• 302
    --- alıntı ---

    17 mayıs’ın yıldönümünde. orada eski hikâyeleri anlattılar. eskiler formda hasan şaş’ı yemek için, bir antrenörü çağırmışlar, “hocam hasan sakat galiba” demişler. hoca da gitmiş, “hasan sakatmışsın” demiş. hasan “yok hocam iyiyim” dediyse de “sakatsın, sakatsın” diye diretmiş.

    --- alıntı ---

    aynı programda suat kaya'nın arif erdem için de buna benzer numaralar yaptığı söyleniyordu. bu hareketi hasan şaş'ı yemek için yaptığını düşünmüyorum. suat kaya bildiğim kadarıyla şakacı, muzip bir futbolcuydu. öyle kötü niyetle yapmamıştır düşüncesindeyim.

    bu kısmı hariç yazdıklarının altına imzamı atarım. çok da güzel yazmış. ellerine sağlık.
  • 308
    kesinlikle çok güzel bir yazı yazmış. her ne kadar sabri'nin bir şansı hak ettiğini düşünsem de, en azından reel verilerle eleştirerek, reyiz, orta yapamıyor, zeka problemi vs gibi saçma argümanlar kullanmadan fikirlerini ortaya koyması takdire şayan. ayrıca abilik ve terim ile ilgili fikirlerine de sonuna kadar katılıyorum. beynine sağlık.

    http://www.medyaspor.com/...nin-ilk-adimlari-442
  • 309
    http://www.medyaspor.com/...nin-ilk-adimlari-442

    tıpkı diğer yazıları gibi, yine oldukça güzel bir yazı yazmış. kendisi sözlükteki en beğendiğim yazarlardan biri olduğundan söylüyorum, keşke yazım kurallarına biraz daha özen gösterse. bilgi olarak bugün spor medyasında oldukça pohpohlanan meleke'den, demirkol'dan bir eksiği yok. düşük cümle kurmamaya, yazım kurallarına da özen gösterirse tüm galatasaraylıların okuduğu bir köşe yazarı olma şansı var.
  • 312
    (bkz: cesare prandelli/@extensor)

    biraz beyin jimnastiği olsun.

    ben de prandelli'nin 4-3-3 üzerinde yoğunlaşması taraftarıyım, küçük farklarla bir iki önerim olacak.

    sol iç olcan konusunda aynı fikirdeyim, tavşan olarak kullanılabilecek bir oyuncu olcan, bu özelliği ile arda'ya da benzer,arda'dan biraz daha hızlı olduğu için daha makul bir top taşıyan sol oyuncu olabilir. bunun yanında gücü sayesinde rakibi karşılama konusunda da başarılı olma olasılığı çok yüksek. bruma şu an için açık alan yakalamaya çalışsa takıma daha faydalı olur. kontra atak anlarında ikincil tavşanımız kendisi olur, bale'in madrid'de olduğu gibi. selçuk konusunda sonuna kadar haklısın ancak dlp oynayan beli kalın oyuncular da var. illa menteşe gibi oynamak zorunda değiller, eğer selçuk yalnız bırakılmaz, topu rakibi karşısına alacak şekilde alırsa sorun yaşamaz. bunun için daha hızlı paslaşan defansa ihtiyacımız var. bununla birlikte orta sahanın uzaklaşarak değil yaklaşarak pas almaya gelmesi gerekir. tabi kanatlar takımın enini belirleyecek ve bunun için selçuk'un göbeğe burak'a attığı toplar yerine kanatlara doğru oyunu açması gerekecek. önünü süpüren bir melo ve top taşıyıcı olcan'la selçuk da dlp oynayabilir. olcan'ın konumu itibarı ile melo ileilk senesindeki gibi tandem görünecektir zaten.

    farklılık ise burak ve sneijder'de. sol çizgiden gelen bir sneijder, en uçta ve yalnız burak, sağ açık oynayan bruma yerine yerleriyle biraz oynayalım. burak soldan ve açıktan geldiğinde daha rahat koşu yapıyor (gol oranı düşse de) en azından yaptığı koşular takımın geneline daha faydalı oluyor. sneijder ise soldan içeri girdiğinde skorer olarak öne çıksa da takımın oyununa katkısı azalıyor (onun hız olarak anlaşabileceği bir forvet takımımızda yok, telles bile geldiğinde sneijder daha hızlı oynayabilmeye başlamıştı). asimetrik bir dar 4-3-3 düşünürsek, forvetler burak, sneijder ve bruma olacak. burak solda ancak çizgide değil, olcan'ın varlığı burak,ın rahat rahat çizgiden uzak oynamasını sağlar. zaten olcan'ı solhalf düşünmenin en büyük avantajı rakip sahaya yerleşildiğinde sol kanata destek vermesi hatta direkt o bölgeye geçebilmesi. sneijder rakip sahaya yerleşildiğinde bir trequartista forvet gibi ya da false 9 gibi oynayıp diğer iki forvetin hizasından geride top almaya çıkabilir. buradaki amaç ileri uçta üçlü bir tandem yaratmak.

    hadi bunun setini de yazalım ki kafada tam otursun. sağ kanattan top taşıyan bruma olduğunda burak klasik santrafor koşusunu yapacaktır, soldan ortaya\öne doğru. sneijder ise ön direk yapmak yerine biraz geriye atar kendini pas istasyonu olarak yer edinir. olcan ise trabzon'da yapmayı öğrendiği o arka direk koşularını yapar. ceza sahası dışını ise ilk senelerinde yaptıkları gibi melo ve selçuk parseller.

    olcan üzerinden atak yapıldığında en uçtan geriye kendini atan sneijder en iyi pas opsiyonu olacaktır. topu aldığında sahanın her iki yanına da dönmeden pas atabilen sneijder hem burak için hem de bruma için araya pas atabilecek demektir bu. son defans oyuncusuyla öne doğru çıktığı ve burak'ın da sağ stoperi içeri koşturduğunu düşünürsek defans kurgusunu zorlanmadan bozabileceklerini anlayabiliriz. selçuk'un sıkışıp burak'a doğru uzun pasla çıkması durumunda burak topu saklamak yerine ortaya veya sağa dönebilir. çünkü defans'ın sürekli düşünmesi gereken bir sneijder pas açısına çoktan çıkmış olacaktır, olcan'ın geriden koşusu ve bruma'nın 4-4-2 ağ kanadı gibi değil de sağ forvet gibi oynadığını düşünürsek bruma'nın da sneijder'in arkasına yapacağı koşu 2 stoper'e karar verme konusunda büyük sorun çıkaracaktır.

    bruma'ya bir parantez. bruma keita gibi fiziğiyle çizgi üzerinde dürte dürte top taşıyamaz. o nedenle 4-3-3 sağ forveti olması ve açık alana kendini atması topla daha rahat dribling yapması demek. bunun yanında burak'la aynı hizada ama daha açıkta olması rakibin defans ağırlık merkezini orantısız kurmasına sebebiyet verecektir.

    görsel olarak yerleşimi düşünenler için durum şu, 2 forvetli ve forvet arkası oynayan bir oyunculu sistem gibi düşünebilirsiniz. fakat forvetler dışarı açılıp forvet arkası gibi oynayan oyuncunun açık alan mesafesini arttırırken ters ayakla oynayan bir kanat-forvet oyuncusu ve hızlı bir kanat oyuncusunun varlığı sayesinde 4-3-3'u hem 3 santraforluymuş gibi, hem de 4-6-0 gibi oynayabiliriz.

    daha çok yazacaklarım var ama vaktim az, bunun üzerinden beyin jimnastiğine devam edebiliriz.

    saygılar
  • 317
    bir entrye basliyorum, ilginc detaylar guzel tespitler hosuma da gidiyor. sonra sayfayi indirip bir paragraf daha okuyorum. biraz daha indirirken artik altta nick gozukur diye bekliyorum ama gozukmuyor. bu islemi tekrarliyorum ama nafile. iste o an bir extensor entry'siyle karsi karsiya oldugumu anliyorum. sonra zamanim ve istegim varsa keyifle okuyorum, yoksa da yeni bir sayfada acip ileriye sakliyorum. ama guzel yaziyor, eline saglik.
  • 319
    ben yerinizde olsam evi arabayı satıp bu adamın dediği maçlara basarım lan. ama evim arabam yok amına koyim. adam bas bas bağırdı bugün başakşehir yener diye. sadece bir maçlık değil hep böyle olum. dinleyin lan şu adamı. teknik ekip değil de scout olsun lan. daha şimdiye kadar sıçtığını görmedim. ne derse çıkıyor. 3 harflilere karışmış olabilir.
  • 322
    --- alıntı ---

    akhisar maçı yazımı bitirirken “hamza hoca arsenal maçına aynı oyuncu grubunu tercih etse bile (iyi oynayan oyuncularını kesmemek için) bu 4-2-4 benzeri sistemi tercih etmemeli” demiştim. zira bunun çift forvet tek forvetle de alakası yok.

    sneijder sol önde oynayınca dönen, rakip beki kovalayan bir oyuncu değil, bruma da sağ önde oynayınca dönen rakip beki kontrol eden oyuncu değil. böyle olunca ne oluyor? takım topu kaybettiğinde ortasaha ve hücumda oynayan toplam 6 oyuncudan sadece 2’si savunma yapabiliyor. bunlar da ya emre gibi çok yumuşak bir oyuncu ya da melo gibi çok yavaş bir oyuncu olunca, arsenal kaleye akın akın geliyor.

    tarık’ın önünde kimse yok. podolski arsenal sol bekini de alıp tarık’ı ikiye bir ezip geçiyorlar. telles de aynı şekilde diğer kanatta eziliyor.

    siz rakibinizden çok üstün bir kulüp olsanız bunu önlersiniz. nasıl mı? savunma çizginizi öne çıkararak. yani benim oyuncularım 4 kişi önde basacak (sneijder, burak, umut, bruma) arkada da her yere basın adam kovalayabilecek bir defansif ortasaham olmayacak. o zaman ben ne yapabilirim? git-gel yapabilen dayanıklılığı çok yüksek birinci sınıf beklere sahip olurum. üstüne çok süratli stoperlere sahip olurum ve önde basarım rakibi boğarım… yani real madrid bunu bu sistemde yapabilir. ramos’lar, marcelo’lar ile olabilir. fakat semih-hakan balta ikilisiyle önde basamazsınız. tarık ve telles’le de git gel yapamazsınız.

    savunma çizgisi 30 metrede, bekler gidiyor gelemiyor, emre ve melo’nun etrafında kendilerinden başka sarı-kırmızı formalı arkadaşı yok. böyle bir düzende arsenal’i nasıl yenebilirsiniz?

    yedek arsenal mi dediniz? chelsea’nin yedek santrforu türkiye ligi’nin açık ara en iyi santrforu değil mi? arsenal’in yedek forveti podolski türkiye’ye gelse en çok maaş alan oyunculardan biri olup ligin en kaliteli forvetlerinden biri olmayacak mı? ne yedeğinden bahsediyoruz öyleyse?

    bana galatasaray’dan bir oyuncu söyleyin... arsenal’de kesin ilk 11 oyuncusu olur diyebilir misiniz? sneijder rotasyona girer. muslera da rotasyona girer. başka da yok. melo’ymuş, selçuk’muş, burak’mış arsenal'de rotasyona bile giremez. biz ancak kendimizi kandırırız.

    ziyadesiyle arsenal, akhisar değil. hamza hocanın milliyetçi duygularından kurtulup bu maça daha realist yaklaşması gerekirdi.

    ben illa bu oyuncular çıkacaksa bile 4-3-3 benzeri olup melo derinde emre ve sneijder önünde bruma solda umut sağda burak ilerde tek başlamalı diye yazmıştım.

    misal umut sağda oynasa tarık’ı bu kadar yalnız bırakıp madara ettirmezdi. umut savunmaya yardım ederdi.

    sonra temposuz ve yavaş melo artık 2’li ortasaha göbeğinde bu seviyelerde oynayamaz. bu kadar ağır ve 9.5 km’yi geçemeyen bir box to box olmaz. box to box iki ceza sahası içinde hem savunmada hem hücumda var olabilen oyunculara deniyor. eğer 2'li ortasaha göbeği kullanacaksanız bu oyuncular veli ve atiba gibi olmak zorunda. hem senin kale önünden top çıkarıp hem gidip rakip ceza yayından şut çekebilmeliler. melo artık sadece 10 km koşmanın yetebileceği derinde, defans ile ortasahanın arasında oynayabilir. misal fenerbahçe de emre ile 2'li ortasaha oynanmayacağını biliyor ve mehmet topal'ı derine atıp emre ve miereles'i göbeğe koyuyor. elinizde atiba, veli gibi çok koşan kovalayan iki ceza sahası arasında varolabilen ortasahalar yoksa 2'li ortasaha oynamanız çok zor.

    diyeceksiniz ki 4-3-3'te de “burak ilerde tek başına yapamıyor.” katılıyorum ama bu maç zaten oyun yapılacak maç değil. bu maç rakibi karşılayıp kontra atak oynanacak bir maçtı. maçı 0-0’a bağlardınız ve şampiyonlar ligi gruplarında en çok gol yiyen türk takımı olma lekesinden kurtulurdunuz.

    fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi gurubunda en az puan toplayan takım olma lekesi vardı, beşiktaş'ın bir maçta en çok gol yiyen takım olma lekesi vardı. galatasaray'ın da bu oldu. bunu da prandelli'nin arsenal deplasmanına yine böyle saçma bir sistem ile çıkmasının payı vardı. bakın güçsüz olursunuz, bazı yıllar istedikleriniz olmaz... anderlecht sizden iyidir ve 1-1, 2-0 yenilirsiniz kabul. dortmund'tan deplasmandaki 4-1'lik mağlubiyet de olur fakat 2 arsenal maçı ve iç sahadaki dortmund maçı öyle maçlar ki rakibe gelin bizi dağıtın diyorsunuz. yahu kapan. 1-0, 2-0 kaybet. mancini geçen sene bunu yapmadı mı? chelsea maç boyu eziyordu ama maç 2-0 bitti. juventus 2 sene önce bayern ile oynadı baktı gücü yetmiyor kapandı 2-0 bitti. zira bu kadar büyük takımların tarihleri çok değerlidir. tarihe bir leke bırakmamayı da düşünmelidirler.

    muhtemelen hamza hoca maçtan önce “ben burak’ı umut’la uyum içinde oynaması için alıştırmak istiyorum. o yüzden sistem değişikliğine gitmeyeceğim” diye düşünmüştür. anlıyorum ama katılmıyorum.

    bazen bu takım derinde beklemeli ve burak önde kontra atak kovalamalı. bu özellikle deplasmanlarda yapılması gereken bir oyun sistemi.

    örneğin cumartesi konyaspor deplasmanı var. selçuk dönüyor. şimdi kimi kesecek hamza hoca? yabancı kuralı için telles’i kesip hakan balta’yı koydu diyelim. (bence öyle yapmalı) peki esas hücumdan kimi eksiltecek?

    göbekte selçuk-melo ikilisi, sağda bruma, solda sneijder, ilerde umut-burak oynarsa son haftaların en iyi oyuncusu emre’ye karşı adaletsiz bir kadro çıkarmış olacak.

    bence deplasman maçı olduğu için ya umut ya da burak’ı kesmeli. emre çolak, oynaması gereken doğru pozisyonu 23 yaşında bulabildiğimiz bir adam. hollanda’da clasie diye bir oyuncu var. milli takıma da çağırılan bir oyuncu. emre çolak’la yaşıt... özellikleri de neredeyse birebir aynı. ikisi de kısa, zayıf ama çok çabuk ve teknik oyuncular. hatta bizim emre daha teknik. fakat bu clasie 2010-2011 sezonundan beri feyenoord’ta her sezon 30 maç üstü oynuyor. son 4 sezonda 130 civarı lig maçına çıkmış. bu sene de sürekli oynuyor. peki ya bizim emre? baktılar çok teknik hemen 10 numara pozisyonuna koydular. halbuki clasie başından beri geride defansif ortasaha veya göbek oyuncusu olarak oynadı ve tekniği ile çabukluğunu birleştirerek hücuma top çıkardı. 2010’dan beri milli maçlar ve kupalarla birlikte 200’e yakın maç oynayan clasie artık işinde uzmanlaştı. biz ise daha yeni 23 yaşındaki emre’ye. “aaa senden geride çok daha iyi yararlanılabiliyormuş” diyoruz. bunu da ilk deneyen mancini… yani bizim alt yapı hocalarımız futbolda çağın o kadar gerisindeki hangi meziyetlerin hangi mevkiide oynaması gerektiğini algılayacak kadar bile işlerini bilmiyorlar!

    alt yapı hocasının işi hangi malzemeden hangi yemeğin çıkacağını bilmesi değil mi? bilmiyorlar ama. emre çolak’a bakıyorlar çok teknik, kısa tamam bu 10 numara diyorlar. 10 numara dediğin yere sağlam basacak, rakipten omuz yediğinde yıkılmayacak, çalımı atınca kopup gidecek, dripling yapacak. var mı bunlar emre’de? hagi 36 yaşında bile 50 metre dripling yapıyordu. sergen o göbekle slalom yapıp 50 metre top sürüp verkaç yapıyordu. alex kalçayı dayayınca topu rakibine vermiyordu. var mı böyle bir fizik emre’de? o halde ne 10 numarası? clasie’de de yoktu, sneijder’de yok… o yüzden forvet arkasına koyup ezdirmiyorlar. ya geriye çekiyorlar, ya da kenara, kalabalıktan uzağa. bizim fatih terim koydu sneijder'i 10 numaraya ezdiler adamı. sonra mancini geldi sola attı adam coştu. terim'in basın mensupları dedi ki mancini sneijder'i sola hapsetti. ulan nasıl hapis bu adam gol asist yapmaktan kariyer rekoru kırıyordu az daha! sonra gördük ki van gaal de sola koymuş sneijder'i! eee? hani sola hapsetmeye ne oldu?

    sneijder fizik eksiğini bildiği için topu ayağında asla tutmuyor. tutarsa hemen pres yiyip dağılacağını biliyor. umarım emre bundan sonra daha geride oynar. zira çok temiz oynuyor. takımın temposunu hızlandırıyor ve ileriye çabuk çıkılmasını sağlıyor. rakip savunma oturmadan top ileri aktarılabiliyor. melo ve selçuk yavaş oyuncular oldukları için bunu yapamıyorlardı. aylarca takımın yavaş oyunundan yakınan prandelli de bunu emre’yle çözebileceğini göremedi.

    arsenal maçından sonra hamit yine sistem eleştirileri yaptı. çok güzel. bizim gibi doğu toplumlarında eleştiriler hemen saldırı olarak algılanır ve yadırganır. bizim toplumlarda güçlü bir figürün altında eğilme, etek öpme, biat etme kültürü gelişmiştir. o yüzden bireylerin çıkıp tek başına fikirlerini sunması sevilmez. ben bunu yapan hamit’i ve sneijder’i seviyorum ama bu eleştirileri sürekli yapıp da sistemin içinde bir çark olduğun halde kendini hiç eleştirmemen büyük bir şov!

    sen bu sistemi eleştiriyorsun. fakat sistemden faydalanıyorsun. eğer değişim istersen kendinden başla. buna gücün de var, cesaretinde. bakın raul bir real madrid efsanesi. büyük paralar kazanmış bir golcüydü. son yıllardında güçten düştü ve verimsizleşti. gitti yönetime dedi ki “ben bu kadar parayı hak etmiyorum, maaşımda indirime gidin!”

    evet? türk efsanelerim der mi bunu? hamit galatasaray’daki üç yılının yarısında sakattı. parasının yarısını almamayı talep eder mi? bizimkiler sadece para konuşurlar, etraflarında herkes onlara para anlatır. semih’e “sen bu kulübün as adamısın, koray senden çok kazanıyor” derler. semih haftalardır dökülüyor koray 2-3 maç iyi oynamasına rağmen formayı alamıyor ona ne diyeceğiz?

    sneijder ve hamit konuşsunlar ama değişimin öncüleri olsunlar. bu kulüpte kaptan olabilecek sadece iki karakter var zaten. biri hamit biri sneijder. fakat hiçbir şey yapmayıp sistemin zaafından yararlanıp, her mağlubiyetten sonra da sistemi eleştirmek yetmiyor.

    bu yazıyı çok uzun tutmayacağım. motivasyon olarak hamza hoca bu güne kadar güzel sinyaller verdi. fakat ilk deplasmanında motivasyondan çok futbol bilgisi sınanacak. bakalım nasıl bir sistem kullanacak. bekleyecek mi? yoksa önde mi basacak. dizilişi ne olacak… ne sonuç alacak, göreceğiz. umarım beni yanıltmaya kaldığı yerden (akhisar maçı) devam eder.

    --- alıntı ---

    yine güzel bir yazı çıkmış kaleminden üstadın, ben özellikle emre'nin kazanılmasını ve takımın boyunun düşürülmesini çok önemsiyorum, alıntı da da o kısımları vurguladım.

    "melo artık sadece 10 km koşmanın yetebileceği derinde, defans ile ortasahanın arasında oynayabilir." demiş, ben gelecek sene melo'nun defansta çok işimize yarayacağını düşünüyorum, sezgileri ile bir ujfalusi etkisi görebiliriz. böylece uzun süre kendisini izleyebiliriz. ama şu an orta alana yazabileceğimiz kişi çok az.
App Store'dan indirin Google Play'den alın