geldiği ilk sezon mükemmel oynamış, bam üçlüsünden sonra gözlerdeki pası silmiş, galatasaray taraftarının böyle oynayan bir orta saha oyuncusu görmeye inanamadığı bir adamdı. ikinci senesinde takıma geç katıldığı için devre arasına kadar idare etti, ikinci yarı yine bildiğimiz melo olmuştu. üçüncü sene genelde takımın
sneijder'le birlikte ayakta kalan yegane oyuncularındandı. bu sene ise şu ana kadar bildiğin 'idare eder' orta sahaya dönüştü. tabi bunda 4 sene yaşlanmasının da %100 etkisi var.
20 aralık 2014 galatasaray mersin idman yurdu maçı'nda ileriye gittiği pozisyonlarda geri dönemedi ve orta sahayı da boşalttığı olmadığı için kalemizde çok ciddi tehlikeler yaşadık. malesef selçuk melo ikilisi günümüz orta sahasını ileri geri götürebilecek fizik kalitede artık değiller. melo türkiye'de teknik kalite olarak hala en iyi ön libero ama günümüz futbolu artık bir ön liberodan minimum 12 kilometre koşmasını bekliyor. ülke futbol takımlarının futbol kalitesi avrupalı takımlara göre birçok konuda geride olmasına rağmen koşu mesafeleri avrupadaki seviyelere yakın. özellikle anadolu takımları galatasaray'a karşı 1 fazla mücadele ettikleri için bu alanda rakiplerden hep geride kalıyoruz ve malesef melo da genelde 9 km civarı koşarak bu konuda bize ciddi dezavantaj oluşturuyor. öte yandan asıl mevzumuz olan avrupa'da
dortmund,
arsenal,
real madrid gibi koşu mesafesi 120 km civarında gezen ve oyuncu kalitesi çok yüksek takımlara karşı bu seneki gibi rezil oluyoruz.
galatasaray'ın öncelikle düzeltmesi gereken nokta en azından koşu mesafesini avrupalı rakiplerinin seviyesine getirmesi. bu olmazsa olmaz. zaten oyuncu kalitesi olarak çok yukarıda olan bu takımlara karşı bir de onlar kadar koşmadığınızda açık farklı kaybetmek günümüzde çok sık rastlanan şeyler oldu. misal iki sene evvel oynadığımız ve 3-0 kaybettiğimiz çeyrek finaldeki real madrid deplasmanında galatasaray 108 km koşmuşken real madrid 114 km koşmuştu. zaten adamlardan kalite olarak aşağıdayız, bir de bizden yarım adam daha fazla koşunca otomatikman fark yiyorsun. brezilya bile salt oyuncu kalitesine güvenip almanya kadar kaliteli koşmadığı için kendi evinde 7 yedi. futbol çok başka noktalara geldi ve biz oyuncu kalitesi olarak üst seviye takımların seviyesine gelemesek de en azından fizik olarak o seviyeye yakın olmalıyız. böylece yenilsek bile rezil olmadan yenilmeliyiz. zira galatsaray gibi tarihi güçlü takımlar kötü mazilere sebep olmamak adına açık farklar yememek zorunda. yoksa büyüklüğümüz sorgulanmaya başlar. mesela
juventus 2 sene evvel şampiyonlar ligi'nde
bayern münih'e elenirken kalite olarak geride olduğunu, rakibini eleyemeyeceğini anladı ve gol atması gerekmesine rağmen geriye çekildi, 2-0 mağlup durumdayken bu skora razı oldu. maç sonunda da antonio conte "rakip bizden çok daha güçlü, onları elememiz imkansızdı, üzgünüm ama gerçek bu" açıklamasını yapmıştı. çünkü biliyordu ki açılsaydı maç 4'e 5'e gidecekti. ama tarihleri bu tür bir skoru kaldıramazdı ve ona göre hareket etti. ister kızın ister sövün ama avrupadaki üst seviye takımlar için bizim de yapmamız gereken şey budur. ve bu da melo gibi artık koşu mesafesi bir ön libero için çok geride olan adamlarla yollarımızı efendi bir şekilde ayırarak doğru muadillere yönelmektir. büyük takım olmak bunu gerektirir.