ben böyle değildim sonradan oldum, seni gördükçe, yaşadıkça arttı sevgim galatasaray'ım, hele bir de tribüne alıştıkça artık kopamayacak bir bağ halini aldı.
ne çok örnekte düşünüyorum galatasaray'ı. üstelik karşıdaki insanların da haklı sebepleri olabileceği durumlar oluşuyor, bir kıvırmacadır gidiyor.
hafta sonu izmir'den arkadaş gelecek:
iç ses: yahu bu hafta cumartesi idi değil mi maç? kıvırmam lazım.
dış ses: çok özledim canım hakkaten ya, tüm cumartesi gezeriz, yalnız akşam malesef bir düğün var, mecburum gitmeye, çok üzüldüm yaa.
kursa kayıt yaptırılacak, arkadaşla gün tartışılıyor:
iç ses: salı perşembe olmaz, pazartesi çarşamba daha uygun, bu sene uefa dayız, maçlar perşembe günü genelde. hafta sonuna itiraz etmem lazım, cumartesi ve pazar gündüz
sarayın sultanları'nın maçları başlar yakında.
dış ses: bence pazartesi-çarşamba gidelim; diğer günlerdeki hoca verimli değilmiş diye duydum.
hafta sonu planı yapılıyor, bu hafta sonu diye ısrar ediliyor. haftaya arkadaşın işi var çünkü:
iç ses: bu hafta maç sami yen'de, haftaya deplasman, tv bulsam yeter ama kız gelemiyor ya, öbür hafta da sami yen ama pazar günü maç, hmmm...
dış ses: tamam canım öbür hafta gidelim, ama pazar erken dönmemiz lazım, ertesi sabah çok önemli bir toplantım var, şöyle saat akşam üstü 4-5 gibi istanbul'da olalım ki hazırlanabileyim.
bir bakıyorsun hayatını ona göre planlamışsın. işte öyle bir şey galatasaray benim için.
deli dediler bana güldüm geçtim, ben bu yolu kendime bir gün seçtim.
* * hepsi
sevdadandır.