• 278
    izm'gillerden bir ilk 11.

    1. kaleci: albert camus (bkz: absürdizm)

    2. defans: paolo maldini (bkz: empresyonizm) - hiçbir kuvvet beni bu statta * 25.000 kişi olduğuna inandıramaz!

    3. ortasaha: steven gerrard (bkz: anarşizm) - şutunuzla sadece kaleciyi geçmeyi değil, onu yok etmeyi düşünün.

    4. ortasaha: socrates brasileiro sampaio de souza vieira de oliveira (bkz: ismi yeter be)

    5. ortasaha: metin kurt (bkz: anti-kapitalizm) - futbol arsada güzeldir, borsada değil!

    6. forvet: hristo stoichkov (bkz: militarizm) - beni durdurmak için tabancaya ihtiyaç duyarlardı. ama messi’yi durdurmak için makineli tüfeğe ihtiyaç var.

    7. forvet: romario (bkz: fatalizm) - tanrı beni gol atmam için gönderdi.

    8. forvet: zlatan ibrahimovic (bkz: egoizm) - en iyi olduğumu bilmem için ballon d'or'a ihtiyacım yok.

    9. forvet: george best (bkz: hedoizm) - paramın yarısını kadınlara, alkole ve arabalara harcadım kalan kısmı ise boşa harcandı..

    10. forvet: gary lineker (bkz: realizm) - futbol basit bir oyundur; 22 kişinin 90 dakika topu kovaladığı sonunda her zaman almanların kazandığı bir oyundur.

    11. forvet: johan cruyff (bkz: minimalizm) - en güzel gol, boş kaleye atılan goldür. - futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır.

    direktör: sir alex ferguson (bkz: skeptisizm) - bir italyan bana tabaktakinin makarna olduğunu söylese emin olmak için sosun altını kontrol ederim. sis perdesinin mucidi onlar.

    hakem: pierluigi collina (bkz: satanizm) - bu cehennemi çok seviyorum!

    *
  • 288
    dünya üzerinde futbolu 'football' olarak kabul eden ülkeler gibi, onu 'soccer' olarak kabul eden ülkeler (abd ve kanada'dan başka bir ülke yok) de var.

    amerikalılar tarafından futbol denilince akla gelen ilk şey elbette kendi icatları olan amerikan futbolu oluyor. bunun dışında geri kalan her yerde futbol kelimesi denilince bizim bildiğimiz 11'e 11 oynanan, elin kolun dahil olmadığı gerçek bir 'ayak oyunu' geliyor.

    peki bunun nedeni nedir?

    abd’de gündem ‘futbol’ olunca akıllara kendi kurdukları oyunun finali gelir. politikacıları, eğlence dünyası, medyası ve sokaklarıyla bütün ülke pazar günü oynanacak dev şampiyonluk maçını konuşuyor olur. ancak amerikalıların ‘super bowl’ dedikleri bu dev finaldeki futbol, dünyanın geri kalanında ‘futbol’ olarak bilinen spordan farklı. gelin görün ki, abd’yi adeta kilitleyen bu dev final maçı, bu ülkede olan biten her şeye çok duyarlı küresel medyanın umurunda bile değil. dünya ile abd arasında benzeri bir zıtlığı ise yazları düzenlenen ve dört senede bir yapılan dünya kupası maçlarında yaşıyoruz. (şampiyonlar ligi ve diğer kıta içi organizasyonlarda da)

    --- alıntı ---

    ingiliz tarihçi eric hobsbawm, ‘’20’nci yüzyıl her açıdan tam bir amerikan yüzyılıydı. futbol hariç!’’ diyor. hollywood’un muazzam etkisine rağmen ne beyzbol, ne basketbol ne de amerikan futbolu, futbol kadar küreselleşebildi. kendisini hep ‘dünyanın özeti’ olarak gören amerikan kültürü ise, kürenin en büyük heyecanı olan futbolu hep ‘yabancı bir kültür’ olarak görüp direndi. abd’de futbol, güney amerika’dan gelen göçün patladığı son 15 yıla kadar kitlesel bir spor bile değildi. bugün bile maçları seyreden seyirci sayısı baz alındığında, bütün dünyada ilk sırada yer alan futbol, abd’de hala ilk 5’e bile giremiyor. beyzbol, amerikan futbolu, basketbol ve buz hokeyinin ilk dörtte yer aldığı popüler sporlar listesinde futbol, ‘tazı yarışı’ndan hemen önce 9. sırada yer alıyor.

