34227
öncelikle şunu tüm samimiyetimle ve tüm temiz kalbimle söylemek isterim ki bu yazacağım, daha doğrusu yazmaya çalışacağım yazı hiçbir kişiye cevap olmayıp, hiç bir tartışmaya çekilemeyecek saflıkta bir yazı olacak.
tamamen kendi duygularımı yüreğimden koptuğu gibi yazıya dökeceğim, tabii ki başarabilirsem.
futbol, taktik, teknik, transfer konuşmayacağım.
güncel spor gündeminden bahsetmeyeceğim.
sadece imparatordan, fatih terim'den bahsedeceğim.
canım hocam bir daha galatasaray teknik direktörü olur mu, bu konuda tahmin yürütemiyorum açıkçası.
ben de bu nedenle kendisiyle ilgili hislerimi anlatacağım, ona olan sevgimden bahsedeceğim.
beni bilen bilir, fatih hocayı çok ama çok severim.
pek doğaldır ki fatih terim'in galatasaray'ın başındayken elde ettiği başarılar, kendisinin tanınmasını, övülmesini sağladı.
ancak benim hocaya olan sevgimin nedeni salt futbolla ilgili değil.
benim ona olan sevgim, onun sadece yeşil sahanın kenarında durmasıyla ilgili.
yani o bana yetiyor.
maçlardan önce maçla ilgili yaptığı ön konuşmaları, maçlardan sonra basın toplantıları bana yetiyordu.
herhangi bir şekilde onun sesini duymak bana yetiyor.
yani nasıl anlatılır bilmiyorum, hocadan bir aile sıcaklığı hissediyorum.
küçükken, televizyonun sesini iyice açar ve kulağımı televizyon hoparlörünüe bitiştirip hocamın konuşmalarını dinlerdim.
o kadar zaman geçti, yirmi dokuz yaşına geldim ama hala onun maç öncesi ve sonrası konuşmalarını bekledim bir çocuk saflığında.
maç sabahı, "bugün maç bitecek ve hocamı dinleyeceğim." der ve mutlu olurdum.
engelliler, genellikle onları hayata daha çok bağlayacak, sıkı sıkı tutunduracak sebepler ararlar.
fatih hocam, sözünü ettiğim sebebim oldu benim.
beni hayata daha da çok bağladı, beni mutlu etti, yüzümü güldürdü.
onu çok ama çok özleyeceğim.
en azından belli bir süre boyunca haftada en az bir kere olmak kaydıyla maç önü ve sonu açıklamaları olmayacak.
siz nasıl ki sevdiğiniz bir insanı görünce mutlu oluyorsunuz, ben de sesini duyunca mutlu oluyorum hocamın.
bu mutluluğun sebebi yok, mutlu oluyordum işte, var mı ötesi, skordan bağımsız olarak, hocamın ne dediğinden bağımsız olarak mutlu oluyordum.
hatta küçük aklımla ondan farklı düşünsemde futbolla ilgili herhangi bir konuda, yine de o konuşunca mutlu oluyordum.
evet hocam itiraf ediyorum, seni eleştirdim yakın zamanda.
28 aralık 2021 galatasaray denizlispor maçında ve 8 ocak 2022 galatasaray giresunspor maçında oyunumuzu beğenmedim ve söylendim kendi kendime.
eleştiri tabii ki son derece doğal ve olması gereken bir durum, bu konuda şüphe yok.
ama nedense maçlardan sonra yatağa girince kendimi tuhaf hissettim, "yahu o kadar sevdiğin insan, canı sağ olsun hocanın, boş ver." dedim, belki de pişmanlık duygusuna kapıldım.
sen de elinden geleni yaptın, en iyisini istedin hocam, tüm emeklerin için sağ ol.
şu anda, sözünü ettiğim maçları aklıma getirince aslında fikrimde gerçekten değişiklik yok, her ikisinde de kötü oynadık ama hocama kıyamıyorum işte.
ona çok alışmıştım, dile kolay tam dört yıl.
ben futbolu düzenli olarak 2001'den beri takip ediyorum.
bu süre zarfında galata saray'da rekor teknik direktörlük süresi fatih terim'e ait, demin de söylediğim gibi tamı tamına koca dört yıl.
iki gün önce bitti ama başlayışı sanki iki gün önce değil de dün gibi.
yani mesele gerçekten senin görevine devam edip etmemen değil hocam benim için.
bir daha periyodik olarak senin sesini duyamayacak olmaktan korkuyorum ben.
bir aile büyüğüm gibi seviyorum seni aslan hocam.
sen benim hayatıma nüfuz ettin.
çocukluğumdan bu ana dek defalarca rüyalarıma girdin.
nasıl söylesem, ne desem gerçekten bulamıyorum o cümleyi, anlatamıyorum işte.
sanki bir akrabam temelli yurt dışına yerleşmiş gibi mi desem, işte ona benzeyen veya tam olarak benzemeyen bir şey.
ben bir aile kurabileceğime, birinin benle aile kurmak isteyeceğine pek inanmıyorum, bu yüzden seni torunlarıma anlatma şansı bulamayacağım ama dilim döndüğünce herkese anlatacağım.
ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum veya anlatabiliyorsam kaç kişi anlar, bundan da emin değilim.
insanın boğazı düğümleniyor, bir yumru oturuyor boğazına.
bir hafta önce falan "top kaleye girmiş girmemiş bırak bunları, fatih hocanın saha kenarında olduğu dönemin tadını çıkar, giderse üzülürsün bak." demiştim kendi kendime.
hakikaten de öyle oluyormuş.
bu yazdıklarım fazla duygusal, manasız, saçma gelebilir, saygı duyarım, zaten benim amacım tartışma açmak falan değil, tertemiz duygularımı anlatmak.
bildiğimiz gibi rahmetli talat amcamız engelli bir bireydi.
ben de kendi engelimle onun engelini özdeşleştirerek, hocanın talat amca'ya sahip çıkmasını, "babamı başımın üzerinde taşırım." demesini hep düşünür, çok duygulanırdım.
hocamın engellilere olan yaklaşımından çok etkilenirdim, hala da etkileniyorum tabi.
onunla tanışmaya gittiğimde florya'ya, fıtık ameliyatından çıkalı bir ay kadar olmuştu ve ona rağmen benle hatırı sayılır bir süre sohbet etmişti.
bana kendi formasından hediye etmişti.
merdivenleri inerken takılmayayım diye tek tek tarif etmişti yolu.
onun elini öpmeye çalışmıştım, izin vermemişti mütevazilik göstererek.
inşallah yakın bir zaman içinde yine görüşeceğim hocayla.
onun sesini duyacağım, onunla sohbet edeceğim.
sonra da ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre onu özlemeye devam edeceğim.
canım hocam, neden oluyor, nasıl oluyor bilmiyorum ama seni çooooooook özlüyorum şimdiden.
sen biz galatasaraylıların hayatına 1974'te, benim hayatıma da küçük bir çocukken girdin.
allah uzun ömür versin sana.
yaşadığın müddetçe lütfen çıkma hayatımızdan.
lütfen kendini özletme aslan hocam.
teknik direktörlüğü bırakacaksan veya futbolun içinde kalmayacaksan da arada bir video falan çek, herhangi bir konu hakkında konuş ki senin sesini duyayım, mutlu olayım. :)
sen galatasaraylı fatihsin, sen bir ekolsün, yapacağın her işin en iyisini elinden geldiğince yapmaya çalışırsın, tüm galatasaraylılar gibi bunu biliyorum ben.
yeter ki sen kendini özletme, ister gezi programı yap, ister başka bir şey, illa ki futbol olmasına da gerek yok, sen ne anlatırsan anlat, ben dinlerim seni.
sana hoşça kal demek istemiyorum aslan hocam, bir gün, illa ki teknik direktör olman şart da değil, yollarımızın kesişeceğine inanıyorum ben.
senden tek isteğim eğer kabul edersen, kendini özetme.
sağlıkla kal hocam benim.
sağlıkla kal galatasaraylı fatih.