bu son gelisinde akillarda iki soru vardi: hangi fatih terim?
galatasaray'a ilk gelen, genclere sans verip, fubol anlayisi olarak devrim yaratan, buyuk yildizlarla arasini iyi tutup, onlardan maksimum faydalanan fatih terim mi? yoksa herkesi yildiz yapan benim diyerek kaliteli yabancilarini kusturen, kalitesizlerle surunduren, turk oyuncu tercihlerinde hep eski futbolcularina bel baglayan ve her seyin cozumunu gereksiz bir dunya transferlerde arayan fatih terim mi?
cevap veriyorum siki durun: hic biri! 2011 yilinda
galatasaray'in basina gecen fatih terim gecmisteki iki fatih terim modelinden de alacagini almis, vaz gecileceklerinden vazgecmis bir fatih terim. en onemlisi gittikce
galatasaray taraftarina bile sevimsiz gozuken ve aslinda basarili oldugu 1996-2000 sezonlarinin son iki yilinda zirve yapmis kibirli hal ve tavirlarindan eser yok. ne hakemlere babalaniyor, ne rakibe artislik yapiyor.
16 ekim 2011 galatasaray bursaspor maçı'nda
fair-play etigine aykiri bir hareketle gol atan
bursaspor'a bile sitemini mumkun olan en kibar sekilde dile getirdigini hep beraber gorduk. fatih terim artik kibirli soylem ve hareketleriyle buyuk insan olunmadigini ve buna aslinda ihtiyaci da olmadigini anlamis. iste yuzunde gulumsemesi eksik olmayan haliyle, herkesi dinleyen ve nazikce yanitlar veren haliyle her zamankinden daha buyuk bir imparator kendisi.
ucuncu fatih terim doneminde taktik anlayis ve bunu uygulatma anlaminda da ucuncu fatih terim'i goruyoruz. sadece tek bir oyun sablonu uzerinden gitmeyen, ihtiyaca binaen farkli oyun sablonlarini da layikiyla oynayabilecek bir takim yaratiyor simdi. acikcasi birinci fatih terim doneminde bile her sene ayni takim sablonu ve kucuk rotuslara ragmen hemen hemen ayni takim kadrosuyla oynayan bir
galatasaray vardi. gerci tikir tikir isleyen bir sistem soz konusuydu ve taktigin islemedigi durumlar icin
gheorghe hagi vardi. aynen bugunun
barcelonasi gibi. her mac benzer goller, ayni oyun yapisi ve sira sira devrilen rakipler. bir yerde tutukluk yasaninca da devreye giren
lionel messi! fakat suan takim cok yeni ve istikrarli bir oyun yapisina kavusmasi zaman alacak gibi duruyor. bu donemde avrupa kupalarinda olmamak bir nevi avantaj bile sayilabilir aslinda. fatih terim bu donemde alternatifli oyun yapisi sayesinde belki gelecek seneden itibaren daha iyi gorulecek olan ve
galatasaray'in kendi sartlarinda en mukemmeli yakalayacagi oyun yapisini izlettirebilecek.
fatih hoca'nin bu donemde en buyuk handikapi gectigimiz sezonun camia uzerindeki etkisi. neredeyse maglup olununca artik umursanmayan bir kara sezon yasadi taraftar. yenilginin taraftar tarafindan bile kabullenildigi, normallestirildigi bir sezon. oysa
galatasaray; zaferlerin, ilklerin, bitti denen yerde tekrar geri donuslerin takimiydi. 2010-2011 sezonu ise
galatasaray tarihinde her seye ara vermekti.
ali sami yen stadi'na ise veda etmekti! fatih terim kacan bir kupa'nin yarim kalmis heyecani ve hirsini gelecek sene almak icin sabirsizlanan bir ortama gelmedi. fatih terim yenilginin aliskanlik oldugu ve umursanmadigi bir ortamda,
aslan ruhlari diriltmeye geldi. hani
the horse whisperer filminin baska bir versiyonunu yasatiyor adeta. "
the lion whisperer"!
tek dilegim, tek arzum kendisini dogruya sevkeden bu tavrini ve anlayisini bozmadan ve zamanla guvenini tekrar kazanan
galatasaray futbol takimina,
galatasaray taraftarini her daim dunya yildizlarindan daha cok heyecanlandiran alt yapidaki genclerin a takimda oynamasini da yakin zamanda izlettirir bize. iste o gunlerin ardindan,
galatasaray tekrar elleriyle topraga basarak dogrulup, butun ihtisamiyla kukremeye basladiginda hedef
uefa kupasi degil belki de
sampiyonlar ligi kupasi olacaktir, cunku alinmadik tek kupa o kaldi!