    abd ile dünya arasındaki bu derin görüş ayrılığı daha spor literatüründe başlıyor. bizim ‘amerikan futbolu’ dediğimize amerikalılar ‘futbol’ diyor. bizim ‘futbol’ dediğimize ise ‘soccer’ diyorlar. futbol yerine ‘soccer’ tabirini resmiyette kullanmaya devam eden avustralya da 2004 yılında pes ederek, federasyonunun adını ‘futbol federasyonu’ yaptı.

    aslında, “soccer” sözcüğü de sporun kendisi gibi ingiltere orijinli. 1863 yılında ingiltere’de “the football association (futbol federasyonu)” oluşturuldu. bu birlik, futbolda topun elle taşınmasını yasakladı. buna kızanlar ayrılarak amerikan futbolunun kaynağı olan ingiliz oyunu “rugby football” ligini kurdular. rugby’ciler, evrensel futbola, federasyonlar olan bağı münasebetiyle “association football” dediler. “association” sözcüğü,19’ncu yüzyılın üniversite argosunda kısalarak “assoc” oldu. bu kısaltma da önce “socca”, sonra “socker” ve birkaç yıl içinde de ‘soccer’a evrildi. ancak, ingiltere’de tutmadı soccer kelimesi. okyanusun öteki yakasında kabul gördü.

    futbol, ingilizce ayaktopu anlamına gelen bir kelime. haklı olarak sorulacak, “peki bu amerikalılar, neden elle oynadıkları amerikan futboluna hala ısrarla futbol diyor?” diye. amerikan futbolunun oynandığı topun boyu, amerikan ölçü birimi olarak “1 foot” (yaklaşık 30 cm)” uzunluğunda da ondan…

    --- alıntı ---

    bunun dışında bizim bildiğimiz futbolun abd'de sevilmemesinin bir başka sebebi de şu; futbol asla erkek oyunu olmadı! cinsiyetçi bir yaklaşım gibi gözükse de, aslında anlatmak istedikleri güç odaklı bir spor olarak görülmemesi. yani bakıldığı zaman seyirciyi, hakemi ve rakibi en çok aldatmaya meyilli sporcular futbolcular içinden çıkıyor. bu da şu demek oluyor, futbolda asla kas gücünüzü maksimum şekilde kullanamıyorsunuz. ikili mücadelelerde iki takım oyuncularından birisinin diğerine karşı en ufak nizami şarj dışı bir hareketi faul olarak değerlendirildiği için futbol, bir nevi kaçak dövüşe giriyor. halbuki nhl, amerikan futbolu ve zaman zaman basketbolda da görülen bazı hareketler futbola göre oldukça acımasız bir faule denk geliyor. hal böyle olunca amerikalılar, fizik güçlerini sonuna kadar kullanamadıkları bu sporu benimseme konusunda hiç de istekli olmamışlar.

    fakat özellikle 1994 yılında yapılan dünya kupası'nın ardından bu ülkede altyapı çalışmaları ve ligin pr değerini ülke içerisinde artacak hamleler artmaya başlamış. son 14-15 senedir futbol müsabakalarının yayın ihaleleri konusunda oldukça gelişme de yaşanmış. şampiyonlar ligi ve ingiltere premier ligi başta olmak üzere avrupa ligleri birkaç yıldır gözle görülür bir takipçi kazanmış. yine son yıllarda kariyerinin son birkaç yılını geçiren, avrupa'da epey tanınır haldeki oyuncuların da mls ligine transferleri bu lige olan bakış açısını bir nebze de olsa değiştirmiş bir vaziyette (ilk akla gelen david beckham-2007). bağımsız araştırma şirketi nielsen'ın raporlarına göre, 2020-2025 yıllarından sonra ligin prestij değeri, dünya üzerinde en çok takip edilen ilk 10 lig arasına girmiş olacak. ve yine birkaç sene önce temelleri atılmış olan abd futbolu altyapısı, en verimli meyvelerini de bu seneler arasında vermeye başlayacağı için milli takım ve kulüp takımları bazında gözle görülür bir başarı artışına haiz olacaklar.

    bütün bunların dışında bir sebep var ki, aslında yukarıda saydığım bütün doneleri çürütüyor. adeta dünyaya bir ders verilmiş, adeta koca bir devletin geleceği ile oynanmış :(

    https://www.youtube.com/...gG-o&app=desktop
  • 291
    ingiliz radyo kuruluşu talksport, geçenlerde futbolun evrimi ile ilgili bir makale, fıkra, tartışma, adını siz koyun, bu konu üzerinde yoğun bir tartışma üzerinde durmuştu. pek bu durumla ilgili değil, fakat abd'nin futbola olan ilgisi üzerine şurada bir şeyler karalamıştım. --> (bkz: #2105307) yazı içinde küçük bir yer tutsa da, fikir edinme adına iyi olacaktır.

    radyo kuruluşunun takipçilerinin de dahil olduğu bu tartışma, yaklaşık 12-13 sene sonra, yani 2030 yılında futbolun durumunun ne olacağı ile ilgili bir konu üzerineydi. hatta yüzeysel olarak dünya futboluna değilinse de, esas baz alınan yer ada futboluydu. işte o tartışmadan satırbaşları:

    1- 150 milyon pound ve üzeri bonservis bedelleri ile bir oyuncunun diğer bir kulübe transferi.

    2- haftalık 1 milyon pound ve üzeri maaş alacak olan futbolcular.

    3- sheffield utd, notts county ve bristol rovers'tan en az birinin ingiltere premier lig'e yükselmeleri.

    4- west ham, southampton ve son premier lig şampiyonu leicester city'den en az birinin division 2'ye, hatta daha alt liglere düşmeleri.

    5- federasyon ve hakem kurulu yönetiminin kulüplere (ülkemizdeki kulüpler birliği sistemi) devredilmesi.

    6- premier lig için christmas break (devre arası dediğimiz dönem).

    7- ünlü takımlardan biri veya birkaçının eşcinsel sporculara da yer vermeleri. hatta bunu da bir pr çalışması olarak, sayısı gitgide artan eşcinsel kitlelere ulaşabilme adına kullanabilecek olmaları.

    8- çin süper liginin dünya üzerindeki en iyi 5 ligden biri haline gelmesi. (bu konuda fifa'nın buna engel olup, yüksek bonservis bedelleri ile haksız rekabete yol açmamaları için finansal fair play kurallarını bu liglere de uygulayacak diyen taraftarların da sayısı hiç de az değil)

    9- premier lig'deki takım sayısının 20'den 22'ye, hatta daha da fazla bir sayıya ulaşması.

    10- videolu yardımcı hakem, var (video assistant referee) uygulamasının devreye girecek olması. hatta bunun yanında gol çizgisi teknolojisinin de başlaması.

    http://gss.gs/Rzq.jpg

    11- uefa şampiyonlar ligi'nin daraltılıp, asya ve amerika kıtasındaki takımların da dahil olacağı kulüpler düzeyindeki bir dünya kupası'nda dönüşmesi. (bunun yanında uefa şampiyonlar ligi'nin basketboldaki euroleague sistemine benzer bir uygulamaya dönüşerek daha kapalı ve kompleks bir yapıya sahip olacağını düşünenler de var)

    12- premier lig'de averaj durumlarının daha da önem kazanacağından dolayı, bu 'haksız rekabete' bir son verme adına şampiyonluk, küme düşme ve avrupa kupalarına katılım adına bir veya birden fazla play-off sistemi getirilecek olması.

    13- fa cup, community shield gibi turnuvaların finallerinin başka ülkeler, hatta kıtalarda yapılacak olması. (bu konuyla ilgili uefa şampiyonlar ligi finallerinin de başka bir kıtada yapılması fikri ortaya atılmıştı)

    14- başta uzak doğu kökenli yatırımcılar olmak üzere, yüksek sermaye sahibi şirket sahiplerinin premier lig'den daha fazla takım satın almaları, mevcut durumdaki takımların sahiplerinin daha da ön plana çıkmaları.

    15- sanal platform oyunları içerisinde pastanın büyük bir bölümünü elinde tutan e-spor hadisesinin daha da önem kazanacak olması. hatta büyük takımların, bunlarla ilgili tıpkı şampiyonlar ligi gibi bir sanal turnuva düzenleyebilecek olmaları.

    taraftar görüşleri arasında pek de etkin bir biçimde dillendirilmese de, mevcut şartlarda ilerlemiş durumdaki teknoloji ve yapay zekanın durumu, futbol piyasasını da derinden etkileyecek. hatta bu durumdan o kadar emin ki uluslararası spor kuruluşları, 2030 yılına gelindiğinde günümüz futbolunda kullanılan çoğu teknik, kural, sistem hatta tabir oldukça çağdışı olarak nitelendirilebilir. son günlerde video hakem uygulaması ile gündeme dahil olan bu tartışma, yakın zamanda bazı turnuvalarda, orta ve uzun vadede ise hemen bütün uluslararası spor müsabakalarında uygulamaya geçecek. bu artık bir sır değil.

    bu entry de burada dursun, bakalım şimdinin görüşleri, gelecekte göreceklerimizin yüzde kaçını tutturabilmiş olacak?*
  • 293
    kendi adıma konuşuyorum, ikamelerinin hiçbir tanesinin yerini dolduramadığı spor dalı. şu leş ortamda bile kopamıyorum takipçi olarak içinde bulunmaktan. zaten taraftar hariç herkes kazançlı çıkıyor anasını sattım ortamında. bir üzülen, bir cefa çeken taraftar oluyor her seferinde.

    inanın bana son zamanlarda çok fazla alt ligler ile ilgilenmeye başladım. belki de siz de fark etmişsinizdir ki birçok entry girdim alt ligleri konu edinen. burada da leşlik var ama kısmen biraz daha az. gerçi az dediğime bakmayın daha bu hafta bir tribün cinayeti işlendi. *

    şu oyunu temiz bıraksanız o kadar güzel olur ki. bırakın da millet rahat rahat heyecanlansın keyfini çıkarsın. bok var gibi eliniz hep üstünde.
  • 294
    türkiyede artık sadece rant, para, siyasi araç, kişisel ego tatmini haline gelmiş bir zamanın tutku dolu, heyecan verici, çoğumuzun aşık olduğu spor.

    şimdilerde ise malesef duyduğum her şey, gördüğüm her kepazelik midemi bulandırıyor. haftalardır doğru düzgün sözlüğe bile girmiyorum çünkü ne yazık ki artık bu ülkedeki futbolu midem almıyor. benden bu kadar. futbolun futbol olduğu zamanlara dönene kadar nacizane taraftarlığımı ve futbolseverliğimi askıya alıyorum.
  • 295
    eski heyecanini bana veremeyen spor türüdür. eskiden serie a diye bir gercek vardi. ac, inter juve, roma vardi en azindan. premier league de liverpool ve manchester united vardi onlar da tükendi.

    almanya liginde sadece ve sadece bayern münih var.

    heyecan acisindan bakarsak sadece ispanya liginde degisen bir sey yok.

    endüstriyel futbol bitirdi eski heyecanlarimizi.
  • 297
    bu sporu daha zevkli hale getirmek için muhakkak saha ölçüleri küçültülmeli. oyuncular yük hayvanı gibi fuzuli mesafeleri boştan yere koşuyorlar. bu da enerjilerini oyun için harcamak yerine at gibi koşmaya harcıyor.

    halbuki bu enerjiyi oyunu güzelleştirmek için harcamaları lazım.

    90 dakika da çok fazla bi süre. 1.5 saat ortalama 2-3 gol için izleniyor. bayıyor bildiğin.
  • 298
    medeniyet seviyesi yüksek bir ülke, medeniyet seviyesi yüksek bireylerden oluşur.
    bu bireylerden futbol ile ilgilenenler, medeniyet seviyesi yüksek futbol takımı taraftarları/genel kurulları oluşturur.
    bu bireylerden oluşan genel kurullar, kaliteli yöneticiler seçer.
    kaliteli yöneticiler, iyi teknik adamlar seçerler ve iyi altyapı sistemleri yaratılmasını sağlarlar.
    iyi altyapılar, çoğunlukla medeniyet seviyesi yüksek ve iyi futbolcular yetiştirirler.
    iyi teknik adamlar, iyi futbol oynatırlar.

    şimdi, türkiye ve galatasaray'da hangisi var?
    ve biz nasıl bir futbol bekliyoruz?

    ülkenin, galatasaray'ın, siyasetin, insanların her yerinden pislik akıyor. temiz, naif, hoş bireyler veya kurumlar yok mu? var. ama çok azlar. ve boğuluyorlar.
    böyle bir ortamdan iyi bir galatasaray, iyi bir futbol çıkartmak zor.
    çıkartsanız da, devamlılık olmuyor.
    4 sene şampiyon olup, uefa kupası alıyorsun.
    peki ya sonra?
    13 temmuz 2017 östersunds fk galatasaray maçı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın