• 288
    dünya üzerinde futbolu 'football' olarak kabul eden ülkeler gibi, onu 'soccer' olarak kabul eden ülkeler (abd ve kanada'dan başka bir ülke yok) de var.

    amerikalılar tarafından futbol denilince akla gelen ilk şey elbette kendi icatları olan amerikan futbolu oluyor. bunun dışında geri kalan her yerde futbol kelimesi denilince bizim bildiğimiz 11'e 11 oynanan, elin kolun dahil olmadığı gerçek bir 'ayak oyunu' geliyor.

    peki bunun nedeni nedir?

    abd’de gündem ‘futbol’ olunca akıllara kendi kurdukları oyunun finali gelir. politikacıları, eğlence dünyası, medyası ve sokaklarıyla bütün ülke pazar günü oynanacak dev şampiyonluk maçını konuşuyor olur. ancak amerikalıların ‘super bowl’ dedikleri bu dev finaldeki futbol, dünyanın geri kalanında ‘futbol’ olarak bilinen spordan farklı. gelin görün ki, abd’yi adeta kilitleyen bu dev final maçı, bu ülkede olan biten her şeye çok duyarlı küresel medyanın umurunda bile değil. dünya ile abd arasında benzeri bir zıtlığı ise yazları düzenlenen ve dört senede bir yapılan dünya kupası maçlarında yaşıyoruz. (şampiyonlar ligi ve diğer kıta içi organizasyonlarda da)

    --- alıntı ---

    ingiliz tarihçi eric hobsbawm, ‘’20’nci yüzyıl her açıdan tam bir amerikan yüzyılıydı. futbol hariç!’’ diyor. hollywood’un muazzam etkisine rağmen ne beyzbol, ne basketbol ne de amerikan futbolu, futbol kadar küreselleşebildi. kendisini hep ‘dünyanın özeti’ olarak gören amerikan kültürü ise, kürenin en büyük heyecanı olan futbolu hep ‘yabancı bir kültür’ olarak görüp direndi. abd’de futbol, güney amerika’dan gelen göçün patladığı son 15 yıla kadar kitlesel bir spor bile değildi. bugün bile maçları seyreden seyirci sayısı baz alındığında, bütün dünyada ilk sırada yer alan futbol, abd’de hala ilk 5’e bile giremiyor. beyzbol, amerikan futbolu, basketbol ve buz hokeyinin ilk dörtte yer aldığı popüler sporlar listesinde futbol, ‘tazı yarışı’ndan hemen önce 9. sırada yer alıyor.

    abd ile dünya arasındaki bu derin görüş ayrılığı daha spor literatüründe başlıyor. bizim ‘amerikan futbolu’ dediğimize amerikalılar ‘futbol’ diyor. bizim ‘futbol’ dediğimize ise ‘soccer’ diyorlar. futbol yerine ‘soccer’ tabirini resmiyette kullanmaya devam eden avustralya da 2004 yılında pes ederek, federasyonunun adını ‘futbol federasyonu’ yaptı.

    aslında, “soccer” sözcüğü de sporun kendisi gibi ingiltere orijinli. 1863 yılında ingiltere’de “the football association (futbol federasyonu)” oluşturuldu. bu birlik, futbolda topun elle taşınmasını yasakladı. buna kızanlar ayrılarak amerikan futbolunun kaynağı olan ingiliz oyunu “rugby football” ligini kurdular. rugby’ciler, evrensel futbola, federasyonlar olan bağı münasebetiyle “association football” dediler. “association” sözcüğü,19’ncu yüzyılın üniversite argosunda kısalarak “assoc” oldu. bu kısaltma da önce “socca”, sonra “socker” ve birkaç yıl içinde de ‘soccer’a evrildi. ancak, ingiltere’de tutmadı soccer kelimesi. okyanusun öteki yakasında kabul gördü.

    futbol, ingilizce ayaktopu anlamına gelen bir kelime. haklı olarak sorulacak, “peki bu amerikalılar, neden elle oynadıkları amerikan futboluna hala ısrarla futbol diyor?” diye. amerikan futbolunun oynandığı topun boyu, amerikan ölçü birimi olarak “1 foot” (yaklaşık 30 cm)” uzunluğunda da ondan…

    --- alıntı ---

    bunun dışında bizim bildiğimiz futbolun abd'de sevilmemesinin bir başka sebebi de şu; futbol asla erkek oyunu olmadı! cinsiyetçi bir yaklaşım gibi gözükse de, aslında anlatmak istedikleri güç odaklı bir spor olarak görülmemesi. yani bakıldığı zaman seyirciyi, hakemi ve rakibi en çok aldatmaya meyilli sporcular futbolcular içinden çıkıyor. bu da şu demek oluyor, futbolda asla kas gücünüzü maksimum şekilde kullanamıyorsunuz. ikili mücadelelerde iki takım oyuncularından birisinin diğerine karşı en ufak nizami şarj dışı bir hareketi faul olarak değerlendirildiği için futbol, bir nevi kaçak dövüşe giriyor. halbuki nhl, amerikan futbolu ve zaman zaman basketbolda da görülen bazı hareketler futbola göre oldukça acımasız bir faule denk geliyor. hal böyle olunca amerikalılar, fizik güçlerini sonuna kadar kullanamadıkları bu sporu benimseme konusunda hiç de istekli olmamışlar.

    fakat özellikle 1994 yılında yapılan dünya kupası'nın ardından bu ülkede altyapı çalışmaları ve ligin pr değerini ülke içerisinde artacak hamleler artmaya başlamış. son 14-15 senedir futbol müsabakalarının yayın ihaleleri konusunda oldukça gelişme de yaşanmış. şampiyonlar ligi ve ingiltere premier ligi başta olmak üzere avrupa ligleri birkaç yıldır gözle görülür bir takipçi kazanmış. yine son yıllarda kariyerinin son birkaç yılını geçiren, avrupa'da epey tanınır haldeki oyuncuların da mls ligine transferleri bu lige olan bakış açısını bir nebze de olsa değiştirmiş bir vaziyette (ilk akla gelen david beckham-2007). bağımsız araştırma şirketi nielsen'ın raporlarına göre, 2020-2025 yıllarından sonra ligin prestij değeri, dünya üzerinde en çok takip edilen ilk 10 lig arasına girmiş olacak. ve yine birkaç sene önce temelleri atılmış olan abd futbolu altyapısı, en verimli meyvelerini de bu seneler arasında vermeye başlayacağı için milli takım ve kulüp takımları bazında gözle görülür bir başarı artışına haiz olacaklar.

    bütün bunların dışında bir sebep var ki, aslında yukarıda saydığım bütün doneleri çürütüyor. adeta dünyaya bir ders verilmiş, adeta koca bir devletin geleceği ile oynanmış :(

    https://www.youtube.com/...gG-o&app=desktop
App Store'dan indirin Google Play'den alın