• 10
    futbol.

    dünyanın en çok sevilen spor organizasyonu.
    peki milyonlarca kişiyi peşinden sürükleyen bu oyun ortaya nasıl çıktı?

    https://gss.gs/1g3.jpeg

    tsu chu ya da cuju, mö. 3. yüzyılda, çin ordusundaki askerleri eğitmek için kullanılan beden eğitimi programının bir parçasıydı. tsu "tekme" ve chu "doldurulmuş bir deri" olarak tercüme edilebilir.

    https://gss.gs/Hyt.jpeg

    askerlerin kondisyon kazanması için oynatılan bu oyunda, topa elle dokunmak yasaktır ve topun iki direğin arasından geçmesi amaçlanır.

    zamanla halk arasında çok sevilir bu oyun. han hanedanı imparator wudi (mö 156-87) bu oyunu çok sever ve orta asya'yı fethettikten sonra cuju'yu iyi oynayan tüm askerlerin başkentte toplanmasını emreder. sarayında tüm gün cuju maçlarını izleyen imparator wudi, oyunu o kadar sevmiştir ki bizzat kendisi de oynamaya başlar.

    https://gss.gs/C7s.jpeg

    oyun zamanla diğer medeniyetlere de yayılır. mö. 2. yüzyılda, mezopotamya'da futbol oynandığına dair resimler ve yazılar bulunmuştur. futbol oyununun firavun için yapılan dinsel tören olduğu tahmin edilmektedir.

    300'lü yıllarda japonya'da oynanan kemari adlı oyun, dinsel ritüeller etrafında gelişir. maçtan önce rahipler tarafından sahaya getirilen top, bir ağacın dalına asılarak o yılki hasadın bereketli olması için dua edilir.

    https://gss.gs/Jni.jpeg

    japonya'da kemari'yi izleyen ve çok etkilenen italyan seyyah marco polo, oyunu italya'ya getirir.

    kaşgarlı mahmut, divan- ı lügat’it türk adlı eserinde eski türkler’in “tepük” adlı bir oyun oynadıklarından bahseder. (11. yy.) aynı yüzyılda, fransızlar da futbola çok benzeyen la soule adlı oyunu oynarlar.

    https://gss.gs/Hdn.jpeg

    la soule, aynı kiliseye bağlı cemaatin bekar erkekleri ile evli erkekleri arasında oynanır. köy kiliselerinde yapılan maçlarda, şiddet kurallar dahilinde olduğundan sık sık sakatlanmalar ve ölümler meydana gelir. bu nedenle zaman zaman kilise tarafından yasaklanır.

    https://gss.gs/UFc.jpeg

    futbol, ingiltere'de de kilise avlusunda oynanır ve tıpkı fransa'daki gibi maçlar çok sert geçer. günümüz modern futbolundan daha çok amerikan futboluna benzer oynanan oyun.
    hatta öyle sert oynanır ki, oyuncular maçtan önce silahlarını bir kenara bırakmadılarsa birçok ölüm meydana gelir.

    fransa ve ingiltere'de kurallara bağlı olmaksızın oldukça sert biçimde oynanan futbol, italyanların calcio oyununda belirli kurallara bağlanır ve daha yumuşak, kolektif bir oyun ortaya çıkar. bu da modern futbola daha çok benzemektedir.

    https://gss.gs/IZP.jpeg

    ortaçağ avrupası'nda sosyal hayatı düzenleyen en önemli kurum kilisedir. kilise, cemaatlerin bir araya gelmesini sağlayan ve bağları kuvvetlendiren bu oyuna, şiddete rağmen göz yumar.

    ancak belirli kurallara bağlı olmadan, onlarca kişi tarafından aynı anda oynanmaya çalışılan futbol, köyler arasında rekabete ve çatışma ortamına yol açar. bir süreliğine ii. edward tarafından yasaklanan oyun, diğer ingiliz kralları tarafından da zaman zaman yasaklanır.

    ortaçağ ingiltere'sinde futbolun yasaklanmasındaki sebep sadece şiddet olayları değildir.

    halkın futbol oynama bahanesiyle toplanıp isyan çıkartma olasılığı, krallar için büyük bir tehdit unsurudur. ayrıca askerler silahlarını ve kendilerini daima savaşa hazır tutmak yerine futbolla ilgilenirler. futbol "savaşması gerekenlerin afyonu" olmuştur artık. bu da yasaklanması için yeterli bir sebeptir.

    rönesans hareketi ile kilisenin sosyal hayat üzerindeki etkisi azalmış, futbol da kendine daha rahat yer edinmeye başlamıştır. köylülerden oluşan futbol tutkunlarının yanına zenginler ve aristokratlar da katılmıştır.

    https://gss.gs/OeX.jpeg
    https://gss.gs/x3j.jpg

    ingiltere'de endüstri devriminin ortaya çıkmasıyla birlikte, kırsaldaki halk iş gücünü karşılamak için şehirlere göç etmiş ve fabrikaların yoğun mesai saatleri nedeniyle futboldan uzak kalmışlardır.

    futbolun sahipsiz kaldığı bu dönemde, soyluların çocukları futbola sahip çıkmışlardır. futbolun gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutması sebebiyle, okul yönetimleri de bu oyunu desteklemiştir.

    https://gss.gs/rWW.jpeg

    hiçbir kurala bağlı kalınmadan oynanan bu oyun, 1848 yılında cambridge üniversitesi'nde bir araya gelerek oluşturulan ve adına "cambridge kuralları" denen futbol kurallarına bağlanmıştır.

    bu kurallara göre oyuncular topa sadece ayaklarıyla vuracaklar ve sadece kaleciler elleriyle tutabilecekler. ayrıca karışıklığı önlemek amacıyla aynı takımda olan oyuncular aynı renkte forma giyecekler.

    https://gss.gs/Lib.jpeg

    1863 yılında ise futbola daha büyük ölçüde kuralları getiren football associstion (futbol federasyonu) kurulmuştur.

    https://gss.gs/42d.png

    dünyadaki ilk futbol federasyonu olan ingiltere futbol federasyonu, chambridge kurallarını güncelleyerek, günümüz futbol kurallarının temelini oluşturmuştur.

    19. yüzyılın ortalarında, yoğun iş saatlerine tepki gösteren işçi sınıfı, sendika girişimleri sonucu haftalık çalışma sürelerini düşürürler ve eski tutkuları futbola daha fazla zaman ayırmaya başlarlar.

    ilk etapta sadece keyif almak amacıyla ve başarı hırsına kapılmayan oyunculardan kurulan futbol takımları, işçi sınıfının futbola dahil olmasıyla ikinci plana itilir ve bu iki grup arasında müthiş bir çekişme başlar.

    işçilerin futbola dönüp oyuna hakim olmalarıyla, seyirci kitlesi de değişmiş ve tribünleri oyuncularla aynı toplumsal sınıfı paylaşan işçiler doldurmaya başlamıştır.

    futbolun popülerleştiği dönemlerde, işçi sınıfı saha içinde ne kadar başarılı olsa da, kulüp yönetimlerinde söz hakkına sahip olamıyorlardı. yönetim soyluların elindeydi. bu da işçilerin kendi kulüplerini kurma zorunluğunu doğurdu.

    günümüzdeki pek çok ingiliz kulüp, 19. yüzyılda işçiler, fabrikalar ve kiliseler tarafından kuruldu.
    mesela arsenal silah fabrikası işçileri tarafından, liverpool tersane işçileri tarafından, west ham ve manchester united demiryolları işçileri tarafından, aston villa ve everton rahipler tarafından, birmingham ve sheffield united ise şirketler tarafından kuruldu.

    https://gss.gs/ysy.jpeg

    soylu sınıfın futbol üzerindeki etkinliği de 1883 yılında fa cup finalinde, işçi takımı blackburn'ün soylu takımı eton koleji'ni yenip kupayı kazanmasıyla son buldu.

    https://gss.gs/Jo2.jpeg
    https://gss.gs/Ppt.jpeg

    futbolun gelişiminden bahsetmişken, türkiye'de nasıl ortaya çıktığından da bahselim biraz.

    1890'lı yıllardan itibaren, izmir'de ticaretle uğraşan ingilizler futbol oynamaya başlamışlardır. 1894'te izmir'de ingilizler tarafından kurulan football club smyrna (izmir futbol kulübü) anadoluda kurulan ilk futbol kulübüdür.

    https://gss.gs/tqe.jpeg

    futbolun ilk olarak izmir'de oynanmasının nedeni, istanbul'a kıyasla saray baskısını gündelik hayatta daha az hissediyor olmalarıydı. futbol istanbul'da ancak 1897 yılında kadıköy ve moda'da oynanmaya başlamıştır. izmir'den istanbul'a ticari gerekçelerle göç eden ingilizler, burada futbol oynamaya başlamışlardır. zamanla istanbul'da yaşayan rumlar da futbol oynayarak ingilizler'e katılmışlardır.

    https://gss.gs/TOu.jpeg

    ingilizler ve rumlar futbol oynarken, kenarda onları izleyenler daima türkler ve müslümanlar oluyorlardı.

    2. abdülhamit istibdat dönemi nedeniyle, futbol da çok geç bir zamanda geldi bu topraklara. çünkü osmanlı ülkesinde türk ve müslümanların futbol oynaması yasaktı. ancak okullarda, gizli gizli oynayabiliyorlardı.

    bu yasağın nedeni, tıpkı ii. edward ingiltere'sinde olduğu gibi, geniş kitlelerin toplanarak isyan çıkarma olasılığından çekiniliyor olmasıydı.

    https://gss.gs/xjp.jpeg

    ilk türk futbol kulübü black stockings fc yani "siyah çoraplılar futbol kulübü"

    https://gss.gs/hPI.jpeg

    kulübün oyuncularından fuad hüsnü bey ile reşat danyal bey tarafından istanbul'da kurulmuştur. kulüp, devrin hafiyelerinden kaçabilmek için ingilizce isimle kurulmuştur. (hafiye = başkaları hakkında gizlice araştıma yapan va bilgi toplamak için tutulan kimseler)

    kulüp kurulduktan 3.5 ay sonra, padişaha karşı bir darbe örgütleme iddiasıyla kapatılır. takımın rumlarla papazın çayırında oynadığı ve 5-1 kaybettiği maç hem ilk hem de son maçlarıdır. fuat hüsnü bey askeri mahkemede yargılanırken, reşat danyal ise tahran'a sürgün edilir.

    black stockings'in macerası kısa sürse de, osmanlı ülkesindeki futbol takımı kurma düşüncelerini ateşleyen ilk kıvılcım olmuştur. bu dönemde türk gençleri tarafından kurulan onlarca kulüp, dönemin baskıcı anlayışı tarafından anında kapatılmıştır.

    https://gss.gs/TKh.jpeg

    saray nazırı osman paşa'nın oğulları hüseyin bereket ve şamil bey önderliğinde, spor yapmak amacıyla beşiktaş'ın serencebey semtinde beşiktaş kulübü kurulur.

    bir zaman sonra 2. abdulhamit'in hafiyelerinin baskısına uğrayarak kapatılmak istenir. ancak osman paşa'nın araya girmesiyle kulübün futbol değil, jimnastik kulübü olduğu rapor edilir ve abdülhamit'ten alınan özel izinle "osmanlı beşiktaş terbiye-i bedeniye mektebi" adıyla faaliyetlere devam eder.

    https://gss.gs/yoZ.jpeg

    aynı dönemde ingiliz ve rumların birlikte kurdukları kadıköy fc bir süre sonra iki grup arasında çıkan anlaşmazlıklardan sonra dağılır. bunun üzerine ingilizler moda fc, rumlar ise elpis ve imogene kulüplerini kurmuşlardır.

    https://gss.gs/eA9.jpeg
    https://gss.gs/rHs.jpeg
    https://gss.gs/cTN.jpeg

    kulüplerin kurulmasının ardından 1903 yılında istanbul futbol ligi kurulmuştur. istanbul ligi'ne katılan ilk türk futbol kulübü ise galatasaray'dır.

    https://gss.gs/Wie.jpeg

    galatasaray, beşiktaş kurulduktan iki yıl sonra, tam da istanbul ligi'nin oynanmaya başladığı sıralarda, ali sami yen öncülüğünde, mekteb-i sultani'nin beşinci sınıf öğrencileri tarafından kurulur.

    https://gss.gs/gc4.jpeg

    kulübün misyonu "ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir isme, bir renge sahip olup, türk olmayan takımları yenmek." olarak belirlenmiştir.

    galatasaray dönemin baskıcı zihniyetinden dolayı maçlara tıpkı black stockings gibi yabancı isimlerle çıkmıştır. fransızca şanlı anlamına gelen "glorieux" ve cesaret anlamına gelen "audace" kullanılan takma adlarıdır.

    https://gss.gs/H9j.jpeg

    buna rağmen galatasaray da hafiyelerin baskısına maruz kalıp, kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. hatta galatasaraylı futbolcuların tamamı tutuklanıp selimiye kışlasına götürülmüş, ancak devreye saraya yakın kişilerin girmesiyle serbest bırakılmışlardır. kulüp 1905-1906 sezonunda kadıköy fc, imogene, moda fc ve elpis'den sonra lige katılan beşinci ve tek türk takımıdır.

    galatasaray da tıpkı beşiktaş gibi kapatılmaktan son anda kurtulmuştur. bunun en büyük sebebi; mekteb-i sultani'nin osmanlı imparatorluğu'na 60 sadrazam, 3 şeyhülislam ve 23 kaptanıderya yetiştirmesidir.

    https://gss.gs/Mq4.jpeg

    fenerbahçe'nin kuruluşu galatasaray ile beşiktaş'a nazaran daha rahat bir döneme denk gelmiştir. kulüp kurulduktan 1 sene sonra, 1908 yılında ikinci meşrutiyet ilan edilmiş, baskıcı siyaset sona ermiş ve kulüplerin kurulması önündeki engeller kalkmıştır. üsküdar anadolu, vefa ve beykoz gibi birçok kulübün kuruluş yılının 1908 olması tesadüf değildir.

    https://gss.gs/rL8.jpeg
    https://gss.gs/iMu.png
    https://gss.gs/kaz.png

    1903 yılında jimnastik olarak faaliyetlere devam eden beşiktaş'ın, 1910 yılında futbol ligine dahil olmasıyla türk takımlarının sayısı giderek artmış ve türk futbolu farklı bir boyuta doğru ivmelenmiştir.

    tam da bu yıllar osmanlı'nın oldukça zayıfladığı, ülkenin dört bir yanını yabancıların istila ettiği çaresiz bir dönemdir.

    ittihat ve terakki cemiyeti, osmanlıcılık fikrinin iflas ettiğini, milliyetçilikten başka hiçbir fikrin geçerliliğinin kalmadığını savunur ve futbol kulüpleri üzerinden bu fikri yayma düşüncesindedir.

    ittihatçılar, türk gençlerini yeni kulüpler kurmaya teşvik ederler. galatasaray'dan ayrılan futbolcuların kurduğu progress (terakki) kulübünü satın alarak ismini altınordu idman yurdu olarak değiştirirler ve kulüpteki tüm gayrimüslim oyuncuları gönderirler.

    https://gss.gs/wmJ.png

    ittihatçılardan aldığı destekle devrin en iyi futbolcularını transfer eden altınordu, kazandığı şampiyonluklarla döneme damga vurur.

    altınordu, diğer takımların aksine cepheye savaşmaya oyuncularını göndermemiş, altınordulu oyuncular askerlik görevlerini istanbul'da yerine getirmişlerdir. ittihat ve terakki'nin amacı türk olmayan takımların karşısına güçlü bir takım çıkarmaktır.

    https://gss.gs/hKd.jpeg

    altınordu dışında ittihat ve terakki'nin büyük desteğiyle altay ve karşıyaka kulüpleri kurulur. hatta karşıyaka'nın aldığı renkler milliyetçi tepkiyi temsil eder niteliktedir. kırmızı türklüğü, yeşil ise islam'ı temsil eder.

    https://gss.gs/Lvn.png

    altınordu, karşıyaka, altay, fenerbahçe, beşiktaş ve galatasaray ile hem türklük bilinci yayılır, hem de halka moral verilir. istanbul ve izmir'in ardından ankara, bursa, trabzon, adana ve eskişehir gibi illerde birbiri ardına futbol kulüpleri kurulur.

    artan takım sayısı ve "üç büyüklerin" dahil olduğu istanbul ligi bu takımları aralarına almayınca, cuma ligi, pazar ligi, türk idman birliği ligi gibi alternatif ligler kurulur.

    osmanlı'nın birinci dünya savaşında almanya'nın yanında savaşa girmesi ve kaybetmesi sonucu sevr antlaşması imzalanır. istanbul ve anadolu'nun işgal edilmesi, anadolu'da futbolun hiç olmadığı kadar ilgi görmesine ve milli bilincin yaratılmasında rol oynar.

    işgal kuvvetlerinin anadolu'ya girmesiyle kulüplere ait olan her şeye el konur. birçok kulüp yöneticisi tutuklanır.

    milli mücadele yıllarında işgal kuvvetleri takımlarına karşı oynanılan maçlar milli mesele olarak görüldüğü için, takımlar birbirlerine oyuncu alıp verir, bazen karma bir takım ile maça çıkarlar. bu dönemde işgal kuvvetlerine karşı alınan galibiyetler milli bilincin oluşmasında ve savaşın kazanılmasında önemli rol oynar.
  • 13
    tutkudur. fazlasına dönüşmeye çalıştığında hep bir şeyler bozulur, tadı kaçar. dün xg başlığına girdiğim (bkz: #3238078) entry ile sözlükte xg özelinde futboldaki istatistiklerin tartışılmaya başladığını gördüm. ben bir mühendisim her şeyden önce ve üniversite'de kallavi 2 tane istatistik dersi de aldım. istatistik nedir, ne kadar yararlıdır, nasıl kullanılmalıdır çok iyi biliyorum. ancak daha iyi bildiğim bir şey varsa beni futbola çeken, taraftar yapan, maç izlerken nabzımı 150lere çıkaran sarı ve kırmızı'yı sevmemin, aşık olmamın sebebi sayılar değil. kesinlikle değil çünkü sayı saymayı bilmezken bile maç izliyordum. skor da önemli değildi haliyle.

    futbol ben izlemeye başladığımdan beri çok değişti, çok gelişti. ancak hala aynı tutkuyla izleyebiliyorum. bunu sağlayan şey oyunun, dizilişlerin, formasyonun gelişmesi falan değil. öyle olsaydı çoktan doymuş olurdum. futbolun en çekici tarafı bilinmez oluşu. bunu kabullendikten sonra kazanıp kaybetmek çok da önemli gelmemeye başlıyor. tuttuğunuz takım mücadele edebildiyse mutlu oluyorsunuz. edemediyse hayal kırıklığı. istatistikler de sürekli gelişerek, futbolun bilinmezliğini azaltmak, şansa oldukça az bir alan bırakmak isteniyor ancak belli başlı oyun kuralları değişmedikçe bu imkansız. 22 tane duygu durumu her an değişebilen adam, küre şeklindeki bir cisme şekil vermeye çalışıyor, ve her vuruş aynı noktaya gitmiyor malesef.

    istatistiğe hiç karşı değilim ancak bu kadar sayılar içinde boğulunca 81 maçlık sezon geçiren nba izleyicisi gibi hissediyorum kendimi, ekran başında yazılar ve sayılarla boğuşan fm oyuncusu gibi. ben bir oyuncu topa vurduğunda top direğe çarparsa gol olsun ya da olmasın aşırı zevk alıyorum mesela, bunu hiçbir istatistik verisini analiz ederek geliştiremeyeceksiniz. istatistikle çoğu sayıyı artırabilirsiniz ancak oynadığınız şeyden ne kadar insanın zevk aldığına izleyici karar verir. o zevki sayılarla artıramazsınız.

    futbol benim en büyük tutkularımdan biri. arjantin yapımı oscarlı film 'el secreto de sus ojos - the secret in their eyes'ta da dediği gibi: "her şeyini değiştirebilirsin, yüzünü, evini, aileni, kız arkadaşını, dinini, tanrını; yine de değiştiremeyeceğin bir şey var, tutkun. onu değiştiremezsin."

    https://twitter.com/.../1413937896336265218
  • 15
    futbol, ingiltere'de avam sınıfı diye tabir edilen; köylü halk arasında oynanan, belirli bir kuralın olmadığı, diz altına atılan tekmenin ve topa elle dokunmanın serbest olduğu, çok sert bir oyundu. bu özellikleri itibariyle, daha çok rugby'e benziyordu.
    birçok sakatlığa ve ölüme sebebiyet verdiği için, defalarca yasaklandı. ancak, hükümdarlar halkı kontrol etmek amacıyla futbolu kullanıyordu.
    futbol halkın afyonu olmuştu. zor hayat şartlarının altında ezilen işçi sınıfı ve onların doğuracağı tehlikeleri bertaraf etmek isteyen kral vardı.
    kralın önünde de iki yol vardı. birincisi; onların karınlarını doyurmak, ikincisi ise; onları eğlendirmek.
    futbol ve ekmek onların hoşnutsuzluğunu gidermek için yeterliydi. bu iki şey, hükümdarlarının onlara verdiği bir lütuftu.

    soylu sınıfı daha çok golf ve kriket oynuyordu. halk ise futbola ilgi duyuyordu. futbolun gelişimi, sanayi devrimiyle birlikte hızlandı.
    sanayi devrimi, emek üretkenliğini sağladı. endüstri devriminin ortaya çıkmasıyla birlikte, kırsaldaki halk iş gücünü karşılamak için şehirlere göç etti ve fabrikaların yoğun mesai saatleri nedeniyle futboldan uzak kaldı.
    futbolun sahipsiz kaldığı bu dönemde, soyluların çocukları futbola sahip çıktılar.
    günde 18 saate varıncaya kadar çalışan işçiler, yapılan düzenlemelerle daha az çalışmaya ve haftalık izin hakkına sahip oldular. bu da daha fazla boş zaman demekti. boş zamanları, bu oyunu daha fazla geliştirmelerine imkan verdi.

    1873 yılına gelindiğinde, büyük ekonomik kriz yaşandı. fabrikalar üretimi artırmış, artan arza rağmen talep azalmış, taleplerin azalmasından dolayı fiyatlar düşmüş, maliyetin altında satış yapan fabrikalar zarar etmeye başlamış ve birçok işçiyi işten çıkarmış, zamanla zararı karşılayamayan fabrikalar teker teker kapanmış, kapanan fabrikaları finanse eden bankaların akıbeti de bu fabrikalarla aynı olmuştu.

    yaşanan büyük buhran, futbola olan ilginin iyice artmasına sebep oldu. insanlar, o karanlık dönemde morallerini yüksek tutmak için, iyiden iyiye futbola sarıldılar.

    kapitalizmin babası olan ingiltere, futbolun da beşiğidir. futbolu bulan onlar olmasa da; bu oyunu geliştirip, tüm dünyaya servis eden ülke olmuşlardır. kapitalizm de futbolu desteklemiştir.

    fabrikada çalışan işçiler, yoğun iş temposundan dolayı gerek fiziksel, gerek mental anlamda yorgun düşüyorlardı. sermaye sahipleri, daha sıkı ve verimli çalışmaları için, onları hem bedenen, hem de ruhen eğitecek şeyin futbol olduğunu düşündüler. böylece boş zamanlarını da bir köşede içip sızmak yerine, verimli bir şekilde değerlendirmiş olacaklardı.

    futbol, başlangıçta almanya ve bazı avrupa ülkelerinde burjuva oyunu olduğu gerekçesiyle, işçiler tarafından reddedildi. bu ülkelerde kurulan futbol kulüplerine, işçiler üye olarak kabul edilmiyordu. bu da fabrikada çalışan işçileri, kendi futbol kulüplerini kurmaya mecbur bıraktı. zamanla işçi kulüplerin kurulmasıyla birlikte, bu ülkelerde de futbola olan talep arttı. 1930'lara gelindiğinde, en yüksek işçi futbol örgütü sayısına almanya ulaştı.

    futbol, bağları kuvvetli olan takımların, zamanla muhalif bir misyon yüklenmelerine sebep oldu. mesela, borussia dortmund'un grevdeki çelik işçilerini maçlara biletsiz alması veya liverpool futbolcularının grevdeki işçilere destek olması gibi.

    liman işçileri tarafından kurulan liverpool'un, efsane futbolcusu robbie fowler.

    https://gss.gs/IMH.jpeg

    liverpool limanında, uzun çalışma saatleri sebebiyle ölümler meydana gelir. işçiler liman yönetimini protesto eder ve greve gider. 1995 yılında 500 işçi, liman yönetimi tarafından işten çıkarılır.
    olayların diğer limanlara sıçramasından çekinen ingiliz hükümeti, medyada liverpool limanıyla alakalı haber yapılmasını yasaklar. işçilerin eylemleri tam 28 ay sürer.

    liverpool şehrinde doğup büyüyen robbie fowler ile steve mcmanaman, işçilere maddi olarak destekte bulunurlar. ancak işçiler kendilerine maddi yardım yapılmasını değil, uğradıkları haksızlığın duyurulmasını isterler.

    20 mart 1997'de oynanan liverpool - brann kupa galipleri kupası maçı, ingiltere'de ve avrupa'nın birçok ülkesinde canlı yayınlanacaktır.
    liman işçilerinin bulunduğu kop tribününe karşı golü atan fowler, ck firmasının yönetiminde pay sahibi olduğu liverpool limanında işten çıkarılan liman işçilerinin sesini dünyaya duyuran tişörtü çıkarır.

    https://gss.gs/0vp.jpeg
    https://gss.gs/X3l.jpeg

    uefa, olayın siyasi olduğu gerekçesiyle fowler'a ceza verir. anlaşmazlık ise 1997 yılında iktidara gelen işçi partisi ile çözüme kavuşturulur.
    liman işçisi olan büyükbabasını ve mcmanaman’ın amcasını hatırlatan fowler “şehrimize olan borcumuzu ödedik” der.

    https://gss.gs/s18.jpeg

    https://gss.gs/CqI.jpeg

    işsizlikten dolayı irlandalı gençler, iskoçya'nın glasgow kentine göç ederler. ancak burada da katolik oldukları için, protestan iskoçlar tarafından çok ağır şartlar altında çalıştırılmaya başlarlar.
    dünyaya gelen her iki irlandalı çocuktan biri ölmeye başlamıştır. bir katolik rahip, yardım toplamak amacıyla celtic adında bir vakıf kurar.
    ancak, irlandalıların yardım yapacak gücü yoktur. zengin iskoçlar ise zaten protestan oldukları için yardım yapmazlar.
    vakıf, para toplamak için ingilizlerin en sevdiği oyun olan futbola yönelir ve irlandalı gençlerden bir takım kurar. celtic vakfı, celtic futbol kulübü olmuştur.
    celtic'in iskoç takımlarıyla oynadığı maçlar, zengin protestanlar tarafından büyük ilgi görür.
    celtic vakfı bu maçlardan elde ettiği gelirlerle, dünyaya gelen irlandalı çocukların hayatlarını kurtarmış olur.

    futbolun gelişimi, beraberinde futbol endüstrisinin de doğmasına sebep oldu. takımların izlenebileceği stadyumlar inşa edildi. bu stadyumlar, yüzyıllar boyunca insanların akın ettiği arenaların yerini aldı.

    sanayi devriminden önce daha yerel kalan futbol, sanayi devriminin yarattığı modern toplum yapısı içinde yükselişe geçti.
    köylerinde hiçbir kurala bağlı kalmadan top oynayan gençler, fabrikalarda çalışmaya başladıktan sonra, şehrin dar sokaklarında futbol oynamayı sürdürdüler.
    bu dönemde işçiler tarafından kurulan futbol kulüplerinin destekçileri ise, o kulübün kurulduğu sektöre göre şekillendi. örneğin; liverpool taraftarları liman işçileri, sheffield united taraftarları bıçak imalatında çalışan işçiler, manchester united taraftarları demiryolu işçileri, arsenal taraftarları silah ve mühimmat işçileri, nottingham forest taraftarları kömür işçileri gibi.
    avrupa'nın diğer ülkelerinde de birçok işçi kulübü kuruldu. çek cumhuriyeti'nde sparta prag ve bohemians, macaristan'da vasas budapeşte, sırbistan'da işçi anlamına gelen radnicki ve yine israil'de işçi anlamına gelen hapoel. ankaragücü de silah imalatı yapan işçiler tarafından kurulmuştur.
    avusturya'da kurulan birinci viyana işçi futbol kulübü ise, resmi makamların çıkardığı zorluklardan dolayı adını rapid wien olarak değiştirmiştir.
    almanya'da ise schalke 04, 1904 ila 1913'e kadar 37 işçi ve 5 memur futbolcuyu kadrosunda bulundurmuştur. kömür madenleri ve sanayi ile özdeşleşen ruhr bölgesinin diğer işçi takımı ise borussia dortmund'dur.

    futbol, dünyanın büyük bir bölümüne ingiliz denizciler tarafından götürüldü. brezilya limanına gittiklerinde botafogo kuruldu. porto limanına gittiklerinde porto, bilbao limanında atletic bilbao, endülüs'te sevilla, fransa limanlarında marsilya ile le havre, uruguay'daki montevideo limanında penarol, peru limanında alianza lima, meksika'da british club ve daha fazlası.
    ingiltere, güney amerika'ya endüstriyel ürünlerinin yanı sıra futbolu da ihraç ediyordu.
    sermaye sahipleri de futbol kulüplerini destekliyordu. çünkü, şirket sahipleri işçilerin boş zamanlarını futbol ile kontrol altına almayı amaçlıyordu.
    liberya'dan arjantin'e, bütün dünyaya futbolu yaydılar. japonlara futbolu tanıtan bir ingiliz subayıydı.

    türkiye'ye futbolu getiren de ingilizler oldu. 1890'lı yıllardan itibaren, izmir'de ticaretle uğraşan ingilizler, futbol oynamaya başladılar. 1894'te izmir'de, ingilizler tarafından kurulan football club smyrna (izmir futbol kulübü) anadolu'da kurulan ilk futbol kulübüdür.

    https://gss.gs/tqe.jpeg

    futbolun ilk olarak izmir'de oynanmasının nedeni, istanbul'a kıyasla saray baskısını gündelik hayatta daha az hissediyor olmalarıydı. futbol istanbul'da ancak 1897 yılında kadıköy ve moda'da oynanmaya başlamıştır. izmir'den istanbul'a ticari gerekçelerle göç eden ingilizler, burada da futbol oynamaya başladılar. zamanla istanbul'da yaşayan rumlar da futbol oynayarak ingilizler'e katılmışlardır.
  • 16
    bazı ilginç bilgiler şöyledir:

    - hindistan, 1950’ de brezilya’da oynanacak dünya kupası`nda çıplak ayakla oynamak isteyince fıfa reddine uğradı ve turnuvaya katılamadı.

    - paulo araujo aynı maçta 5 kez kart görerek rekor kırdı. bunun nedeni, oyundan atılan brezilyalının hakeme fark ettirmeden maça devam etmesiydi.

    - 1957 yılında charlton, 75 dakika 10 kişi oynadığı ve son yarım saatine 5-1 mağlup girdiği huddersfield maçını 7-6 kazandı.

    - jübile maçında kendi kalesine gol atan tek futbolcu franz beckenbauer.

    - şampiyonlar ligi’ndeki en süratli gol david trezeguet’den geldi... 1997-98’de monaco forması giyen trezeguet`nin şutu 157.33 kilometre hızla manchester united filelerini havalandırdı.
    (https://youtu.be/VLkERyCCckQ )

    - 2001’de sydney’de oynanan maçta avustralya, samoa`yı 31-0 gibi tarihi bir skorla yendi. archie thompson ise 11 golle zor bir rekorun sahibi oldu.

    - tottenham’ın, 3 kasım 2015`te aston villa’yı ağırladığı karşılaşmada, yeşil sahaların alışık olmadığı anlar yaşandı. mousa dembele, maçın başında ev sahibini 1-0 öne geçirmiş ve sevinmeye başlamıştı. tottenhamlılar`ın sevincine eşlik eden bir başka isim olması ise hakem mike dean oldu.
    ( https://youtu.be/StRVqK7xgw4 )

    - futbol sahalar birçok kendisine has gol sevincine şahit oldu. ancak italyan futbolcu jacopo violani`nin sevinci bunu başka bir seviyeye taşıdı. jacopo violani, attığı gol sonrası, arkadaşlarıyla sevinmek yerine yedek kulübüsine kafa attı ve kırmızı kart görerek oyun dışı kaldı. http://gss.gs/9Ms

    - 2000-2001 sezonunda bristol city-brendford maçının ilk yarısında 23 dakika uzatma oynandı ve bu uzatmada 2 gol atıldı. maçta bristol’un golcüsü lloyd owusu`nun ayağı kırıldı ve omzu çıktı.

    - almanya`nın amatör liglerinde mücadele eden sv vonderort kulübünün ikinci takımı, bir maçta 43 gol yiyerek sahalarda ender görülen bir olaya imza attı. kaleci marco, maçtan sonra yapılan antrenmanda polisler tarafından gözaltına alındı.

    - 1986 ve 1990 dünya kupası’nda, arjantin milli takımı futbolcularının tavuk yemesi "uğursuzluk" gerekçesiyle yasaklanmıştır.

    - ingiliz hakem martin sylvester 1998`de oynanan bir maçta, futbolcuya yumruk attığı için kendisine kırmızı kart göstermiştir.
    (trtspor.com.tr)
  • 17
    kimine göre eğlence, kimine göre para kazanma aracı, kimine göre yaşam yönlendirici bir spor dalı.
    evrensel bir spor olup milyonlar uğrunda kan ve göz yaşı dökmüştür.
    yıllar yılı sürekli insanlar millet bahçelerinde yuvarlanırken futbol konuşmuş, oynamış hatta futbolu yaşamıştır.
    peki futbol içine girmeden anlaşılabilecek bir spor mudur?
    futbol sadece kurallar çerçevesinde, biçilmiş görevler üzerine mi okunmalıdır?
    mesela yeşil zemine ayağını basmayan, küçük yaş gruplarında ağzı açık abilerini izlemeyen, soyunma odasında bengay kokusu duymayan adamlar futbolu hangi çerçevede ele alır?
    çim sahaya ayak basamasa bile içindeki futbol aşkını iran halısından hallice sahalarda yansıtmaya çalışan adamlar futbol için çıkarımlar yapabilir mi?
    genel olarak çevremizde işi olmayan bir şeyi kulaktan doğma bilgi ile eleştiren, kötüleyen insanlar mevcut.
    ama kaynımın abisi yaşamış öyle dedi.
    kayınvalidemin eniştesi bunlarla uğraşmış olmaz.
    bu işin kitabını okudun mu?
    hakkını hukukunu yasasını biliyor musun?
    hayır.
    bu arkadaşların cevabı bellidir.
    e o öyle yapmış.
    iyi de o iş öyle değil işte.
    kendi iş hayatımda bunu çok yaşıyorum.
    hasar danışmanı olarak bütün kurallara hakim olmama rağmen itfaiyeci abi bana ders vermeye kalkıyor. hem de branşı ile alakası hiç yokken. yangın ile mücadele etmekten başka bir şey yapmamışken bile bunu bana yapabiliyor. bu arada saygım sonsuz meslek sadece örnektir. her meslek kutsal ve zordur.
    ancak futbol gibi insanların satranç elemanı olarak görevlendirildiği bu sporda "bu bunu yapmış şöyle olmuş" gibi bir söylem ile realist kalamayız.
    bir arkadaşım vardı allah rahmet eylesin genç yaşında kaybettik.
    müthiş bir galatasaray taraftarıydı.
    çok maça gittik, deplasman yaptık, kavga ettik ancak adam futboldan gram anlamazdı.
    gol olunca sevinir, gol yiyince küfür eder, yenmek ve yenilmek anında da ona göre duygu seli yaşardı.
    ancak bu arkadaşım futbolcuları eleştirmezdi.
    çünkü bilmiyor.
    futbolu, futbolcuyu bu işin kimyasını bilmiyor. halı sahaya geliyor topa bomba muamelesi yapıyor. allah hiç bir yerinden vermemiş. olabilir herkes bunu yaşayamaz.
    olabilir gayet olabilir.
    ancak sen de yapamadığın bir şey hakkında yargılayıcı olamazsın.
    takım tutmak bir takımın fanatiği olmak ile futbolu bilmek ve onu yaşamak aynı şeyler değildir.

    https://www.youtube.com/watch?v=hJUofi2r1kQ

    işte aslında bütün yazının özeti olan video.
  • 18
    --- alıntı ---

    -pep guardiola'nın eski yardımcısı juanma lillo:

    "futbol bitti, şimdi adını koyamadığım şey ortaya çıktı. oyunun amacı alt üst oldu. artık taraftardan çok tüketici arıyorlar. futbol sektörünün, tv gelirlerine ihtiyacı var. buna rağmen dünya kupası'ndaki tüm maçları izledim. futbolda artık her şey küreselleşti. norveç'te ve güney afrika'da birer antrenmana gidin, ikisinde de aynı şeyleri görürsünüz. iyi çalımcılar bitti dostum. nerede bunlar? hiçbirini göremiyorum.

    yarattığımız karmaşanın farkında bile değiliz. bir metodolojiyi dünya kupalarına sızacak kadar küreselleştirdik. geçen gün kamerun-brezilya maçı vardı. devre arasında oyuncuların formasını değiştirseniz, farkına bile varmazsınız. hepsi aynı tip futbolcu.

    her şey 'dos toques'. iki dokunuş. bütün futbolcular iki dokunuşla çalıştıkları için, hepsi sahada iki dokunuşu oynuyorlar. çalım yok, hiçbir şey yok. bunları, bu yöntemlerin büyük bir temsilcisi olarak söylüyorum. pişman bir baba gibiyim.

    şimdi futbolda herkesin, yüksek blok ve alçak bloktan bahsetmesi komik... bildiğim tek blok, apartman blokları. futbolun anlaşılmasını zorlaştıran kelimeler bulma hevesiniz, beni inanılmaz sinirlendiriyor.

    artık kötü oyuncu kalmadı ama istisnai oyuncu da kalmadı. kötüleri yok edeceğiz derken iyileri de yok ettik. herkes iki dokunuş oynuyor, dripling kalmadı, çalım bitti.

    manchester city'de ceza sahasına en son gelen oyuncunun, şut atan ilk oyuncu olduğunu söylerdim. bunu çalıştırdığım takımlarda forvetlerime de her zaman söylüyorum: kaleye ne kadar yaklaşırsanız, gol atmaktan o kadar uzaklaşırsınız.

    biraz da bakış açısı hakkında konuşalım. insanlar, ronaldo'nun son 16 turunda yedek kalmasından ve bunun harika bir karar olduğundan bahsediyor. ne de olsa, iyi biten her şey iyidir. ama maç bitene kadar hiçbir şey söylemiyorsunuz. buna, fırsatçılık denir. futbol hakkında duyduğunuz görüşlerin ne kadarı maçların başında söylendi? maçtan önce söylenen görüşlere, yorumlara dikkat verin. maçtan sonra herkes çok zeki. portekiz 2-0 kaybetseydi, ronaldo'nun yedek kalması korkunç bir karar olurdu.

    "futbolu eski haline nasıl döndüreceğimizi merak ediyor musunuz? etmeyin. çünkü öyle bir şey olmayacak. etrafımızdaki kültür, bizi şekillendiriyor. yeni nesiller, çok doğal bir şeymiş gibi var'a bile alışacak. gerçek bu."

    --- alıntı ---

    kaynak: https://twitter.com/...e9vV5wDzCmw&s=19
  • 19
    `https://twitter.com/...epqQBup6GA&s=19`

    bizlere bir şeyi delice, karşılıksız sevebilecek*, bu uğurda kah ağlatacak, kah sevinçten çılgına döndürecek, kah sinirden deliye döndürecek vs. kadar hayatımızın bir parçasını hediye etti. belki bunun dışında o kadar epik hikayeler, efsane oyuncular* izletti. yine bunun dışında tutkuyla bağlanacak nedenlerimiz oldu. kimi onu kimi bunu destekledi. kimi ulaşılmaz oldu, kimi kayboldu, kimi öyle kimi böyle vs. yani benim gibi y kuşağının çoğunluğunu belki zaman zaman hayran bıraktı, belki küstürdü. ama kendi adıma çocukken gönül verdiğim renklerin ihtişamlı zaferlerini şahit bıraktı. çocukken bir fifa, pes oynamak hayalleri kurdurdu, hatta o dönem sakızdan çıkan futbolcuların çıkartmalarından bile zevk aldım. sokakta pestilim çıkana kadar oynadım. bu uğurda babamdan anamdan azar yedim. evde erkek kardeşim ile gazeteden top yapar oynardık yine azar yerdik.* hatta çamaşır mandallarına bile gazoz kapağıyla maç yaptırırdım (nasıl oluyor demeyin, çocukluk işte*). büyüdüm deli gibi pes, fifa oynadım. altyapılarda oynadım. biz 3 kardeşiz, kızkardeşim erkek kardeşim ve ben, aynı odada kaldık. o yüzden hiç özel alanım olmadı. ben de salona geçerdim çok büyük futbolcu olarak hayal kurar galatasaray'ı ve milli takımı sırtlayan adam olurdum, adımı anons ettirdim falan.* hayalim futbolcu olmaktı ama belli sebeplerden olamadım.

    işte messi tam da olmak istediğim adamdı. yaptıkları ile milyarlarca insanı kendine hayran bıraktı. altyapısında yetiştiği, borçlu olduğu takıma sayısız başarılar sağladı. defalarca en büyük futbolcu oldu. yani sadece efsanesi olduğu barcelona'yı değil de tüm dünyayı peşinden sürükledi. ispanya'yı değil arjantin'i seçerek ülkesine de aidiyetini gösterdi. belki de bu onun için her daim sorgulanma sebebi olacaktı öyle de oldu. kendi veya önceki dönemlerde oynadığı futbolcularla her daim kıyas gördü. ciddi nefret edenleri de oldu, çokça eleştirenler de. milli takımı ile tam 3 final kaybetti. efsanesi olduğu barcelona eski gücünü kaybedince hele de psg'ye geçip düşüşe geçince iyiden iyiye bir devir kapandı diye bakılıyordu. ama pes etmedi, o hayallerimdeki adam yerine geçti ve tüm dünyaya neden en iyisi olduğunu ispat etti. 3 kez üst üste milli takım ile final kaybettikten sonra bu defa 3 kez üst üste final kazandı.

    ama bu sonuncusu yani 2022 katar dünya kupası belki de ölümsüz olacak. dünya yaşadıkça yaşayacak belki de. zaten bizler hiç unutmayacağız. hani futbol demişken belki de bu yüzden borcunu bu adama ödedi, belki de kendini bu sayede ölümsüz kılmak istedi bu oyun. bu turnuvaya gelirsek; arjantin ve tabiki messi beni yeniden çocukluğuma götürdü, anılarıma, eski güzel zamanlara...

    yukarıdaki linkte "futbol tamamlandı" yazıyor. evet belki çok ütopik bir söz ama kesinlikle bizim gibi gönülden, romantik futbol taraftarları için bir devrin kapandığını düşünüyorum artık. bundan sonra belki de o kadar anlamlı olmayacaktır kim bilir. çünkü yavaş yavaş bu oyun da modern dünya nimetlerinden nasibini almaya başladı. ama bizlere öyle bir anı bıraktı ki neden bu oyuna bu kadar hayran olduğumu bir kez daha ispatladı.
  • 20
    türkiye için apayrı bir yere sahip olan spor. inanılmaz bir yer edinmiş halkta. aşığız resmen bu spora.

    87 saat enkazda kalıp hastanede icardi'nin gol sevincini yapan kadir.
    https://twitter.com/.../1623761977037185025

    113. saatte enkazdan çıkıp jorge jesus'a posta koyup arda güler'i oynatsın diyen mesut.
    https://twitter.com/.../1624103622941282304

    daha enkaz altındayken "en büyük beşiktaş" diyen yağız.
    https://twitter.com/.../1624027563193425920

    afad ile tuttuğu takımı konuşan trabzonlu dostumuz.
    https://twitter.com/.../1623734814468722688

    ve childofbodom...
    (bkz: #495341)

    bir garip milletiz. tarifi yok.
  • 22
    ispanya;
    https://x.com/...970064716657081?s=46

    arjantin;
    https://x.com/...981373487182187?s=46

    bir avrupa bir güney amerika ülkesi. yorum yapmadan bırakıyorum.

    aynısını bizim herhangi bir takımımız veya oyuncumuz yapsa en ağır şekilde cezalandırılır, başta içimizdeki “aydın(!)” kesim tarafından yerden yerden yere vurulup faşist ilan edilirdi. uefa ve ispanyol aydınlar nasıl tepki verecek? merakla bekliyoruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın