resim
Felipe Melo de Carvalho
Takım:Fluminense
Mevki:Stoper
Yaş:40
Boy:1.83
Uyruk:Brezilya
  • 12903
    sözleşmesini 3 yıl uzattıktan 2 hafta sonra komik bir bedele inter'e satılmış futbolcumuzdur. hamza hamzaoğlu ve vasatlar çetesi yerini hamit altıntop, jem karacan, jose rodriguez vasatları ile doldurabileceğini sanıp son gün onay vermese asla gitmezdi. onun gibisi asla gelmedi, gelir mi de bilinmez.

    hamza hamzaoğlu'ndan aynı tutumu o dönem futbolculukla uzaktan yakından alakası kalmamış umut bulut için beklerdik ama o nedense tam tersini yapmayı seçti. sonunda dursun özbek de birinci dönemindeki ender doğru hamlelerden birini yaparak hamza hamzaoğlu'nu kovdu.
  • 12904
    gidişine dair bir komplo teorim var ve kanıtlarım sıfır. şöyle düşünüyorum;
    malum, 2014 kupa töreninde tff başkanı yıldırım demirören’in elini sıkmadı. türk futbolunun sivilcesi emre b ile yaşadıkları da ortada. ünal aysal gibi bir isim melo’yu bunlara yem etmedi.
    ancak sonrasında yeni gelen dursun özbek yönetimine melo’yu gönderme baskısı yapıldı ve bu yönetim dik durmayarak melo’nun gidişine onay verdi.
    dediğim gibi sıfır delilim var. 3-4 milyon euro için ya da melo gitmek istediği için satıldığını zannetmiyorum.
  • 12910
    galatasaray'dan ayrıldıktan sonra en üst düzeyde;

    2015/2016'da inter formasıyla 28 maç,
    2016/2017'de inter formasıyla 10 maç,
    2017'den itibaren palmeiras'ta sırasıyla 30,55,48,40,44
    son 2 sezonda da fluminense formasıyla 38 ve 47 maç oynamıştır.

    palmeiras ve fluminense ile de 1'er kez libertadores kazandı.

    atiba'yı her izlediğimde gözümde melo canlanır geçmişe giderdim. çok erken ayrıldık.
  • 12911
    abim gibi sevdiğim yürüyen psikolojik üstünlük. yıllardır parçalıdan uzak ama hala rakip camiaları delirtiyor. ben duygusal adamın gelsin 6 ay yedek kulübesinde beklesin 1 yabancı hakkımız yansın hiç dert değil. hala umudum olsada ndobele yerine kendisini 1000 kez tercih ederim.

    derbide 80 de 1-0 öndeyken oyuna girdiğini hayal ediyorum da o dakikadan sonra maç en az 0-3 kuşların sahaya dalmasindan ötürü hükmen galibiyetimiz ile biterdi.
  • 12912
    zamanında inter'e gitmek istemesi çok doğal. kıçına teneke bağlanan topraklarda son kez kendisini gösterme ve herkesi pişman etme motivasyonuyla gitti. gidişi engellenemezdi belki ama dönüşü buraya olmalıydı. semih kaya bile elli kez döndü şu takıma. melo da dönerdi. 33 yaşıma 1 hafta var, 25 yıla yakındır izliyorum galatasaray'ı, kendisi benim gördüğüm en dominant defansif ortasahaydı. mükemmel fizik, mükemmel devamlılık, mükemmel hırs, mükemmel hava hakimiyeti, mükemmel bir diyagonal uzun pas ve dikine tip sürüş ile takımı rahatlatma yeteneği vardı. en kötü olduğu konu şut olsa da sezonda 4 5 kritik gol atardı. derbilerde ve bütün üst düzey maçlarda rakibe üstünlük kurardı. daha iyisini izleyeceğimizi sanmıyorum. torreira ortasahanın ortasını çok iyi toparlayan bir oyuncu. ama takımında melo varsa sadece ortasahayı değil tüm takımı toparlardi. bugün 6 aylık gelse yine iş yapar yine parçalar buna da şüphem yok. 40 bazıları için sadece bir sayıdır çünkü.
  • 12918
    dzeko, dijku ve irfan can isimli fenerbahçe oyuncularını birbirine sırt sırta bağlayıp bi taraflarında sallaya sallaya derbi galibiyetini getirirdi dün akşam. ve bunu 40 yaşında olmasına rağmen dün o maça çıksa yapardı.

    bambaşka bir adamdı. dijku'ya icardi'yi ittiği direği ameliyatla monte edip hayatı boyunca direkle haşır neşir yaşamasını sağlardı. dzeko da büyük ihtimalle kudurmaktan instagram'da o yazıyı yazacak akıl sağlığı bulamazdı maç sonu.
  • 12921
    o kadar özlüyorum anlatamam. şu çirkin spor ortamında üsulünce ayarları verme konusunda ekmek gibi, su gibi ihtiyacımız var kendisi gibi profile.

    melo faulünü hatırlar mısınız? önemli maçlarda ilk 10 dakikada turuncu kartlık bir faul yapardı. bu ligin eyyamcı hakemleri ilk 10 dakika kimseyi atamaz bilirdi çünkü. hakeme iki seçenek sunardı.

    birincisi, kendisine sarı kart göstermesi. sonra o sarı karta yaptığı gülerek itirazlar. yanına gelen rakip papazları etrafına toplayıp tahrik etmeye başlaması. bu andan itibaren gergin olduğunu hissettiği rakip papazların üzerine oynamaya başlaması. kendi kartı erken yediği için eyyamcı hakemin kafasına girip, rakibin kolay kart görmesine neden olması. tuzağa düştüğünü fark eden rakip ya sinerdi ya da bu durumu yediremediği için agresifleşmeye devam edip kendini attırırdı. (bkz: emre belözoğlu)

    ikinci ihtimal, hakemin kart göstermeye cesaret edememesi. o zaman yine istediği şartlar oluşuyordu. çünkü rakip biliyor ki sahada onun kadar gaddar, onun kadar korkutucu, oyunun dozunu belirleyen kimse yok. hakemin de o akşam cesareti yok. bu da özellikle deplasmanlarda ilk yarım saat baskı kurmak isteyen rakibi afallatırdı. görece rahat geçerdik o kısmı.

    tüm bunlar olurken tribün, rakip, hakem kendisine odaklanınca da geri kalan tüm oyuncularımız sakin sakin oyununa odaklanırdı.

    ah melom ah.
  • 12922
    kaç senedir brezilya'da aktif futbol oynuyor. aramızda ki aidiyet ve bağ bu kadar kuvvetli olmasına rağmen kendisinden yararlanmayı denemedik hiç.

    macera aramak yerine sene başı ortaha transferi için sadece kendisine gidilse ndombele'den daha performanslı olacak bir çok genç futbolcuya referans olabilirdi. scout konusunda kendisinden yararlanmayı kesinlikle denemeliyiz.

    canımız ciğerimiz hagi'den daha iyi sonuç vereceği aşikar.*
  • 12923
    bize güzel hatıralar, rakibimize ise atlatamadıkları travmalar bırakan deli adam.

    kendisinin brezilya'ya gittiği yıldan beri ülkesinden çıkmayı istediğini hiç düşünmüyorum.
    isteseydi bu zamana kadar birçok avrupa ülkesinde rahatça kendine takım bulurdu.
    ayrıca adana demir veya başakşehir'in bu süre içinde şöyle bir yokladığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam.
  • 12924
    tek başına yürüyen galatasaray diyebileceğim başka bir oyuncu hatırlamıyorum.
    metin oktay'ı izlemeye yaşım elvermedi. bir de fatih terim var bu kadar mücadele eden. ama hoca'nın galatasaray temsiliyeti bambaşka bir seviyede.
    neyse konumuz melo..
    hagi hepimiz için bambaşka bir seviyede. ama hagi'yi hep yetenekleri ve saha içinde yaptıklarıyla hatırlıyoruz. yani hagiyle ilişkimiz biraz daha profesyonel gibi. tıpkı icardi'de olduğu gibi. o sahada bizi kurtarıyor biz de onu sınırsız seviyorduk.
    melo bu açıdan çok başkaydı. ülkedeki futbolun tepesine çöreklenmiş, feneri kurtarmak için oraya gelmiş demirören'e rest çekip elini sıkmamak başka kimsenin yapabileceği bir şey değildi. bitti mi hayır.
    hikaye zaten götüyle top tutup galatasarayla dalga geçen kaleciye ilk golü ile başlamıştı. *
    hepimizin bundan bir şey olmaz dediğimiz dönemde riera ile girdiği kavga vardı. bu kavgada bile kavga yüksek para alıp çaba göstermeyen bir futbolcu ile melo arasında gibiydi. riera 2011-2012 sezonu için hepimiz açısından büyük bir kazık gibi görnüyor, hatta arda turan'a bu sebepten herkes çok kızıyordu. çünkü zamansız gidişiyle eksik apar topar riera ile doldurulmaya çalışılmıştı. riera'nın solbek olması bir sonraki sezon 2012-2013 sezonuna tekabül ediyor.
    2014-2015 şampiyonluğuna giderken hangi maçtı hatırlamıyorum. ama maç tıkanmış, şampiyonluk yarışı kıyasıya kızışmışken, üstelik puan kaybına da tahammülün olmadığı bir haftada takım rehavet içindeydi. rakip aşırı konsantreydi. ve sorun bizim takımın yeterince reaksiyon vermemesiyken, saha ortasında sabriyle kavgaya tutuşmuş ve takımı ateşlemişti. o kavgadan sonra takım melo korkusuyla da olsa reaksiyon göstermiş ve maçı almayı bilmişti.
    öyle sırf galatasaray başkanı diye kimseye yalakalık yapmazdı. başkanım beni al demek yerine başkan çocukluk yapıyor diyebilmişti. ünal aysal'ı başarılı yapan şeyde fatih terimle çalışması falan çok konuşuldu, ilk yönetimi güçlü kadro, gibi şeyler defalarca yazılıp çizildi. ama sorarım melo transferi olmasaydı ünal aysal ne kadar başarılı olabilirdi?
    küçük enişteyle yaşananları herkes yazmış zaten. ama orada bütün galatasaray taraftarının şahsi nefretinden de öte zokora ve ırkçılık meselesi gündemdeydi. ve ırkçı bir futbolcuya saha içinde ceza kesmişti.
    2014 türkiye süper kupa finalinde volkan'ın kendisine saldırması da suyun diğer tarafında galatasaray eşittir melo kavramını özümsemeleriyle oluşmuştu.
    galatasaray'dan ayrılmadan önce meşhur twit olayı var bir de. o gün evinin önünde toplanan kalabalığa "içimden geçenleri söylesem bana burada futbol oynatmazlar." demiş biriydi. türkiyedeki çürümeyi çekinmeden dile getirebilmiş bir figürdü.
    galatasaray'dan ayrılırken buradaki misyonumu tamamladım demişti ya, kibarlığından dediğini çok sonra anlamıştık. realmadrit'e ayıp olmasın diye yenilen teknikdirektörden, nepotizmden hepimiz çekmedik mi ilk dursun aydın özbek döneminde. melo ben bu oyunun figuranı olmam deyip gitmişti. o gidiş bize bu gün icardi'yi izletiyor belki de.
    alex telles'in melonun icardi'ye galatasaraydaki günleri anlattığına dair demeci var inter zamanlarından.
    2017-2018'de her şey kötüye giderken. belki de önceki sezondu. bir videosunu hatırlıyorum melo'nun "abdulrahim, fatih terim galatasaray'a geri dönün" dediği.
    melo başka bir seviye. kendisinden sonra oluşan çaykurrize gerilimini dahi bizim kadar takip edecek kadar bizden.
    sen sahadaki biz biz tirübündeki sen kavramını dolduran hatırladığım yegane oynacuydu.
    drogba, sneijder iyi güzel de o kadronun yegane hakimi meloydu. sneijder'in takımı kendi istekleri doğrultusunda yönlendirdiği yıllarda çok şey kaybettik.
    çaykurrize gerilimini onun kadar takip etmeden pozisyonunu konumlandırmayan galatasaray efsaneleri oldu.
    ve tarih her adımda meloyu haklı çıkardı.
    işte böyle bir futbolcuydu melo.
    fikri hür, vicdanı hüür, irfanı hür bir futbolcuydu.
    kimler geldi kimler geçti diyor ya şarkı. hani şair diyor ya afrika hariç değil diye.
    kimler geldi, ve hatta kimler gelip geçmekteyken demek gerek. icardi hariç değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın