• 476
    gstv ve galatasaray dergisi dışında medyada direkt veya dolaylı şubesi olmayan, sevenleriyle, gönül verenleriyle bir bütün, tarihiyle, duruşuyla, boyun eğmeyişiyle, başarılarıyla, karakteriyle ve bir mensubu olmaktan gurur duyduğum türkiyemin tartışmasız en başarılı ve dünyada en çok bilinen futbol kulübü. büyüklüğünü izah etme, bas bas bağırarak, medya organlarını içten fethedip lehinde konuşturarak kanıtlamaya çalışma gereği bile duymayan takımım...
    hani doğuştan cimbomluyum ama kalbimle, istem dışı olduğu kadar aklımla ve bilincimle, tarihe, somut kanıtlara ve mantıklı argümanlara dayandırarak ta seviyorum cimbombomumu...işte asıl bu sevgilerin en güzeli!

    çok doluyum be sözlük
  • 478
    kendisine yakışan açıklamayı yapmıştır.

    -------alıntı------
    kamuoyu açiklamasi

    galatasaray spor kulübü erkek basketbol şubesinde yurtdışındaki hazırlık maçlarında maalesef spor ahlakı ve galatasaraylılık ruhu�yla taban tabana zıt bir olay meydana gelmiş, bir galatasaray basketbolcusu başka bir kimlikle sahaya sürülmüş ve oynatılmıştır. kulüpte çalışan bazı profesyonellerin isteği ve izniyle gerçekleştiğini yeni öğrendiğimiz bu olay galatasaray spor kulübü, galatasaray camiası ve bütün galatasaraylılar adına büyük bir utançtır. bizlere bu utancı yaşatanlar adına galatasaray spor kulübü olarak tüm spor kamuoyundan ve türkiye�den özür diliyoruz.

    tüm camiamızı büyük bir üzüntüye boğan bu olaya neden olan ve galatasaraylılık�tan nasibini alamamış sorumlu tüm idari ve teknik kadronun kulübümüzle ilişkisi hemen kesilmiştir.

    saygılarımızla

    galatasaray spor kulübü yönetim kurulu
    -----------alıntı------
  • 480
    sevenlerini, aşıklarını üzmüş takım, kulüp, hayattır. adının karıştığı hile olayında başkanının, yöneticilerinin suçu yoktur, inanıyoruz buna ama insan üzülüyor sevince. seven insan, sevdiğinin adına toz zerresi kadar da olsa leke gelsin istemez.

    bugün dışarı çıktığımda, kendimi ilk defa fenerli gibi hissettim. hani hep şikayet ederdik, iddia ederdik ya; "şike yapıyorlar" diye ya da az bağırmadık "para! şike! işte fener işte!" diye. işte onlardan biri gibi hissettim kendimi. ve bugün tekrar anladım ki, iyi ki galatasaraylıyım. belki kurulduğu tarihten beri yaşadığı en kötü olaydı, basketolda şike yapması ama bu duyguyu başka hiçbir zaman yaşamadık. ve bundan sonra da inşallah yaşamayacağız. fenerliler ya da açık açık şike yapan kulüpler gibi değiliz ve olmayacağız hiçbir zaman. işte galatasarayın farkı bu. yapılan hatalardan ders almayı bilmek ve bir daha tekrarlamamak. teşekkür ederim galatasaray, yaşattığın ve yaşatmadığın herşey için.

    son olarak; şu türküyü söylemek istiyorum senin için;

    "bak içime gör beni, tut elimden yak beni. istemezsen bu aşkı, otur baştan yaz ßeni..." peşindeyiz!
  • 481
    bir fenerbahçe taraftarının gözünden dinlemek gerekirse;

    --- alinti ---
    simdi dusunuyorum, bugun galatasaray'in gosterdigi tepkiyi; ayni olay fenerbahce'nin basina gelse neler hissederdim, ne yapilirdi diye; ve nedense hakkaten bu saygi duydugum ve takdir ettigim durusu sergilemeyecegimizi neredeyse adim gibi biliyorum. kuvvetle muhtemel teknik heyeti kovmak dursun -bogdan tanjevic'e neler yapti sabredildi, bu mu sonu olurdu allah sakina?- , aziz yildirim yuksek ihtimalle cikip "hazirlik macinda ceza da cekmek neymis?" gibilerinden birseyler soylerdi. iste o zaman is adami ile spor adami ayriligi yine yeni yeniden ortaya cikardi.

    velhasil resmi sitesindeki aciklamasi ile olsun, verdigi tepkiyle olsun, gosterdigi durus ve sifir taviz ile olsun saygiyi hakeden asirlik bir camiadir, rakiplerin guzellerindendir.
    --- alinti ---
  • 485
    herşey fenerbahçe derbisinin ilk dakikalarında başladı aslında. baros'un türkiye liglerindeki en haz etmediğim oyuncu tarafından sakatlanması içimde bir burukluk oluşturmuştu zaten. sanki o zamandan ne olacağını hissetmişim gibi. kadıköy'de yine yenildik onlara. üzülmedim mi? tabi ki üzüldüm ama hırs yapmadım. işin en basit noktasında giden sadece bir 3 puandı ve önümüzdeki haftalar boyunca onlardan bir sürüsünü alma şansımız vardı. ki aldıkta... o haftadan beri puan kaybetmedik henüz. ama bazı taraftarlarımız hırs yaptı. onları da anlayabiliyorum. o saha da daha sadece 3 ay önce galatasaray'a gelmiş keita bile sinirden roberto carlos'a yumruğu patlatıyorken, yıllardır kadıköy'de aynı eziyeti çeken galatasaray taraftarına kimse artık hissettiklerini içinde tutamayıp, dışarı saldığı için kızamaz. zaten kızsalar da, eleştirseler de bireysel olarak yani galatasaray taraftarı olmaktan bağımsız kişiliklerimiz olarak bizler hiç bir zarar görmüyoruz. ne okullarımızdan atıyorlar bizi ne işlerimizden çıkarıyorlar. hayır, olan bize olmuyor, galatasaray'a oluyor. o basketbol maçında sahaya girenler, küfür edenler, derbilerde, maçlarda olay çıkartanlar bir şekilde maçlardan sonra ortadan sıvışıp, evlerine gidip, rahat yataklarında uyuyorlar. ama ertesi gün canavarların eline düşmüş gazete manşetlerinden nasibini alan galatasaray oluyor. galatasaray'ın itibarı, saygınlığı azalıyor. galatasaray'ı gerçekten seven taraftar sırf derbilerden puan kaybettikten sonra arkadaşları onlarla dalga geçiyor diye, bir sonraki derbiye gelip, sahaya girip diğer takımın oyuncusuna şaplak atarak, küfür ederek, sırf kendi hırsları uğruna galatasaray'a zarar vermez. insan gibi tepki göstermenin yolları da vardır. galatasaray'ın futbol ve amatör branşlarında ki tüm maçlarına gider, hiç bir salonu/stadı boş bırakmaz, tam destek gösterip o takımları şampiyon yaparsınız işte asıl tatmin ordadır, küfürde değil.

    cemal nalga skandalına değinemeyecek, yiğit şardan'ın istifası için "afferin iyi yapmış, gerçek galatasaraylıymış" diyemeyecek kadar utanıyorum. benim galatasaray'ımın hiçbir şekilde, kıyısından bile bu şekilde bir olaya karışmaması lazımdı. hangi mantık bu oyunu düzenledi, ne dolaplar dönüyor bilemeyiz ama alın işte, yine olan galatasaray'a oldu.

    kötü bir zamandan geçiyoruz, orası bir gerçek. ama bizi bir arada tutacak olan oturup herkesin ben nerede hata yaptım diye düşünüp, hatasını bulup, düzeltmeye çalışması olacak. buna yönetim, taraftar, hepimiz dahiliz. en önemlisi kendi hırslarımız uğruna galatasaray'ı kurban etmeyip, ona zarar vermemek. çünkü bu kötü zamanlar geçip, güzel bahar ayları geldiğinde mutlulukları yaşayabilmemizin yolu bundan geçiyor.
  • 489
    yıllar içerisinde kazandığı sportif başarıların yanında kurduğu yan kuruşlarla marka değerini yükseltmiş türkiyenin en büyük markasıdır. kazandığı her başarıyı bir taş blok olarak düşünürsek galatasaray türk spor kulüpleri arasında keops tur. galatasaray piramidik yapısının her bir blogunda akıtan terler, binlerin sevinci vardır. yaşanan son talihsiz olaylar galatasarayın marka değerini akşam rüzgarlarının keopstan kaldırdığı toz kadar düşürmüştür.

    eğer galatasaray ın marka değeri cino, meybuz, dönerci deli dino seviyesinde olsaydı marka değeri tabanı gördü denilebilirdi.
  • 491
    rijkaard neeskens baros elona keita kewell... derken türkiye standartlarını aşmaya başlayan futbol takımı, yapılan mükemmel projeler, her şeyin takır takır işlemeye başlaması ile özellikle kendi içinden bazı kesimleri derin düşüncelere sevk etmeyi başarmış kulüp. aklıma can yücel in işçi marşı ndan bir bölüm getirmiştir*

    hava döndü cimbomdan, cimbomdan esiyor yel
    dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı
    bahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı
    bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel
    hava döndü cimbomdan, cimbomdan esiyor yel
  • 493
    galatasaray; yurt dışında saygın bir üniversiteye kabul edilmiş çocuğunuzdur. şölye ki;

    ondan güzel haberler alırsınız, gazeteyle, televizyonla duyarsınız başarılarını. eve şiltlerini,plaketlerini gönderir. izne gelir yanınıza telefonu susmaz , tebrik üzerine tebrik yağar. bir gün bir başarısız işe imza atar ama siz ilk kalkıp bağrınıza basarsınız. siz cesaretlendirirsiniz tekrar. haksızlığa uğrar, oturduğunuz yerden kalkıp bağırasınız gelir haksızlık yapanlara.
    galatasaray; gurbetteki yalnız çocuğunuzdur. siz de onun tek destekçisi.
  • 494
    uefa kupasında yaşadığım gururu az önce bana yine yaşatmıştır. şöyle ki;

    iki tane yabancı müşteri geldi dükkana. zerre türkçe yok. konuşma şu:

    -hello. ( selam )
    - hello. how can i help you?(aleyküm selam, buyrun )
    -we are looking for some products. *(bazı ürünler arıyoruz)
    - humm. i haven't got it. but i have got a catalogue. you can look it and choise. (şu anda onlardan yok elimde fakat katalogdan seçip beğenirseniz başka bişi veririm) ( akabinde dolabı açtım galatasaray atkısı düştü. üfledim tozunu sildim koydum yerine )
    - oh great, galatasaray. ( oo galatasaray )
    - do you know? ( bilir misiniz? )
    - everyone know galatasaray in spain. ( ispanya da herkes bilir )
    - this is big honor for us. ( bu bizim için büyük onur )

    heyt be galatasaray sen nelere kadirsin.
  • 497
    tarihinde ilk defa hakkında şaibeler bulunan birine görev verilmiş (bkz: nur gencer), geçmişte hakem dövdüğü için dışlanmış biri de (bkz: tuğrul demir) basketbol şubesi koordinatörü yapılmış sarı-kırmızım.

    -ne güzel.. ne güzel. böyle devam. siktiredin etiği metiği. hızla çürümeye devam edin. tribünlerdeki çürüme bu kadar sirayet etti demek bu kulübe. sporcunun zeki çevik ve ahlaklısıymış filan geçin bu işleri. kazanmak için her şey mübah nasıl olsa. hızla fenerbahçeye mi benziyoruz ne.
  • 500
    güzel takım. ama taraftarı bazen saçmalıyor malesef. bunu görüp şaşırıyorum. başka takım başlıklarına yazı yazmam, o yüzden kendi takımım üzerinden eleştiri getireyim.

    şimdi arkadaş beşiktaş gidiyor manu'yu yeniyor deplasmanda. iyi güzel. sonra yorumlar. işte, "bjk yedek takımı yenmiş de, yok efendim 96'nın aynısıymış da, yok gs daha güçlü manu'yu elemiş de, ondan kelli gs ve fb avrupa'da başa oynayan takımların as kadrolarını yenememiş de etc." bu tip abuk sabuk yorumları okudum maç sonunda. gslisi, fblisi, bjklisi de konuştu durdu. ulan arkadaş manyak mısınız? cidden mantığım almıyor hani. yahu bjk dediğin takım büyük değil mi? niye yenemesin manu'yu? tamam elbette futbolda bir manu gerçeği var ama bu kadarına da pes yani. biri ona çemkiriyor, diğeri nasıl yendik diyor, bu maç üzerinden diğer maçlara yöneliyor filan garip yani.

    maçı canlı izledim ben de. yavan bir maçtı son 5 dakikası hariç. bjk iyi top oynamıyor halen daha aynı şeyi söylüyorum. iyi savunma iyi futbolu getirmiyor malesef. benim kafama takılan nokta ise başka. spiker diyor ki maç sırasında; "bjk avrupa'da son deplasman galibiyetini chelsea önünde aldı". gerçekse inanması zor. benim bildiğim o maç 2003'te. biz 2009'dayız. yukarıda bjk büyüktür diyorum, tekrar hatırlatayım bjk büyük takım. ama bu nasıl durumdur anlamak zor. arkadaşla maç öncesi konuşuyoruz. mırın kırın ediyor. yahu diyorum "yeneceğiz" demek bu kadar zor mu allaşkına? anlayamadığım ezikliklerden biri. asla da anlayamayacağım. 90'ların başını oynamıyoruz biz artık. futbol sadece bütçelerin konuştuğu bir arena da değil. o bahsettiğim 2003 yılı önemli. mesela düşünelim. manu, bjk değil de inter'le oynuyor olsaydı aynı pozisyonda. hani herkesin kılıf taktığı o yedek kadroyu görebilir miydik sahada dersiniz? bence göremezdik. çünkü bir takım 5'er yıl arayla avrupa'nın isim yapmış takımlarını yenip bunu başarı diye sunuyorsa eğer taraftarına, ve dahası bu sunulan şeyi paşa paşa kabul ediyorsa o taraftar, 5 yıl sonra da real madrid'i yener bjk. düzeniniz buysa devam edin! ama büyüklük kelimesini sorgulamayı da ihmal etmeyin.

    diğer bir konu da en başta söylediğim gs taraftarına. ben avrupa maçlarını milliyetçi gözlüğüyle asla izlemedim, çocukluk yıllarında belki, ama şimdi öyle olduğumu söyleyemem. gs dışında herhangi bir takımla ilgilenmediğimden, bir fb'nin bir bjk'nin avrupa'da kazandığını ve kaybettiğini hep futbol bakışıyla değerlendirdim, öyle de yaparım hep. manu maçında da aynısı oldu. sıkıcı maçtı, belki tempolu. son dakkalarda rüştü'nün kurtarışını alkışladım filan. "bjk kazansın ulan" diye yapmadım bunu, hareketinin karşılığı buydu bana göre. sözlüğe bakıyorum, millet methiyeler düzmüş. işte "bjk taraftarı şöyle, işte takım böyle. ben bjk'ye ölürüm, biterim, ama gsliyim!" pardon ya. o nasıl oluyor allasen? hea ortaokul çağlarındaysan geçiş dönemindesindir derim, zira türkiye'de herhangi bir büyük takım taraftarı olmak arasında sanıldığı gibi bir fark yoktur, asıl mesele onu taşıyabilmektir. sen şimdi çıkıp "arkideş bu bjk, romantizm, manu, taraftar ama ben gsliyim yæ" dersen hadi siktir ordan derim ben de sana. biraz haysiyetli olun, çocuksanız sözlüğü oynayamayacağınız yerlere kaldırsın anneniz. bu kadar basit.

    bir de bjk taraftarı üzerinden geçelim. ben sevmiyorum türkiye'deki tribün tayfasını. belli bir kimliği yok malesef. bir ingiliz'e, ispanyol'a gayet güzel geliyordur, ama uzaktan. bunla da asla övünülmesini istemem. hea dersenki "ali sami yen hell" yerini çarşı'ya bıraktı ondan böyle söylüyorsun. yok arkadaş. ben o dönemleri de gayet iyi biliyorum. barcelona bjk ile maç yapmaya gelirken, adamlar çıkıp "inönü'den niye korkalım ali sami yen'e gitmiyoruz sonuçta" dediklerini de iyi bilirim. ama benim hayalimde tribün resmi asla o değildir. bir arsenal modeli kafamda, öyle uzanamayacağım yerde hep durur. belki yeni stadla olur bu. insan gibi futbol izleyip insan gibi takımını destekleyen adamlar olacaktır illaki. benim gibi düşünenler vardır muhakkak, ya da olmalıdır bilemiyorum.

    ha bir de ayağa kalkmayan fenerli filan olmasın, mallaşmayın, sürü psikolojisiyle hareket etmeyin, zira sen insansın tuttuğun takım da galatasaray!
App Store'dan indirin Google Play'den alın