindan ucuk bir teklifle ikna edildi, terim ekurisinden durust ve albayrak'i cikaran aysal zaten buna hazirdi. baski artirildi: yabanci siniri aniden 5+0+3 gibi korkunc bir seviyeye cekildi (nitekimbu sinir fenerbahce'nin avrupa cezasi bitince aniden neredeyse sinirsiz oldu!), asimetrik olarak galatasaray'a kesilen vergi cezalari, stadin devir tesliminin ve ulasiminin bir turlu tamamlanmamasi ve rehin tutulmasi, ikinci sermaye artiriminin yasal olmayan bicimde engellenmesi, spor programlarindaki aysal karsiti cikislar bunun ornekleri.

    3. bu noktada aysal'in hatasi bu isimler temizlerken ve rotayi belirlerken futbolu isin ehli insanlara teslim etmeyisi oldu. mancini'yle yapilan 2014 ocak transfer sezonu, selcuk/burak ve bilimum garip oyuncularla yapilan sacmasapan kontratlar derken finansal fair play kiskacinda kalindi.. bu noktada basa donelim: aysal terim'le goreve geldiginde soylemleri su yondeydi: "yukaridan asagi bir planlama yaptik. takim bitik halde, once iyi bir kadroyla ayaga kalkmamiz gerek. once basari, sonra birlikte altyapi, genc kadro uzerinde duracagiz". aysal'in ikinci doneminde bu genel plan cok kotu bicimde uygulaninca kadro 3-4 yildiz etrafina doldurulmus cop oyuncular haline geldi. ffp baskisiyla prandelli'ye son gun dzemaili ve bitik pandev alinabildi.

    4. aysal'in futboldan bagimsiz uzun vadeli plani icinde riva ve florya vardi. donusumun tamamlanmasi icin bu arazilerin degerlendirilmesi gerekiyordu. divan kurulndan izin istedi, alamadi, ve gorevden donmemek uzere ayrildi. bu noktada galatasaray'in divan kurulunun vizyonu koruyup cephe almak yerine pragmatist davranma istegi one cikti- zira bu noktaya gelinene kadarki son 2-3 yilda goruldu ki hukumete cephe alarak kulubu ileri tasimak mumkun degil, bu sadece galatasaray icin degil, diger kulupler icin de gecerli. bugun gelinen noktada fikret orman iftar programlarina katiliyor, dursun ozbek 15 temmuz organizasyonlarinda, aziz yildirim katar baskonsolosuyla fotograflar cektiriyor filan... divan kurulu galatasaray'in futbol-disi meselelerinin cozulebilmesi icin aysal'in gitmesi gerektigi kararina vardi.

    5. yarsuvat gecici olarak geldi- zaten soylem aninda degisti. sike meselesinde fenerbahce'ye destek veren mesajlar verildi, yerli teknik direktorlere donuldu. sonrasinda galatasaray divan kurulu'nun galatasaray'in basina atadigi isim dursun ozbek oldu. amac stad, riva, florya hamlelerinin muhafazakar bir yonetimle halledilebilmesiydi. bugun gordugumuz su: riva ve florya icin anlasma tamamlandi. stad devir teslimi yapildi. ucuncu senesine girerken futbol yonetimi benim galatasaray'da gordugum en kotu olmasina ragmen hala 1600 imza toplanamamasi, hala basinin dursun ozbek'e tepki gostermemesinin sebebi de saha disindaki islerin aslinda yolunda olmasi. buyuk projelerden geriye tek kalan aysal doneminde yapilamayan ve yarim kalan ikinci sermaye artirimi. ben bunun da onumuzdeki surecte yapilacagini dusunuyorum.

    6. mayis 2018'de kongre vakti geldiginde ozbek kesinlikle secilemeyecek. ozbek'in hangi meseleleri cozmesi icin getirildigi belliydi, ve bu isleri halletti, misyonunu tamamladi. eger galatasaray divan kurulu gercekten ozbek'in uzun vadede basarili olacagini dusunseydi istifalarla tamamen ici bosalan yonetim kuruluna yama yapardi emin olun. ama eminim kimse boyle bir yonetimde gorev yapmak istemiyor, su an herkes ozbek sonrasi gelecek yonetime girmek icin hazirlaniyordur... 2018'de gelecek yeni yonetim 10 sene once polat'la sirket birlesimiyle baslayan, aysal'la stad ve sermaye artirimlariyla suren, ve ozbek'le riva ve florya'nin degerlendirilmesiyle tamamlanan surecin sonunda en buyuk problemlerini cozmek yolunda onemli adimlar atmis bir galatasaray bulacak elinde.

    7. sneijder'in gonderilmesine filan cok takilmayin. galatasaray bu proejelri cozmek icin ozbek'i getirirken 3 sene futbolda cok da basarili olmamaya hazirdi, sneijder bu sene gitmese seneye gidecekti, kalsaydi da bu yonetimle galatasaray'in basarili olmasi mumkun degildi. ayni sekilde tudor'a da cok takilmayin. bu sene ne kadar disiplinli bir takim cikarirsa o kadar iyi, zira gelecek yonetimin kendisiyle devam etmesi imkansiza yakin. defalarca yazdim, galatasaray'in oyuncularinin kontrat surelerine bakarsaniz bu takimin 2018 yazindan once duzluge cikmasi imkansiza yakin, cunku takim cop oyuncu dolu. ancak bu yaz ve 2019'da galatasaray kadrosu son 5 senede yapilan kontrat hatalarinin buyuk kismini temizlemis oalcak, ve beyaz bir sayfa acilabilecek. dursun ozbek'in bu sene yapabilecegi en buyuk katki, 2018/2019 sezonunda yararli olabilecek parcalari takima katmasi. yoksa sneijder bir sene daha oynamis oynamamis, tudor kalmis ya da gitmis cok farketmez...

    ***

    ben galatasaray divan kurulu ve liseci anlayisin galatasaray'in onundeki en buyuk engellerden biri oldugunu dusunenlerdenim, zira yonetimde regule edilemediklerini (isbecer'in aciklamalari) ve bu durumda halinin altina supurmeye cok megilli olduklarini gorduk. gucu elinde tutan gruplarin boyle davranmalari sasilacak bir durum degil. ancak, galatasaray kulubu o kadar da salak degil. konjonktur kulubu belli pozisyonlar almaya itti, o kadar. daha iyisi olabilir miydi, cok daha iyisi olabilirdi. ama cok daha kotusu de olabilirdi. kulup kritik bir donemecte bugunune degil, gelecegine yatirim yapmayi secti ve bugun bunun bedelini dursun ozbek formunda oduyoruz :).

    galatasaray'in orta vadede gelecegi icin en onemli kirilma ani bir sonraki yonetimin sundugu futbol akli ve yapilanmasi olacak. zira galatasaray tum saha disi hamlelerine ragmen finansal olarak hala cok kotu durumda, ve futbol yapilanmasini duzeltmezse hersey cope gider. son 20 senede avrupa seviyesinde futbol aklini malesef hic sunamadik, terim donemleri disinda futbol hafizamiz hep silindi. en buyuk devrime burada ihtiyac var, fakat galatasaray'in dumenini tutanlar futbolu isi bilenlere emanet etmekten hepimtina ettiler.

    galatasaray'in son savasi da budur benim gozumde: futbolun bilenlere emanet edilmesi. sunu belirteyim, bu turkiye'de henuz yapilmis bir sey degil.

    yine de her ne olursa olsun siz galatasaray'liliginizi kaybetmeyin, sogukkanliliginizi da. her sey duzelir, galatasaray tekrar tas gibi takim olur. bugunler de gecer. belli mi olur, belki galatasaray tekrar batili dahi olur.
  • 5120
    kulüp olarak tam bir sorun yumağı haline gelmiş durumda. durum tam arap saçı yani. kulübün yönetimi galatasaray lisesinden mezun çıkarcı, küçük olsun bizim olsuncu, en az 20 milyon taraftarı kulübü galatasaray lisesi mezunlar derneği zanneden bir zümrenin elinde. mevcut başkanı tarihinin en kötü başkanı ve işin daha da vahim kısmı bir kukla olma ihtimali. futbol dışı branşlarda küçülme adı altında kalitesizlik akıyor. futbolda ise teknik direktörü yine tarihin en kötü teknik direktörü. futbolcuları ise tam ruhsuz, kalitesizler ordusu*. takım kaptanı yüzsüzün, çetenin teki. tataftar grubu kendi fikrini para karşılığı satan satılmışlar. sorun çok anlayacağınız.

    bu kulüp bu sarmaldan çıkmak istiyorsa ki bence sadece aklı başında gerçek arma sevdalısı taraftarlar harici istemiyor ilk önce tüzük değişmeli. kulüp lisenin oyuncağı olmaktan kurtulmalı. ardından yönetim değişecek. yeni yönetimin yapacağı ilk iş ultrasucuk grubunu dağıtmak olmalı. ardından ilk olarak igor tudor ve selçuk inan kulüpten gönderilmeli. ardından yavaş ve emin adımlarla, doğru maaş politikası ve kadro mühendisliği ile futbol takımı kurtarılmalı. futbol takımı başarılı olduktan sonra aynı işlem futbol dışı branşlara da uygulanmalı. son olarak terbiyesizce kulüpten gönderilen ergin ataman, wesley sneijder gibi isimlere iade-i itibar yapılmalı.

    tabi bunlar hep hayal.
  • 5121
    29. yaşımın ilk dakikalarindayim ve geçmiş 29 yıla baktığımda hayatımın en mutlu günlerinin içinde hep galatasaray vardır.

    galatasarayın kuruluş amacını bir yere koyalım. baktığınızda bu galatasarayın sahibi ülkenin en iyi okullarından birinin eski öğrencileri olarak gözükmekde. geçmişteki takım rekabetlerine baktığınızda galatasaray, metin oktay dönemine kadar ülkenin pekte popüler bir takımı değildi. galatasarayı galatasaray yapan ve şuan baktığınızda ülkenin en fazla taraftarı olarak gözüken galatasarayı bu günlere getiren tartışmasız metin oktaydır. şimdi bir düşünelim metin oktay olmasaydı 2017 de galatasaray nasıl bir takım olurdu. ben size söyleyeyim. istabul erkek lisesinin takımı olan istanbulspor gibi bir takım olurdu. yani taraftarı olmayan ve 1-2 sponsor ile ayakta kalmaya çalışan bir takım. evet belki biraz abartmış gibi görünebilirim ancak galatasaray taraftar topluluğunun %99.999luk bir kısmını oluşturan "galatasarayı karşılıksız seven" insanlar sadece galatasaray yenildiğinde içten ağlayan insanlardır. bunu fenerbahçe şampiyon olduğunda galatasaray lisesinin arkasındaki evlere asılan dev fenerbahçe bayrağına bakarak görebilirsiniz. yani burada galatasaray kimsenin kavgası değil, sadece yükselmek ya da kolay yoldan para kazanmak için kullandığı bir araç.

    gelelim günümüzdeki galatasaraya. günümüzde stadyum yönetiminden tutunda 5 para etmez galatasaray tvsine kadar kimse galatasaray için birşey yapmıyor. son oynanan ve uzun yıllar sonra fenerbahçe seyircisine açılan maçta içeri galatasaray stad müdürünün kapıda karşılayarak biletsiz aldığı fenerbahçe taraftarlarını örnek verelim. galatasaray için çalışan bir insan sizce buna izin verir mi ? yalansa yalan desin ve çıksın konuşsun ve bunun bir dedikodu olduğunu söylesin. aksi takdirde bu konu araştırılsın.

    galatasaray tarihinin en iyi başkanı olan ünal aysal ı, galatasaray adı ile ön plana çıkıyor diye el çektiren bir galatasaray topluluğu var. bu topluluk galatasaray cemiyetinde yer içer, hesap ödemez ve hatta galatasaray için bir kuruş harcamaz. ama klüp başkanının kim olacağına bunlar karar verir ve bizim gibi tüm varlığını maddi manevi galatasaraya yatıran insanları yok sayar. işin aslına baktığınızda bu vurdumduymaz ve galatasarayı hunharca paylaşan insanları gördükçe galatasaray için kendimizi boşuna parçalıyoruz. galatasarayın belkide tarihindeki en hırslı futbolcusu, kendini galatasaray için parçalayan felipe melo yu sırf basındaki baskı yüzünden satabilen vasıfsız bir insan tarafından yönetiliyor galatasaray. ligde kendi evinde 2 flaş galibiyet aldı diye galatasarayın başına getirilen igor tudor un, galatasaray futbol tarihinin en iyi 10 futbolcusundan biri olan wesley sneijder i göndermesini unutmamak gerek.

    tüm galatasaray taraftarlarına çağrımdır.

    eğer gerçekten bir galatasarayı tekrardan yaşamak istiyorsak, yumruğumuzu dahada fazla sıkarak galatasaray için büyük bir kavga vermemizin zamanı gelmiştir.

    galatasaray adasını hurdalığa çevirenlerden,
    rivayı peşkeş çekip parayı babasının parası gibi harcayanlardan
    galatasaray basketbol takımını sahipsiz bırakanlardan
    türk telekom arenadaki taraftar yollarını iyileştirmeyenlerden taraftara eziyet çektirenlerden, hatta stad yolunu ısrarla cendere yoluna bağlamayanlardan
    başarısız bir başkanı tekrar başkan seçenlerden
    galatasaray komisyoncularından
    "yönetim istifa" diye bağıran taraftarı tekme tokat dövenlerden

    kısacası galatasarayı yarıştan koparan sözde galatasaraylılardan hesap sorma vakti gelmiştir.
  • 5122
    siz anlamıyorsunuz galiba, ya da ben anlamıyorum. her ikisini de kabul ediyor ve saygı duyuyorum.

    bunu özellikle belirttikten sonra, yazar olduğum için hakkımla burada düşüncelerimi paylaşmak isterim.

    yaşım 25, uefa kupası zamanlarında ilk okula gidiyordum 8 yaşındaydım yani, arsenal maçını izlemek için uyuyor numarası yaptığımı hatırlıyorum, gizli gizli bakardım televizyona, yani çocukluktan geliyor bende galatasaray sevdası, sokakta frikiklerin başına geçerken hagi hagi hagi diye bağırırdık hep. bu örnekler artar, ancak demem o ki dostlar o zamanlardan beri galatasaray sevdamız eksilmedi. ta ki 3-5 ay öncesine kadar...

    galatasaray maçı izlemez, maç izlemezmiş gibi özetini merak etmez, özetini merak etmezmiş gibi sonucuna bakmamaya başladım.

    yazının başındaki çelişkiye gelirsek, kimisi diyor ki; kümeye düşsek biz hep burdayız galatasaray'ın yanındayız biz taraf ve taraftarız. saygı duyorum kardeşim hayat senin.

    şahsım adıma da yaşadığım hayat benim ve artık böyle bir galatasaray, ben böyle bir lise oluşumu, böyle bir takım istemiyorum ve asla desteklemeyeceğim maddi ve manevi.

    galatasaray'dan bir kaç soğuma sebebi yazmak isterim.

    1- büyük başarılar kazanıp kazandığımız başarının üzerine koyamadık. 2000 üzerinden 17 yıl geçti hala uefa kupası diyoruz. evet tamam var, yok demiyorum ancak 17 yılda 1 kez daha final görülemez miydi ?

    2- burası türkiye tamam anlıyorum, yiyici,ölücü,menfaatçi,haksız yapılan şeyler çok biliyoruz tamam. bunu kaç oldu belirtiyorum, kaç oldu şu cümleleri buralara yazıyorum anlamamakta mı ısrar ediyorsunuz veya anlayıp kabul mu edemiyorsunuz bilmiyorum da en çok kanıma dokunan şeylerden olan açıklıyorum tekrar,

    4 yıl şampiyonlar ligine katıl,3 yıl şampiyon ol, 1 çeyrek, 1 son 16 gördü bu takım 4 yıl içerisinde* bu ne demek biliyor musunuz? kurulan kadro, harcanan parayla kazanılabilecek maksimum başarıları hemen hemen kazanmışsınız demektir. peki futbolda başarı kazanılınca para kazanılıyor demi büyük paralar dönüyor.
    şimdi geliyorum akıl almaz zor soruya. peki dostlarım bu başarılar,paralar kazanılırken bu paralar nereye gitti ?
    ya da bizim gibi küçük takımlar maksimum başarısı şampiyonlar liginde çeyrek final oynamak iken zarar mı etti ?

    1. ihtimalde lise yedi dersiniz eyvallah der, tamam şimdi yeter gidin dersin. 2. ihtimal gerçek ise daha acıklı daha rezalet daha saçma. başarı kazanıp nasıl zarar ediyosan kazanma.

    3-fatih terim ve arda turan
    a- arda turan, kardeşim bırakın adam nerede ne yapıyorsa kendi aptallığı veya zekasıyla yapıyor. bizde yetişmesi hala bizimle olması anlamına gelmez her zaman. abartmamak lazım bazı şeyleri. dersin ki bana frank lampard, francesco totti o zaman susarım istediğiniz kadar konuşun tartışın derim. ama bana göre zihin olarak bayrampaşa dan öteye gidemeyen şahsı başarısı dışında konuşup tartışmaya gerek yok.
    b- fatih terim. bu abimize saygım sonsuz, ancak son geldiğinde şampiyon olurken, şampiyonlar liginde başarılar kazanırken gitmeyecekti. gitti ve bitti. uzatmanın alemi var mı kardeşim ? bu adamın da geçmişine saygı duyuyor, gördüğünüz gibi sadece bizim için artık sıradan bir adam gibi yazıyorum.

    4- belki daha vardır sebep ama son yazıp bitiriyorum

    taraftar kardeşlerim hani biz diyoruz ya bütün başarıları ilk biz yaşadık türkiyedeki başarıları ilk biz tattık avrupa da en çok biz türkiyenin adını duyurduk falan.
    peki abi biz niye hala geçmişten destek alıp geleceğimizi inşaa edemiyoruz ? niye biz ilk başarıları yaşarken hala geçmişteki başarıları konuşuyoruz ? neden her seferinde 1 ileri 2 geri gidiyoruz ? neden bunda da öncü olamıyoruz ?

    mesela şu an beşiktaş şampiyon oluyor falan filan, hadi bir şey deneyip çıkaralım şenol güneş i ne başarı kalır ne bir şey. ben size şenol güneş gitsin demiyorum işte dostlar ben size şenol güneş bir işi başarırken o gittikten sonraki başarıları veya başarı için savaşmaya devam edilsin. yeni taze kanlar devam etsın 70 yaşındaki mircea lucescu lara dönülmesin. gençleşelim,iyileşelim,ileriye sağlam adım atalım.

    umarım anlatabilmişimdir,

    bu saçma düzenin körü körüne bir parçası olmayacağım artık.
  • 5124
    son yıllarda yaşadıkları adeta zirveden dibe nasıl düşülür dersi gibi. bundan birkaç yıl önce "real madrid'i 5-1 yeneriz, yenebilir miyiz?" hesabı yaparken şimdi birçok kişinin adını söyleyemediği takıma karşı çaresiz, rezil oynuyoruz.

    çok net, galatasaray zirveden dibe çekilmiştir. bunun için de başkan olacak kişi görevlendirilmiştir. yazık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın