• 1
    29 ağustos 2012 fenerbahçe spartak moskova maçı'nın son 10 dakikasında yaptığım eylemdir. girdim aralarına fenerbahçeli taklidi yaptım inanılmaz eğlendim, aykuta filan sövdüm, aralarına nifak soktum :(

    neyse, bu eylem sırasında duyduğum ve sayesinde eğlendiğim bir diyaloğu aktarayım:

    fenerli: yeter abi ya, yeter! her finali kaybediyoruz, çok övündüğümüz kadıköyde yenilmezlik serisi de bitecek bu sene, ulan yeter ya!
    fenerli: seriyi bırak, galatasaray bu sene 6-0'ı unutturmazsa iyi. her maç eziyorlar amk, bala göte kurtuluyoruz fark yemekten. aykut bırak artık aykut!
    ben: aykut hoca mı amk! bi fatih terim'e bak bi şu sümsüğe!
    fenerli: ulan, emre bu aykutun boğazına yapışmıştı. sıkıyosa galatasaray'da yapsınlar böyle bişeyi...

    bir fenerliden can alıcı yanıt:
    yapabilirler mi, fatih terim adamın amına koyar lan.

    (bkz: ne sandınız oçler)
  • 12
    gerçekleştirdiğim eylem. biraz trajikomik de olsa anlatayım. izlemek zorunda kaldığım bir mekân, zorunda diyorum çünkü malumunuz üzere bu şikecilere aitti.
    bir vesileyle orada bulundum ve orada kaldım. olaya geçelim,

    tarihini hatırlamadığım bir fenerbahçe ibb maçı. iskender'in çocuğu koyduğu maç.
    cimbomum da sağ olsun gelene 4 gidene 5 atıyor o ara. keita coşuyor falan.
    fener golü yedikten sonra "vırvırvır" konuşanlar bir an sustu, 1-0 yenikken mekânda elektrikler gitti. doğal tabi mekânda onlarca cenabet pis adam var.
    neyse geldi elektrik bir baktık 2'yi yemiş fener, tabi kıyamet kopuyor sayan söven mi ararsın kendine vuran mı zırlayan mı her türlü işkence var.
    bir an bir bağıran gördüm, yanındaki arkadaşı kriz geçiriyordu tam olarak rahatsızlığı neydi bilmiyorum ama çocuk titriyordu ve düşmüştü sandalyeden.
    yanımdakiler gülüşürken ben olayın ciddiyetini çocuğun arkadaşının yüzünden anlamıştım. belli ki vardı bir kronik durum. hal ciddileşmeye başlayınca bir kaç dingil hariç herkes maçı, işi gücü bıraktı çocuğun etrafına koşuştu. çocuk yerde yatıyor ve titriyor, arkadaşı ağlıyor. "ambulans, doktor" sesleri yükseldi birden.
    o ana kadar ordaki insanlara içimden ettiğim küfürler, hakaretler gözümün önünden geçmeye başladı, üzüldüm.
    insanlık hali, onlar da insandı yapmamalıydım dedim kendi kendime.
    birden uyandım ve arkadaşıyla beraber çocuğu toplayıp kaldırdık yerden, arabaya götürdük. doğru devlet hastanesine...

    bir kaç saat sonrası çocuk kendine geldi, sohbet ettik o sürede arkadaşıyla.
    söyledim galatasaraylı olduğumu. "çok büyüksün be usta, başkası olsa yapmazdı belki fenerli olsan yapmazdın helal olsun" dedi.
    ben de bunun insanlık hali olduğunu, herkesin yapacağını söyledim. sonra çıktım hastaneden baktım ki elimde çocuğun atkısı var, rengi sarı lacivert.
    bir an atasım geldi yere veya çöpe. sonra döndüm tekrar kabinine verdim atkısını. çocuk gülümsedi, mutlu oldu.
    bir insanı mutlu ettim ve çok mutlu oldum. fenerli de olsa, ben büyüklük yaptım.
    gerçeği gösterdim. rengime, takımıma yakışanı yapmıştım. o yüzden mutluydum ya...

    bu da böyle bir anımdı.
  • 16
    ev arkadaşımdan dolayı 3 yıldır gerçekleştirmek zorunda kaldığım eylem.

    şöyle bir kısa hikaye yaşadığım durumu anlatmak için yetecektir sanırım.

    hangisi olduğunu tam hatırlamıyorum ama televizyon başına geçmiş galatasaray'ın lig maçlarından birini izliyorum. o da aynı odada ama maçı takip etmek yerine kafayı bilgisayara gömmüş bir şeylerle ilgileniyordu. pozisyonun birinde rakip takım oyuncusu yerde kaldı ve hakem galatasaray lehine karar verdi. ve işte o anda pozisyonu bir saniye bile görmeyen ev arkadaşım kafayı kaldırarak bip bip bip hakem bu nasıl faul değil sen şöylesin de böylesin diye saymaya başladı. galatasaray'a o kadar katlanamayan, o kadar muhalefet bir kişi. pozisyonları gördüğünde ise nasıl yorumlar getirdiğini varın siz düşünün. *

    ve ben bu ve buna benzer durumları yıllardır yaşıyorum sözlük. fenerli kafası başlığında yazanların yüzde 90'ı da bu kişiye uygun.

    ama iyi çocuk. :)
  • 8
    efendim evimde yayıncı kuruluşun eşsiz yayınlarını izleme şansım olmadığından her fenerbahçe maçında yaşadığım hadisedir. bu anlarda yıllardır bir çok enteresan olay yaşamış olmak ile birlikte sanırım en enteresanı 18 mart 2011 tarihli arenadaki ilk fenerbahçe maçı olan; kazım'ın gol attığı, çok iyi oynamamıza rağmen ( hatta o sezon belki de iyi diye nitelendirilebilecek tek oyunumuz o maçtı ) 2-1 kaybettiğimiz maçta yaşadığımızdır. biraderle ( övünmek gibi olmasın kendisini galatasaraylı yapan da benimdir bu arada - ilerleyen süreçte o hikayeyi de paylaşırım ) maçları izlediğimiz kahveye gittik o gün. ikimizde 1.90 - 100 kilo adamlar olduğumuzdan herhangi bir araya sıkışmamız da mümkün olamadığından maç başlamadan 1 saat falan önce yerlerimizdeydik. ( maçı izlediğimiz yerde takıma göre ayrı oturma düzeni de yoktur, herkes içiçe izler maçları.) neyse efendim, önümüze 3 tane fenerbahçeli abi oturdu, benim tam önüme de kel olan fenerbahçeli abi düştü. maç başladı, sağlı sollu saldırıyoruz derken kazım çaktı. sandalyeler havada uçtu, sevinçten duvarlar yumruklandı falan ama golü kazasız belasız atlattık ( ! ) . golden sonra da durmadı takım. derken baros topu ceza sahasının sağ tarafına doğru yuvarladı. kazım topu aldı, bir dürttü iki dürttü vurdu aut. topun auta gitmesinden yaklaşık 5 saniye sonra kendime geldim, meğer baros topu kazımın önüne saldığında ben ayağa fırlamış, kel kafalı fenerbahçeli abinin kafasına vurmak sureti ile ''vur kazım, hadi kazım, vur kazım'' diye ortalığı ayağa kaldırmış, top auta gidince de çok daha sert bir şekilde fenerli kel abinin kafasına vurarak '' allah belanı versin kazım '' demişim. ( efendim, günlük hayatta gayet sakin ve uyumlu olan bendeniz, ne yazık ki futbol izlerken kendimi kaybetmekteyim de üzerinize afiyet. ) kendime geldiğimde öndeki 3 fenerli abi ayaklanmış ellerini de kaldırmışlardı bile !! eh arz etmeye çalıştığım üzere kardeşim de ben de azcık iriyizdir, dayak yemedik tabii; ama hala utanırım anımsadıkça :)
    he, bu arada, yazar oldum ben sözlük. ilk entry de böyle bişi oldu ama hayırlısı bakalım. üstatlara saygılar, nesildaşlarıma sevgiler efendim:)
  • 4
    22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçi'nda yaptiğim eylem. gözlemlerimi aktariyorum;

    1) atilan gollerden sonra "şikee şikee" diye tezahürat yapiyorlar.

    2) oyunun durağan olduğu vakitlerde 3 temmuz sürecinden bahsedip: " önümüzü kesmeye çalişiyorlar", "biz yaptiysak sizde yaptiniz", "(gbkz: 2006 denizli :(()" gibi konulardan bahsediyorlar.

    3) gol yedikleri vakit hakeme saydiracak bahane ariyorlar. bulamazlarsa platini ve infantino'ya küfrediyorlar.

    bu tür muhhabetleri yapan kişilerin gördüğüm kadariyla tariflerini vermek gerekirse;

    - 1.75 boylarinda
    - 80 kilo civarlarinda
    - sirtlarinda gfb yaziyor
    - şikee şikee diye tezahürata başladiklarinda umarsizca havalara zipliyorlar.

    siz de bu tür vakalara rastlarsaniz lütfen yetkililere haber verin.

    unutmayin, hiçbir şey için geç değil. onlar da topluma kazandirilabilirler.
  • 14
    sonuçta onlarda senin benim gibi insan. hatta aileden, iş arkadaşından, yakın çevrenden dahi oluşmuş olabilir, o sebeple maç izlemek gayet normal ve olması gereken bir olgudur. maç sonunda birbirine tatlı bir takılmanın olduğu ve dost hatta aynı milletten olduğu unutulmadan ayrılanlarının olduğu bir etkinlik olmalıdır. ama ülkemizde takım tutmak din derecesinde görüldüğü ve aynı renklerde olmayana kin, nefret güdüldüğü için çok zor görünen bir olgu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın