galatasaray'ın efsane teknik direktörüdür ama övmek kadar eleştirmesini de bilmek zorundayız.
entry'i yazarken fatih terimcilik yapmayacağım gibi düşmanlık da yapmayacağım, sadece içimden geçenleri uzun bir şekilde yazıya dökeceğim.
fatih terim galatasaray'ın sembol isimlerinden biridir, yaşayan efsanedir. bu konuda anlaştık değil mi? anlaştıysak şimdi ben şuradan başlayayım; fatih terim'in takıma oynattığı futboldan gram zevk almıyorum. oyuncu tercihleri, oyuna geç müdahalesi, yıllardır kuramadığı sistem gibi konularda sınıfta kaldığını söylemek yanlış olmaz. geçen sezon
* kadrosunda nzonzi, seri, lemina, falcao, marcao, luyindama, emre mor, babel, andone gibi oyuncuların yanına sonradan onyekuru ve saracchi katıldı ama istenilen futbol bir türlü sahaya yansıtılamadı. hani tepeden tırnağa kağıt üzerinde muhteşem bir kadromuz varken, tam tersine sahada ise futbol yoktu çünkü fatih terim kafasını futbola vermiyordu. gerçi vermiyordu demeyelim, veremiyordu diyelim. nedeni de gayet açık; galatasaray'ın çıkarlarını koruyamayan bir yönetim vardı ve bütün işler fatih terim'e kalıyordu. ayarı da o veriyordu, sözü de o veriyordu ama en azından kötü günde de, iyi günde de çıkarttı masaya koydu. koydu koymasına da, futbolu da çok ihmal etti be. az önce de dedim, sistem falan hiç yoktu takımda, ki düşünün hoca 3 yıldır bu takımın başında. hani 1 olur, 2 olur anlarım ama koskoca 3 sene oldu ama ortada hiçbir şey yok. fatih terim'in gittiği her takımda sağladığı disiplinden de eser yoktu. disiplin olsaydı, hem saha ortasında hem de havaalanında taraftara küfür eden belhanda kadro dışı kalırdı. hocanın tutumu ne oldu? kötü oyunundan dolayı yuhalanan belhandayı korudu ve yuhalayan taraftara "onlar taraftar değil, seyirci" dedi. geçen sezon pandemiden sonra çok kötü bir giriş yaptık işte muslera sakatlandı, andone sakatlandı, emre sakatlandı ... kısacası türlü türlü şeyler yaşandı.
5 temmuz 2020 galatasaray trabzonspor maçında çok daha vahim bir olay yaşadık. takım zaten eksik, kulübede oturandan çok hastanede yatan futbolcularımız varken feghouli gibi fiyat-performans anlamında fiyasko olan biri, bile isteye kırmızı kart gördü. bu ne demek? tabir-i caizse takımı satmak demektir. peki hoca ne yaptı? cezası bittikten sonraki ilk maçta 11'e yazdı.
"benimde rüyalarım, hülyalarım, hayallerim var" dedi. bunları söylerken bizde şampiyonlar ligini kaldıracağımızı hayal ettik ama son 12 maçımızın sadece 1'inde galip gelebileceğimizi tahmin edemedik. hatta geçen sezon gruplardaki son maça kadar golümüz yoktu. hoca çıktı basın açıklamasında makas, pergel falan dedi, haklı da ama avrupa liginde de bir şey yapamıyoruz ki. 2 sene önce grubu 3. bitirip avrupa ligine gittik ama karşımıza çıkan ilk takıma yenildik ve evimize döndük. bu sene ön elemelerde karşımıza çıkan zayıf rakipleri yendik ama avrupa ligine katılmak için çıktığımız son maçta rangers karşısında yine boynu bükük ayrıldık. fatih terim sayesinde kazandığımız avrupa fatihi unvanını, fatih terim yüzünden kaybettik. yaşadığımız hezimetlerden dolayı cümlelerimizin içinde artık avrupa kelimesini geçiremiyoruz.
bakın en başından fatih terim kendisiyle çelişiyor.
28 eylül 2019 galatasaray fenerbahçe maçını hatırlıyorsunuz değil mi? herkesin ilk 11'de başlayacak dediği seri'yi, hoca maç kadrosuna almamıştı. seri yerine, çenesini kıran ve birkaç hafta forma giyemeyen belhanda'yı 11'e yazdı. maç 0-0 başladı, ve yine 0-0 bitti. ne aksiyon, ne pozisyon, ne azim... hiçbir şey yoktu. maç sonu hoca bahanelerini sıraladı ve gitti. aradan tam 1 yıl geçti ve
27 eylül 2020 galatasaray fenerbahçe maçını tekrardan oynadık. maç yine 0-0 başladı, 0-0 bitti. maç sonu toplantısında hoca şunu dedi " seri gibi regista bir oyuncumuz olmadığı için oyun kuramadık" e hocam, 1 yıl önce elinde seri vardı üstelik dediğine göre de bu kadar önemli... e o zaman niye kadro dışı bırakmıştın? "futbolcuların geçmişine değil, geleceğine yatırım yapmalıyız" diyorsun ama selçuk inan'ı takımda tutuyorsun, babeli istiyorsun, arda turan'a imza attırıyorsun, fatih öztürk'ü getirtiyorsun?
tüm bunları yazdıktan sonra fatih terim gitmeli demeyeceğim, demem de. o gittikten sonra daha iyisi gelmeyecek. şenol güneşten tutun, bütün teknik direktörlere kadar kimse hocanın eline su bile dökemez. hocadan istediğimiz tek şey, özüne dönmesidir. hocanın aynaya bakıp "ulan neler oluyor, ne hale gelmişiz" demenin zamanı geldi ve geçti de. biliyorum, galatasaray'ı ezmeye çalışanlara karşı tek vücut olmak istiyorsun ama bak olan her zaman sana oluyor, sana olduğu zaman da bize de oluyor. bırak yönetim içerisindekiler ne yapıyorsa yapsın. kabak onların başına patlasın, senin değil. reklamlarını yapmalarını biliyorlarsa, takımın çıkarlarını korumayı da öğrensinler. sen sadece futboluna odaklan hocam. aksi takdirde verdiğin sözleri tutmadan bitmiş bir "4.sezon" bırakacaksın.